Felsefe Light - XXII

-
Aa
+
a
a
a

 Renaissance, yani Yeniden Doğuş

Ona sonra geleceğiz. Şu Ortaçağ ile kapışmam henüz bitmedi. Ortaçağı belirleyen şey ne ekonomidir ne de bilim. Felsefe de bu çağın özelliklerinden biri değildir. Bu çağın insanını belirleyen; 'Biat, kişisel tabiyet'' olgusudur. Bu çağımızın müslümanını hâlâ belirleyen olgudur. Zaten Müslümanlık da henüz Ortaçağını atlatabilip medeniyete intikal edememiştir ya.Avrupa önce, çaldığı çırptığı gasp ettiği ile yaşamaya alışmış, varoluşu süresince hiç üretmemiş Orta Asya kökenli ve de maalesef başını da Türklerin çektiği barbar istilasına uğramış ve sanki bu yetmemiş gibi bir de bunun arkasından cennet vaadi ve din afyonu ile güçlendirilmiş cihat bağırışları arasında Müslüman istilası başlamıştı. İnanabilir misiniz 50 yıl içerisinde İslam İmparatorluğu Muhammed'in rüyasında görse korkacağı boyutlara ulaşmıştı.Sonuç muazzam bir medeniyetin iflası, felsefenin mağlubiyeti, insanlığın dinlere yenik düşüşü ve tüm tarihçilerin yok saymaya çalıştığı dünya ve insanlık için kaybedilmiş tam koskoca bir bin yıl.Bu felaketi başlatan Türkler bitirmeyi de becermişler ama kendilerine hayrederek değil gene Avrupalılara hayrederek. 1453 yılında İstanbul'un fethi nihayet Avrupa ve Avrupalıyı kendine getirmiş."Biz ne yapıyoruz yahu?" diye sormuşlar kendi kendilerine. Bizim hâlâ soramadığımız soruyu sorarak. Bu olgu bu yılgınlık bu ürkütücü trajedi sorunun tek cevabı olan yeniden doğuş ile bitirilirken sanmayın ki son defa insanlık bu tuzağa düşmüştü. 500 yıl sonra bu sefer trajedi az doğuya göç etti. Stalin Lenin'i yanlış anlamaya karar vermişti. Bir düşünürün felsefesi çoğu zaman olduğu gibi bir düşünmezin ellerine terkedildi. Nietzsche'nin felsefesinin Hitlerin ellerinde şekillendirilmesi benzeri.Şimdi inceleyeceğimiz felsefe bu Ortaçağın felsefesi. Biraz midenizi bulandıracağım için şimdiden özür dilerim.

Aslında hasta olmayıp kendini hasta sananlara pseudo ilaçlar verilir. Yani ne zararı ne yararı olan. Arada böyle uydurmasyon şeyler işe yarar yani.Kilise de böyle yaptı. Sataşması gerekiyordu beslenebilmesi için. İnanç sistemi olmalıydı karşısında ki taraftar toplayabilsin. İnanç yarattı;Enkratizmİki tane piskopos çıktılar ortaya, Ossunabalı İthasius ve Meridalı Hydatius ve Avila Piskoposu Priscillianus'u enkratist olmakla, şeytana hizmet etmekle suçladılar. Bu piskopos, yoldaşı genç bir kadın olan Euchrotia ve iki öğrencisi canlı canlı yakılarak öldürüldüler. Sonra bu suçlama kim kiliseyi azıcık rahatsız etse ona karşı kullanılmaya başlandı.Ve terör başladı. Bin yıl sürecek terör. Bazıları Müslümanlığın terörüne bakarak hayıflanmasın, dinlerin terörlerinden kurtulmak hiçbir zaman az kayıpla mümkün olmamıştır.İşte bu terör bu dönemin felsefesidir. Şu cümleler ile açıklar kilise felsefesini;Artık egemen benim. Benim belirleyeceğim şekilde yaşayacak, inanacak, ölecek ve hatta gömüleceksiniz. Arkanızdan benim belirlediğimden başka türlü dua bile edilemeyecek. Başka hiçbir seçeneğiniz yok.Tanıdık geldi mi?

İsa, Pavlus ve Hıristiyanlık

Dünyanın başına gelen bu büyük felaketin suçlularının en masumu İsa'dır. Zavallının bir kitabı bile yoktur. Babasından bir kirli gömlek bile miras kalmamıştır ve kalmayacaktır çünkü babası ölümsüzdür.Şakayı bir kenara bırakırsak. Ona ait olduğu iddia edilen İncillerin en yakını ölümünden 40 yıl sonra yazıldığı iddia edilen Markos İncilidir. Kırk yıl sonra kırk yıl önce yaşadıklarını kelimesi kelimesine aynen hatırladıklarını genelde 75-80 yaşına varan insanlar iddia ederler.Allah hepimize o günleri göstersin.Toplam İncil sayısı 250 civarındadır. Bunların içerisinde 4 tanesi çok ünlüdür. Markos, Matta, Luka ve Yuhanna. Bunlar Kanonik İnciller yani Kilise İncilleridir. İşin enteresan tarafı sonradan Mısır'da Nag Hammadi köyündeki bir kilisede bir küp içinde bir sürü İncil kopyaları bulundu ve görüldü ki bunlar Thomas İncili ve diğer Kilise tarafından yasaklanan ve imha edilen İncillerdir. Hatta bunların içinde Büyük Seth'in İkinci İncelemesi bile vardır. Ne farkeder diyeceksiniz. İsa farkı var. Birincilerde İsa Tanrının oğlu, bu ikincilerde basbayağı bir insan. Öyle bakire Meryem zırvaları gibi zırvalar da yok üstelik. Hatta bunlardan biri olan Philip İncili "İsa Mesih'in oğlu vardır ve İsa Mesih'in torunu vardır" diyor.Şu işe bakın. İsa Meryem'in karnında 9 ay bekliyor, doğuyor, bebek oluyor, çocuk oluyor, ergen oluyor, genç oluyor, orta yaşlı oluyor, ömrü vefa etse yaşlı bile olacak ama bırakmayıp çarmıha gerdikleri için ölüyor. Yani bir insanın başına gelebilecek ne varsa herşey onun başına da geliyor. Bir tek şey hariç; anası onun için bir babaya ihtiyaç duymuyor. Babasının spermleri olmadan ana rahmine İsa'yı yerleştirebilen Allah'ın onu birdenbire peygamber olacak hale getirmeye nedense gücü yetmiyor.Ve bu salakça yalan 2000 yıldır hem Hıristiyanları hem Müslümanları sorgusuz sualsiz inandırmaya yetiyor.Pes vallahi.Neyse Hıristiyanlık tarihi çok ilginç ama bizim ana konumuz bu değil. Bu dine ait filozofların felsefe sistemleri ile uğraşacağız.Hıristiyanlık bir din olmaktan çok bir ideoloji. Her ideolojinin de iyi kötü bir felsefesi var. Hıristiyanlığın felsefesinin enteresan tarafı 2000 yıl içerisinde bir sürü değişiklikler ile oluşturulmuş olması. Bir dönem adam öldürdüğü şeyle daha sonra bizzat Kilise tarafında yapılır olmuş. Örneğin ticarete bir çeşit gasp gözü ile bakılırken sonra papazlar ticaretin tam göbeğine girip parayla uğraşır oldular. Bilim Allahı keşfetmeye çalışmak olduğu için hem günah hem yasak iken şimdi bilimsel araştırmaları destekleyen Vatikan fonları mevcut.Bilim ile uğraştığı için ölüme mahkum edilen Giordano Bruno 1600 yılında canlı canlı yakılırken bakın ne diyor;Ölmemi buyuran sizler şu anda belki benden daha çok korkuyorsunuz.Bilinmezin günah işlemeyi önlemek için günah işlemesinin öyküsüdür Hıristiyanlık.Çok konuştum. Çok susma zamanının yaklaştığını hissediyorum.Tanrı beni bağışlasın.Tanrım hepimizi bağışlasın.

Haftaya: Augustinus