Miles Davis

-
Aa
+
a
a
a

Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını boyunca, bu yıl bahar aylarında basılacak olan Açık Radyo ansiklopedik kitabı Açık Kitap’tan seçtiğimiz tadımlık bölümleri, yazarlarının sesinden dinleyebilirsiniz. Bu maddelerin bazılarını da, özel yayın boyunca sitemizde bu bölümde yayınlıyor olacağız.

 

 

Miles Davis:

 

Miles Davis, 8 Temmuz 1991... Caz müziğinin gelmiş geçmiş en çığır açıcı müzisyeni Miles Davis, Quincy Jones’un yönetimindeki 52 kişilik orkestrayla Montreux Jazz Festivalindeydi. Bu son konserinde çaldığı parçalar, festivale gelen genç kitle için oldukça yabancıydı. Miles, onların tanıdığı Miles Davis değildi...

Ancak, konser bu dev müzisyeni takip eden kıdemliler için de büyük bir süprizdi. 30 yıl öncesinin ünlü Miles’ını çağdaşlarından koparan tınılardı bunlar. Gil Evans’la birlikte yarattıkları Boplicity, Miles Ahead, Sketches of Spain, Porgy and Bess... Neredeyse kendisinin bile unuttuğu müzikler.

Quincy Jones konser fikrini Miles’a açtığı zaman Miles, “Zor olur” demişti, “...çok zor olur”. “Önemli değil, maliyeti neyse karşılarız. En iyi de müzisyenleri tutarız” diye cevap verdi Jones. Hastalıktan zaten bitkin olan Miles kafasını kaldırdı; “Hayır, ondan değil... O müzik, çok çok zordu...”.

 

Miles Davis’in Dört Dönemi

Miles Davis’in 1940’lı yılların ortalarından başlayan ve neredeyse yarım asır süren sanatı, müziğe öncülük ettiği 4 ayrı dönemi kapsıyor. Miles Davis bu dört dönemin herbirinde dinleyici kitlesini de peşinden sürüklemiş, beraber çalıştığı müzisyenlerden yeni caz efsaneleri yaratmıştı. Zaten modern caz tarihine isim yazdırmak için Miles Davis ile birlikte çalmak, onunla albüm yapmak yeterliydi.

 

50’ler: Birth of The Cool

1926 doğumlu Miles, caz tarihinin neredeyse başlarında dünyaya gelmişti. 40’lı yılların Bebop dönemlerinde Charlie Parker’la pişti. Her ne kadar 1950 yılında Gil Evans’la tanışması, Cool’un Doğuşu’nu (Birth of the Cool) müjdelediyse de 50’li yılların ilk yarısı onun ‘karanlık dönemi’ oldu...  Miles Davis eroin bağımlısı olmuştu. Yine de, çağdaşlarından ne kadar farklı olduğunu göstermekten geri durmuyordu.

1955 yılında ilk Miles Davis beşlisi ortaya çıktı: tenor saksafonda John Coltrane, piyanoda Red Garland, basta Paul Chambers ve davulda Philly Joe Jones. 1958 yılında, alto saksafonda Cannonball Adderley’in de katılmasıyla Miles Davis Altılısı Milestones albümünü çıkardı.

1959  tarihli Kind of Blue müzikal ölçülere yeni yaklaşımlarıyla devrim yaratan ve bazı iddialara göre caz tarihinin en çok satan albümü oldu.[i] 1965 yılında E.S.P. albümü yayınlandığı zaman Miles Davis beşlisi tenor saksafonda Wayne Shorter,  piyanoda Herbie Hancock, basta Ron Carter ve davulda Tony Williams ile son şeklini almıştı. Aynı beşli, 60’lı yılların sonuna kadar bir dizi albüm daha çıkardı: Miles Smiles (1966), Sorcerer (1967), Nefertiti (1967), Miles in the Sky (1968) ve Filles de Kilimanjaro (1968).

7 yıl önce Birth of the Cool ile  başlayan işbirliği de meyvalarını vermeye başlamıştı. 1957’de Miles Davis ve Gil Evans ortaklığının ilk eseri Miles Ahead Columbia plak şirketinden çıktı. Miles’ın temiz tonlaması, Gil Evans’ın yumuşak orkestrasyonlarıyla birleşerek caz tarihinin belki de en unutulmaz plak serisini ortaya çıkardı: Miles Ahead (1957), Porgy and Bess (1958), Sketches of Spain (1960) ve Quiet Nights (1962).

 

60’lar: Rock Devrimi ve Elektonik Sesler

60’lı yılların sonuna doğru rock devrimi etkisini göstermeye başlamıştı. Bu devrim caz müziğini de oldukça etkiledi. Dönemin simgesi caz kulüpleri yavaş yavaş kepenkleri indirmeye başlarken, bu akımı fırsata çeviren yine Miles Davis oldu. Elektronik müziğin yavaş yavaş akustik müziğin yerini almaya başlaması Miles’ı müziğini yenilemeye itmişti. 1969’da yayınlanan In A Silent Way albümü yeni dönemin genç temsilcilerini grubuna eklemesine neden olacaktı. Miles Davis bu dönemde Joe Zawinul (org) ve John McLaughlin (elektrikli gitar) gibi müzisyenlerle çalıştı. Basta ise yine genç bir isim yükseliyordu: Dave Holland. Miles Davis’in dönemin rock ikonu Jimi Hendrix’le gerçekleştirmek istediği bir proje ise Hendrix’in zamansız ölümüyle yarım kaldı. Tutucu cazcıların korkulu rüyası olan rock devrimine, kendini sürekli yenileyen Miles’ın vereceği cevap gerçekleşemedi.

 

70’ler: Verimli Yıllar ve Fusion

1969 yılında yayınlanan çığır açıcı albüm Bitches Brew öncekilerden çok daha kalabalık bir kadroyu barındırıyordu: Soprano saksafonda Wayne Shorter, bas klarinette Bennie Maupin, elektrikli piyanoda Chick Corea, Larry Young ve Joe Zawinul, elektrikli gitarda John Mc Laughlin, basta Dave Holland,  elektrikli basta Harvey Brooks, davulda Lenny White, Billy Cobham, ve Jack DeJohnette, perküsyonda Don Alias ve Juma Santos’un yeraldığı bu albüm 70’lerin caz akımı ‘Fusion’ın başlangıcı olarak kabul ediliyor.  Chick Corea Electric Band, Wayne Shorter ve Joe Zawinul’un Wheater Report grubu ve John McLaughlin’in Mahavishnu Orchestra’sı da aynı albümün sonuçlarıdır.

Big Fun, Get Up With It, Dark Magus, Agharta, Pangaea gibi albümler yayınladığı, verimli geçen 70’li yılların ardından, Miles Davis’in tekrar dipsiz sulara daldığı bir dönem geldi. Uyuşturucu bağımlılığı artmış, sahne ışıklarıyla ilişkisi 5 yıl kesilmiş, bir kavgada dayak yemiş, tüm dişleri dağılmış, harabeye dönmüştü.

 

80’ler: Gençleşen Bir Müzik, Yaşlanan Bir Beden

Miles Davis, sevgilisi ve daha sonra karısı olacak olan aktris Cicerly Tyson’ın desteği ile uyuşturucuyu yendi. Ardından müzik yaşamının dördüncü ve son dönemi 1979 yılında yayınladığı Man With The Horn albümü ile başladı. Marcus Miller (bas), Bill Evans (soprano saksafon), Mike Stern, John Scofield (elektrikli gitar) gibi yeni sanatçılarla çalıştığı bu dönemde Tutu, You’re Under Arrest, Amandla ve Siesta albümleriyle –tabir yerindeyse–  80’li yılları ‘doldurdu’.

Müziği gittikçe gençleşse ve kendini yenilese de, yıpranmış bünyesi yavaş yavaş pes ediyordu. Montreux Konserine çıktığında artık ciğerleri kendisini taşıyamıyordu. Genç ve yetenekli trompetçi Wallace Rooney bu konserde Miles’ı yedeklemekle görevliydi. Konserin sonunda Miles, simgesi olan kırmızı trompetini Rooney’e armağan etti. Montreux’den bir buçuk ay sonra, Miles Davis, Santa Monica’da  zatüreden kaldırıldığı hastanede öldü. Trompetleriyle birlikte New York, Woodland mezarlığına gömüldü.

 

Caz Tarihi İkiye Ayrılır...

İstanbul Caz Festivali Miles Davis’i, son döneminde, 1988’de gördü. Açık Hava Tiyatrosu’nda verdiği iki konserde neredeyse bütün gece seyircilere arkası dönük çalmıştı. Miles Davis’in konseri İstanbul cazı  için de bir milat oldu. O döneme kadar adını dünya sahnesinde fazla duyurmamış olan İstanbul Caz Festivali, Miles Davis konserini siciline ekledikten sonra ardı ardına birçok ünlüyü ağırlama fırsatı buldu.

Miles Davis kavgacılığı ve geçimsizliği ile de ün yapmıştı. Ancak, getirdiği yeniliklerle caz müziğinin akışını değiştirdi. Neredeyse 50 yıldır her dönemde ortaya çıkardığı sanatçılar Miles olmasaydı belki de var olamayacaklardı. Çünkü Caz tarihi ikiye ayrılır: Miles’dan önce ve Miles’dan sonra...

 

Kaynaklar:

 

Eric Nisenson; Making  Kind of Blue - Miles Davis and His Masterpiece. New York: Saint Martins Press, 2001.

Bill Kirchner; The Oxford Companion to Jazz. New York: Oxford University Press, 2000.

Whitney Balliett; Collected Works - A Journal of  Jazz (1954-2000). New York: Saint Martins Press, 2000.

 

Yazan ve Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını İçin Seslendiren: Faruk Eczacıbaşı

[i] Kind of Blue, 1959: John Coltrane (tenor saksafon), Cannonball Adderley (alto saksafon), Wynton Kelly (piyano), Paul Chambers (bas), Jimmy Cobb (davul).