İktisat politikası söylemi ve eyleminde istihdam

-
Aa
+
a
a
a

20 Eylül 2010Referans Gazetesi

İçinde olduğumuz (benden daha iyimser olanlara göre artık kurtulduğumuz) krizin bazı yararları da oldu. Örneğin istihdamdaki değişmenin ekonominin içinde bulunduğu durumu değerlendirmede çok önemli bir gösterge olduğu anlaşıldı. Belki de "daha iyi anlaşıldı" desem daha doğru olur. Yoksa, hocamız Prof. Sadun Aren 1960 yılında ilk baskısı yapılan ‘Para, İstihdam ve İktisadi Politika' adlı kitabında makro iktisattaki çoğaltanın istihdam cinsinden reel karşılığını anlatmıştı. (13. baskı, Ankara: İmge Kitabevi, s. 98-102). 50 yıldır hocamızın çok güzel anlattığını anlayamadık demek biraz ağır kaçacak.
Hükümetin de öğrenenler arasında olduğunu sanıyorum. Bu nedenle önümüzdeki dönemde uygulamada hükümetin gözü istihdam artışında olacak. Bu ortamda hükümetin piyasa ekonomisine ve kamu açıklarına verdiği önem biçimindeki söylemi devam edecek, çünkü etmek zorunda. Ama eylemi, istihdamı arttırmak yönünde olacak. Çünkü bir de ufukta seçim var. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde hükümetin eylemi ile söylemi arasındaki fark ortaya çıkacak. Ama bu basit bir kamuoyunu yanıltma davranışı değil. Çünkü hükümet ‘mali disipline uyulacağını' söylediği zaman yanlış bilgi vermiş olmayacak ama yine de mali disiplin hükümetin amacı olmayacak. Şöyle ki:
İki farklı iktisat politikası seçeneği düşünelim:
 
I. seçenek: Hükümetin kamu açığını azaltmayı hedeflediğini düşünelim. Bu amacına ulaşmak için alacağı politika önlemlerini belirlemek için kuracağı çerçevede (iktisadi modelde) hesaba katacağı önemli kısıtlardan birisi de istihdam olacaktır. Hiçbir demokratik hükümetin, "İstihdama ne olursa olsun ben kamu açığını düşüreceğim" biçiminde bir programa imza atması beklenemez. Tabii, hükümetin aldığı önlemlerin kısa dönemli istihdam kayıplarına yol açması olasılığı vardır. Ancak, bu kararları alan hükümetin, daha sonra istihdamın tekrar artacağına ve arada geçen dönemin gerçekten ‘kısa' olacağına inanmış olması gerekir. Hükümetin bu inancı gerçekleşmezse ne olur? Demokrasi çalışıyorsa, bu hükümeti kuran parti ya da partiler, şansları varsa muhalefette, yoksa parlamento dışında kalırlar.
 
II. seçenek: Hükümetin istihdamı ençoklamayı hedeflediğini düşünelim. Bunun için alacağı önlemleri belirlerken ekonominin içinde bulunduğu kısıtları hesaba katması gerekecektir. Bunların başında bir kişinin istihdam edilebilmesi için gerekli yatırım miktarı gelmektedir. Özel kesimin olanakları hükümetin istediği istihdam düzeyini sağlamaya yetmiyorsa, kamu kesiminin bu amaçla destek vermesi gündeme gelecektir. Ancak böyle bir uygulamanın kamu kesimi üzerine yük yüklemesi söz konusudur. Bu yükü karşılamak için ek vergi konulabilir mi? Bu, özel kesimin yatırım eğilimini olumsuz etkileyebileceği için pek olası değil. O zaman kamu açığını biraz daha büyütmek gerekecektir. Demek ki, hükümet, istihdamın ençoklanması amacına daha çok destek verecek ama ekonominin diğer kısıtlarıyla da çelişmeyecek bir kamu açığı sınırı altında istihdamı ençoklama sorununa çözüm bulmaya çalışacaktır.
 
Şimdi temel noktaya dönelim. I. seçenek mali piyasaların duymak istediği, II. seçenek ise hükümetin yapmak istediğidir. Hükümet mali piyasalara ters düşmemek için söylemini ilk seçenek üzerine kurmak zorundadır. Ama istihdamın önemini de algıladığı için II. seçeneği uygulamaya çalışacaktır. Hükümetin şansı, saçmalanmaması kaydıyla kamu açığının hedef olduğu bir modelin çözümü ile kısıt olduğu bir modelinkini ayırt etmenin hiç de kolay olmamasıdır. Bu nedenle özellikle kısa dönemde, gözlemlere dayanarak söylem ile eylem arasında farkı saptamak zordur. Ama olanaksız da değildir. ‘Mali kuraldan vazgeçmek' gibi ilk seçeneğe (hükümetin söylemine) ters düşen davranışlar, hükümetin asıl politika tercihinin (eyleminin) ne olduğunu görebilmeyi sağlar.