Karıncaezmez Şevki

-
Aa
+
a
a
a
 

Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını boyunca, bu yıl bahar aylarında basılacak olan Açık Radyo ansiklopedik kitabı Açık Kitap’tan seçtiğimiz tadımlık bölümleri, yazarlarının sesinden dinleyebilirsiniz. Bu maddelerin bazılarını da, özel yayın boyunca sitemizde bu bölümde yayınlıyor olacağız.

 

Karıncaezmez Şevki:

 

Karıncaezmez Şevki, İstanbullu taksi şoförü, ‘ismiyle müsemma’ gerçek bir beyefendi ve Galatasaray’ın ‘bir numaralı taraftarı’ydı. Biraz dikkatli biri idiyseniz, onun kocaman camlı gözlüğünün ardındaki gözlerinde bizimkinden birazcık farklı başka bir dünyaya ait hülyalı bulutların dolaştığını fark ederdiniz. Çünkü gözlerindeki hülyalı bulutlardan çok daha çarpıcı şeyler vardı ortada: Değişik saç kesim ve renklerinin, farklı giyim tarzlarının, irkiltici beden süslemelerinin hemen hemen hiç bilinmediği bir çağda, giyim kuşamıyla gerçek bir ‘freak’ görüntüsü verirdi o. Tümüyle sarı ve kırmızı renklerden oluşan giysileriyle, ete-kemiğe bürünmüş bir kulüp flamasından farksızdı. Sarı ve kırmızı renklerin hakim olduğu, o her zaman şık ve temiz ceketinin mendil cebinde, yani kalbinin tam üstüne gelen nahiyede, bir vazo dururdu! Küçük, ince-uzun, gerçek bir vazo. Vazonun içinde gerçek su vardı. Suyun içinde de iki gerçek karanfil: Biri sarı, öteki kırmızı. Ceketin altına genellikle giydiği tertemiz, ütülü golf pantolonun çok sayıdaki kemik düğmeleri daima bir sarı, bir kırmızı şeklinde sıralanırdı. Ayakkabılarının bağcıkları da farklı renklerdeydi; sarı ve kırmızı.

 

Bütün toplumlarda giderek yok olduğuna biraz da hüzünle tanık olduğumuz bazı erdemleri bizatihi adında taşıyan bir adam: Karıncaezmez. Yani ince, duyarlı ve merhametli. Bu, babasının ailesi için aldığı soyadı mıydı, yoksa kişiliğe uygun isim yakıştırmakta üstüne olmayan halkımızın taktığı ve kendisinin de benimseyip yakasındaki karanfiller gibi büyük zarafetle ömür boyu taşıdığı bir sıfat mı, bilinmez. Ama, her halükârda, her duyduğumuzda içimizde hoş ve insani çağrışımlar yaratan bir Karıncaezmez Şevki işte.

 

Aerodinamik kuralları pek bilinmezken yapılmış, o biraz biçimsiz, 1948 modeli Opel Kapitan taksisinin dışı koyu bej, ama içi sarı-kırmızı bir renk cümbüşüydü. Arabaya bindiğinizde, gene o vazolar, vazoların içindeki sularda, dostu ve kahramanı Kaptan Turgay’ın Karıncaezmez’in ardından yazdığı ‘güle güle’ yazısında belirttiği gibi “tam tazeliğiyle her gün değişen sarı kırmızılı güller, karanfiller”, sizi birden o kendinizinkinden biraz farklı dünyaya taşıyıverirdi.

 

İki Direk Arasında Heykel Gibi

 

Galatasaray’ın uluslararası âlemde ‘destanlar’, ‘tarihler’ falan yazdığı, ‘ilklere imza attığı’ dönemlerden farklı bir zaman diliminin adamıydı Karıncaezmez. O zamanlar Galatasaray, başarılar karşısında taraf değiştirmeler sonucu bugünkü ‘dev’ taraftar kitlesine sahip değildi. Aksine, mutlak bir azınlık olmanın o tuhaf ve biraz da mazoşistçe keyfini yaşayan taraftarları, o zamanki adıyla Dolmabahçe stadının kapalı tribünün deniz tarafındaki köşesine sıkışmış bir avuç insandı. Ve gene Turgay Şeren’in anlattığı gibi, Karıncaezmez Şevki işte orada “iki direk arasında heykel gibi” dikilirdi, “iki eli havada, sarı kırmızılı bayrak elinde yükselir ve tek kelime söylemez, sadece bayrak sallardı”.[i]

 

Karıncaezmez Şevki’ye şu sıralarda ‘efsanevi amigo’ gibi sıfatlar yakıştırıldığı görülüyor. Oysa o bir amigo değildi... Kulüplerle maddi çıkar alışverişi içinde olan, tribünler yeterince coşkulu değilse onları vahşi bakışlarla azarlayarak tezahürat yapmaya ‘zorlayan’, kulüp basıp futbolcu döven, kendine daima en büyük, takımına da duruma göre ‘ruhsuz’ diyerek söven bu amigoluk ya da ‘taraftarlık’ kavramından daha uzak bir kimse düşünülemez. O, bırakın küfretmeyi, bayrağını sallamaktan öte tek kelime bile bağırmayı gereksiz gören bir yaradılıştaydı. Ama, işte Galatasaray bir gol atmaya görsün, “o bayraklar öyle bir sallanırdı ki elinde,” diye hatırlıyor kaptan Turgay, “en etkili rüzgâr bile böyle bir tesir gösteremezdi.”

Galatasaray’ın bir dönem art arda kötü sonuçlar alması üzerine, kapalıdaki taraftarlar Şevki’nin ‘uğursuz’ geldiğine hükmetmişler, ve bu ilkel hınçlarını ona da söyleme vahşetini göstermişlerdi. İşte ilk kez o zaman, büyük kentin belki biraz yoz, ama çokça da derin ve nezih kültürünün hoyrat bir ‘taşra kültürü’ tarafından tasalluta uğramaya başladığının ipuçlarını sezinler gibi olmuştu bazılarımız.

 

Karıncaezmez ise bu akıl almaz kabalık karşısında sadece o tribünü terk etmekle yetindi. Onu kovanlara küsüp küsmediğini bilmiyoruz. Ama, tam bir karşılıksız sevgi örneği olarak onun sarı-kırmızı renkleri ölümüne dek bir an bile terk etmediğini bütün gazeteler yazıyor. Karıncaezmez Şevki 23 Mart 2000 tarihinde, 82 yaşında öldü. Galatasaray bir numaralı taraftarını kaybetti. Galatasaray’ın bir numaralı taraftarlık koltuğunun bir daha doldurulacağına ihtimal vermek güç. Zaten, karınca bile ezmemenin modası da geçti.[ii]

 

 

Yazan ve Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını için seslendiren: Ömer Madra

 

 

 

[i] Hürriyet Gazetesi, 25 Mart 2000.

[ii]Bu yazı 26 Mart 2000 tarihli Yeni Binyıl gazetesinde yayınlanmıştır.