Ekonomi Notları: İhracatımızda ciddi artış var

Ekonomi Notları
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Notları – 63

 

Ömer Madra: Bütün bu hengâme arasında biraz teknik bir analiz yapalım dedik bugün; Türkiye’nin ithalat ve ihracat rakamları üzerinden, bunun yapısı üzerine bir değerlendirme alalım lütfen.

 

Hasan Ersel: Bazı düşündürecek, hoşa gidecek hatta eğlendirecek sonuçlar da var... Göstermek istediğim fiyat hareketlerinin ne denli önemli olduğu... Elimizde Haziran 2003 itibariyle ihracat ve  ithalât rakamlarımız var. Türkiye’nin dış ticaretindeki ana eğilimler şöyle: İlk altı ayda, geçen yılın aynı dönemine göre ihracatımız % 32, ithalatımız da % 34.4 artmış.

 

ÖM: Bunlar çok büyük rakamlar değil mi?

 

HE: Evet. O yüzden de oturup düşünmek gerekiyor. Yalnız şunu baştan söyleyeyim, ihracatımızda hakikaten bir artış var. Bundan sonra anlatacaklarım, söyleyeceklerim nasıl yorumlanırsa yorumlansın ihracatımızda ciddi artış olduğu gerçeği değişmiyor; bu da olumlu bir şey. Şu andaki durumunu 2000 yılından ayıran benim görebildiğim en önemli gösterge de bu. Artış hızı o kadar olur, biraz daha az olur önemli değil.

 

Şimdi dış ticaret istatistiklerimiz ne söylüyor, ona bakalım:

 

İhracat:

 

1)          İhracatımızın % 65.2’si OECD ülkelerine yapılmış. Bu önemli, OECD ülkeleri dünyada görece en gelişmiş ülkeler, o ülkeler pazarına ağırlıklı olarak gidiyoruz. Çünkü tersi, oraya ihracat yapamıyoruz demektir. Diğer ülke pazarlarına, kalitesi daha iyi olmayan mallarla belki girebilirsiniz ama bu ülkelere giremezsiniz, demek ki bu olumlu bir şey. Avrupa Birliği ülkelerine yapılan ihracat ise toplam ihracatımızın % 57'si... İkinci en büyük ihracat yaptığımız ülke grubu İslam Konferansı Teşkilatı üyeleri... Bunların payları sadece % 15.2... En çok ihracat yaptığımız ülke Almanya. Toplam ihracatımızın % 16.2’si bu ülkeye gidiyor. Bunu % 8.3 ile ABD ve % 7.5 ile İngiltere izliyor.

2)          İhracat artışına katkı açısından bakıldığında en önemli ülke yine Almanya. Bu ülkenin ihracat artışına katkısı % 16. Ama izleyenlerde farklılık var. İkinci sırada % 8 ile İtalya yer alıyor. Üçüncü sırada ise  % 7 ile İspanya.

3)          Bu dönemde yaptığımız toplam ihracat 21.7 milyar dolar. En büyük kalem örme giyim eşyası 2.7 milyar dolar (toplam ihracatın yaklaşık % 12.5), bunu kara taşıtları ve bunların aksamı ve parçaları izliyor 2.4 milyar dolar (toplam ihracatın yaklaşık % 11'i). İhracatta üçüncü büyük kalem ise örülmemiş giyim eşyası; 1.9 milyar dolar (yaklaşık toplam ihracatın % 8.6'sı). Türkiye ihracatında bir mal çeşitlenmesi yaratmış gözüküyor.   

4)          İhracat artışına katkı sıralaması açısından ise durum biraz farklı. İlk sırada % 19 ile kara taşıtları ve bunların aksam, parçaları yer alıyor. Bunu  % 12 ile örme giyim eşyası ve demir çelik izliyor. 

 

ÖM: Kara taşıtlarından kasıt?

 

HE: Otomobil, kamyonet, vs. Burada iki noktayı hemen saptayayım. Türkiye’nin ihracatının en büyük kalemi dediğimiz kalem, giyim eşyası...Örülmüş, örülmemiş kalemlerini toplarsanız ihracatımızın % 23.5’ine ulaşıyor. Yani ihracatımızın % 77’sini başka ürünler oluşturuyor. “Bizim ihracatımız bir iki mal üzerine çok yoğunlaşmış, dolayısıyla o mallara bir şey olursa mahvoluruz” kaygısından uzaklaşmaktayız.

 

ÖM: Bu da olumlu bir şey.

 

HE: Çok olumlu bir şey. Bunun altını çizmek istiyorum. İkinci üzerinde durmak istediğim nokta ihracatta ülke bağımlılığı...Evet Almanya ihracatımızda önemli bir Pazar ama ihracatımızdaki payı sadece % 16.2. Bu rakam küçük değiş, önemli. Söz konusu ülkenin Almanya olması da çok önemli. Ciddi bir pazardan söz ediyoruz. Fakat ihracatta bir ülkeye bağımlı olduğumuz söylenemez. Bir çeşitlenme sağlamışız. Bu iki nokta bana çok önemli geliyor.

 

Şimdi de ithalâta bakalım:

 

1)        İthalâtımızda da ilk sırayı % 62.7 OECD ülkeleri alıyor. Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan ithalat ise toplamın % 44.9u... İkinci en büyük ithalât yaptığımız ülke grubu OECD üyesi olmayan Avrupa ülkeleri Bunların payı % 12.5... [OECD üyesi olmayan Avrupa ülkeleri denildiğinde Doğu Avrupa ülkeleri ve Rusya anlaşılıyor. Tabii burada önemli olan doğalgaz nedeniyle Rusya’dır] En çok ithalât yaptığımız ülke de Almanya. Toplam ithalâtımızın % 12.7’si bu ülkeye gidiyor. Bunu % 8 ile İtalya ve % 7.4 ile Rusya izliyor.

2)        İthalât artışına katkı açısından bakıldığında en önemli ülke yine Almanya. Bu ülkenin ithalât artışına katkısı % 12. Bunu % 8 dolaylarındaki paylarıyla İngiltere ve İtalya izliyor. [İtalya başbakanının durup dururken Türkiye’ye jest yapmadığı anlaşılıyor]

3)        Bu dönemde yaptığımız toplam ithalât 30.6 milyar dolar. En büyük kalem ham petrolün de içinde olduğu mineral yakıtlar, mineral yağlar;  5.2 milyar dolar (toplam ithalatın yaklaşık % 17'si), bunu kazanlar, makineler, mekanik cihazlar izliyor;  4.3 milyar dolar (toplam ithalâtın yaklaşık % 14'ü). İthalâtta üçüncü büyük kalem ise elektrik makine ve cihazlar; 2.3 milyar dolar (yaklaşık toplam ithalatın % 7.5'i) Dikkatinizi çekerim ithalatımızın en önemli kalemi sanayide yatırıma yönelik kalemler, yani Türkiye mal satıp aldığından da bira, puro, vs. ithal etmiyor, ara ve yatırım malları ithâl ediyor. Bu gözden kaçmamalı. Bu nedenle de ekonomi canlanınca ithalât artıyor. Bizim ithalâtımız ekonominin büyümesiyle çok ilişkilidir.

4)        İthalât artışına katkı sıralaması açısından ise ilk sırada % 16 ile demir çelik geliyor. Bunu  % 15 ile mineral yakıtlar, mineral yağlar ve %13 ile kazanlar, makineler, mekanik cihazlar izliyor. 

 

İthalâtımızda da hakim tek kalem yok, ithalatımız çeşitlenmiş. En çok bağlı olduğumuz kalem, onun payı da % 17, içinde ham petrolün de olduğu geniş bir kategori.

 

ÖM: Orada da bir çeşitlilik göze çarpıyor; değil mi?

 

HE: Evet. Yani Türkiye bazı şoklara karşı kendini koruyabilir. Tabii bu noktayı fazla abartmamak gerekli. Ama vurgulanması gerektiğini düşünüyorum. İkinci üzerinde durmak istediğim nokta ekonomi biraz kendisini toparlayınca ithalât artıyor, ama ihracatımız da artabiliyor. Üstelik dünyanın en rekabetçi pazarlarına olan ihracatımız aratabiliyor. Üstelik ihracatımızda mal çeşitlenmesi de yapabiliyoruz..

 

Öte yandan akla bir başka soru daha geliyor. AB’de büyüme çok zayıf. Bir sıkıntı var. Bu durumda nasıl oluyor da biz bu ülkelere ihracatımızı % 36.5 gibi yüksek bir oranda arttırabiliyoruz?

 

ÖM: Almanya’da, Fransa’da ve İtalya’da resmen resesyona girildiğine dair raporlar birbiri ardına geliyor.

 

Mustafa Arslantunalı: Almanya durgunlukta en ciddisi.

 

ÖM: Bu şartlar altında?

 

HE: Evet. Bu soruyu Yapı ve Kredi Bankası, Kurumsal ve Ekonomik Araştırmalar bölümünde kıdemli ekonomist olan arkadaşım Ahmet Burak Emel’e sordum. O da ilginç bir çalışma yaptı, daha tam bitmedi ama geçici elde edilen sonuçları Açık Radyo’daki bu programda da söyleyebilir miyim, diye kendisinden izin aldım. Temel bulgularını şöyle özetleyebilirim:

 

1)       Avrupa Birliği’ne ihracatımızı ve ithalâtımızı Dolar yerine Euro olarak ölçersek artış oranları çok daha mütevazi. İhracattaki artış oranı % 11, ithalatımızdaki artış oranı ise % 10.  Aradaki fark, Doların Euro karşısında değer kaybetmesinden doğuyor. Gördüğünüz gibi fiyat oynamaları sadece Türkiye içinde değil, dünyada da çok şeyi değiştiriyor. Bu rakamlar ise Avrupa’nın bugünkü durumu göz önüne alındığında çok daha mantıklı. Ancak hemen

2)       Öte yandan dış ticaretimizi geçen yılın dolar değeri ile ölçersek ihracatımızdaki artışa en çok katkı yapan ülke ABD (% 7). Bunu % 6 ile İngiltere ve İspanya izliyor.

3)       Aynı hesabı ithalatımız için yaparsak birinciliği % 12 ile Rusya alıyor. Bu ülkeyi % 9 ile Çin ve % 8 ile İsviçre izliyor

 

Dolar olarak kazancımız doğru, yani yayınlanan istatistikler yanlıştır demiyorum katiyetle, benim söylediğim ‘mal olarak arkasında kaç tane gömlek, kaç tane otomobil sattınız?’ sorusunun cevabına yaklaşıyoruz, Euro cinsinden bu kontratı yaptıysanız, sonuç bu çıkıyor.

 

Arkadaşım Ahmet Burak Emel birşey daha yaptı. Bu yılki dış ticaretimizi geçen yılın Dolar değeri ile ölçersek ne olduğuna baktı. Niçin bunu yaptuı diye sorarsanız, temel nedeni Euro/Dolar paritesindeki oynamalar...

 

ÖM: Dolar daha yüksekti tabii.

 

HE: Evet. Geçen yılın ilk altı ayının ortalaması olarak 0.898 iken bu sene 1.105. Yani Dolar Euro karşısında % 23 değer kaybetmiş. Paritedeki değişikliğin etkisini temizleyerek baktığımızda dış ticaretteki yapısal değişiklikleri daha iyi görebiliriz.  Böyle yapınca durum epeyce değişiyor:

 

Türkiye’nin ihracatındaki artış oranı % 19.2’ye düşüyor. İthalâttaki artış oranı da % 23’e iniyor. Ama başka bir şey değişiyor, geçen yılki Dolar değeri ile ölçersek ihracatımıza en çok katkı yapan ülke ABD çıkıyor: Katkı payı % 7. Bunu % 6 ile İngiltere ve İspanya izliyor. İthalâtta ise Rusya % 12'lik katkısı ile birinciliğe oturuyor. İkinci ve üçüncü sırada yer alan ülkeler ise garip: İkinci Çin (% 9) ve üçüncü ise İsviçre (% 8).

 

Bütün bunların arkasında yatan Dolar ile Euro arasındaki paritenin değişmesi. Bu çalışmada Avrupa ülkelerine birşey ihraç edilmiş ya da bu ülkeleren birşey ithal edilmişsse bu Euro cinsinden, bunun dışındaki ülkelerden aynı işlem yapılmışsa Dolar cinsiden bağıt yapılmıştır diye varsayıldı. Demek ki parasal büyüklükler, fiyat hareketlerinin çok olduğu durumda, onları doğuran süreci çok farklı gösterebiliyorlar...

 

ÖM: Buna rağmen tabii, bu düzeltmeler yapıldıktan sonra ihracatta da, ithalatta da önemli sayılacak bir artış da ortaya çıkıyor tablo olarak.

 

HE: Tabii, ihracatımızdaki artış küçümsenecek bir şey değil. Çok da olumlu. Anlattıklarım bu gerçeği değiştirmiyor. Ben sadece, gözleyebildiğimiz parasal ilişkilerin verdiği görüntünün altta yatan ilişkileri her zaman doğru yansıtmayabileceğine dikkati çekmek istedi. Fiyat hareketlerinden temzilediğimizde ihracatımıza en çok katkısı olan ülke Almanya değil ABD olabiliyor... Eğlenceli dediğim buydu.

 

(21 Ağustos 2003 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)