Ekoloji Hareketkleri Gündemi: Tarım Arazilerinin Tarım Dışı Kullanımı

-
Aa
+
a
a
a

Ekoloji Hareketkleri Gündemi*

 

4 Ekim 2012

 

Ekoloji hareketleri Gündemi'nde Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları'ndan (ÇEHAV) Zuhal Dönmez'le tarm topraklarının  tarım dışı kullanmı hakkında:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 7.3 Mb.

 

4 Ekim 2012 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.

 

* Ekoloji Hareketleri Gündemi Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV) ile birlikte hazırlanıyor:

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

 

Ekoloji Hareketleri Gündemi'nin yayınlanmış diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayın.

 

***

 

  

Ömer Madra: Günaydın Zuhal hanım.

 

Zuhal Dönmez: Günaydın.

 

ÖM: Bugün tarım toprakları üzerinde tarım dışı kullanımı gibi son derece aslında kamuoyunun çok iyi bilmediği ama bilmesinin çok yararlı olacağı bir konu üzerinde konuşacağız.

 

ZD: Türkiye’de tarım toprakları daha önce sadece bildiğiniz gibi köy kanunu vardı diğer imar yasalarına göreydi, vs. Sonra tarım topraklarının korunması hakkında kanun çıktı 2005 yılında. Bu kanunla toprakları sınıflandırdı; sulu topraklar, marjinal topraklar, vs. diye çeşitli sınıflandırmalar yaptı. Tarım dışı kullanım bir komisyon kararıyla yapılabilecek dendi. Toprak koruma kurulları kuruldu, fakat istisnalar o kadar fazla getirildi ki tarım toprağını korumak yine sanki devlet koruyorum derken bu istisnalarla tekrar tarım dışına almaya çalışıyor. Örneğin HES’lerde olsun, çeşitli enerji yatırımlarda, maden yatırımlarında, 13. maddede tek tek sıralamıştır o istisnaları. Tamam çeşitli koşullar da getirmiştir ama illa kibir yatırım yapılacaksa bunu tarım dışına çıkartmak için toprak koruma kurulu karar alacak, tarım bakanlığı onaylayacak. Tabii biz de buna dava açıyoruz, kazandığımız çok sayıda Türkiye çapında davalar var. Halen daha mahkemeler korumaya çalışıyorlar, ancak yeni bir yol da açtılar “bundan böyle marjinal tarım toprağıdır burası” diye tarım bakanlığı belirliyor ve toprak koruma kuruluna da sokmadan tarım dışına çıkarıyor. Güya bu kanunla tarım topraklarını korumaya çalışması gerekirken ki valiliklerin yetkisinde, korumadığı takdirde hatta cezası olması gerekir, suç duyuruları, vs. de olabilir vali hakkında ama hiçbir şekilde korumak için hiçbir şey yapılmıyor. Ancak onu sıkı bir şekilde takip edip oradaki insanlar, çevre, örneğin Samsun’la ilgili bir termik santral yani bu çok sayıda örnekten biri- yapılıyor. Orada fındık özel üretim üstelik. Bahçelerine zarar verecek diye açtığımız davada keşif bile yapmadan mahkeme reddetti davayı. Danıştay “keşif yapmalısın, bu böyle olmaz” diye geri gönderdiği halde mahkeme ısrar etti ve tekrar reddetti. Oradaki örneğin o özel üretim alanları tarım dışına hiçbir şey yapılmaksızın çıkmış oluyor. Oradaki insanlar da yani genellikle Türkiye’de bir yerden haberdar olup arıyorlar bizi “böyle bir karar var, ne yapalım? Bize yardımcı olun” diye. Şimdiye kadar oluşmuş bir kısa süreli tabii ki çok geçmişi olan bir sistem de değil, şimdiye kadar genellikle mahkemelerde güzel uyguladılar ama bundan sonra ne yazık ki ben çok olumlu bakamıyorum. Zaten dava açmak da o kadar masraflı hale geldi ki, bir keşfin bedeli, artı eskiden idari dava açıldığında vekalet ücretine hükmedilmezdi, şimdi arttı vekalet ücretleri. Bırakın vatandaşın dava açmasını odaların dava açması bile artık çok masraflı hale geldi. Yani ‘yargıya gitmeyin’e getirildi.

 

ÖM: Bu değişiklik ne zaman ve ne şekilde yapıldı Zuhal hanım?

 

ZD: KHK’larla tabii ki. Biliyorsunuz yetki yasası ile birlikte 11’den fazla KHK çıkarıldı, yani kanun hükmünde kararname. Yetki yasasını anayasa mahkemesi iptal etmeyince bütün diğer KHK’lar da belki birkaç madde çoğu da görüşülüyor hala, iptal edildi ama bu vekalet ücretlerine ilişkin bir kısmını biz itirazen gittik henüz görüşülmedi. Yani hukuk devleti idarenin işlemleri yargı denetimine tabidir, vatandaşlar haklarını idare mahkemesinde arar yolunu aslında dolaylı olarak bu şekilde kapatıyor.

 

ÖM: Bu yani dünya çapındaki bir sorunun Türkiye’deki yansıması olarak da bakabiliriz buna herhalde?

 

ZD: Aynen öyle.

 

ÖM: Yani tarım büyük bir beslenme ve açlık sorunu varken

 

ZD: Ben buradan dinleyicilere, vatandaşlara şunu hatırlatmak istiyorum, bir yerde bir yatırım yapılırken orası bir tarım arazisi, imara açık olmayan bir yerde yani belediye sınırları da değilse orada eğer kendi arazisini yani kendisine ait olmasa da o yatırımı yapacak şirkete ait olsa da mutlaka tarım dışına çıkarma kararı alması gerekiyor. Buna karşı oradaki vatandaş da yani “benim toprağıma zarar verecek, kirlilik yaratacak” diye dava açma hakkı var. Öncelikle bunu herkesin bilmesini isterim. İkincisi gerçi şu da yakın zamanda bir tasarı var, bütün şehir tasarısı denen, bütün köyleri her şeyi yapacak bir yönetim şekli getirilmeye çalışılıyor büyük şehir yasasında değişiklik yaparak. Adına bütün şehir diyoruz ya o da bütün sınırların il sınırlarına çekilmesi şeklinde, İstanbul ve Kocaeli benzeri. Biliyorsunuz ikisinde de belediye sınırı değil il mülki sınırıdır, artı 13 büyük şehirle yani toplamda 29 ilde bunu yapmak isteyen bir tasarı var. Bununla birlikte bütün tarım topraklarını da yutacak, hepsi mahalle haline gelecek. Burada da gerçi toprakların, tarım topraklarının korunmasına ilişkin 5403 sayılı kanun tabii ki uygulanmaya devam edecek ama ne kadar etkili olacak?

 

ÖM: Süreyi bitirdik ama bu konudaki en çok önemli bazı aydınlatıcı bilgiler verdiniz, çok teşekkür ederiz. Bu konuyu elden geldiği ölçüde takip etmeye elbette devam edeceğiz. Çok teşekkür ederiz.

 

ZD: Kolay gelsin, size iyi yayınlar, teşekkürler, iyi günler.