Kararsızlık, tarafsızlık, seçimler

-
Aa
+
a
a
a

“Oylarınızı boşa atmayın, boş oy vermeyin, geçersiz oy vermeyin, oylarınız çöpe gitmesin.” Bu ifadeler eğilimi her ne olursa olsun medyamızdan bize yapılan öneriler. Doğal olarak boşa gitmeyen oy, onların istediği yönde verilmiş oy. Ve yine doğal olarak her olasılıkta oyların hepsi aynı yere gitmeyeceği için ve her partiye giden oylar da diğer taraf için boşa gitmiş olacağı için aslında ülkemizdeki her oy boşa gitmiş oluyor sonuçta. Seçime bakın, %100 boşa gitmiş bir seçim. Bir de kararsız veya şu anda tarafsız kalan ve oyunu kime atacağı belli olmayanlar varmış. Bu seçmen kitlesine de uyarı geliyor: “Aman kararınızı doğru verin.” Az sayıda geçersiz oy atacak olana da “Aman atma, geçersiz oy; kim en çok oyu alırsa ona destek vermen anlamına geliyor” deniyor.

 

21 Temmuz 1946 seçimlerinde halkımız az sayıda seçenek arasından karar verirken...

Şimdi detaylandıralım olayımızı. Bana göre hiçbir insan hiçbir konuda tarafsız olamaz. Sonuçta kararsız da olamaz. Tabii bu dediklerim normal insanlar için geçerli. Aksi mantığa aykırı olur. Örneğin hangi futbol takımını tutuyorsunuz sorusuna x takımını, y takımını tutuyorum dersiniz veya futboldan hoşlanmadığım için beni ilgilendirmiyor dersiniz veya futbolu seviyorum ama benim için önemli olan eğlence tarafı, kimin kazandığı önemli değil dersiniz.

Başka seçeneğimiz var mı? Dikkat ederseniz kararınız da var ve her olasılıkta bir tarafı da tutuyorsunuz. Şimdi bu basit örneği siyasete çevirelim. Bir insan siyasette nasıl kararsız ve/veya tarafsız olabilir? Böyle bir şeyin gerçek kabul edilebilmesi için insanın beyninin boş olması lazım? Düşüncelerinizin ne olduğu veya doğru olup olmadığı önemli değil. Ama eğer beyniniz varsa, hayata dair mutlaka bir düşünceniz de vardır. Doğal olarak siz, sizin düşüncenizin tarafını tutuyorsunuzdur. Kararlarınız da doğal olarak vardır ve -doğru veya yanlış- bu düşünce sistematiğiniz yönündedir. Sizin düşüncelerinize paralel düşünen bir siyasi parti varsa da oyunuzu ona verirsiniz. Eğer yoksa da vermezsiniz. Bu kararsızlık değildir ki, bu bir karardır ve demokratik bir haktır bana göre. Ben zorla bir dirhem aynı düşünceyi paylaşmadığım partilere oy vermeye mecbur değilim ki? Şahsen ben çok açık bir biçimde kararımı ve hangi partiye oy vereceğimi yazdım . Tabii, “Böyle parti var mı?” deniyorsa ve cevap “yok” ise bu da benim suçum değil. Benim açmaza düştüğüm nokta işte bu gerçekten kararsız halkımız var mı? Varsa nasıl kararsız olabiliyorlar? Yineliyorum, benim aklım almıyor. Kararlarımızın doğru olup olmadığını tartışmıyorum. Ama bir insanın hayata dair bir görüşü mutlaka olmalı. Eğer varsa da karar çok basit. Bakın etrafınıza, sizinle aynı değer yargılarını paylaşanlar kim, paylaşmayan kim. Paylaştığınıza verin oyunuzu. Hiç kimse sizinle aynı görüşte değilse, buna göre seçim sandığında gerekeni yapın. Bu kadar basit bana göre. Ama bana göre basit.

Aziz Nesin ile aynı fikirde değilim

Ama inanıyorum cidden bu kararsızlar, tarafsızlar vardır ülkemizde. Üstelik bu insanların beyinleri de boş değildir. (Rahmetli Aziz Nesin ile asla aynı fikirde değilim.) Türk insanının tamamı matematik zeka olarak uyanık, kurnaz ve kısa vadeli maddi çıkarları konusunda son derece duyarlı. Türk insanının sorunu kurumsal olarak, uzun vadeli, analitik, toplumsal çıkarlar için düşünmemesi. Bunu istemiyor bile. İşte bu yüzden genel doğrular için kafa yormuyor, genel olarak bir hayat felsefesi yok. Bir insanın toplumsal olaylara karşı uzun vadeli kurumsal bir hayat felsefesi somut bir biçimde olmayınca o zaman hangi arayış içerisinde olabilir ki? Bir arayış içinde olmayan insan da ortalama olarak birbirinden farklı olmayan siyasal partiler arasında tabii ki kararsız kalacaktır. Çünkü aslında oy vereceği tamamen kendisi ve, kendisinin bir görüşü yok ki. Türk insanı  –artık bıkkınlık verdiğimin farkındayım ama benim için çok önemli- yorumsuz, kayıtsız, şartsız iktidara gelirsem çevre sorunları birinci önceliktir diyen bir parti arayışı içinde değil ki. Tek görüşü var, kısa vadede kendisinin ne kadar ne kazanacağı. Mevcutlarda zaten bu sözü söylemeden nüanslarda fark ederek bize nasıl para pompalayacaklarını anlatıyorlar. O zaman da doğaldır ki kararsız kalacağız. Medyamız da sanki bu halkın siyasi partilerden farklı bir somut görüşü varmış da bu siyasi partilerde bu görüşlere tam olarak cevap veremiyormuş da o yüzden kararsız kalınıyormuş gibi fikir beyan ediyorlar.

Allah aşkına anlayın artık, sorun siyasi partiler değil, sorun bu halkın bu siyasi partilerden farkı olmaması.Sorun bu halkın kendisinin zaten bir önerisinin olmaması. Sorun yarışmada sorulan bir soruya bilmeme gerekçesi olarak o tarihte doğmadığımızı söyleyebilecek kafada olmamız. Sorun bu sözü söyleyenin birden fazla ve o çok aydın üniversiteli gençliğimizden, okumuş grubundan olması. Karar verecek böyle olursa, karar verilecek olanlar da işte bu kadar olur.

Gerçekten bu seçim de, sonrakiler de boşa gidecek, zaten ben de boşuna yazıyorum. 

(Bu yazı 09/08/2002 tarihinde kaleme alınmıştır.)