Mor Boyalı Parmak

-
Aa
+
a
a
a

28 Şubat 2005

The Nation

 

 "Irak halkı Amerika'ya hayal edebileceğimizden çok daha güzel teşekkür etti." Scripps Howard Haber Ajansı yazarı Betsy Hart'ın yaptığı seçim analizini okurken, rahmetli babaannemi hatırladım. Yarı kör olduğu için Chevrolet'sinin direksiyonuna geçtiğinde bir tehdit haline gelen babaannem, arabanın anahtarlarını bize vermeyi inatla reddederdi. Arabayla nereye giderse gitsin (yol boyunca Philedelphia'nın tüm evcil hayvanlarını asfalta yapıştırarak) herkesin ona el salladığından ve gülümsediğinden emindi: "O kadar dost canlısı insanlar ki!" Bir gün acı gerçeği söylemek zorunda kaldık. "Sana ellerini sallamıyorlar babaanne, salladıkları sadece parmakları!"

 

Betsy Hart ve diğer miyop seçim gözlemcileri de aynı babaannem gibi: Irak halkının nihayet Amerika'ya, uzun zamandır yolu beklenen teşekkür çiçeğini gönderdiklerini düşünüyorlar ama Irak'ta oy verenlerin gönderdiği tek şey (mor seçim boyalı) işaret parmağı.

 

Seçim sonuçları geldi: Iraklıların ezici çoğunluğu, Amerika'ya "git" dememekte ısrar eden, ABD yapımı Iyad Allawi hükümetini devirdi. Büyük çoğunluk Birleşik Arap İttifakı'na oy verdi; BAI programının ikinci maddesi "çokuluslu güçlerin Irak'tan çekilmesi için planlama yapmak".

 

Seçimi kazanan koalisyonun programında önemli başka mesajlar da var. Bunlardan bazıları: "Devletin, uygun her Iraklı için bir iş ve vatandaşların ev yapması için araç gereç sağlamayı garanti edecek bir sosyal güvenlik sistemi oluşturması" BAI ayrıca, "Irak'ın borçlarını sildirmeyi, tazminatları iptal etmeyi ve petrol kaynaklarını ekonomik kalkınma projelerinde kullanmayı" vaat ediyor. Kısaca, Iraklılar oylarıyla, eski ABD büyükelçisi Paul Bremer'in zorla kabul ettirdiği ve yenilerde Uluslararası Para Fonu'yla (IMF) yapılan bir anlaşmayla sağlamlaştırılan radikal serbest pazar politikalarını reddetti.

 

Peki şimdi Iraklıların akın akın seçim sandıklarına gitmesini boğazlarında yumrularla seyredenler, demokratik bir biçimde seçilenlerin bu taleplerini destekleyecekler mi yani? Lütfen saçmalamayalım! George W. Bush seçimden dört gün sonra, Iraklılar oylarını tam da buna vermişken, "çekilme planı yapılmaz" dedi.  Aynı şekilde, Başbakan Tony Blair de seçimleri "muhteşem" olarak değerlendirdi ama çekilme planını derhal, görmezden gelerek, reddetti. BAİ'nın kamu sektörünü genişletme, petrolü elde tutma ve borçları azaltma vaatlerinin akıbeti de büyük olasılıkla benzer olacak. En azından, Adel Abd Al-Mahdi istediğini elde ediyor; Al-Mahdi Irak'ın maliye bakanı ve birdenbire adı Irak'ın yeni hükümetinin başkanı olarak telaffuz edilmeye başlandı.

 

Al-Mahdi, Bush Yönetiminin BAİ'na soktuğu Truva atı. (Tüm parayı Allawi'ye yatıracaklarını düşünmüyordunuz herhalde) Ekim ayında Amerika Yatırım Enstitüsü'nden bir gruba "[Irak'ın] devlet yatırımlarını yeniden yapılandırmayı ve özelleştirmeyi" planladığını söyledi. Aralık ayında "Amerikalı yatırımcılar için çok şey vaat eden" yeni petrol yasasını ortaya çıkarmak için tekrar Washington'a gitti. Seçimlerden önceki haftalarda büyük bir telaşla Shell, BP ve Chevron Texaco'yla bir dizi anlaşmanın imzalanmasının müsebbibi de Al-Mahdi. Aynı Al-Mahdi IMF'yle yapılan katı anlaşmanın müzakerelerini yaptı. Birliklerin geri çekilmesiyle ilgili olarak, hiç de partisinin programıyla aynı şeyi söylemiyor, aksine Fox News'a konuşan Dick Cheney'nin sözlerini aktarıyor gibi: "Amerikalıların ne zaman gideceği, kendi kuvvetlerimizin ne zaman hazır olacağına ve seçimlerden sonra direnişin ne yapacağına bağlı." Ama bize söylendiğine göre, Şeriat yasaları söz konusu olduğunda şeyhleriyle aynı düşünüyor.

 

İşgal ve direniş şiddetlendikçe, Irak seçimleri arka arkaya ertelendi. Şimdi bakıldığında iki yıldır akan kan, rüşvetler ve el altından kol bükmeler işi buraya vardırdı: ayetullahların kontrolü ele aldığı, Texaco'nun petrolü ve Washington'un da kalıcı askeri üsleri aldığı bir pazarlık. (Buna "petrol karşılığı kadın" programı mı desek?) Bundan çok farklı politikalara oylarını vermek için hayatlarını tehlikeye atan seçmenler dışında herkes kârlı çıktı.

 

Ama bunu boş verin. Bize, 30 Ocak'ın öneminin, Iraklıların neye oy verdikleri değil, oy verebiliyor olmaları olduğu; daha da önemlisi onların bu cesaretinin Amerikalıların kendini bu savaşla ilgili nasıl iyi hissetmelerine sebep olduğu söylendi. Anlaşılan o ki, seçimlerin gerçek amacı Amerikalılara, George Bush'un deyişiyle, "Irak halkının kendi özgürlüklerine önem verdiğini" kanıtlamaktı. Hayrettir ki, bu haber değeri taşıyan bir durumdu. Chicago Sun-Times yazarı Mark Brown seçimin "Irak halkı için özgürlüğün gerçekten önemli olduğuna dair ilk belirgin işaret" olduğunu söyledi. The Daily Show programında, CNN'den Anderson Cooper seçimi "ilk kez bir adım atıp bir şeyler yapmak isteyip istemediklerine dair bir fikir edinebildik" diye değerlendirdi.

 

Bu insanları tatmin etmek ne kadar zor. Anlaşılan, Şiilerin 1991'de Saddam'a karşı ayaklanması, Iraklıların özgürlük için "bir şeyler" yapmak istedikleri konusunda ikna etmeye yetmemiş. Ne de bir yıl önce 100,000 kişinin derhal seçim yapılması talebiyle bir araya gelerek gösteri yapması, ya da işgalin ilk aylarında Iraklıların kendiliğinden yaptığı yerel seçimler. (her ikisi de Bremer tarafından süratle durduruldu). Amerika televizyonunda tüm işgalin Fear Factor* reality showunun uzun bir bölümüne dönüştüğü ortada; Iraklılar ülkelerini geri kazanmayı ne kadar yürekten istediklerini kanıtlamak için her biri birbirinden zorlu engelleri aşmak zorundalar. Şehirlerinin yerle bir edilmesi, Abu Garib'de işkence görmeleri, kontrol noktalarında kurşunlanmaları, gazetecilerinin sansüre uğraması, su ve elektriklerinin kesilmesi… Tüm bunlar nihai dayanıklılık testine hazırlık aşamalarıydı: seçim sandıklarına giderken bombalar ve kurşunlardan sıyrılmak. Ve nihayet Amerikalılar Iraklıların gerçekten, ama gerçekten özgür olmak istediklerine ikna oldular.

 

Peki ödül ne? Seçmenlerin istediği gibi, işgalin sona ermesi mi? Aptal olmayın—ABD hükümeti hiçbir "yapay bir çıkış planına" boyun eğmeyecek. BAİ'nın söz verdiği gibi herkese bir iş mi? Böyle bir sosyalist saçmalık için oy veremezsiniz. Hayır. Aldıkları ödül Geraldo Rivera'nın gözyaşları ("Kendimi aptal gibi hissettim"), Laura Bush'un analık gururu ("İnsanların boyalı parmaklarla dolaştıklarını görmek Başkanı ve beni çok duygulandırdı") ve Betsy Hart'ın, onlara inanmadığı için samimi özrü ("Vay, nasıl da yanıldım") oldu.

 

Bu da onlara yetmeli. Çünkü eğer işgal olmasaydı Iraklılar asla özgürlükleri için oy verme ve sonra da oylarının tamamen göz ardı edilmesi özgürlüğünü elde edemeyecekti. İşte gerçek ödül bu; işgal edilme özgürlüğü. Vaay,nasıl da yanıldım!

 

Çeviren: Özlem Dalkıran

 

* Fear Factor, NBC televizyonunda yayınlanan bir reality show programı. Katılan çiftler ödülü kazanabilmek için iğrenç ve tehlikeli şeyler yapmak zorunda. Böcek, solucan, fare gibi şeyleri yemek, hızla giden bir trenin üstünde durmak gibi..(ç.n)

 

Getting The Purple Fınger