İsrail'i Eleştir!

-
Aa
+
a
a
a

26 April 2004

Geçenlerde İrlanda’nın eski Başbakanı ve  Birleşmiş Milletler İnsan Hakları eski Yüksek Komiseri Mary Robinson, ABD’deki  Emory Üniversitesi’nin mezuniyet törenine davet edildi ve tören sırasında büyük bir hata yaptı. İsrail’i eleştirmeye  kalktı. “İsrail - Arap  çatışmasının asıl sebebi işgaldir” dedi. Mary, dur bir dakika! “İşgal mi?” Bu biraz İsrail karşıtı değil mi?

Yani sen, Batı Şeria’nın ve Gazze Şeridi’nin İsrail tarafından işgal edilmesinde, İsrail’in Filistinli askerleri yargısız olarak infaz etmesinde, İsrailli askerlerin kendilerine taş atan okul çocuklarına ateş açmasında, Yahudilere ev inşa etmek için Arap topraklarının yağmalanmasında gerçekten bir yanlışlık olduğunu mu söylüyorsun?

Galiba ben seni yanlış anladım. Kesinlikle yanlış anladım çünkü bu kaba hakaretlere, senin kendini serbestçe ifade etme hakkına yapılan eleştirilere, iftira niteliğindeki saldırılara senin gösterdiğin tepki bir kedi inlemesi gibiydi. Sen “çok incinmiş ve ürkmüştün”. “Tamamıyla asılsız bu iddiaların öne sürülmesinin can sıkıcı olduğunu” The Irish Times gazetesine sen söyledin.

Senin yapman gereken onları hukuka başvurmakla tehdit etmekti. Kaba kartpostallarında annemin Eichmann’ın* kızı olduğunu iddia edenleri, mahkemeye vermekle tehdit ettiğimde sesleri solukları kesildi. Peggy Fisk, 2.Dünya Savaşı’nda Hava Kuvvetleri’nde görevliydi.

Ama sen ‘incindin’, sen ‘ürktün’. Ve sen, Emory Üniversitesi profesörlerinden Kenneth Stein’in şunu söylemesine izin verdin. “Mary Robinson’u oraya davet etmiş kişiler, kendisinden bekledikleri azmin  yokluğundan dolayı endişelendiler”. Ben “azmin yokluğunu” severim biraz. Ama cidden, senin dürüstlüğünle alay edenleri sen nasıl cezasız bıraktın?

Ürkmüş. Mary, zavallı diddum.**

Amerika’nın en ünlü sözlüğünde, Webster’da ‘diddums’ kelimesinin karşılığına baktım. Maalesef yok. Peki,  Webster’in 3. uluslararası sözlüğü, niçin ‘anti-semitizm’ kelimesini ‘Siyonizme karşı çıkmak: İsrail devletine karşı çıkanlara duyulan yakınlık’ olarak tanımlıyor?

Filistinlilerin İsrail işgali altında haksızlığa uğradığını siz öne sürseniz -ya da zavallı Mary bunu öne sürse, o zaman siz ‘anti-semitik’siniz. Tabii, bu kaba tanımı için Webster’in yayımcısı Arthur Bicknell’e de söz hakkı vermemiz lazım.

“Bizim işimiz, günümüz İngilizcesini doğru bir şekilde yansıtmaktır”diyor Bicknell. “Biz kimseyi yargılamayız, biz politikacı değiliz”. Daha da komik ve çirkin olan şu ki, sözlüğün editörleri, “dikkatlice yazılmış kitap ve dergilerde” anti-semitizmle ilgili olarak yazılan ‘resmi bildirileri’ tarıyorlarmış. Bu Janus-vari*** düşünceye insan kahkahalarla güler.

Amerikan İngilizcesinin malapropları bile şimdi , İsrail’in Ortadoğu politikasını eleştirenleri sansürlemeye  hazır.

Geçenlerde, Amerikan Basın Eğitimi Kurumu’nda editör ve prodüktör olarak çalışan Bathsheba Ratskoff’tan haklı olarak öfke dolu  bir mektup aldım. “İsrail-Filistin çatışmasının etrafındaki tartışmayı sona erdiren” yeni belgeselleri -aslında bu, İsrail’in nasıl bir halkla ilişkiler politikası izleyeceğinin Amerika tarafından belirlendiğini gösteren bir film-, Yahudi Hareket Gücü tarafından hedef alınmış.  Barış, Propoganda ve Söz verilen topraklar adlı film, Boston Güzel Sanatlar Müzesi’nde gösterime sunulacakmış.

Sonra ne mi oldu? Yahudi Hareket Gücü, Yahudi cemaatten özür dilenmesini talep etti ve “İsrail-Orta Doğu çatışması ile ilgili olarak gelecekte daha duyarlı davranılması için yalvardı”. Bu harekete üye olan kişiler, “üyeliklerini  iptali edebilirler veya bundan sonra herhangi bir  katkıda bulunmak  istemeyebilirler”.

Zamanında, Güzel Sanatlar Müzesi’nde çalışan Susan Longhenry adlı bir hanım, Amerikan Basın Eğitimi Kurumu’ndan Sut Jhally’e tüyler ürpertici bir mektup yazmış ve “Boston cemaatine mensup pek çok üye” ile ilgili kaygılarını iletmişti. Gözden geçirilmiş bir gösterim yapılmasını ve eleştirmenlerin filmi lanetlemesi için film gösteriminin ardından da bir münazara düzenlenmesini talep ediyordu (çünkü orjinal gösterim tam da Yahudilerin kutsal dinlenme gününe denk geliyordu). Mektup burada sona eriyor. Sözcüklerin ne denli kuvvetli olabileceğine dikkat etmenizi rica ediyorum. “Bu filmin gösterimden kalkmasını önlemek için biz çok uğraştık, ancak eğer siz filmi yeniden düzenlenmiş halde yayınlatmak istemezseniz, ne yazık ki filmi yayınlayamayacağız.”

Bayan Longherry bir fare mi olmak istiyor yoksa ‘longhenry’ sözcüğünü Webster’in sözlüğüne mi sokmaya çalışıyor? Ya da en azından Oxford’a? Neyse, korkmayın. Bayan Longherry’ nin patronu, onun bu ürkek mektubuna yüz vermedi. En azından şimdilik.

Peki bütün bunlar ne zaman sona erecek? Geçen Pazar günü, İrlanda’nın TV3 kanalına davetliydim. Program, Şaron’un Batı Şeria’daki yeni duvarına Başkan Bush’un verdiği destek ve Irak’la ilgiliydi. Programın sonlarına doğru, Dublin’deki Kolej Üniversite’sinde hukuk hocası olan Tom Cooney, aniden benim İsrail ordusunun bir bölümüne ‘ayaktakımı’ dediğimi (doğru) ve 2002 yılında Cenin’de bir katliam yaptıklarını benim gazetede yazdığımı iddia etti.

Ben onların katliam yaptığını söylemedim, ama aslında söylemeliydim. Çünkü İsrailli askerlerin masum sivillere kasten ateş açıp bir hemşireyi öldürdüğünü ve bir aracı, tekerlekli sandalyede oturan bir sakatın üzerine doğru sürdüğünü, sonradan yapılan araştırmalar kanıtladı. “Gaddar iftira!” diye çığlık attı Cooney. TV3  hemen kendini bu iftiradan sıyırmıştı. Ve maalesef, ben yine güzide bir üniversitenin bu olaya dahil oluşuna şahit olmuştum -Dublin Kolej Üniversitesi İrlanda’daki en güzel akademilerden biridir- ve yapabileceğim tek şey Cooney’nin öğrencilerine karşı TV3 ‘te sergilediğinden daha fazla akademik disiplin sergilemesi için dua etmekti. Tabii ben mesajımı aldım. Kes sesini. İsrail’i eleştirme!

Yazımı bitirirken olumlu bir şeyler söyleyeyim. Bathsheba’nın Yahudi bir Amerikalı olarak üye olduğu gibi, Britanyalı Yahudiler de ‘Deir Yassin Unutulmadı‘ adlı meşhur derneğe üyeler. Bu dernek, 1948’de Küdus yakınlarındaki Deir Yasin köyünde Yahudi milisler tarafından katledilen Filistinli Araplar için her yıl bir anma günü düzenliyor. Bu yıl, anma töreni 9 Nisan’da düzenlendi - Hıristiyanların Paskalya’dan önceki Cuma’yı kutladıkları  gün.

Bu, aynı zamanda Yahudilerin 8 günlük Fısıh Bayramının 4. gününe denk geliyordu. Aynı zamanda, Pastor Dietrich Bonhoeffer’in Flossenburg toplama kampında Naziler tarafından 1945’te öldürülmesinin de yıldönümüydü. 3000 yıl önce Musevilerin özgürlüğe kavuştuğu, 2000 yıl önce Filistinli bir Yahudi’nin öldürüldüğü, 59 yıl önce Alman bir Hıristiyan’ın öldürüldüğü, 56 yıl önce 100’den fazla Filistinli kadının, erkeğin ve çocuğun katledildiği  gün. Yazık, Deir Yassin hak ettiği ilgiyi göremiyor.

Webster sözlüğü yandaşlarını küstahça ‘anti semitik’ olarak niteleyecektir ve ‘Boston cemaatinin pek çok mensubu’ buna şüphesiz itiraz edecektir. “Gaddar iftira!” diye çığlık atacaktır üniversitenin güzide hukuk hocası. Üniversitenin ne düşündüğünü öğrenmek için bizim biraz beklememiz gerekecek. Ama bu arada ‘ürkütülmemize’ ve ‘incitilmemize’ izin vermeden. Sadece olayların nasıl meydana geldiğini anlatmaya devam edelim. Amerikan gazetecilik ekolünün bize öğretmeye çalıştığı da bu, öyle değil mi?

* Adolf Eichmann: Nazi soykırımına  öncülük etmiş Yahudi Nazi subayı ** Diddums: Aptalca davranan kişilere söylenen bir söz. *** Janus: İkiyüzlü Roma tanrısı, tapınağının kapıları savaş zamanı açık, barışta ise kapalı durur.

Çeviren: Işıl Şimşek

Criticize Israel?