No. 423 - Yağmur Sıkıntısı

-
Aa
+
a
a
a

Dünyanın en zengin ve güçlü ülkelerinin istisnasız hepsinin bir araya geldiği yıllık G-8 zirvesi ABD’nin ev sahipliğinde geçen hafta Georgia’daki Sea Island adlı şirin tatil beldesinde yapıldı ve bitti. Olağanüstü güvenlik önlemlerinin hüküm sürdüğü bu olağanüstü Forum’dan dünyaya olağanüstü önemde mesajlar çıktı. BM Güvenlik Konseyi’nden oybirliği ile karar çıkmış olması üzerine iki büyük liderin (Bush ve Blair) verdikleri mesajlar da olağanüstü pozitifti: İnsanlık camiasının -- ve elbette onun içinde yer aldığı varsayılan -- Irak halkının büyük bir zafer kazandığı söyleniyordu. Zirveden ayrıca, insanlık camiasını mahveden açlık ve hastalıklarla, savaş ve etnik temizlik gibi şiddet hareketleriyle amansızca mücadele azminin de çıktığı görülmekteydi.  

Kısacası, insanlık  âleminde  asayiş berkemaldi. Sözümüz G-8’den dışarı, geride birkaç pürüz kalmışsa eğer, onları da İstanbul’da ay sonunda yapılacak NATO zirvesinde evel Allah halletmek mümkündü herhalde. 

Pürüz mü dedik? Ha, evet, Sudan’da birşeyler oluyor sahiden. Petrol meselesi hariç haritalardan çoktan sildiğimiz Afrika’nın en büyük ülkesi (Batı Avrupa kıtası kadar büyük) Sudan’da. Onun  ( Fransa büyüklüğündeki )  Batı eyaleti Darfur’da toplu ölümler, hatta gerçek bir soykırım gerçekleşmekte, ama pek kayda değmez tabii. Geçen yılın Şubat ayından beri, Hartum hükûmetinin desteği ile Arap Cancavid milislerinin silahlı saldırıları ve sistematik olarak köyleri yakıp yıkmaları sonucu 30 bin insan zaten ölmüş, kurtulanların bir çoğunun sistematik olarak ırzına geçilmiş, bir buçuk milyon insan da yerini yurdunu terkedip toplama kamplarına benzer yerlere tıkılmış. Şimdi de üç aylık yağmur mevsimi başlıyor orada ve ulaşmak hemen hemen imkânsız olacak... 

Bakın, ABD’nin uluslararası refah ve kalkınma sorunlarıyla ilgilenen başlıca yardım kuruluşu USAID’in başkanı Natsios, yeni binyılın önemli özlü sözlerinden birini ederek nasıl özetlemiş durumu:

“Eğer yardım ulaştırabilirsek, üçte bir milyon insan kaybedebiliriz. Yok eğer ulaştıramazsak, kayıplar bir milyona çıkabilir.” (International Herald Tribune,11 Haziran 2004) 

Yani, elbirliği ile şu anda yardıma koşsak bile, önümüzdeki üç ay içinde 300 bin insanın açlık ve sefaletten ölmesi durumu var! BM’in kendisi de bu durumu “dünyanın en kötü insanlık krizi” olarak niteliyor. Dünyanın hemen bütün ülkelerinin taraf olduğu Uluslararası Soykırım Sözleşmesi gereği, şu anda müdahale ve yardım edilmesi, hukuken de fiilen de şart yani. (OneWorld.net, 12 Haziran 2004) 

Ama yardım da müdahale de edemiyormuşuz meğer! Bakın, Sudan konusunda dünyanın en tanınmış araştırmacılarından biri olan Profesör Eric Reeves konuyu nasıl özetliyor:

“Elimizdeki kanıtlar, yardımın ulaştırılamayacağı yönünde... Kısacası, Ruanda'daki ölüm sayılarını dahi aşabilecek bir soykırımın gözümüzün önünde gerçekleştiği görülüyor, ve yardımı ulaştırmak için hiçbir şey yapılmıyor... Harekete geçmemek, soykırıma ortak olmak demektir.” (IHT, a.y.) 

Ruanda’da bundan tam 10 yıl önce, yaklaşık yüz gün içinde 1 milyon civarında (yani günde onbin kadar) insan, Batı devletlerinin ve BM yetkililerinin gözleri önünde kesilip biçilerek ortadan kaldırılmıştı ve şimdi, bu konuları en iyi bilen Prof. Reeves veya Uluslararası Kriz Grubu başkanı Gareth Evans gibi bazı insanlar, işin Ruanda’dan da beter olabileceğini söylüyorlar! Ve, başta zengin liderler ve BM olmak üzere bütün dünyayı sorumluluk almaya çağırıyorlar! (Opendemocracy.net, 7 Haziran 2004)

“Zenginler kulübü” de kendince zengin bir cevap veriyor işte: 50 bin Afrika askerini barış gücü olarak eğitmeye başlayacaklarını açıkladılar: En geç 2010’a bu iş tamam! Dahası, Britanya, Afrika Birliği’nden birkaç gözlemcinin de en kısa sürede oraya gönderilmesine yardımcı olacağını açıkladı. Ayrıca, G-8 ülkeleri, Afrika’nın en yoksul ülkelerinin, her yıl tüm sağlık ve eğitim harcamaları toplamından fazla olan borçlarını yüzde yüz silmeseler de, 100 milyar dolarlık borcun 30 milyarını zamanla silmeyi öngören mevcut borçtan kurtulma programlarını 2006’ya kadar uzatıyorlar... Daha ne olsun?!

Rakamlar sıkıcı; ama birazcık daha devam etsek iyi olabilir: Dünyada silah harcamaları, geçen yıl, bir önceki yıla oranla yüzde 11 sıçrayarak 1 trilyon dolara ulaşmış! Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün raporuna göre bu miktarın yarısına yakın kısmını (yüzde 47) sadece ABD harcıyor; Japonya, Britanya, Fransa, gibi diğer G-8 üyeleri ve Çin de yüzde 5 ve 4 oranları ile onu takip ediyorlar. (Democracynow.org, 10 Haziran 2004) ABD vatandaşları her yıl araba ve ciplere yarım trilyondan epey fazla, yani en az 560 milyar dolar harcıyormuş. AB vatandaşlarının sadece dondurmaya harcadığı yıllık miktar ise 11 milyar dolar.

Dünyanın zengin ülkelerinin, yani yoksullara yardım edebilecek imkâna sahip olanların toplam yıllık yardım bütçelerini de ekleyelim mi? Toplam 50 milyar!

Evet, ey okur,  sıkıntıdan yazdık bütün bunları: Darfur’da yağmur mevsimi geliyor ya,  bu da yağmur sıkıntısı işte.

Devamı haftaya ...