Ekoloji Hareketleri Gündemi: Ege Maden Davaları

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketkleri Gündemi*

 

27 Eylül 2012

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Şehrazat Mercan'la İzmir'de devam eden ekoloji mücadelesi ve Ege maden davaları hakkında:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 7.2 Mb.

 

27 Eylül 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

Ömer Madra: Günaydın Şehrazat hanım.

 

Şehrazat Mercan: Günaydın, İzmir’den diyelim, ‘Ege’ dedik başlığına ama evet.

 

ÖM: Ege maden davaları üzerinde biraz konuşacağız herhalde değil mi?

 

ŞM: Evet bu Ege maden davaları biliyorsunuz Bergama Ovacık süreciyle başlayan bir çok hukuksuzluk, mahkeme kararlarının uygulanmamasının Türkiye’de alışkanlık haline gelmesi gibi bir süreçle başladı. Bölgeye sürekli İzmir-Gebze otoyolunun yapılmasından tutun, Çandarlı limanının yapılması, Aliağa’nın sanayiye açılması gibi böyle çok yoğun, esasında kendi yaptıkları planların bile birazcık dışına çıkan çok ağır bir baskılama sonucu burada adına maden dediğimiz ama daha ziyade taş ocaklarının çok yaygın şekilde açılmasının, işletilmesinin kolaylaştırıldığı, kontrolsüz şekilde çok arttığı bir süreci yaşıyoruz biz burada. Yani bununla ilgili size 5 dakikada ne anlatılır bilmiyorum ama yani 5 saat anlatsak bitmez. Benim gördüğüm şey şu, ne yazık ki idarenin yani hükümetin, bürokrasinin mahkeme kararlarını uygulamama yani daha doğrusu biz dernekler zaten dernekler örgütlenmesi çok arttı son 10 yılda, yöre halkı, üreticilerle davalar açıyoruz, tam biz bir kararı alıyoruz, iptal ettiriyoruz işlemi. Yani bazen de hatta yürütmeyi durdurma kararı alıyoruz, esas hakkında iptal kararı verilmeden yeni bir karar tesis ediliyor ve orası, o işletme çalışmasına devam ediyor. Yani böyle bir vahim bir süreç yaşıyoruz. Bunun yanısıra bu yöndeki açtığımız davalarda mahkemelerin biraz daha böyle dava açanların öğrenmesinden itibaren açtığı davaları değil de “ilandan itibaren neden açmadınız?” gibi süre yönünden, taraf ehliyeti yönünden özellikle barolara –arkadaşlar anlatmış olabilirler- “sizler sadece mesleki konularda dava açın, yörenizdeki çevre sorunlarıyla ilgili davalar açmazsınız” türünden bir ehliyetten ret kararları çıkmaya başladı. Yani biz hem idarenin, devletin işlemleriyle sıkıştırılmış durumdayız hem de bu açtığımız davalarla kamu denetimi sağlamaya çalıştığımız halde yani mahkemelerin de bu hak aramanın yolunu daraltan bazı kararlarına rastlamağa başladık. Bu Türkiye için çok vahim bir gelişme, yani bölgemiz için de bence çok tehlikeli görüyorum. Böyle bir süreç yaşıyoruz biz.

 

ÖM: Özellikle bugüne kadar, işte 9 haftadan beri haftada 2 gün bu Ekoloji Hareketi Gündemi programını yapıyoruz ve sizin grubunuzdan çeşitli farklı, pek çok farklı yerdeki meseleleri inceleyen avukatlar, hukukçu arkadaşlarımız hemen hemen aynı şeyi söylüyorlar paralel olarak. Yani büyük bir tasallut var hem bu yürütmeden hem de yargı organı da maalesef yeterince buna engel olucu bir nitelikte değil. Buna karşılık ama bütün sizin de bildiğiniz gibi çeşitli arkadaşlar halkın yerel direnişinin de set çekme yönünde önemli bir mücadele verdiğini de söylüyorlar. Buradaki durum, İzmir’deki, Ege’deki durum nasıl?

 

ŞM: Tabii biz buradan İstanbul’u da izliyoruz, siz çok daha büyük bir şehir ölçeği çok farklı ama bizim İzmir’de de, İzmir demeyeyim çünkü bizim davalarımız Muğla, Fethiye’den Çanakkale’ye kadar olan bölgede benim dosyalarım var. Yani her yerde bunun hem yargıya taşınma yönünde çabaları, çalışmaları var, dernekleşmeler var, insanların bir araya gelip hatta Fethiye’de bir çimento fabrikasıyla uğraştığımızda İngilizlerle falan bile çalışmıştık. Yani İngilizler gelmişler Türkiye’ye yerleşmişler çok beğenerek, severek, buraların böyle kirletilmemesi için onlar da birlikte bizimle birlikte uğraş veriyorlar. Yani bu çok yoğun ama insanlar bu kararların uygulanmaması sebebiyle yargıya güveni demeyeyim yani yargıda daraltılma yoluyla olabilir belki, yani idareye artık yürütmeye güveni zaten kalmadı, ya da çok azaldı. Yani yargı kararlarını zaten uygulamaması yönünde esasında sadece bu hükümet değil geçmişten gelen koalisyon hükümetleri de aynı şeyleri yaptılar, şimdi belki bu daha fazla arttığı için daha çok görmeğe başladık. O yüzden yani böyle bir aslında burada çok büyük sıkıntılar var bu tür davalarda, bu tür planlamalarda çok büyük sıkıntılar var. Sonu nereye gidecek ben de merak ediyorum. Hatta diyorlar ki taş ocağı deyince Türkiye’de aklımıza siz geliyorsunuz, hemen arıyoruz internetten. Aramayın artık diyorum, yani keşke devlet otursa planlamasına kendi uysa, doğru düzgün planlama yapsa, halkı katsa. Hakikaten halkın katılımı diye bir toplantı yapılıyor biliyorsunuz bu ÇED süresinde, yani o çok uyduruk, samimiyetsiz, zaten son 3-4 senedir bütün bölgelerdeki davalarımız öncesinde bu tür toplantılar hep artık protesto etmeye başladık. Toplantıyı terk ediyoruz, farklı eylemler yapıyorlar, son olarak Muğla’nın Yağcılar köyünde işte “kahveyi biz açmadık, kahvecinin işi vardı zaten, imam gelip açmış devlet görevlisi olduğu için, biz farklı bir yerde bir toplantı yaptık”. Yani değişik değişik şeyler yapıyoruz ama bunların bence yürütmenin ne derece etkili olduğunu belki bazı olaylarda görebiliyoruz.

 

ÖM: Bu mücadeleyi sürdürerek göreceğiz. Şimdi süreyi maalesef doldurduk ama bu konuları konuşmağa elbette devam edeceğiz. Çok teşekkürler Şehrazat hanım.

 

ŞM: Rica ederim, ben kolaylık dilerim. Teşekkür ediyoruz, bize hem bir radyo olarak destek verdiğiniz için. Bu 5 dakikalar falan hiç yeterli değil de hani ‘bir dokun bin ah işit’ türünden.

 

ÖM: Ama devamını getireceğiz, bir süreklilik sağlayacağız.

 

ŞM: İnşallah, teşekkürler.

 

27 Eylül 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.