Hasankeyf'e Sadakat Zamanı

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye'de ne zaman enerjiyle ilgili bir proje gündeme gelse, insan durup düşünmeden edemiyor, "Neden  enerji üretimiyle ilgili seçilen yerlerin tarihi, kültürel ve doğal değeri  çok önemlidir? Koskoca coğrafyada elektrik üretecek başka yer yok mudur?" diye. Ancak bu ülkenin egemenleri sözbirliği etmişçesine, son derece acımasız ve anlayışsız bir şekilde Türkiye'de ne kadar önemli doğal yaşam alanı varsa, yok etmeye girişiyorlar ne  yazık  ki..

 

Kamuoyunun çok yakından bildiği gibi daha önce, Akkuyu, Bergama, Fırtına Vadisi, Munzur Vadisi, Gökova Körfezi, Tatlısu Koyu, Kaz Dağları, Samsun-Tekkeköy, Uşak-Eşme,  Çoruh Vadisi, Antalya'da golf sahası yapılamaya çalışılan Sorgun ormanları gibi pek çok yerde, sahip olduğumuz son derece önemli yaşam alanında enerji üretimi adı altında, insan yaşamı hiçe sayılıyor ve bir oldu bittiye getiriliyoruz.

 

Tabii ki, bu sayılan yerlerin hepsinde sistemin dişlileri, istedikleri gibi hareket alanı bulamıyor, etkin eylemlilik kararlılığıyla karşılaşarak geri adım attıkları da oluyor . Bergama'daki siyanürlü altın arama faaliyetine karşı direnişi kim unutabilir ya da Fırtına Vadisi'ndeki Başbakan protestosunu? Ancak çok az yerde görülebilen  bu etkin eylemlilik her yerde kendini gösteremiyor. Örneğin Karadeniz Sahil Oto Yolu projesinde ne yazık ki, istenen sonuç alınamadığı gibi, belki de Türkiye'de ilk defa inandığı bir çevre davası uğruna bir avukat, Cihan Eren memleketinde  zalim kurşunların kurbanı oluverdi. Bu gündelik hayatın içinde, unutulup gitti belki de, memleketinin sahillerini, dört tekerleklilere kaptırmamaya çalışan bu civanmert insan..

 

Sistemin efendileri şimdi de gözü dönmüş bir şekilde, ne yazık ki çok önemli bir kültür alanı  olan Hasankeyf'e göz dikmiş durumda. Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) tarafından gerçekleştirilen "GAP Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesi" kapsamında 30 önemli doğal yaşam alanından biri ilan edilen ve birinci derecede SİT alanı olan Hasankeyf ile, Doğa Derneği'nin yaptığı çalışmalarla Önemli Kuş Alanı( ÖKA) olarak belirlenen Dicle Vadisi, Ilısu Barajı'nın tehdit ettiği önemli doğa alanları.

 

Hasankeyf aynı zamanda insanlığın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Mezopotamya bölgesinde yer alıyor. İçinden Dicle Nehri'nin akıp gitmesi, coğrafi yapısı, mesken olarak da kullanılan binlerce mağarası ile dikkat çekici olan Hasankeyf, yekpare taştan meydana gelen kalesi nedeniyle "Hısn Keyfa" adını almış ve zamanla bu isim kullanılır olmuş.

 

Antik dönemden sonra, Bizanslılarla Sasaniler arasında el değiştiren Hasankeyf daha sonra İslamiyet'in kabulüyle birlikte Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubilere ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış. Ilısu Barajı'nın tamamlanması halinde, Hasankeyf Kalesi ve Köprüsü, El-Rızk Camii, Sultan Süleyman Camii, Koç Camii, Zeynel Bey Türbesi, Ulu Camii, Küçük ve Büyük Saray gibi tarihi eserlerin sular altında kalması söz konusu.

 

Bu akıl almaz projenin durdurulması için, kendini doğanın koşulsuz korumasına adamış insanlar Haydarpaşa Tren Garı'ndan Batman'a hareket etti geçenlerde; Hasankeyf'e Sadakat Treni. Daha önce kamuoyunun epeyce ilgisini çekmiş Zeugma Antik Kenti'nin sular altında kalmasına gönlü razı olmayanlar şimdi en azından Hasankeyf'in sular altında kalmasını önlemek için çaba sarf ediyorlar.  Atlas Dergisi ve Doğa Derneği'nin de aralarında bulunduğu kuruluşlar, Hasankeyf'i boğmaya çalışan kabusun, ivedilikle durdurulması için uğraşıyor. "Atalarımızın mirası değil de çocuklarımızın emaneti" olan bu kültür ve medeniyet beşiğini korumanın ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım. Şimdi, Hasankeyf'e sadakat zamanıdır.