'Memleketimi çok özledim. Çok sevinçliyim. Aslında Fenerbahçeliyim.'

-
Aa
+
a
a
a

[...]

“İstanbul deyince aklımaStadyum gelirKanımın karıştığını duyarım ılık ılıkMemleketimin insanlarınaDaha fazla sokulmak isterim yanlarınaBen de bağırırım birlikte Avazım çıktığı kadarGöğsümü gere gereVer Lefter’e yaz deftereİstanbul deyince aklıma Stadyum gelir...

Bedri Rahmi Eyuboğlu (*)

Daha önceden yazmak gerekiyordu, kısa bir kutlamayla atladık. Yakışmadı. Geçen ayın 10’unda “komşu''nun afili takımlarından AEK (Athlitiki Enosis Konstantinoupoleos - İstanbul Spor Birliği) hem yaş günü hem de Galatasaray’la yapacağı “özel'' derbi vesilesiyle İstanbul’daydı. Bilindiği üzere derbi, aslen aynı kentin iki takımı arasında yapılan maç için üretilmiş bir terimdir. Yani, kökeni itibariyle rahatlıkla İstanbullu diyebileceğimiz AEK 80. yaş gününü ismini aldığı kentte, bu keyifli derbi ile kutlamış oldu.

1924 yılında İstanbul’dan Atina’ya göç eden bir grup Rum genci tarafından kurulan AEK'in son yönetim kurulu “80. yıldönümümüzü tarihimize ve kültürümüze uygun şekilde kutlayacağız'' der ve Galatasaray kulübü ile de anlaşarak, önce İstanbul’da sonrasında Atina’da yapılmak üzere iki dostluk maçı organize ederler. İlki geçen ay gerçekleşen bu törenin, ikinci ayağı da Cumartesi günü yapılacak.

Malum “Azınlık Raporu'' vesilesiyle, eski komşularımızla ve komşuluklarımızla tekrar tanış olduk, bir kez daha hasretle andık, hatırladık eski muhabbetleri. İki hafta önce Birgün Pazar Eki'ndeki söyleşide, “komşu''larımızdan biri söylemişti: “Evet azınlığız ama Atina’ya göçtüğümüzde daha bir azınlık gibi hissetmiştik kendimizi''. Hâlâ bile, “hemşehrim memleket nere?'' sorusu karşısında cevap vermekte zorlanan bu eski komşularımızın hissiyatına iyi bir örnek olsa gerek, 34 yıl önce “memleketinden'' göçen AEK takımı malzemecisi Koço Karidopulos’un söyledikleri: “Memleketimi çok özledim. Çok sevinçliyim. Aslında Fenerbahçeliyim.''

Kökeni ve ismi nedeniyle, diğer takımların taraftarları tarafından ''Türkler'' ve ''Kadınlar'' lakaplarıyla ''aşşağılanan'' AEK'ya, Türkiye'deki maçta da bir grup Galatasaray'lı tarafından da pek farklı bir tepki gösterilmemişti. Maç içinde attıkları ''Fatih Sultan Mehmet'', ''Burası İstanbul'' tarzı sloganlar, AEK'in, geçmişle bugünün arasına sıkışmış, acıklı bir tarihin ''azınlık'' kulübünün, hem Yunanistan'da hem de Türkiye'de nasıl karşılandığının iyi bir özetiydi.

İstanbul deyince aklımıza o kadar çok şey geliyor ki; hele son yüz yıllık tarihi içersinde. Lakin kanımız ne kadar ısınabilir birbirimize, bütün komşularımızı uzak diyarlara gönderince, orası şüpheli. Ve gerilecek göğsümüz mü kaldı: “Ver Lefter’e yazsın deftere'' derken...Ve insan düşünmeden edemiyor, acaba Lefter ne yazdı elindeki deftere “Mübadele, Varlık vergisi, 20 Kur’a askerlik, 6/7 Eylül yılları''nda, ve daha sonrasında...

İstanbul deyince aklımıza, elbet güzel şeyler de geliyor, ama en güzeli hep eski İstanbul’u dinleyince, görünce geliyor.

AEK 80 yaşını doldurdu. Belki de AEK’yi kuranlar Galatasaraylıydı, Fenerliydi, Peralıydı, Vefalıydı, İstanbulsporluydu... Ama işte, bizim rengimiz soldu, Atina’ya başka bir renk oldu. Yalnız İstanbullu gençlerin renkleri hiç değişmedi. Ne İstanbul’da ne Atina’da. Evet, AEK’nın renkleri de sarı-siyah, İstanbulspor'un olduğu gibi.

Kusura bakma, AEK ''kurulmak zorunda'' olduğun için! Her şeye rağmen, 80 senedir, sizi çok özlüyoruz. Mas leipete!  (Sizi özlüyoruz!)

 

* İstanbul Destanı''ndan, (Türk Edebiyatında Futbol, Haz:Turgut Çeviker, YKY)

 

(12 Kasım 2004 tarihinde Birgün'de yayımlanmıştır.)

 

(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayınlandığı yayını belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)