Ekoloji Hareketleri Gündemi

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketleri Gündemi*

 

3 Ocak 2013

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Deniz Gedik'le büyükşehir belediyeleri kurulması hakkındaki kanunu konuştuk:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 8.6 Mb.

 

3 Ocak 2013 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

  

 

Ömer Madra: Günaydın Deniz Hanım!

 

Deniz Gedik: Günaydın, merhaba!

 

ÖM: Bugün önemli bir yasa çıkarılmıştı Büyükşehir belediyeleri bütün il sınırlarına kadar uzanan geniş yetkilere sahip bir durum getiriliyor, o konuda bize biraz bilgi verebilir misiniz lütfen?

 

DG: Tabii. Öncelikle şunu söyleyeyim, aslında gayet yeni bir yasadan bahsediyoruz, 12 Kasım’da kabul edilmesine rağmen 5 Aralık 2012’de yürürlüğe girdi ve 1 ay bile olmadı yürürlüğe gireli. O yüzden son derece güncel bir konu. Konu dediğiniz gibi 13 ilde büyükşehir belediyelerinin kurulması ama onun dışında bir yandan 26 ilçe kuruluyor ve birçok köyün tüzel kişiliğini sona erdiriyor. Birçok derken gerçekten çok fazla; toplamda 16,082 tane köy tüzel kişiliği ortadan kalkıyor. Yani bu tür konulara sayısal yaklaşmak çok doğru olmamakla birlikte çarpıcı olduğu için vurgulamak gerektiğini düşünüyorum. Yasa genel olarak sayılan illerde, bu iller Adana, Ankara, Antalya, Bursa dışında Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Maraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Urfa ve Van illerinde büyükşehir belediyesi kurulmasına yönelik bir yasa. Büyükşehir belediyesi yasasıyla zaten daha önce çok fazla değişiklik yapılmıştı, yani arı kovanına çomak uzun süredir sokuluyordu mera kanununda değişikliklerle ama bu düzenin bir anlamda yerle bir edilmesi anlamına geliyor. Çünkü hatırlayacaksınız İstanbul ve Kocaeli’nin yönetsel değişikliklerini yapan yasada bu iki ilin bir bütün şehir olarak değerlendirilmesi gerektiği söyleniyordu. Bu şu demek, yani bir merkez belediyesi ve onun etrafındaki belediyeler yerine bütün il sınırları büyükşehir belediyesinin sınırı olarak addedilecek ve öyle değerlendirilecek. Bu tabii imar planı yapmaktan tutun oraya hizmet götürülmesine, oradaki kamu hizmetlerinin örgütlenmesine, aynı şekilde kamu gücünün denetiminin de örgütlenmesine dair birçok değişiklik getiriyor. Bu aynı zamanda mesela şu anda aynı uygulamanın yapılmaya başlandığı Antalya’da Kaş’taki bir yerle Alanya’daki bir yere aynı hizmetin götürülmesini ifade ediyor ve arada kilometrelerce fark var bildiğiniz üzere. Yani bir merkezin belediyesinin bütün o il üzerinde en ücra köşelerde bile söz sahibi olması anlamına geliyor ama zaten İstanbul’da Kocaeli üzerindeki örneklerde biz bunu çok sorunlu olarak görmüştük. Gerek imar planlarının yapılması bakımından gerek bu uzak illere, mesela Kandıra ilçesine, Kerpe’ye –İzmit’ten bahsediyorum- yani İstanbul’da Şile’ye hizmet götürülmesi açısından bunların çok ciddi sorunları olduğunu görmüştük. Şimdi bu uygulamanın yaygınlaştırıldığını görüyoruz. Onun dışında benim ifade etmek istediğim iki temel nokta daha var, bunlardan bir tanesi Avrupa yerel yönetimler özerklik şartı, anayasa gibi çok temel metinler var yerel yönetimler alanında. Bunların hepsi yerel iradelerin katılımını öngörüyor. Yani idari karar alma sürecinde katılımı öngörüyor, kendi geleceklerine dair, kendi yapılarına dair de bir fikir beyan etme özgürlüğü sağlıyor. Bu yasa kesinlikle bu katılım olmadan çıkarılmış bir yasa. Yani ne büyükşehir belediyesi olan illerde böyle bir sorgu sual fikir danışması yapıldı ne de tüzel kişiliği ortadan kaldırılan köylerde böyle bir şey yapıldı. Dolayısıyla o katılım ilkesinin tamamen baltalandığını görüyoruz. Bence yine çok kıymetli ve kesinlikle gözden kaçırılmaması gereken bir nokta da, bir yandan büyükşehir belediyesi gibi aslında yerel yönetime bir örgütlenme biçimi getirilirken aslında bunun tam tersi bir havada yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı kuruluyor. Bu da o bölgedeki, o ildeki bütün yatırımların, imar planlarının, inşaatların, kamu zimmetinin her türlü denetlenmesini sağlıyor. Aslında şu açıdan da çok enteresan, bu yatırım izleme koordinasyon başkanlığı bu kanunla getirilen veya bu kanunun içine konulan bir şey değil, bu kanunla doğrudan içişleri bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkındaki kanunu değiştiren bir madde. Dolayısıyla idare hukukunda vesayet yönetimi dediğimiz yerel yönetimler üzerinde veya diğer kamusal kişilikleri üzerinde doğrudan merkezin denetime, onun baskısına açık olma, onun emirlerini yerine getirme, emir tam olarak doğru bir kelime değil ama onun daha çok denetleyebileceği, daha fazla müdahale edebileceği, yerelin kararlarını kaldırabileceği, değiştirebileceği çeşitli imkanlar sağlıyor. Hatta bazı alanlarda –ki bence yasanın en kritik noktası bu- hizmet ve yatırım yapılmasını talep edebiliyor, valiliğe bağlı olarak gerçekleştiriliyor bu. Eğer bu sürede gerçekleşmemesi halinde tamamen bu yatırım izleme koordinasyon başkanlığı onun yerine geçerek işlem tesis edebiliyor. Tam olarak belki de ilk değinilmesi gereken bu yatırım izleme ve koordinasyon dediğimiz şey aslında yerel yönetimler üzerinde söz söyleyen bir başkanlığın ismi ama ismi ‘yatırım izleme ve koordinasyon’. Dolayısıyla bir yatırım alanı olarak görüp tamamen ona göre işlem yapacaklarını ben buradan sezinliyorum biraz çekiniyorum açıkçası. Genel olarak yasa bu.

 

ÖM: Çok şey bir tablo, maalesef sürenin de sonuna geldik, hatta aşmak üzereyiz. Yani şunu söylemek istiyorum Deniz hanım, yani gerek halka bilgi verme açısından gerekse merkezileşme açısından, merkezi otoriteyi pekiştirme açısından demokrasinin oldukça uzağına düşen endişe verici bir kanunla karşılaştığımız izlenimi alıyorum sizin anlattıklarınızdan.

 

DG: Evet ama bir de bu kanunla başlamış bir şey değil, mesela 2000’den bu yana baktığımız zaman hep demokrasi, halkın iradesi vurgusu yapan iktidar döneminde şunun gerçekleştiğini görüyoruz, çeşitli kanunlarla büyükşehir belediyesi veya genel olarak belediyeler kanunuyla 2000’de 3228 olan belediye sayısı bugün 1359’a düştü. Bu şu demek, Türkiye’deki belediyelerin %60’ı geçtiğimiz 13 sene içinde ortadan kaldırıldı. % 60, yarısından fazlası! Hani belediyeler belki de çok güzellenmesi ve çok romantize edilmemesi gereken yerler ama birçok ilde, özellikle Kürt bölgesindeki illerde halkın doğrudan katılımını sağlayan, orada çeşitli imkanlar açan konumdalar. Aynı şekilde Dikili belediyesi çok ciddi halkın katılımına dair, sosyal belediyeciliğe dair çok ciddi adımlar atan belediyeler bunlar. %60 oranında azalma beni açıkçası çok düşündürüyor. Aynı şekilde köy tüzel kişiliğinin ortadan kaldırılarak köylerin mahalleye dönüşmesi bambaşka bir skandal bence.

 

ÖM: Bence bu ayrıntıları ayrı bir programda mutlaka bir kez daha konuşmalıyız. Çok teşekkürler Deniz hanım.

 

DG: Tamam. Ben teşekkür ediyorum, görüşmek üzere.