Ekonomi Notları: Yabancıların 'tavrı'

Ekonomi Notları
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Notları – 75

Ömer Madra: Birazcık ele alınmış olan bir konuya bir kez daha dönelim dedik. Daha önceki programlarımızda da sözünü ediyorduk, Economist’in Intelligence Unit diye adlandırılan yayınında Türkiye ekonomisinin 2004 yılı içinde kötü şartlarla karşılaşabileceğini, bir krize gireceğini belirten yazılar üçüncü kez yer alıyor. Bunun hakkında daha önce de konuşmuştuk ama bir kez daha konuşabilir miyiz?

Hasan Ersel: Özetleyeyim, Economist’in Intelligence Unit diyor ki gelecek yıl Türkiye’nin bir krize girmesi olasılığı yüksek ve kendi tahmini olarak şunu veriyor; “Türkiye’de GSYIH %4.5 daralacak, düşecek, enflasyon %39.4’e çıkacak.” Peki neler olacak? Bu yeni raporda çok kısa olarak dünya ile ilgili tahminlerinde diyor ki: “TL’nin değerinde çok hızlı bir düşüş olacak ve enflasyon yükselecek ve bu da bir duraklamaya yol açacak.” Peki borç ne olacak? Diyor ki: “Türkiye’nin borçlarını ödeyemez duruma düşmesi 2004’de pek beklenmiyor, çünkü IMF’den yardım alıyor.”

Burada altını çizmek istediğim bir şey var, daha evvel de üzerinde durdum, çünkü Mayıs ayından beri bu üçüncü yayın, bu yayının İstanbul’da olan son olaylarla bir ilgisi yok, çok daha önceden beri Economist’in Intelligence Unit Türkiye’de 2004 yılında ciddi bir kriz bekliyor. Biraz evvel enflasyonla ilgili rakamları verdiniz, enflasyon düşmeye devam ediyor, çok önem verdiğim bir nokta olan büyüme de devam ediyor. Yani enflasyonu büyümeyi düşürerek, eksi ivmeye geçerek bağlamadık; enflasyon düşerken büyüme de devam etti. Ekonomide borç yükünün yüksek olduğu biliniyor, doğru ama faizler de epeyce düştü, o açıdan durum çok rahat olmasa bile rahatlama yönünde. Ödemeler dengesinde bir kötü bozukluk yok diyelim, cari açık yüksek ve bu hep dikkat edilmesi gereken bir değişken ama bu henüz paniğe düşürecek bir yerde değil. Bütün bu göstergelere bakıyor ve 2004’te bir felaket öngörünce insan çok şaşırıyor.

ÖM: Bunu nasıl çıkarabildiğini de anlamak pek kolay mümkün değil galiba?

HE: Değil, ama ‘işler ters giderse ne olabilir?’ diye bir senaryo yapabilir.

ÖM: Kötü durum senaryosu?

HE: Olabilir. Ama o zaman da işler ters giderse ne olur, beklenenden iyi giderse ne olur? diye birkaç senaryodan birisi olarak sunarsanız bu olur, bunu anlarım. Ama bu öyle sunmuyor, bir tek bunu sunuyor, üçüncü yayında da aynı şey. ‘Böyle bir şey olabilir mi?’nin cevabı işler ters giderse olabilir tabii, olmaması gerek diye bir şey yok ama neden işler ters gitsin? Mesela “deneyimsiz AKP hükümeti şimdi daha emin gözüküyor” diyor. Yani “deneyimsiz AKP hükümeti bir türlü deneyim kazanamadı” da demiyor. Öyle dese ki “hükümet çok da beceriksiz çıktı, hiçbir şey öğrenemiyor, herşeyi de kötüye götürüyor”, e bu senaryo olur. Hayır, tersine bir havası da var; hükümet geldi, bazı değişiklikler yaptı, diyelim ki onlar doğrudur ama sonra daha iyi oldu. Dolayısıyla bu sonucu verebilecek gelişmenin ne olacağını ekonominin değişkenlerinden çıkaramıyor.

ÖM: Yani biraz önce senin de söylediğin gibi, enflasyon düşmeye devam ettiğine göre EIU’nun bu düşüş ihtimalini nasıl hesapladığı da gene açıkta kalan bir soru oluyor.

HE: Evet. Yalnız bunu burada bırakalım, yani böyle bir sorun var fakat şuna dönmekte yarar var. Bu arada Economist’in Intelligence Unit’in bilemediği bir olay oldu. İstanbul’un bombalama olaylarından bahsediyorum, dolayısıyla Türkiye’yi etkileyen bir olay ortaya çıktı. Nasıl etkiliyor Türkiye’yi? Bunun üzerinde duralım çünkü düşünülmeye değer bir nokta. Tabii ekonomik yaşamdan bahsediyorum, yoksa insanların yakınları kaybetmesi, siyasi sonuçları itibariyle epeyce etki yarattı ama ekonomik olarak olaya baktığınız zaman Türkiye’de davranışlar bundan çok fazla etkilenmişe benzemiyor. Gayet tabii korku geldi fakat bu korku bir müddet sonra kısmen de olsa ortadan kayboldu, normal yaşama doğru dönüş oldu. Yalnız bizlerden bahsediyorum, Türkiye’de yaşayan bizlerden, şimdi böyle bir olayı yaşayan bir ülkeye dışarıdan bakanların biraz daha tedirgin olmaları normaldir; o yüzden ‘Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerinde bu olaylar olmasaydı’ya oranla biraz daha tutuklu olmasını beklememiz normaldir. Bunun çeşitli yansımaları olabilir: Türkiye’de iş yapmak isteyenler bir miktar bekleyebilirler, Türkiye’ye turist olarak gelmek isteyenler yönlerini değiştirebilirler. Bunların hepsi Türkiye’nin gelecek yılki döviz kazançları ve büyümesine etki yaratabilir ve bu etkiler de olumsuz olabilir. Ayrıca bu etkilerin bizdeki kadar da çabuk geçeceğini düşünmemek gerekir. Mesela herhangi bir ülkede bir olay olsa ve o ülkede bir iş yapmayı düşünüyor olsanız herhalde vazgeçersiniz, tekrardan o fikre dönüp “ben o ülkeye gideyim” demeniz de bir miktar vakit alır. O yüzden 2004 yılında bu olayın olumsuz etkilerinin çok da basit olmayacağını düşünüyorum ama bu trajik bir sonuç verir mi, Türkiye’nin bütün büyüme hedeflerini gözden geçirecek bir hale getirir mi? Onu da sanmıyorum doğrusu.

Yabancıların tavrını doğal karşılamalı

ÖM: Peki bu Economist’in Intelligence Unit nedir aslında? Etkinliği ve ağırlığı ne olduğu konusunda bir kez daha durabilir miyiz?

HE: Ülkeler hakkında rapor hazırlıyor, malumatı topluyor ve onları bir şekilde değerlendiriyor ve benim anladığım kadarıyla finans kesiminde Türkiye ile ilgili ilk bilgi edinmek isteyenlerin başvurduğu dokümanlardan biri, ama çok da abartılacak birisi değil. Ama birisi olduğuna da kabul etmek lazım. Etkileniyor, nitekim duyuyoruz, “aman Economist’in Intelligence Unit’de şöyle bir şey çıkmış Türkiye hakkında, ne diyor?” diye dışarıdan soru sorulabiliyor. Onun için de küçümsememek lazım. Böyle bir şey çıktığı zaman üzerinde biraz durmak gerekir.

ÖM: Bu terör olayları ile patlamalarla ilgili özellikle İstanbul’da yankılarının devam ettiği gözüküyor, Galatasaray’ın maçının Almanya’ya alınmasından sonra, Beşiktaş’ın maçı da Gelsenkirchen’e alındı. Aynı zamanda pek çok toplantının iptal edildiği haberleri geliyordu; tıp toplantılarının olduğu gibi terör üzerine NATO’nun 10-12 Şubat 2004’te İstanbul Çırağan otelinde yapılacak bir forum da terör endişesi yüzünden Berlin’e alındığı gibi bir haber de var.

HE: Bunları bir miktar doğal karşılamak gerekir diye düşünüyorum. Doğal derken “ne iyi ettiler” anlamında söylemiyorum, ama bu iş böyle. Bu durumda Türkiye’ye elemanını gönderen bir şirketin elemanının başına bir şey gelirse en basitinden insani noktaları geçim tazminatı ile, vs. şirketin kabahatli duruma düşecek.

ÖM: Bir sigorta sorunu var yani?

HE: Evet. Bizim gördüğümüze oranla aşırı önlem almaları, aşırı reaksiyon göstermesi normaldir. Onun için ben örneğin böyle bir şey olan ülkeye elemanımı gönderir miydim? Ben gider miydim, yoksa çekinir miydim? Ne zaman çekinceniz kalkardı? O ülke insanları rahatladıktan epeyce sonra olur diye düşünüyorum ben. Şu anda da olup biten o. “Madem öyle düşünüyorlar, boşverelim” değil, "işler normale geldi, yani merak edeceğiniz bir şey yok, devlet düzeni, emniyet tedbirleri sizin ülkenizdeki gibidir"i anlatmanız lazım. Aksi takdirde olmaz; kendi kendilerine de oturup araştırmazlar ki Türkiye’de ne oluyor diye.

ÖM: Yani hem görmezden gelmemek lazım, hem de bununla ilgili tedbirlerin de alınması gerekiyor?

HE: Benim tahminim önümüzdeki 3 ay, Mart’a kadar olan dönem çok kritik Türkiye açısından. Bir kere ekonomi politikasının doğru yolda gittiğine inanabilmemiz için, yani benim şahsen de, toplumun da inanabilmesi için önümüzdeki şu 3 ayda enflasyondaki aşağı doğru gidişin devam ettiğinin görülebilmesi lazım. İkincisi; bütçenin kullanım biçiminin programa uygun olarak kullanıldığının görülebilmesi lazım. Yani yerel seçim var, bu tür olaylar var, vs. varken siyasi bir karışıklığa yol açmayacağının görülmesi lazım. Türkiye’nin uygulamakta olduğu iktisadi programa ve bunun iktisadi/toplumsal sonuçlarına sahip çıktığının görülmesi lazım. Bunun yanısıra da bu olaylara ilişkin güven verici önlemler alınması ve alındığının duyurulması lazım. O takdirde bırakın Economist’in Intelligence Unit’in o acayip sonucunu, belki mevcut öngörülerimizden de hafif sonuçlar elde edebiliriz. Ama o 3 ayda hata yapılırsa 2004 çok sıkıntılı olabilir. Bir de 2004’ün sonunda AB ile ilgili önemli bir karar alınacağı için ona da dikkat etmek lazım.

ÖM: Evet, Kıbrıs seçimleri gibi de çok önemli faktörler var işin içinde tabii.

(4 Aralık 2003 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)