IMF ile Görüşmeler

Ekonomi Notları
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Notları  - 97

 

Ömer Madra: Türkiye IMF ile yeni bir görüşme düzenine daha giriyor ve hangi ortamda giriyor? Bu ekonomik ortamı bir tarif edebilir misin?

 

Hasan Ersel: Bence ilginç bir ortama giriyoruz. Bazı iktisadi göstergeler olumlu, ama aynı anda kaygılar da artıyor. Örneğin Nisan ayında sanayi üretimi %16.5 artmış, imalat sanayi %17.3 artmış. Enflasyon düştü, tek haneye indi. Dün Sayın Maliye Bakanı bütçenin ilk 5 ay gelişmelerine ilişkin açıklama yaptı. Faiz dışı fazlanın geçen seneye oranla rakam olarak yükseldiği, 9.4 katrilyon TL’den 14.6 katrilyon TL’ye çıktığını söyledi. Bu iyi bir rakam, hedefler açısından da...

 

Ama gazetelere bakınca, IMF yetkililerinin “ilk defa özel sektörü biraz tedirgin gördük” dediğini okuyoruz. Aynı anda hem işler iyi, hem de tedirginlik var. Böyle olunca insan şaşırıyor. İşler iyiye giderken niye tedirginlik olsun? Buna daha dikkatli bakmak gerekli. Ben kısa dönem için tedirgin olan çok sayıda insan olduğunu sanmıyorum. “Bugün işler kötüye gider mi?” diye sorsanız, “dışarıdan gelen beklenmedik bir kötü şok olmadıkça hayır” cevabını almanız olasılığı çok yüksek. Çünkü görünürde işler iyi gidiyor.

Bütçeye bakıyorsunuz hükümet ne yapmış diye, belli bir şekilde harcamaları kısmış görünüyor. Bütçe gelirleri de projeksiyonlara uygun gidiyor. Merkez Bankası para politikasını başarıyla yürütüyor. Hükümetle Merkez Bankası arasında gerilim de yok. Dolayısıyla kısa vadede işleri kötüye götürebilecek bir sorun yok.

 

Sanırım “tedirginlik” sözünün gündeme gelmesinin arkasında bir başka neden var. IMF heyetinin birden fazla görevi olduğunu söylemiştim. Bunlardan ilki stand-by’la ilgili  8. görüşmenin yapılması, ikincisi ise IMF’nin kuruluş yasasının 4. maddesi gereği üye ülkelere ilişkin dönemsel rapor yazılması. Tabii gündemde bir de Türkiye ile yürütülmekte olan programın uzatılması var. Bu son iki konu orta döneme yönelik. Dolayısıyla hem IMF heyetinin ilgi alanında orta dönem sorunlarının daha çok ağırlık taşıması, hem de benzer sorunların Avrupa Birliği ilişkileri nedeniyle Türkiye’nin gündemine taşınması, görüşmeleri bu yönde çekti. Sanıyorum tedirginlik de orta döneme ilişkin olarak ifade edildi. Türkiye’nin orta dönemli yolunun görülüp görülmediği sorulduğunda iş çevrelerinin “orada çok açık değiliz” demiş olması söz konusu olabilir.

 

İşte bu nedenle “ilginç bir yerdeyiz”, dedim. Hemen dikkati çekeyim; burada da işi düzeltecek olan tabii Türkiye’dir. “Bizim orta vadede bir görüşümüz var, şöyle yapmayı düşünüyoruz” demesi gereken Türkiye’dir. IMF, olsa olsa  “şuna katılıyorum, buna katılmıyorum” diyebilir. İktisat politikası yapımcısının böyle bir açıklama yapması durumunda çeşitli çevrelerden (işçi sendikaları, işadamları vs.) belli tepkiler, uyarılar gelmesi de normaldir. Bunlar üzerinde bir uzlaşma sağlandıktan sonra da Türkiye’nin orta dönemli yolu ortaya çıkmış olur. Yıl başından bu yana “bu yıl içerisinde bu yapısal önlemler somutlaştırılmalı, bazı şeylere başlanmalı” dememin nedeni bu. Yol görünsün... Bence sorun budur.

 

ÖM: Erdal Sağlam Hürriyet’te “İstanbul’daki temasları bu kez IMF heyetini korkuttu” diye yazmış.

 

HE: Evet. Ama korkuyu bu şekilde yorumlamak daha iyi olur diye düşünüyorum. Bugün korkacak bir şey var diye algılarsak, bence doğru olmaz.

 

ÖM: Zaten Sağlam da “ileriye dönük olarak epeyce tedirginler” şeklinde bir ifade kullanmış.

 

HE: Benim de vurgulamak istediğim nokta bu tedirginliğin hep var olduğu. Yapısal reform sorunu bu açıdan önemli. Orta dönemi biçimlendirecek olan günlük piyasa işlemleri değildir, yapıdaki değişikliklerdir. Ama bir şeyin yapılacağına insanların inanması için yapılmaya başlandığını görmeleri gerekir. Ben “rejim yapacağım” desem, inanır mısın? Üç aydır görüyorsun değişen hiçbir şey yok! Afiyetle yiyip duruyorum. Ama ne yediğimi, ne kadar yediğimi kontrol ettiğimi görürsen, “bir ümit var” diye düşünebilirsin.

 

ÖM: Türkiye’nin genel durumu üzerine etraflıca konuşma fırsatı bulacağız ileride, bu noktadan bir de dünya ekonomisinde, özellikle ABD ekonomisinde ne gibi gelişmeler var?

 

HE: ABD dünya ekonomisini çok etkilediği için önemli. Bu açıdan ABD neredeyse tek. Çünkü, örneğin Avrupa Birliği’ne göre ABD’nin dünyanın büyüme başarımını etkileme gücü çok daha fazla. Bu bir anlamda Amerikan ekonomisinin çok daha etkin olarak dışa açık olduğunu gösteriyor. (Yoksa salt rakamlara bakıldığında ABD’nin dış ticaretinin kendi milli geliri içindeki payı o kadar fazla değildir.)

 

Amerika’da işler fena gözükmüyor, ilk çeyrek büyüme tahmini yukarıya doğru düzeltildi. % 4.2 demişlerdi, % 4.4 oldu. Bu pek önemli bir değişiklik değil, nedeni de net dış satımın artması ve stok birikiminin daha fazla olması. Tüketici fiyat endeksi de Nisan ayında binde 1 artmış. O da yavaşlama işareti veriyor. 2004 enflasyon tahminleri de %3.2’den %3’e inmiş gibi görünüyor. Bunlar hep olumlu göstergeler. Gerçi Michigan Üniversitesi’nin tüketici eğilim endeksinde Nisan’dan Mayıs’a 4 puanlık bir düşüş olmuş; 94’ten 90’a düşmüş. İstihdam sorunlarına bakınca; işsizliğe bakıyoruz, 22 Mayıs’la biten haftada işsizlik başvurularında bir düşme var ama sadece 3 bin kişi. Pek tatmin edici değil. Pennsylvania Üniversitesi’nin öngörü modeli ile yapılan çalışmalar, ikinci çeyrek için ABD ekonomisinin %3 büyüyeceği sonucunu veriyor. Yani yılın ilk yarısı için ABD ekonomisinde işler iyi sayılabilir.

 

Ama bu arada Amerikan Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan Salı günü bir konuşma yaptı ve Merkez Bankası’nın faizleri daha erken oynatacağını söyledi. Hatta konuşmasından edinilen ilk izlenim, faizlerin daha hızlı arttırılacağı oldu. Sonra bunu kastetmediği konusunda bir görüş birliği oluştu. Ama beklenenden daha erken faiz artışı olabileceği düşünülmeye başlandı. Peki neden Greenspan böyle bir açıklama yaptı?

 

Şaka yollu bir gerekçe: “Bu açıklamayı yapmadan bir süre önce Bush, Alan Greenspan’ın yeniden Merkez Bankası başkan adayı olarak gösterdiği için, adam rahatladı” diyebiliriz. Bu biraz alaturka olur tabii.

 

Fakat gerçekten de aday gösterildi. Bu önemli bir şey. Alan Greenspan 78 yaşında.

 

ÖM: Kaç yıllığına seçilecek yeni başkan?

 

HE: 2006’ya kadar.

 

Amerikan Merkez Bankası neden tedirgin olmuş olabilir? Bence bugünkü enflasyonist eğilimden değil de ilerideki olası gelişmelerden. Amerikan Merkez Bankası ücret artışlarının verimlilik artışının üstünde çıkmasına dikkat çekiyor. Bu ileride enflasyonist baskı yaratabilir diye çekiniyor.

 

Gelinen noktada Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri arttıracağı herkese kesin gibi görünüyor. Bunu bu ay sonundaki komite toplantısında yapabilir.

 

Bu beklenen bir şeydi. Değişiklik ABD Merkez Bankası’nın faizleri düşünülenden çok daha fazla artırması durumunda ortaya çıkardı. Öte yandan dünyada tek gelişme de bu değil. Temel malların fiyatları artıyor. Bugün Milliyet’te Güngör Uras yazısında buna değinmiş. Dünya ekonomisi biraz hareketli ve potansiyel olarak da enflasyonist baskıları gündeme getirebilecek bir döneme giriyor.

 

Buna şundan dolayı dikkat etmek gerekiyor: tabii ki ülkelerin merkez bankaları gerekli önlemleri alma yoluna gidecekler. Ama bu önlemlerin dünya ticareti ve büyüme hızı üzerinde etkisi olumsuz olabilir. Bu da Türkiye’yi cari açığın büyümesi biçiminde etkiliyor. Çünkü ticaret yaptığımız ülkelerinin büyümesi, bizim ihracatımızı ve döviz kazançlarımızı arttırdığı için, faiz dışı cari denge üzerinde olumlu etki yaratıyordu.

 

(10 Haziran 2004 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır)