İşte yaratıcılık ve yenilikçilik - XIV

-
Aa
+
a
a
a

Pratik Yaratıcılık için Yardımcı Alet Kutunuz

 

Kendi kendine düşünecek vakit bulabilen her CEO “Bu organizasyonu nasıl daha yaratıcı yapabilirim?” sorusunu soracaktır. Sormuyorsa zaten kendini hiç CEO saymasın. “Tamam, yaratıcı insanlarım var, ben onlara doğru işleri de delege ediyorum ama bu yaratıcı insanlardan bir türlü yaratıcı fikirler ya da davranışlar alamıyorum.” İşte bu genel bir yakınma. Bu sorunu yeniden düzenleyerek tanımlayacak olursak bu yaratıcı kadronun yaratıcı fikir gelişiminin önünde sanki engeller oluşturduğunu söylemek bile mümkün.

 

Bu sorunun çözümü çok basit:

 

Hata yapmayı daha hızlı öğrenmek lazım. Yani organizasyonunuzda yeterince hata yapılmıyor, yeterince hata yapılmasına izin verilmiyordur büyük ihtimal ile.

 

Bu durumda da CEO olarak biraz kendinizi sorumlu tutmanız lazım. Başarısızlıktan korkmanın ecele yararı yoktur. Hele hele bu korkuyu rafine bir korku haline getirirseniz ilk önce etrafınızdakilere sirayet ettirirsiniz. Siz bir korkuyorsanız onlar bunu abartıp beş korkmaya başlarlar. Sonunda bir gün birtakım şeyleri değiştirmek için çok geç kalındığını anlayıverirsiniz.

 

Peki buna neye göre son vereceksiniz?

 

Bunun cevabı da basit. Aşağı doğru giden cezalandırılma korkusu ile yukarı doğru giden ödüllendirilme iştahının grafiklerinin kesişme noktasını biraz altta tutacaksınız. Unutmayın ki risk korkusu bir yaşlılık hastalığıdır. Yani korkaksanız artık ya yaşlandığınızı kabullenin ya da yaşlı doğduğunuzu.

 

Son nokta olarak şunu söyleyeyim: Organizasyonlar denge halini sever ve korumaya çalışırlar. Değişikliğe olumsuz tepki verirler. Bir CEO’nun görevi ise bir organizasyonun uyumlu dişlisi olmak değildir. Gaz pedalının yerini unutan idarecileri sonunda arabalarını belki bir yere çarptırmazlar ama mutlaka durdururlar. Duran organizasyonlar ise düşen organizasyonlardan bile daha zor duruma düşerler genelde.

 

Şu nokta çok önemli: Daha dünya tarihinde hiçbir firma ilk gün ne yapıyor ise sadece ve sadece onu yaparak yıllarca yaşayamadı. En konvansiyonel ürünü dahi yapsanız, örneğin yöresel ve eski yemekler yapan bir işletme dahi olsanız, mutlaka bir yenilik bulmak zorundasınız. Ya evlere servis geliştireceksiniz, ya yeni bir içecek önereceksiniz, ya ufak da olsa bir farklılık geliştireceksiniz. Yoksa bunu yapan biri yanınızdan gelip geçer ve siz nerde yanlış yaptığınızı düşünürken düşüşe geçiverirsiniz.

 

Çelişkiler içerisinde çırpınan bir yönetici olmak da büyük sorunlar yaratır. Bir gaza bir frene basamazsınız. Buna yabancılar “Sihirli fikrin laneti” diyorlar. Yönetici değişim için bir çağrı yapar. Bunu gerçekleştirmek için yola çıkan insanları ise gerçekte ürettikleri ve başarılı oldukları ürün ya da hizmet kriterleri değerlendirecektir sonuçta. Bu yüzden de genelde biraz veya hiç değişim, az ya da hiç para harcamama, az ya da hiç vakit harcamama, az ya da hiç yatırım yapmama sonuçta da az ya da hiç başarısı olmayan bir değişim ile yüzyüze gelme tehlikesi vardır. Bu da sonuçta sadece para ve zaman kaybı olmaz, şirket tarihine yaratıcılık açısından bir yüz karası olarak geçer. Günün birinde yeni bir değişim konusu akla geldiğinde akıllarda kalan, bu değişim için bir çaba harcanmadığı değil değişimlerin başarılı olmadığı olgusudur.

 

Peki bu sabırlı olmamız gerektiği sonucunu mu çıkartır bize?

 

Maalesef günümüzün işletmelerinin herşeyleri bol olabilir ama vakitleri hep kısıtlıdır. Ancak burada yöneticiye düşen şu ayrımı çok iyi yapmasıdır. Mevcudu devam ettirmek alt kadronun işidir. Üstelik bunu başarmak da atla deve değildir. Bir yönetici bundan daha fazlasını yapabileceği için herkesin üstüne getirilir. Yapamıyorsa da emin olun geldiği ya da getirildiği gibi de gider ya da gönderilir.

 

Şimdi diyelim ki bunların hepsini atlattık. Yeni bir şeyler üretmeye çoşkulu bir adım attık. Buraya kadarı küçücük bir ateşten çıkan bol dumandan ibarettir. Ama gene de unutmayalım ki ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. Yani bu kadarcık da olsa ateşe mutlak gereksinimimiz var.

 

Gayretkeş tanımı bazen şöyle yapılır. Gayretkeş bir adam hedefleri uzaklaştıkça çabalarını ikiye katlayan adamdır. Şimdi bu gayretkeş adamın eline çabalarını ürüne dönüştürecek ve işlerini kolaylaştıracak birtakım aletler vermek zorundayız.

 

Neticede hepimiz biliyoruz ki “alet işler el öğünür.”

 

Peki bu aletler neler? Özetleyecek olursak: 

Büyüme Ekibi Kurmak

Gerçekci Kriterler Koymak

Toplantı Dinamikleri

Yaratıcı Oturmların Düzenlenmesi

Fikirlere karşı Fırsat Bölgeleri

Bilgi Bulma Yöntemleri

Sorguya Çekmek

Yaratıcılığa Yelken Açmak

Akla gelen ilk aletlerimiz bunlar.