Ülkede ilk defa matbaa kurulur. Yalovada bir kağıt fabrikası açılır. İhracatın önünü açmak için tedbirler alınır. Yabancı ülkeler ile savaşa değil dostluğa dayanan ilişkiler kurulur. Batı'dan ve Doğu'dan önemli yapıtlar Türkçe'ye çevrilir. Bilginler, sanatçılar ve şairler devletten geniş destek görür. Ama başka şeyler de yapılır. Tımar sistemi çözülür ve özellikle İstanbul'a büyük göçler başlar. Büyük yalılar ve köşkler yapılır. İnsanların eğlenmesine hoşgörü ile bakılmaya başlanır. Müsriflik başlar. Bir lale soğanı 500 altına alıcı bulur.
Size yakınlarda olan bazı olayları anımsatıyor mu acep?
Sonunda da her zaman olduğu gibi başları sollarından ve sağlarından örtülü yobazlar, yani solcularla dinciler elele verir ve isyan başlatırlar. İlmiye sınıfından Zülali Hasan ile İspirizade Ahmet Efendiler Patrona Halil'i bir isyan için teşvik ederler. İsyanın başına geçirdikleri ve hem solcular hem de dincilere yakışacak bu adamı tanıyalım isterseniz;
Horpeşteli Arnavut Halil, levendlik, Rumeli'nde yeniçerilik yapmış, hemşehrileri arasında Patrona (koramiral) olarak ünlenmişti. İstanbul'da esnaflık yapar, meyhanelerde arkadaşları ile içerdi. 1730 yılı Ağustos ayında kadrosunu oluşturduğunda yaptığı iş ise Beyazıt Hamamında hamam tellaklığı idi.
Bu da gene yakınlarda olan başka bir olayı mı anımsatmakta acep? Bir araştırmak lazım Patrona Halil isyandan sonra resim yapmaya filan başlamış mı? Bakın son lafı bir tarih (!) adamımıza bırakalım;
Tarihçi, Şemendizade'ye göre ayaklanmanın baş sorumlusu :
"Mirasyedi meşreb, gece ve gündüz zevk ü sürur icad edüp halkı aldatacak şey lazumdur deyu, bayramlarda meydanlarda dolaplar, beşikler, atlıkarıncalar kurdurub erkeklerle kadınları karışık salıncağa bindiren, salıncağa binüb inerken hubbaz yiğitlere kadınları kucakladdıran, hoş seda ile şarkılar söyleddüren İbrahim Paşa."
Locke doğuştan gelen ide ve ilkeleri reddeder. Ne Tanrı, ne adalet, ne mantık ne de matematik ilkeleri doğuştan gelen ilkeler değildir. Evet doğrudur, adalete uymamayı alışkanlık haline getirmiş hırsız ve haydutlarda bile bir adalet kavramı vardır ancak bu doğuştan gelen bir ilkenin determinasyonunun varlığından dolayı değil, kendi aralarında yaşam haklarını devamlı kılmanın zorunluluğundandır. Tanrı idesi de insanın doğuştan kazanımı değildir. Çocukta bir Tanrı kavramı yoktur. Üstelik Tanrı kavramı doğuştan kazanılmış bir kavram olsa herkesin Tanrı kavramının da aynı olması gerekir. Bu aslında daha sonraki şeyleri de açıklar; eğer doğuştan bir yasayapıcı kavramı yoksa bir yasa ve ona uyma zorunluluğu da olamaz. Bu da ateizmin temeli olsa gerek. | John Locke (1632-1704) |