"Nerede Duyarsanız Duyun, Onlara Hayır Deyin."

-
Aa
+
a
a
a

"Futbolu seviyorum,mücadeleyi, ağlara çarpan topun sesini, coşkuyla bağıran taraftarın sesini seviyorum ,ama hâlâ derimizin renginden dolayı saldırıya uğruyoruz.."

İşte böyle diyor TV tanıtımında. Ünlü futbolcuların, ellerindeki yazılı kartonlarla oynadığı bu tanıtım filmi, "Stand up, Speak up" (Ayağa Kalk, Sesini Duyur) kampanyasının için çekilmiş. Bu kampanya özellikle son yıllarda iyice artan futbolda ırkçılığa karşı, sessiz çoğunluğun sesini duyurmak amacıyla yapılıyor. Kampanyayı Avrupa'nın önemli liglerinden pek çok ünlü futbolcu da destekliyor. Öncülüğünü Fransız futbolcu Thierry Henry ve İngiliz Rio Ferdinand'in çektiği kampanyayı fitilleyen ateş ise, İspanyol teknik direktör Luis Aragones'in, 7 Ekim 2004 tarihinde, İspanya-İngiltere arasında oynanacak dostluk maçından önceki milli takım antrenmanında, Arsenal'da oynayan İspanyol milli takımı futbolcusu Reyes'e, yine Arsenal'dan takım arkadaşı Henry den bahsederken sarfettiği, "sen o zenci köpekten daha iyisin" cümlesi, ve bunu basın mensuplarının bunu duymasının yarattığı infial.

Aslında ırkçılık Avrupa'nın başını uzun zamandır ağrıtıyor. Ama son yıllarda Afrikalı, Asyalı ve Arap futbolcuların sayısının artışına koşut olarak ırkçı saldırılar da artmakta, statlarda top siyahi futbolcuya geldiğinde maymun sesleri çıkartmak, muz kabuğu atmak veya ırkçı sloganlar ve pankartlar hazırlamak bunlardan birkaçı. Şu an tahminen profesyonel futbolcuların %15 i siyahi ama buna rağmen tribünlere giden yabancı kökenli seyirci sayısı oldukça düşük. "www.kickitout.org" websitesine göre İngiltere'de sezonluk bilet alan seyircilerin yalnızca yüzde 1'i yabancı. Bununla birlikte, İngiltere'de önemli maçlarda görev yapan Afrika veya Asya kökenli hakem sayısı ise yalnızca iki.

"Stand-up, Speak Up" kampanyası kapsamında gerçek futbol tutkunlarının ırkçılığa karşı olduklarını göstermek için iç içe geçmiş sembolik siyah-beyaz bileklikler takılıyor. Satılan bilekliklerden elde edilecek gelir ırkçılık karşıtı projeleri ve inisiyatifleri desteklemek amacıyla kullanılacak. Bununla birlikte, kampanyanın popülaritesinin artırılması amacıyla, oynanan maçlarda çeşitli aktiviteler yapılması planlanıyor. En son 6 Şubat tarihinde oynanan Paris Saint Germain-Lens karşılaşmasında, bu anti-ırkçılık kampanyasına destek amacıyla, futbolcuları maçlarda ırkçı söylemlere maruz kalan Paris Saint Germain kulübü, kendi bilinen formasıyla değil beyaz formayla, rakip Lens ise siyah formayla çıktı.

Bu tür kampanyalar ne yazık ki hiç bir zaman tek başına yeterli değil. Zaten, Nike sponsorluğunda gerçekleştirilen bu kampanyaya eleştiriler de var. Nike halihazırda Thierry Henry'nin sponsoru. Kampanyanın Nike'in bir halkla ilişkiler çalışması olduğu ve bu kampanyayla Nike'in Uzakdoğu'daki fabrikalarında, neredeyse bedavaya çalıştırdığı ve sömürdüğü çocuk işçilerinin varlığını unutturmak istediği eleştiriler arasında. Sonuçta Nike'in imajını biraz daha düzeltmiş olarak karşımıza çıkacağı kesin.

Irkçılığı futboldan dışlamak için ne gibi yaptırımlar gerektiği ise şu an üzerinde en çok tartışılan konulardan. Özellikle UEFA'nın bu konuya özel olarak eğilmesi ve cezaların artırılması gerekiyor. UEFA hazırladığı 10 noktalık planda ırkçılık virüsüne karşılık kulüplerin ne tür önlemler alabileceğinden bahsediyor. Bu önlemelere binaen, en son 22 Şubat tarihinde İspanya'da Malaga-Espanyol karşılaşmasında Malaga taraftarlarının Espanyol'un Kamerun kökenli kalecisi Kameni'ye tacizde bulunması sonucunda hakemin oyunu durdurup ırkçı tezahüratların durdurulması yönünde anons yaptırması İspanya'da bir ilk oldu. Bütün bu önlemlerin ne kadar başarılı olacağı ise belirsizliğini koruyor. Pek çok Avrupa ülkesinde takımların ırkçılık konusunda dosyaları kabarık. Bunlardan en büyüğü ise SS Lazio takımına ait. Lazio tribünlerinde gamalı haçları sıkça görmek mümkün. Avusturya'da ırkçı parti başkanı Haider ise şu an ikinci ligde mücadele eden FC Kaernten kulübünün başkanlığını yapıyor ve takıma yabancı futbolcu alınmasına karşı çıkıyor.

Sonuçta, futbol sahalarında görülen ırkçılık stat dışındaki ırkçılıktan farklı bir şey değil, o ülkenin sosyal ve siyasi yapısının uzantısı olarak ortaya çıkmakta. Siyasi yapı yabancı düşmanlığına angaje oldukça bunun bir sonucu olarak sahalara yansımakta. Futbolda ırkçılığın en çok olduğu ülkelerin, yine aşırı-sağ ve/veya ırkçı partilerin oy oranlarının en yüksek olduğu ülkeler olması bunun bir göstergesi.

Türkiyede durum

Türkiye'de hiç bir zaman Afrika kökenli insanların sayısı egemen kültüre alternatif oluşturacak, bir alt kültür yaratacak kadar çok olmadı. Futbolda ise Afrikalı futbolcu sayısı özellikle son yıllarda arttı. Gençlerbirliği'nin iki Afrikalı transferi Mosheu ve Kona'yla başlayan furya, tıpkı yetmişlerdeki Yugoslav futbolcu modası gibi, özellikle futbolcuların oldukça ucuza gelmesi ve başarılı örneklerin sayısının çok olmasıyla arttı ama tribünlerde hiç bir zaman bu futbolculara karşı bir düşmanlık oluşmadı. Avrupai tarzda ırkçılıkla ilgili tek örnekse, belki de, zamanın Trabzonspor başkanı Mehmet Ali Yılmaz'ın kendi futbolcusu İngiliz Kevin Campbell için söylediği "yamyam" kelimesi olmuştur. Zaten Trabzon'dan gitmek için neden arayan Cambell'da bir süre sonra apor topar Everton'a kiralık gönderilmişti.

 

Bu örneklerin az olması Türkiye'de ırkçılığın olmadığını değil, başka şekillerde tezahür ettiğin gösteriyor. Henüz çok değil, Diyarbakırspor ikinci ligdeyken maçlarda atılan "PKK dışarı" tezahüratları bunun bir örneği. Veya Türk basınının Lucescu dan bahsederken söylediği "çingene, şopar" benzetmeleri, Fatih Terim'in, yine o zamanki İstanbulspor teknik direktörü Saffet Susiç için "kimse benimle böyle konuşamaz, hele bir Yugoslav hiç konuşamaz" diyebilmesi Türkiye'de ırkçılığın deri rengine göre değil de kafatasına göre yapıldığını gösteriyor. Cinsel kimlikleri farklı olanlar, Avrupa takımlarıyla oynadığımızda hakkımızı bir türlü vermediğine inandığımız hakemler, spor basını ve yazarları genelde bu tarz ırkçılıklardan nasibini alan kesimler oluyor. Türkiye Futbol Federasyonu'nun ise tabii ki böyle derin mevzularla işi olmuyor, halledilmesi gereken onlarca iş varken. Neyse, en azından bahsettiğimiz kampanyaya dönersek verilmek istenilen mesajın oldukça basit olduğunu görebiliriz:

 

ses verin ırkçıları kovmak için,nerede duyarsanız duyun onlara hayır deyinkalkın ayağa ve sesinizi çıkartın...

www.nike.com/standupspeakup

www.kickitout.org/www.farenet.org/

www.footballpoets.org

 

*"Kick Racims Out of Football" girişimi için, bir okulda yapılan atölye çalışmasında çocuklar tarafından tasarlanan logo.