Ekonomi Notları: Dolar gemisinin manevraları

Ekonomi Notları
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Notları – 52

 

Ömer Madra: Bugün herhalde ABD ekonomisindeki genel gidişatla ilgili birkaç konuya değinsek iyi olabilir; benim görebildiğim kadarıyla, esas olarak en zengin kesimin yararlanacağı vergi indirimleri konusundaki genel politikası devam ediyor. Aslında bir kısıntıya uğramış 350 milyar dolarlık da bir vergi indirimi paketi geçmiş, hatta “Dick Cheney’in de bizzat müdahale edebilmesi ile geçebilmiş” şeklinde ilginç bir haber var. Bir de ABD’nin önemli zenginlerinden Warren Buffet’ın vergi indirimleri tasarılarının aslında en zengin kesimleri daha da zenginleştirmesi açısından ciddi problemler yaratacağına ilişkin Washington Post’ta bir yazısı da vardı. Neler olup bitiyor?

 

Hasan Ersel: Zenginler daha zenginleyince niye problem oluyor?

 

ÖM: Genel olarak toplumsal başka sorunlar yaratıyor da ondan herhalde.

 

HE: Anladım… Başkaları kızıyor, zenginler değil?

 

ÖM: Öyle, ama bu zengin, kızmış.

 

HE: Yazısını [Warren Buffet: Divident Voodoo, TheWashington Post, May 20, 2003) bana göndermiştin, sağol. Çok da hoş anlatıyor, “Ben çok zenginim, ortak olduğum şirketlerden de çok büyük de kâr gelirim var. Bu gelirden alınan vergi kaldırılınca ne oluyor?” diye soruyor ve devam ediyor: “Ofisimde resepsiyonist olarak çalışan bir hanım var. Şu anda onun da ödediği vergi oranı benimkiyle aynı. Ama şimdi, onun verdiği vergi oranı benimkinin 10 katı olacak. Benim gelir vergisi oranım % 3’e düşerken, onunki % 30’da kalıyor. Bu da haksızlık” diyor. Örneği kendi geliri üzerinden hesaplamış, herhalde doğrudur diye düşünüyorum.

 

ÖM: Çok ilginç, Berkeshire Hathaway şirketinin, Amerika’nın en zenginlerinden biri olduğunu daha önceden de biliyordum hasbelkader ama aynı zamanda The Washington Post’un da yönetici ve sahiplerindenmiş. Dolayısıyla, Post’ta, yani yönetime çok yakın bir gazetede böyle bir yazının çıkması ilginç. Senin de dediğin gibi hoş bir üslupla da yazılmış...

 

HE: Buffet bu verginin kaldırılmasının arkasındaki gerekçeyi de eleştiriyor. Bu nedenle, bunu önerenlerin mantığına bir bakalım. Neden böyle bir öneri getirilmiş? Bir kere iki farklı olay var. Bunları ayırt etmek gerekir. Bunlardan ilki genel vergi indirimi. İkincisi de şirketlerin dağıttıkları kârların ve sermaye kazançlarının vergilendirilmesinden vazgeçilmesi. Buffet’in üzerinde durduğu, benim de ele alacağım, ikinci düzenleme. Aslında onun da sadece kâr payı dağıtımlarının vergiden muaf tutulması. Sermaye kazançlarının vergilendirilmesi üzerinde durmayacağım. O daha karışık bir konu.

 

İlkinde olay şu: ben bir şirketin ortağıyım, hisse senedim var, o şirket yıl sonunda kâr ediyor, bir kısmını kendisi kullanıyor, yani sermayesine ekliyor, yatırım vs. yapmakta kullanıyor. Bir kısmını da ortaklara kâr payı olarak dağıtıyor. Eskiden bu kâr payını alanlar gelir vergisi ödüyordu. Bu da normal değil mi? Madem bir kazanç var bunun vergisi de verilecek… Yeni kanun diyor ki “kâr payı dağıtıldığı zaman, bu insanlardan vergi almayalım.”

 

Neden? “Bu insanlar kazançlarını yatırıma yöneltsinler. Amerikan ekonomisinde yatırımda bir duraklama var, bizim bunu aşabilmemiz için bu paraların yatırıma yönelmesi gerekli. Biz bunlardan vergi almazsak, bu kazanç da yatırıma yönelir.” Warren Buffet şunu soruyor: “Peki bu kâr dağıtılmayıp, benim şirketimde [Berksheire Hathaway] kalsaydı, aynı sonuç olmaz mıydı?” Çünkü şirket parayı ne yapacak? Herhalde yatırım yapar…

 

Ortağın elde ettiği bu kazancı yatırıma yönelteceğine nasıl emin olunabiliyor? Ben aldığım kâr payını pekala tüketimimi artırmakta (hatta lüks tüketime) harcayabilirim. Yatırım yapacağımı, hele iyi bir yatırım yapacağımı nereden biliyorsunuz?

 

ÖM: Kim garanti ediyor?

 

HE: [Bilemiyorum…] Burada ilginç bir nokta var, Amerika’da şirket kârlılığı hızla düştü (gerçi, bu senenin ilk çeyreğinde biraz olumlu yönde değişme var gibi), hisse senetlerinin değerleri ona paralel olarak düştü. Amerikan yasa yapıcısı şöyle bir mantıktan hareket ediyor gibi gözüküyor; “Şirketler kesiminin performansı pek iyi değil. Kârı şirkette bıraktığımız zaman, şirket kendi alışageldiği alanda yatırım yapar. Oysa biz bunu dağıtımını sağlarsak, belki kişiler daha yeni, daha cazip iş alanları bulabilirler, şirketin kendini bağladığı faaliyetlerin ötesine sıçrayabilirler.” Böylece daha kârlı alanlara yatırım yapılmış olur. 

 

Bu açıklama doğru mu değil mi bilemiyorum, ama yapılan düzenlemenin başka bir anlamı olamaz gibi geliyor bana. Çünkü kârı şirkette bırakırsanız, bunun yatırıma dönüşmesi olasılığı daha yüksek. Bunu yapmadığınıza göre, bu düzenlemenin tek nedeni ortağın kendisinin bu kaynağı şirketten daha etkin bir biçimde yatırıma dönüştürmesinin olanaklı olduğunu düşünüyorsunuz demektir. Bu mantıkla vergi kaldırılıyor.

 

Doğru yatırım kararı - şirketlerin mi, kişilerin mi?

 

ÖM: Yatırım yapılacak ve yeni iş alanları açılacak.

 

HE: Evet, yeni iş alanları açılacak, daha büyük bir dinamizm gelecek. Yatırıma yönelebilecek sermayeyi serbest bırakmaya çalışıyor, mevcut şirketlerin –deyim yerindeyse- boyunduruğundan kurtarmak istiyor. Bu, mevcut şirketler tasfiye olsun anlamına gelmiyor. Onlar da daha dinamik, kârlı projeler geliştirebilirler. Bu yaklaşım piyasaya, insanların girişimci ruhuna inanan bir mantığın tam bir yansıması. Doğal olarak karşısında bundan kaygı duyanlar da var.

 

ÖM: Bundan kaygı duyanların başında da Warren Buffet gibi serbest piyasa ekonomisinin tanrılarından birinin çıkması tuhaf.

 

HE: Tanrılar da kuşkucu olabilirler… Benim takıldığım nokta şu: Burada kişilerin şirketlerden daha iyi yatırım kararları alacağı veya yatırıma daha fazla yönelik oldukları hakkında bir varsayım var. Amerikan tarihi bunu doğruluyor mu? Sanmıyorum. Amerikan tarihine baktığımızda, bu ülkenin dinamizmine şirketlerinin (ister büyük olsun ister olmasın) büyük katkı sağlamış olduğunu görüyoruz.

 

Ama yönetim başka birşey söylüyor: “Hayır, bu parayı şirkette bırakmayacağım, şirketi rahatlatmayacağım, mali piyasada bırakacağım.” Bunun anlamı mali piyasada meydana gelen kaynak dağılımının şirketlerin kendi iradelerinin ağırlık kazandığı dağılımdan daha iyi olacağıdır. Bu piyasacı mantık içerisinde mali piyasalara olan güveni biraz daha üst düzeye taşıyan bir yaklaşım. Ben bunun altını çizmek istiyorum.

 

Piyasa mekanizmasından yana olabilirsiniz, kapitalizmden yana olabilirsiniz ama mali piyasalardaki çözümün çok daha etkili olduğuna o kadar inanmayabilirsiniz. Benim görebildiğim kadarıyla Buffet’in takıldığı nokta da bu. “Kârın şirkette kalması yerine pay sahiplerine dağıtılması sonucunda ortaya çıkacak yatırım dağılımının yaratacağı toplumsal kazanç, ortaya çıkacak büyük vergi yükü eşitsizliğine değer mi?” diye soruyor…

 

ÖM: Bunun parasını başkası ödeyecek ve Senato’nun almış olduğu kararda ve ondan sonra dün temsilciler meclisinden geçmiş anladığı kadarıyla Cheney’in müdahalesiyle, ama “bu kararlardan daha saçma bir şey hayatımda duymadım” gibi laflar söylüyor. Senatonun ortaya çıkardığı şey, buna itiraz edenler “sınıf savaşı”ndan bahsediyorlar ama... hangi sınıf, diye soruyor... yani hiç anlayamamış bunu.

 

HE: Ben de anladım diye söylemiyorum ama “böyle bir öneriyi getirenlerin gerekçeleri ne olabilir?” sorusuna iktisadi mantığı olan bir yanıt bulmaya çalıştım. Belki, “hiç böyle birşey düşünmedik, sana ne, Türkiye’den ne diye laf ediyorsun, biz sadece zenginlerimizin daha çok para kazanmasını istedik” diye bir yanıt da gelebilir. Ben ABD yönetimini iktisada dayanarak ancak bu kadar savunabildim…

 

ÖM: Peki, genel ekonomik durumuna baktarsak ABD’nin, o durum nasıl?

 

HE: Kısaca, bir tarafa bıraktığımız sermaye değer artışından alınan vergiden vazgeçilmesini niçin ele almadığıma değineyim. Bu da zenginlere yarayan bir uygulama. Ama söz konusu verginin toplanması çok sorunluydu. Zaten dünyada pek az ülkede uygulanabiliyor. Bu nedenle bu verginin kaldırılmasını etkileyen teknik etmenler de var. Bunları iyice kavramadan tartışmak anlamlı olmayabilir. Ayrıca ikincil önemde de sayılabilir.

 

Amerika’nın genel durumuna bakınca, ilginç gelişmeler var denilebilir. Amerika bir maceraya girdi Irak’ta… Onun askeri çatışma aşaması bitti, ortalık biraz daha sakinleşiyor gibi görünüyor. Ama Amerikan ekonomisinden gelen sinyaller hep çelişkili olmaya devam etti.

 

ABD'de deflasyon tehlikesi

 

Sözünü ettiğimiz ekonomi son derece karmaşık. Burada oturup anlamak olanaklı değil. Bu nedenle ABD’de ne olabilir sorusunun yanıtını bu ekonomiyi en iyi bilen insanlardan birisi – belki de en önde geleni –olarak tanımlayabileceğim Federal Reserve (Merkez Bankası) başkanı Alan Greenspan’ın dünkü konuşmasından birşeyler öğrenmek bana en uygun yol geldi.

 

Bu konuşmada bir kaç nokta var. Bunlardan bir tanesi Greenspan’ın ilk kez “Amerika’da deflasyon” sözünü etmiş olması… Daha önce “enflasyonun istenmeyen düşüşü” gibi bir ifade kullanıyordu. Deflasyon çok tehlikeli bir durum, bu sözü patavatsızca kullansa Amerikalıların yarısı düşüp bayılabilirdi. Deflasyon genel fiyat düşüşü demek. Bu ise enflasyondan çok daha tehlikeli bir durum. Japonya’da gördüğümüz gibi, ekonomi kilitleniyor, üretim düşüyor. Greenspan diyor ki “deflasyon tehlikesi vardır ama olasılığı düşüktür” Ondan sonra Federal Reserve’in tahminlerini yayınlıyor, bilgi veriyor ve “ekonomi canlanacak” diyor. Yalnız bu veya gelecek çeyrek şeklinde kesin söyleyemiyor. Benim hatırladığım, yapılan bazı ciddi çalışmalarda bu canlanmanın yılın 3. çeyreği ve sonrasında olabileceği öngörülüyordu. Mesela Wharton ekonometrik modeli böyle bir sonuç veriyordu. Niye ekonomi canlanacak? Petrol fiyatlarında düşme var, Irak savaşının savaş kısmı bitti, buradan gelen bir rahatlama var, hisse senedi fiyatlarında artışlar görülüyor.

 

Greenspan ABD Senato ve Kongresinin ortak iktisat komitesinde yaptığı konuşmada “Böyle bir canlanma olmaz ya da gecikirse, o zaman ne olur?” sorusuna “O zaman biz, yani Federal Reserve, para arzını arttırır, ekonomiyi canlandırırız” biçiminde yanıtlıyor diyor. Yani “deflasyona izin vermeyiz” demiş oluyor.

 

ABD’nin bir de kamu açığı derdi var… Kamu açıkları hem çok büyük, hem de büyüyor. Dolayısıyla ABD istediği kadar askeri harcamayı rahat rahat yapar savı doğru değil. Kamu açığının ne olacağını da kollaması gerekiyor. Federal Reserve başkanı Alan Greenspan bundan rahatsız tabii… Zaten bir merkez bankası başkanı için tersi söz konusu olamaz.

 

Öte yandan Greenspan da kâr dağıtımından ve sermaye kazançlarından vergi alınmaması fikrini destekliyor. Ekonomiyi canlandırmaya katkısı olabileceğini düşünüyor. Demek ki, Federal Reserve’in çok güçlü araştırma kadrosunun yaptığı çalışmalar da bu tür önlemlerin olumlu etki yapacağı yönünde sonuçlara ulaşmış. Öte yandan,  demokratların gündeme getirdiği işsiz kalanlara yapılan ödemelerin ve hakların arttırılması önerisini de şiddetle destekliyor. Bu önemli bir nokta.

 

Faizlere gelince… Şu anda Amerika’da Federal Reservre’in gecelik faizi % 1.25, son 40 yılın en düşük rakamı. Greenspan Haziran’a kadar bu ekonomi canlanmazsa biraz daha bile indirilebileceğini ima ediyor. Bu da Amerika’da faizlerin daha da düşmesi demek… O zaman Amerika’da yatırım yapmanın avantajı pek yok, insanlar Amerikan Dolarından çıkıp Euro’ya yönelir. Bunun anlamı da Amerikan Dolarının biraz daha değer kaybetmesi.

 

ÖM: Bu, Amerika için iyi mi kötü mü?

 

HE: Önce Federal Reserve’in başkanını ilgilendiren tarafından bakalım. O Amerikan parasının değer kaybetmesinin deflasyonu engelleyeceği için bir miktar yararı olabileceğini düşünüyor. Bu nokta önemli, çünkü ithâl mallarının fiyatları yükselecek, böyle olunca genel fiyat seviyesi düşmeyecek. Tabii Greenspan ABD’yi deflasyondan korumak için buna bel bağlamıyor, sadece bunun da katkısına işaret ediyor.

 

Amerikan dolarının değer kaybı neye yaradı? Amerika’nın ihracatı anlaşılan artıyor, özellikle de Avrupa’ya…General Electric bu yılın ilk 3 ayında rekorlar kırmış, Avrupa’ya olan ihracatı patlamış. Almanya’da ise durum tersine, Alman üreticileri kan ağlıyor. Almanya ile Amerika’nın arasında bir soğukluk oldu ya…Hani uzaktan baksanız Amerika, Almanya’yı müşkül durumda bırakmak için bunu kasten yapıyor, diyebilirsiniz. Böyle bir şey olduğunu sanmıyorum… Bu kur hareketine yol açan etmenler bambaşka. Ama sonuçta bu ABD’nin cari açığını düşürmek yönünde olumlu bir gelişme.

 

ÖM: Yani Euro’nun Dolar karşısında paritesinin yükselmesi?

 

HE: Evet… Ancak Amerika’nın bütçe açığı sorununu da unutmamak gerek. Bunun finansman tarafına da bakmak gerekli. ABD’de canlanma sürecini sürdürebilmek için faizlerin artmaması gerekli. Ama o zaman da kimse Amerika’da borç vermez. Almanya daha yüksek faizle borç alıyor, Almanya da güvenilir bir ülke, büyüme potansiyeli var, oraya verirsiniz paranızı. Bu, ABD’ye olan sermaye hareketleri açısından bir soruna yol açabilir. Bir süre sonra ABD kamu açığının gerektirdiği finansmanı sağlayamayabilir. Bunun bütün yapı üzerindeki etkisi ise kaldırmak zor. Amerika’nın kamu açıklarını ciddi bir şekilde kısmaya başlaması gerekli. Bu o kadar kolay bir iş değil, durgunluğa yol açabilir. Hükümetin de öyle bir isteği yok, gibi görünüyor. Bir kısmı da askeri olan büyük harcama programlarını başlatmış…

 

Kanımca tüm bu nedenlerle Amerika bir noktadan sonra doların değer kaybını dengelemek durumunda olacaktır. Bu noktadan kalkıp da Dolar/Euro paritesi 1.25-1.30’a doğru giderse sermaye hareketlerine ilişkin sorunlar Amerika’yı rahatsız edecektir. Öbür taraftan da Avrupa için benzer bir durum var, dolar bir miktar daha değer kaybederse bu defa Avrupalılar, bırakın bir şey satmayı, oradan almaya başlayacaklar. Tabii bu da Avrupa ekonomilerini çok rahatsız edecek. Ben önümüzdeki dönemde bu karşılıklı hareketler nedeniyle Euro ve Dolar arasındaki paritenin daha istikrara kavuşacağını söylüyorum, ama şimdiye kadar bu öngörülerimi hiç tutturamadığımı da söyleyeyim.

 

(22 Mayıs 2003 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)