Felsefe Light - XVII

-
Aa
+
a
a
a

 Buyrun Aristo Mantığına

Bütün insanlar ölümlüdür.Sokrates insandır.Sokrates de ölümlüdür.Vaa mı başka izah taazı?

Ne dedik?Doğa düşkünü dedik. Evrenin ve doğanın gizlerinin doğru bir açıklamasını yapmak felsefenin ana görevidir.Bunun içinde gerek bitkiler gerek hayvanlar gerekse biyoloji üzerinde ciddi araştırmalar yapmış üstad.Dediklerine göre Phillippos ona binlerce köle bağışlamış, Aristoteles de bu köleleri bitki türleri toplamakta kullanmış.Kimbilir ne otlar bulmuşlardır. Ot dedik de geçen gün birinin ot geyiğine şahit oldum. Nedir bu ot tasniflendirilmesi ve isimlendirilmesi canım diye şikayet ediyordu.Ebegümecinin ebe ile ilintisini bir türlü kuramamış. Dere otu derede mi yetişir onu sorguluyordu. Ben de meraklandım tabii. Isırgan otunun mesela kaç dişi bulunur ya da yaşlı ısırgan otları takma diş kullanırlar mı gibi ciddi meseleler üzerine eğilmek gerekir. Ayrık otu bizim bahçeyi niye çok sever, bunu bana biri izah etmeli. Bu kadar genlerle oynuyorlar niye sadece ayrık otu yiyen inek geliştirilmedi?Mesela başka otlar da var. Şevket-i bostan otu ile Bostancı Şevketin illa bi alakası olmalı. Eğrelti otu varken niye doğrultu otu yok araştırılmalı. Dere otu ile tere otu arasında niye bu kadar çok fark var incelenmeli. Tereyağının tere otu yiyen ineklerle ilgisi saptanmalı.Nerdeeeee. Elde avuçta işe yarar bi ziraat mühendisi yok ki adam gibi bilgi versin bize.Bu kadarla da bitmiyor. Mesela radika otu var. Hah aklıma geldi işte. İsmi lazım değil cadının biri bana;Api radikal olmaktan bıktım radi-kaltak olacam demişti.Hala bekliyoruz. Unuttu sanmasın.Ne anlatıyordum ben be. Ulan sıçtık Aristo'nun içine.

Biraz dağıldı Aristoteles. Nedeni de çok belirgin. O kadar çok konuya el atmış ki hazret. Neler bakalım bunlar?Altı ana dala ayrılmış öncelikle;1 - Mantık2 - Konuşma Sanatı - Retorik3 - Metafizik - Methaphysika4 - Doğal Bilimler 5 - Ahlak - Ethika Nikhomakei6 - Politika 7 - Şiir - PoetikaBunlar üzerine yapıtları ise çeşit çeşit. Örneğin doğal bilimler diyince bunun içerisine Fizik, astronomi, meteoroloji, botanik, zooloji, psikoloji giriveriyor. Mantık ve psikoloji dallarının da kurucusu olarak biliniyor hazret. Bunların tek tek ayrıntılarına girmek yaptığımızı light felsefe olmaktan çok dışarı taşır. Ancak onun bir kategorize edişi vardır ki yıllar sonra bile tepki alıp;Beni kategorize etme diye şarkılara girmiş.On ayrı kategori saptamış Aristoteles; töz, nicelik, nitelik, görelik, yer, zaman, durum, iyelik, etki ve edilgi.Töz (substantia), ne özneye bağlanan ne de öznede bulunandır. Varlığını sürdürebilmek için başka şeylere ihtiyacı yok olandır.Nicelik (quantie), kaç ve nice sorularının cevabıdır. Bu kategori sürekli ve süreksiz diye ikiye ayrılır. Süreksiz nicelik ancak matematiğin konusu sayılar için geçerlidir. Niceliğin karşıtı olmaz ancak eşiti ya da eşitsizliği olur.Nitelik (qualite), nasıl sorusunun cevabıdır. Niteliklerin karşıtı olur. Mesela hastanın karşılığı sağlıklıdır.Görelik (relation), bütün varlığın başka şeylere bağlı ola halidir. Örneğin en büyük göreli kavramdır. Oğul baba oldukça anlamlıdır.Yer, nerede sorusunun cevabıdır.Zaman, ne zaman sorusunun cevabıdır.Durum, bir şeyin kendi parçalarına veya diğer şeylere göre durumudur. Örneğin ayakta ya da yatık gibi.İyelik, bir şeyin başka bir şeye sahip olması durumudur. Örneğin silahlı olma hali.Etki, bir şeyin başka bir şeye yaptığı etkiyi gösterir. Kesiyor, koruyor, seviyor gibi.Edilgi, bir şeyin başka bir şeyden etkilenmesi halidir. Kesiliyor, korunuyor, seviliyor gibi.İşte bize doğru düşünmeyi sağlayacak ögeleri bir bir ele geçirdik. Neymiş peki bunlar?* Bilincin düşünme işlevini belirleyen çelişmezlik ilkesi.* Tasım (kıyas).* Bilgiyi taşıyan temel ögeler olan kategoriler.Aristoteles bunlarla kendinden sonraki tüm filozofları uğraştıracak bir kuram geliştirir;Bilinci ve bilinç dışındaki varlığı belirleyen ilke ve kurallar bir ve aynı olmak zorundadır.

Bunu anlatmaya ve açmaya kalkarsam inanın, bırakın normal felsefeyi ağır felsefe yetersiz kalır. Tek bir şey söyleyeyim. Bilincin içinde çelişmezlik ilkesi geçerlidir. Eğer bilincin dışında bu ilke geçerli değil ise orada da bir çelişkiler determinasyonu bulunmalıdır. Çelişmezlik çelişkiyi reddeder. Bu durumda bilinç bilincin dışını reddeder. Halbuki çelişmezlik apaçıktır ve bu apaçıklığın kanıtıda bilimdir. Bu durumda bilinç dışı bilimsel olmamak durumunda kalacaktır ki bunu da bilim reddeder. O halde gerek bilinç gerekse bilinç dışındaki varlık aynı ilke ve yasalar tarafından belirlenir.

Bunu şöyle bir örneğe uygulasak nasıl olur acep? Biz dışımızdaki dünyaları ziyaret edemeyiz çünkü dünya şartlarına benzeyecek en yakın gezegen dahi ışık hızı ile seyahat edildiğinde bile insan ömründen daha uzun süre gerektirmektedir. Yani bir kuşak ile o

Aristoteles

dünyalara erişemeyiz. O zaman aynı ilke ve yasalara tabi olan o dünyaların insanları da bizi ziyaret edemezler.Çok mu abuk oldu yahu.Şimdi geldik bence Aristoteles'in bilim dünyasına en büyük hizmetine.Aslında bu Metaphysika olarak yazılmış parşömenleri toplayıp kitap yapan Andronicus tarafından ama gerçek ismi Prote Philosophia yani ilk felsefe. Bu kitabında doğa felsefesi yapmakta Aristoteles. Sürekli değişim içerisinde olan evrende kalıcı nedir sorusundan yola çıkıyor. Oluş(genesis) madde ile biçim arasındaki bir etkileşimdir diyor. Saf maddenin ise bir gerçekliği yoktur. Madde kendisindeki öz (ousia) den ötürü bir form alarak gerçeklik kazanır. Öz gerçek varlıktır ve maddede bir şey yapabilme gücü olarak bulunur. İşte bu gücün adı ve varlığı çok önemli.dynamis, potentiaBirşey gelişimini tamamladığında anlamını amacını ve biçimini olgusallaştırmıştır (reailize olmuştur). Özündeki potansiyeli kullanmış ve onda gizli olan şey edimsel (energia) olmuştur.Tohum yani palamut meşe olmuştur. Palamut aslında gizli bir meşedir.

Geldik onun amaç teorilerine.Madde ile biçim arasında bir etkileşim süreci olarak oluş başıboş ve amaçsız değildir. Oluşu belirleyen nedenler dört tanedir;1. Maddi neden (Causa Materialis) harekette, oluşta işin oluşumunu sağlayan nedendir.2. Formal neden (Causa Formalis) zihinde biçimlendirmeyi yapan neden3. Etkin neden (Causa efficiens) devinme ve değişimi dışarıdan bir etki ile başlatan neden.4. Ereksel neden (Causa Finalis) oluşu, devinmeyi, değişimi belirli bir amaca yönelten neden.Bunları bir heykel örneği ile açıklayacak olursak;1. Yontunun yapıldığı madde - mermer.2. Sanatçının kafasında tasarlanan biçim.3. Yontunun yapım olgusu, çekiçlenmesi vs.4. Yontunun uğruna yapıldığı amaç.Ayrıca oluş süreci içerisinde madde ile biçim arasındaki durum da görelidir (izafi). Tuğla çamur için biçim ama ev karşısında maddedir. Bu durum bir sıra düzeni bulunduğunu işaret eder. En altta salt madde (prote hyle) en üstte ise salt form bulunur. Salt madde salt form ile ilinti kurulduğu zaman gerçeklik (realite) kazanır. Bu yolda geçen süreçte ilh hareketi veren devinmeyi başlatan (proton kinon)dur ama kendisi hareket edemez. Salt edim yani iş-ameliye (energia) ise devinendir. Bunları bir de düşünen vardır elbet. O da düşünmenin düşünmesi, bilincin bilincidir (noesis noeseos). Tanrı ise belirlediği bir amaca göre salt maddeyi hareket geçirmiş ve nedenler zinciri içerisinde oluşu başlatmıştır. Tanrının işlevi de bu amacı belirleyip hareketi başlatmak ile bitmiştir zaten.Yani Aristoteles'in tanrısı zırt pırt burnunu herşey sokmaz.Devam edelim şu doğa felsefesine hazretin.Aristoteles evreni de ikiye ayırır;a) Ay altı dünya.b) Ay üstü dünya.Ay altı dünya ayı ve dünyayı kapsayan bölgedir. Nesneler devinme sürecinde bir doğrusal çizgi boyunca sıralanırlar burada. Ağır şeyler bu doğru içerisinde merkeze doğru inmek isterler. Hafif şeylerde aksine yükselmeye çalışırlar. Burası bir eksiklikler dünyasıdır. Mükemmellik çok uzaktır bu dünyadan.Ay üstü ise bir mükemmellik ve gerekirlilik dünyasıdır. Bu dünyada tüm varlıklar esir'den yapılmıştır üstelik canlı ve ölümsüzdürler. Ay üstü evren en olgun geometrik biçim olan küre biçimindedir. Evren içiçe geçmiş saydam kürelerden oluşur. Bu küreler içerisinde herbiri birer tanrı olan yıldızlar vardır. Salt biçimden ibarettirler ve ay altı dünyayı etkileyerek insanların kaderlerini belirleyecek güce sahiptirler. Bu evrendeki tüm devinim daireseldir.Bu anlayış Aristoteles'ten sonraki astrolojinin temelini oluşturur.

Neyse konuyu dağıtmayalım.Neydi konu? Özdü. Kimin özü? İnsanın özü.Tariften yola çıkalım. Aristoteles diyor ki;Öz gerçek varlıktır ve maddede bir şey yapabilme gücü (potentia) olarak bulunur.Peki bu konuda Platon'un iddiası ne?Öz maddenin dışında kendi başına birşeydir.Platon'u reddedelim bence. Elimizde sadece Aristoteles kalsın. Böylece özümüzü dışarı kaptırmamış oluruz.Böylece Platonik olmayı da reddettik. Şimdi Aristotik olacağız.Bismillahirahmanirrahim.Zor işe bulaştırdın beni pis cadı alacağın olsun.Tüm başka canlı varlıkların içerisinden akıllı olma özelliği ile ayrılan insan küçük evrendir ve doğanın son hedefidir. İnsan ruhu yaşamsal işlevlerini denetlemede bitki ruhuna, algı, sağduyu, hayal kurma, hafıza, haz ve acı, istek ve tiksinme yetilerine sahip olmakla da hayvan ruhuna benzemektedir.İnsan ruhu bunların dışında kavramsal düşünme gücünü, şeylerin (aklınıza ne gelirse demektir bu) evrensel ve zorunlu özlerini düşünme becerisini de taşır. Ruh algıda (idrak) duyulanan şeyleri algıladığı gibi akılda da kavramlayabildiği şeyleri görür. Etkin yani yaratıcı akıl ve edilgin akıl olmak üzere akıl da ikiye ayrılır. Biz ne demiştik? Salt maddenin en son varacağı nokta salt form yani biçimdir demiştik. O zaman bu akıl için de geçerlidir. Yani akıl da madde olmaktan biçim olmaya doğru bir gelişim içerisindedir. İnsanda bu biçimin olabilmesi potansiyeli ise o insanın özüdür elbet.Yani aklınız hala biçimlenemediyse özünüz boktan demektir mirim.Gelelim ruh ile beden ilişkisine. Aristoteles'e göre beden madde, ruh ise biçimdir. Bu iki ögenin ilişkilendirilmesini ise can (psykhe) sağlar. Can iki temel özelliğe sahiptir; özümseme ve üreme. Aslında can ruhun en alt biçimidir. Mesela bitkide madde bitkinin gövdesi ruh ise candır. Ruhun bir üst basamağı hayvanlarda ‘duyum’, ‘kendiliğinden hareket etme’ ve ‘istek’ olarak bulunur. Ruhun en üst basamağı ise sadece insanlarda bilinç (nous) olarak ortaya çıkar. Bilincin de iki temel özelliği vardır; eylem ve düşünce. Aklın eylem gücü ahlak (ethik) alanında, düşünme gücü ise ontoloji (varlıkbilim) ve ahlak dışında kalan şeylerin kuramsallaştırılmasında kendini gösterir.Bunların tamamı insanda öz (potansiyel) bulunması zorunluluğu ilkesini yanında taşır.İlerleyelim beyler.Aristoteles ahlakı mutlulukçu (eudaimonist) bir ahlaktır. Çabaların ve yaşamın tek hedefi mutluluktur. Buna varabilmenin yolu istemin (irade) eğitimidir der hazret. Bu kanaatkarlık eğitiminden başka bir şey olmayıp ‘’altın orta öğretisi - mesotes’’ olarak isimlendirilmiştir. Yani kısacası gözükara ya da korkak olmak yerine yürekli, cimri ya da savurgan olmak yerine eliaçık, utangaç ya da utanmaz olmak yerine alçakgönüllü olacaksınız. Bunların tümü iradenizi eğitmede kullanacağınız potansiyel gücünüz yani özünüz ile ilgilidir.Demek ki neymiş? Özünüz yoksa uçlarda gezinir durursunuzmuş.

           Haftaya: "Geldik Atomculara"