Büyük Anadolu Yürüyüşü

-
Aa
+
a
a
a

 

Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkıp Ankara'ya yürüyen, ancak izin verilmediği için Ankara girişinde beklemek zorunda kalan Büyük Anadolu Yürüyüşü kervanlarının direnişi sürüyor. Biz de Açık Radyo'da Büyük Anadolu Yürüyüşü'nü takip ediyoruz.

Büyük Anadolu Yürüyüşü kervanlarını karşılamak üzere haftasonu Ankara'da bulunan Ümit Şahin, 23 Mayıs Pazartesi günü Açık Gazete'de konuğumuzdu.

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 24 Mb.

Direnişin 4. Günü (Yeşil Gazete'den)

Büyük Anadolu Yürüyüşü sürüyor. Türkiye’nin dört bir yanından yola çıkan kervanlar Ankara’da buluşacak. İlk kervanlar bu hafta sonu Ankara’ya varacak. Açık Radyo, Büyük Anadaolu Yürüyüşü'nü, Açık Dergi, Tohumdan Hasada, Açık Yeşil gibi farklı programlarıyla takip etti.

 

Bu sabah da tüm bu programlardan derlediğimiz bir ses kolajını Açık Gazete’de yayınladık.

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 18 Mb.

 Saner Şen, Doğu Karadeniz kervanı:

 

“Hem dünyada hem Türkiye’de devam ediyor bu mücadele. Suyun bir sahibi olabileceği fikriyatı oluşturulmaya çalışılıyor. Bizim reddetmemiz gereken bu en başta. Çünkü suyun bir sahibi olamaz bana göre. Suyun ne sahibi insan olabilir, ne şirketler olabilir, ne devletler olabilir, su doğal bir varlıktır, doğanın devamı için zorunludur o suyun o şekilde akması, doğada aktığı şekliyle devam etmesi. Tabii yaşamımızı devam ettirmek için bu suya ihtiyacımız var ama bu suya hükmeden olma hakkımız yok.”

 

Güven Yüksek- Marmara kervanı:

“Taleplerimiz, vadilerimize, dağlarımıza, ormanlarımıza uygulanan politikaların, kâr amaçlı yapılan bu projelerin durdurulması, kâr amacı gütmeyen modellere geçilmesi, özellikle doğanın yaşama hakkının anayasal güvence altına alınması, oradaki kültürel mirasımızı, kırsal yaşamımızı geliştirmemizi sağlayacak projeler üretilmesi, tarım ve hayvancılıkla geçinen köylünün yoksullaşmasının önlenmesi, göçe zorlanmaması, tohumlarımızın korunması, GDO’lu ürünlerin, kimyasal maddelerin kullanımının durdurulması, Hasankeyf gibi kültürel zenginliğimizi tehdit eden projelerin durdurulması... Aslında birçok talebimiz var ve gerçekten köklerimizi, doğamızı, suyumuzu geri alana kadar da geri dönmemekte kararlıyız.”

 

Hazal Akturan, Güney Ege kervanı:

 

“Beni kişisel olarak ne yürütüyor? Beni yolda olma fikri çok cezbetmişti açıkçası; bir ay boyunca, 40 gün boyunca yolda olacağım fikri. İlk günler Ege kervanında yürürken sağıma soluma baktığımda hep dağlar, bağlar, kiraz ağaçları, erik ağaçları görüyordum. Ama bir süre sonra yere bakmaya başladım, toprağa bakmaya başladım ki hiç yapmıyordum daha önce ve yerdeki o canlıları görmeye başladım. Yerdeki asfalttan çıkan o küçücük çiçekler, oradaki karıncalar, solucanlar. Hep hidro elektrik santral yapanlar ağaçları kesiyorlar sadece diye düşünüyoruz, aslında sadece ağaçları kesmiyorlar, bizim gördüğümüz sadece ağaçlar olduğu için bunu söylüyoruz, aslındaki yerdeki canlıları da katlediyorlar. Mesela bunun farkına vardım yoldayken.”

 

Pervin Çoban Savran - Doğu Akdeniz kervanı:

“Biz doğal hareket ediyoruz, bizim develerimiz, birlikte yaşadığımız hayvanlarımız bambaşka, çok hisli, çok duygusallar. Bazen bakıyorsun gönlü olmazsa kaldıramıyorsun, gönlü olursa seninle yiyeceğin ekmeğini, yemeğini paylaşan ama hayvanlar. Hayvanların bu hassasiyeti bazen yolumuzu kısaltıp bizi mutlu ediyorsa da zaman zaman sıkıntılar da yaratıyor. Doğal bir durum bu. Doğa ve hayvanlarımız belirliyor bizim tempomuzu.”

 

 Saner Şen, Doğu Karadeniz kervanı:

 

“Biz insan merkezli bir bakış açısına karşıyız, biz sadece doğanın içerisinde diğer canlılar gibi yaşayan bir ırkız, bir topluluğuz ve geçiciyiz. Geçici olduğumuzu unutmayalım. Yani milyonlarca yıldır yaşam var dünyada, insan bazında yok belki, ama başka kalıplar içerisinde var, başka başka canlılar yaşıyor ve bundan sonra da yaşamaya devam edecek, biz yıkmazsak eğer yaşamaya devam edecek. Bir geçiciyiz ve bir sorumluluğumuzun olduğunu, en azından gelecek dönemde yaşayacak canlılar adına bir sorumluluk taşıdığımızın farkına varmamız gerekiyor.”

 

“Bizler, bu yürüyüşümüzün asıl amacı olan, doğanın üzerine yapılan katliam içeren bütün yatırımlara karşıyız, insanların tüketimine yönelik olan, bütün doğayı yağmalayan katliamlara karşı mücadeledeyiz. Bunun içerisinde termik santral, nükleer santral, sayıları 4 bin’i bulan HES projeleri, 40 bin’in üzerindeki maden projeleri var. Bunların hepsi ne yazık ki daha fazla tüketmemiz için bizlere sunulmuş bir yaşamın sonucu. Biz bunun artık durdurulması gerektiğine inanıyoruz, çünkü sonuçta dünya maalesef yetmeyecek.”

 

Murat Sarı, Doğu Karadeniz kervanı:

“Bizim bölgede 34 tane hidro elektrik santrali yapılması planlanıyor, bizim bölgede şu an yapılan bu santrallerden sonra büyük bir göç olacağını düşünüyorum. Ben o bölgede yaşadığım için, kendi adıma söyleyeyim,  dede toprağımdır, oradaki o kültürü, o tabiatı çok sevdiğimden dolayı onları yaşatmak istiyorum, gelecek nesillere aktarmak istiyorum, o yüzden orada kalıyorum, ama bu HES’lerden sonra orada yani büyük bir doğa katliamı ve kültür katliamı yaşanacağını bilerek oradan göç edeceğimizi düşünüyorum.”

 

Sinan Akçal, Doğu Karadeniz kervanı:

“Bu yağmaya, bu talana dur denmedikten sonra, durdurulmadıktan sonra ben Ankara’da Çevre Bakanlığı’nın önünde çadırımı kurup orada çörekleneceğim. Bana ikinci bir Senoz verecekler... Türkiye’de çaldıkları değerlerin, kırdıkları ormanların, vadilerin yerine, burada yaşayan insanlara başka bir yerde mi, dünyanın hangi tarafında veya Türkiye’nin hangi tarafında nasıl bir yaşam alanı sunacaklar? Ben ruhumu, kanımı, herşeyimi, karakterimi bu derelerden almışım, sen bana nasıl bir yer vereceksin ki ben de orada yaşayabileceğim? Ben emekli oldum köyümdeyim ve burada yaşamak zorundayım, benim bütün hayalim buydu zaten, ben emekli olayım gideyim köyümde yaşayayım diye. Sen şimdi gelmiş benim suyumu alıyorsun, toprağımı alıyorsun, zorla gasp ediyorsun, yani gasp ettiriyorsun ne idüğü belirsiz bir adama. Ben yüzyıllardır orada yaşıyorum. Bu adam kim? Gelmiş benim toprağımı, suyumu veriyorsun bu adama? Yani böyle bir şey var mı yahu?”

 

Ali Hıdır (Dersim’de değirmenci), Mezopotamya kervanı: 

 

“Ben Dersim’in Pertek ilçesi Pınarlar nahiyesinde değirmencilik yapıyorum, orada yaşamaktayım. Zaten bulunduğumuz coğrafyanın, köy olarak bir tarafını Keban Barajı almış diğer tarafını da Munzur’un Uzunçayır Barajı’yla kapattıkları için zaten ciddi olarak su sıkıntısı içine girmiş bir bölgede yaşıyorum. Munzur tabii ki esas derdimiz; çünkü Munzur Dersim kültüründe, Dersim Aleviliğinde çok önemlidir. Biz Munzur’un suyuna Teberik deriz, küçükken annelerimiz, babalarımız oraya ziyarete gittiğimizde o sudan alır ondan maya atarlardı, o suyu bize şifa niyetine içirirlerdi. Oysa ki şimdi o bizim için önemli olan, kültürümüz için değerli olan o suyu almışlar bir yandan pet şişeye dolduruyorlar, bir yandan HES şirketleri üzerine baraj yapmaya çalışıyorlar. Toplamda 28 proje var, tabii HES’ler tamamlandıktan sonra madenciler bir yandan saldırmaya başladı. Geçtiğimiz bölgelerde, Erzincan İliç tarafından yani Munzur’un arka tarafından siyanürle altın madeni çıkarılmaya başlanmış, Ovacık’a doğru ilerliyor. Munzur köktür, yani bizim kökümüzdür; Munzur Dağı, Munzur suyu ziyaretlerimiz, bunlar olmazsa biz de olmayız. Bunun için yürüyoruz.”

 

Tuğba Günal - Batı akdeniz kervanı:

“Ben Alakır Vadisi’nde yaşıyorum, Antalya Alakır Vadisi. Benim bulunduğum yerde vadi kaynağından sahile kadar hidro elektrik santraller için planlanmış durumda, 8 tane hidro elektrik santral projesi var. Şu anda 2’si gerçekleşiyor, ama gözümüzün önünde çok büyük yıkımlar oluyor. O vadinin içinde 5 senedir yaşıyorduk, belki dünyaya kapalıydık biraz, bu HES’lerle beraber, ilk HES’çiler gelmeye başlayınca farkındalığımız arttı, yüzümüzü bir çevirdiğimizde baktık Anadolu’nun her yerinde benzer sorunlar yaşıyor insanlar.”

 

Pervin Çoban Savran - Doğu Akdeniz kervanı:

“Çok önemli olan sorunlardan bir tanesi hayvan otlatma yasağı. Torbadan keçilere özgürlük çıktı ama maalesef orman işletme şefliklerine resmi yazı gelmemiş, “Biz tanımayız” diyorlar, “Bize resmi yazı gelmediği sürece, ‘Sarıkeçililer şurada hayvan otlatabilir’ diye bir yazı gelmediği sürece bölgeye girmeyin” diyorlar.

 

Tuğba Günal - Batı akdeniz kervanı:

“Sesini duyuramayan ya da bizden haberi olmayan çok halk var, o yüzden yürüyoruz. Arabalarla gitmiyoruz bu yolları, yürüyerek devam ediyoruz, böylelikle onların da seslerini duyurabileceğiz.”

 

“Bu HES denilen belanın başımızdan savılması, durdurulması için yürüyoruz. Artvin’de yaklaşık 50-60 civarında ruhsat verilmiş, 200 civarında da ruhsat verilmeye hazır olan proje var. Bu mücadelemiz devam edecek.”

 

Sinan Akçal, Doğu Karadeniz kervanı:

“Vadiye girdiğin zaman antik tarihi eserlerin var olup olmadığına bakmalısın mutlaka; böyle bir şey hiç yapılmadı. Havza planlaması yapmalısın, havza planlaması diye bir şey yapılmadı. Yani bu vadi 17 tane HES’i kaldırır mı? Bunların hesabı hiç yapılmadan Ankara’da masa başında oturanlar, beyefendiler imzayı atıyorlar.”

 

Saner Şen, Doğu Karadeniz kervanı:

 

“Sürdürülebilirlik, koruma, kamu yararı bunların hepsi doğaya yapılan talanı mazur gösterecek bazı terimler; maalesef yerleştiler, yani yenilenebilir enerji denilen bir kavram var mesela, yenilenebilir enerji adı altında yapılan projelerin doğada nasıl büyük bir yıkım yarattığını artık bir sürü insan biliyor, ama adı hâlâ ‘yenilenebilir enerji’. Bunun içerisinde yenilenebilir hiçbir durum yok. Oraya koyduğunuz betonu oradan kaldırmadığınız müddetçe, oradaki ağaçları tekrar yeşertmediğiniz ve eski haline getirmediğiniz müddetçe hiçbir şey yenilenemez.”

 

Ali Hıdır (Dersim’de değirmenci), Mezopotamya kervanı:

 

“Bu sorun artık hepimizin sorunu, yani birimizin ve yahut da bir bölgenin, bir kültürün, bir yerin sorunu değil bu hepimizin sorunu. Bu noktada herkesi 22 Mayıs’ta Ankara’ya bekliyoruz.”

 

 

20 Mayıs 2011 tarihinde Açık Radyo’da Açık Dergi programında yayınlanmıştır.

Açık Gazete'nin podcast servisine abone olmak için tıklayın.

Büyük Anadolu Yürüyüşü’nü konuşmak üzere Güven Yüksek Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam programının konuğuydu.

18 Mayıs tarihli Açık Yeşil programında da Büyük Anadolu Yürüyüşü'nü ele almıştık:

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 22 Mb.

Açık Yeşil'in podcast servisine abone olmak için tıklayın.

***

Ümit Şahin: Bu hafta Büyük Anadolu Yürüyüşü’nün 10 değişik kervanı Türkiye’nin 10 değişik bölgesinden Ankara’ya doğru yürüyüşlerine devam ediyor ve bu hafta sonu Cumartesi günü ayın 21’inde kervanlar Ankara’da buluşacak, biz de Anadolu’daki doğa yıkımına karşı mücadelenin sesi olarak gerçekten neredeyse 40 gündür yürüyen bu kervanların son durumuyla ilgili telefon bağlantıları yapacağız. İlk önce Mezopotamya kervanı telefon hattımızda, Ayşegül Baydar.

ÜŞ: Günaydın.

Ayşegül Baydar: Günaydınlar.

Ömer Madra: Günaydın.

ÜŞ: Ayşegül hanım nerelerdesiniz, nasıl gidiyor?

AB: İyi gidiyor. Şu anda Konya’dayız, Ankara yolunda ilerliyoruz. Dünden önceki akşam Kumul gölünde konakladık. Daha sonra Kara Hamza tarafından otoyola çıktık ve kamyonların ve arabaların arasından yürümeye devam ederek Ankara’ya doğru ilerliyoruz.

ÜŞ: Siz Cumartesi günü varabilecek misiniz? Nedir planlar?

AB: Evet.

ÜŞ: Şu anda durum tam olarak nedir? Siz Mezopotamya kervanıydınız, birleştiniz mi diğer kervanlarla, yoksa ayrı mı?

AB: Ben Güney Ege kervanındaydım, Yuvarlakçay’dan yola çıktık.

ÜŞ: Kaç gündür yoldasınız?

AB: Ben 9 Nisan’da Yuvarlak Çay’dan çıktım. Bizi yüzlerce kişi uğurladı oradan, 10 kişi olarak Köyceğiz’e doğru devam ettik, Muğla, Denizli, Burdur, Isparta, sonra Konya, şimdi de buradayız devam ediyoruz.

ÜŞ: Yorgunluk var mı?

AB: Yorgunluk yok, yürüdükçe açılıyoruz.

ÖM: Öyle mi? Hava nasıl?

AB: Hava şu anda çok güzel.

ÜŞ: Peki bir zorlukla karşılaşıyor musunuz yürüyüş sırasında?

AB: Ne gibi zorluklardan bahsedebiliriz, yani insanlarımız çok güzel olduğu için heryerde bize her türlü yardımı yapıyorlar. Şu ana kadar herhangi böyle bir ciddi anlamda bize sıkıntı verecek bir şey yaşamadık. Zaten işte at arabalarımız var, en büyük zorluk atlarımızı sağlam tutmak, onlara sağlıklı bakmak, onların bakımını iyi yapmak konusunda yaşıyoruz. Mesela işte nalbant bulamıyoruz, şehirlerimizde nalbantlar kalmamış, at araba ustaları kalmamış, onları arıyoruz gittiğimiz yerlerde. Bu gibi ihtiyaçlar konusunda sıkıntı yaşadık.

ÜŞ: Sizin Güney Ege kervanı at arabalarıyla yürüyor, bir başka kervan da develerle yürüyordu.

AB: Evet o da Doğu Akdeniz kervanı.

ÜŞ: Sizin peki karayolunda at arabasıyla gitmekle ilgili bir sıkıntınız olmuyor mu?

AB: Atlarımız çok ürküyor arabalardan, yani hani yanından kocaman bir tır geçtiği zaman hayvanlar kesinlikle yerlerinde duramıyorlar, bazen hani kontrol etmekte zorlanıyoruz ama onlar da alıştı ister istemez. En büyük sıkıntı zaten asfalt, insan için de, hayvan için de çok yorucu zaten asfalt üzerinde yürümek.

ÖM: Toprakla da teması kesiyor.

AB: Toprak yol bulduğumuzda zaten bayram ediyoruz, hemen köylerin aralarından o şekilde devam ediyoruz.

ÜŞ: Peki o zaman kolay gelsin.

ÖM: Kolay gelsin. Aslında şimdi başlıyor değil mi? Ankara’ya geldikten sonra asıl ne olacağını hep birlikte izleyeceğiz.

AB: Evet.

ÖM: Açık Radyo olarak biz de yakından takip etmeğe çalışacağız tabii sizi.

AB: Çok güzel.

ÖM: Size kolaylıklar dileriz.

AB: Çok teşekkür ederiz.

ÜŞ: O zaman Ankara’da hafta sonu görüşmek üzere.

AB: Görüşmek dileğiyle, herkesi bekliyoruz.

ÜŞ: Biz ikinci bağlantımızı yapmağa çalışalım bu arada. Hazal Akturan’la yapacağız ikinci bağlantımızı. Bu arada hafta sonu Ankara’da olanlar ya da Ankara’ya gidebilecekler için duyurusunu da yapalım bu Büyük Anadolu Yürüyüşü kervanlarını karşılamak için; Ankara’da Kurtuluş Parkı’nda saat 11:00’de toplanacağız. Son günü, yani Cuma günü Ankara’ya ulaşan kervanlar ODTÜ’nün kendilerine tahsis ettiği bir arazide Cuma gecesi kamp yapacaklarmış ve Cumartesi sabahı ODTÜ’den yola çıkıp Kurtuluş Parkı’na gelecekler hep birlikte. Dolayısıyla Cuma akşamından eğer onlara katılmak isteyenler varsa ODTÜ’nün neresinde olduğunu bilmiyorum ama ODTÜ’de de onlara katılabilirler gibi görünüyor.

ÖM: vermeyoz.net’ten bütün bilgileri de almak mümkün olacaktır.

ÜŞ: Orada şu anda kimin hangi noktada olduğu, hangi kervanın nerede olduğunu da haritada görmek mümkün.

ÖM: Sürekli güncellenen, yenilenen bir durumdan takip etmek mümkün oluyor. Yani Büyük Anadolu Yürüyüşü diye yazarak da mümkün, vermeyoz.net diye yazarak da mümkün. Gayet hızla güncellenen oldukça iyi bir site zaten.

ÜŞ: İkinci bağlantımız da hazırmış, Hazal Akturan telefon hattımız. Günaydın.

Hazal Akturan: Günaydın.

ÜŞ: Sizi şimdi tam olarak bilmeden de arıyoruz, hangi kervandasınız?

HA: Ben şu an Güney Ege kervanıyla Mezopotamya kervanının buluştuğu kervandayım.

ÜŞ: O nasıl oluyor?

HA: Güney Ege kervanıyla Mezotopamya kervanı Kulu’da buluştu, şu anda onlarla yürüyorum ama yürüyüşe en başından Ege kervanıyla katılmıştım.

ÜŞ: Peki sizin izlenimlerinizi alalım. Nasıl gidiyor, nasıl bir yürüyüş bu?

HA: Yürüyüş güzel gidiyor.

ÜŞ: Siz mesela yürüyüşe alışık bir insan mısınız?

HA: Yürüyüşe alışık bir insan değilim normalde, okuluma bile otobüsle giden bir insanım, yürümeyle öyle aramın çok olduğu söylenemez ama bir aydır yürüyorum.

ÜŞ: Siz bir aydır aralıksız mı yürüyorsunuz?

HA: Evet. Ege kervanında 17’sinde başladım ve sürekli yürüyorum.

ÖM: Biraz önce konuştuğumuz Ayşegül hanım da mesela yürüdükçe açıldığını söylemişti, sizin için de aynı şey söz konusu mu? "Yorgunluk şöyle dursun daha iyiye gidiyoruz" dedi mesela Ayşegül hanım.

HA: İlk günlerde şeyi düşünüyorduk sadece yorgunum, yorgunum, akşamları kalacağımız yere vardığımızda hep yorgunluğumu hissediyordum ama artık yorgunluğu değil o kaldığım yerdeki doğayı hissediyorum, insanlarla konuşabiliyorum, hani artık kendimden geçti olay, vardığım yerle iletişim kuruyorum artık.

ÜŞ: Peki ben biraz kişisel bir soru sorayım, okula bile otobüsle gidiyordum diyorsunuz, bazı arkadaşlar dağcılıktan gelir, yürüyüşten gelir ve zaten bu bir yaşam biçimidir, sizi gerçekten işin politik ya da hareketin talepleri bir yana sizi kişisel olarak ne yürütüyor?

HA: Beni kişisel ne yürütüyor? Beni yolda olma fikri çok cezbetmişti açıkçası, bir ay boyunca, 40 gün boyunca yolda olacağım ve hep otobüsle geçtiğim yollardan, hep uçakla gidip geldiğim, hoş hiç uçakla gidip gelmedim ama uçakla gittiğim o yollardan yürüyerek geçme fikri aslında hani ne kadar küçük olduğumun bilincine varma fikri çok cezbetmişti. Ben o yüzden başladım mesela yolculuğa. Mesela benim hedefim Ankara’ya varmak ve Ankara’da miting yapmak değildi.

ÜŞ: Yolda ne gibi değişimler oldu ya da oldu mu bir değişim?

HA: Mesela şunu düşünüyorum, ilk günler sadece Ege kervanında yürürken kiraz ağaçları, erik ağaçları, ondan sonra bağlar, hep sağıma soluma baktığımda dağlar, bağlar, onları görüyordum. Ama bir süre sonra yere bakmağa başladım, toprağa bakmağa başladım, ki hiç yapmıyordum ve yerdeki o canlıları görmeğe başladım. Yerdeki asfalttan çıkan o küçücük çiçekler, oradaki karıncalar, solucanlar. Hep şeyi düşünüyoruz, hidro elektrik santral yapanlar ağaçları kesiyorlar, aslında sadece ağaçları kesmiyorlar, bizim gördüğümüz sadece ağaçlar olduğu için bunu söylüyoruz, aslındaki yerdeki canlıları da katlediyorlar. Mesela bunun farkına vardım yoldayken.

ÖM: Kaç yaşındasınız?

HA: Ben 22 yaşındayım.

ÜŞ: Aslında bu gerçekten çok tarihi bir olay, klişedir tarihsel olay falan demek ama gerçekten önemli bir şey. Yolunuz açık olsun diyelim tekrar.

HA: Teşekkürler.

ÜŞ: Bu aynı zamanda kişisel içsel bir yolculuk da oluyor anladığım kadarıyla.

HA: Kesinilkle.

ÜŞ: O zaman Ankara’da inşallah hafta sonu görüşmek üzere.

HA: Görüşmek üzere.

ÖM: Kolay gelsin.

ÜŞ: Geleceğim ben de. Hazal Akturan’la görüştük, o da Kulu’daydı değil mi? Ben şimdi karıştırdım çünkü 10 değişik noktadalar şu anda. Biz birkaç kişinin telefonunu aldık, daha önce de görüştüğümüz kişiler değildi, onlarla telefon bağlantıları yapmağa çalıştık.

ÖM: Bu güney Ege kervanının Mezopotamya kervanıyla bitişip birlikte gittikleri yoldan bir şey.

ÜŞ: Evet. Bunlar bir kısmı belli noktalarda, kavşaklarda buluşup birleştiriyorlar kervanları anladığım kadarıyla.

ÖM: Irmaklar gibi böyle, çok ilginç ve tabii genç bir yeni kuşağın, bu dünyada yaşayan gezegen üzerindeki son kuşağın seslerini duymak da insana heyecan veriyor ve böyle sokaklara dökülmüş, yollara düşmüş daha doğrusu sokaklara değil genç insanların çok heyecan verici, önemli bir gelişme.

ÜŞ: Evet bir kişi bir kervanla daha bağlantı kuracağız ama onu müzik arasından sonraya bırakalım isterseniz. Programın başında güney Ege kervanında bağlantı kurmuştuk, şimdi de doğu Akdeniz kervanıyla bir bağlantımız olacak. Pervin Savran’la bağlantı kurduk. Merhaba Pervin hanım.

ÖM: Merhaba.

Pervin Savran: Merhaba

ÜŞ: Nasıl gidiyor, neredesiniz, yürüyüş ne durumda?

PS: Güzel gidiyor, Ankara yoluna döndük kulu kavşağında, Kulu makasını geçtik. Tabii 90 kilometremiz var, işte yolculuk güzel gidiyor. Tabii ufak tefek engellere rağmen, yorucu olmasına rağmen çiçeklerin arasında böyle gelincik tarlalarının arasında, papatyalar, gökbaşlar arasında inanılmaz baharın canlılığıyla birlikte bu yürüyüş de devam ediyor.

ÜŞ: Arkadan çıngırak sesleri de geliyor, siz develerle yürüyorsunuz değil mi?

PS: Evet develerle yürüyoruz.

ÖM: Siz yürüyüşe alışıksınız ama değil mi bildiğim kadarıyla.

PS: Tabii. Zaten yürümek bizim kültürümüz, ibadetimiz, yürümek bizim yaşamımız, yani yürümek bizim herşeyimiz.

ÜŞ: Peki Ankara’ya siz Cumartesi günü varacak mısınız? Nedir plan?

PS: Büyük ihtimal öyle gözüküyor. Yani biz doğal hareket ediyoruz, bizim develerimiz, içinde birlikte yaşadığımız hayvanlarımız bambaşka, ben öyle diyorum çok hisli, çok duygusal, yani bazen bakıyorsun gönlü olmazsa kaldırtamıyorsun, bazen gönlü olursa yani seninle yiyeceğin ekmeğini, yemeğini paylaşan ama o öyle küçük bir kırılmada hayvanların bu hassasiyeti tabii bizi bu konuda hem ne kadar yolumuzu kısaltıp bizi mutlu ediyorsa da zaman zaman o hisler hayvanlardan atabilmek, onlardaki o bizim yoğunluğumuzu onların üzerinden atabilmek de tabii ki sıkıntılar yaratıyor. Doğal bir hareket bu.

ÜŞ: Yani temponuzu onlar belirliyor aslında değil mi?

PS: Aynen böyle, doğa ve hayvanlarımız belirliyor bizim tempomuzu.

ÖM: Bu da çok hoş bir şey. Siz kaç yaşındasınız?

PS: Ben 52 yaşındayım, evliyim, 2 çocuk anasıyım ama sayısız çocuklara analık yapıyorum, bu üyelerimizin, göçerlerin çocuklarının okulu, eğitimi, bazen askerliği, bazen özel durumları konusunda gerçekten bazen diyorum annesi babası ayrı o kadar çok çocuğum var ki yüzlerce ama rabbim dünyaya getirmeye vesile olduğum 2 tane evladım var.

ÖM: Peki yol boyunca katılım size diğer rastladığınız insanlardan nasıl bir yankı, tepki alıyorsunuz? Ondan da azıcık bahseder misiniz lütfen?

PS: Olumsuzluklar tabii ki oldu, çok fazla da oldu, o güzellikler onu örttü. Yani insanlar konuşmayı gerçekten Anadolu kadını yola döküldüyse herkesin konuşabileceğine inandılar ama tabii ki çok şeylerle karşılaştık. En büyük sıkıntı sanki bunun çatısı varmış ya da bir sponsoru varmış izlenimi biz asla böyle bir şey yok, ne bir dernek, ne bir kurum, ne de bir kuruluş, ne de bir kaynak. İşte gördüğünüz halkın hareketidir, Anadolu insanının desteğiyle, sizin ikram etmiş olduğunuz yemeğiniz, ayranınız, suyunuzla biz bunu yürüyoruz. Biz yürümeye karar verdik o yüzden yürüyoruz. Hiçbir şeye bağlı değiliz, yani bizim ne bir çatımız var ne bir temelimiz, biz temel olarak Anadolu’yu biliyoruz, halk hareketi olarak yürüyoruz.

ÜŞ: Yani size birileri yürüyün diye para verdi mi dediler?

PS: Evet. Aynen öyle.

ÜŞ: Ciddi ciddi bunu dediler mi gerçekten?

PS: Aynen yemin ederim, çok inanılmaz bir durum. Cihanbeyli’de hem de TRT’nin muhabiri bana dedi ki "sizi kim kiraladı?" dedi. Ben acayip bir tepki koydum, dün Kulu merkezde dediler ki "yazık 3 kuruş paraya değer mi bu kadar eziyete?" Ben de aynı cevabı kendilerinin söylediği sözün içinde verdim, dedim ki "demek ki siz 3 kuruş aldınız bu gölgede oturup bu lafı konuşmak için mi beklediniz? Kendinizle bizi karıştırmayın, aradaki fark bu işte" dedim. Mesela Cihanbeyli’de "sizi kim kiraladı?" dedi. "Yazıklar olsun, sen kendin kiralıksın sanırım" dedim, "bir ana kiralık olamaz" dedim, "bir Anadolu anası kiralık olamaz, önce beni tanıyın sonra bunları konuşalım" dedim. Yani o öbür halkın çocuğun işte rastgele insanların dediklerini hiç dikkate almıyorum ama önemli yerlerdeki önemli insanların şeyi beni bu yolculukta çok yıprattı. Yani inanılmaz insanların bulunduğu yerde inanılmaz rezillikler dönüyormuş.

ÖM: Bu tabii bizim de çok beklenebilir bir şeydi Pervin hanım çünkü özellikle bu dünyanın dört bir tarafında da küresel iklim değişikliğine, küresel ısınmaya karşı özellikle gençlik hareketlerinin, kadın hareketlerinin filan da başlarına gelen pek çok bu şekilde iftira kampanyaları açıldığını da bildiğimiz için hiç şaşırmadık yani böyle şeyler söylenmesini ama bunlar da olacaktır. Bence siz herhalde şimdi bu yolun kendisi zaten bunların hepsini katılımla silmiş olmalı diye düşünüyorum bilmiyorum yanılıyor muyum?

PS: Yoo anlıyorum. Ya güzel bir yolculuk, insanlar gerçekten bu güzellikleri anlatmakla da hiç bitiremem, yani o kadar çok güzel şeyler oldu ki insanlar gerçekten yürümenin hak olduğunu, hani yürüyebileceğini, insanların gerçekten doğadaki bu katliamın önüne geçilmesi için bir şeyler yapılabileceği gibi böyle şeyler aldık insanlardan. Herkes de "çok geç kalındı, neyi geri çevirebileceğiz artık" gibi böyle tavırlarla da karşılaşıyoruz.

ÜŞ: Siz ne düşünüyorsunuz? Bu yürüyüş amacına ulaşacak mı?

PS: İlerisi bilemiyorum, biz çünkü hani planlamış zamanlanmış kilometremiz veya programlı böyle bilimsel elimizde verilerimiz olmadığı için ben açık konuşayım, ben siyasetin s’sini de bilmem ya da gidişatın ne olacağını da ben bilemem ama benim kendi kararlılığım var, bir şeyleri netleştirmeden dönmeyeceğime kararlıyım.

ÜŞ: Peki o zaman Pervin hanım sizin de yolunuz açık olsun.

ÖM: Açık Radyo’dan selamlarımızı ve başarı dileklerimizi gönderiyoruz.

PS: Bir de mümkünse tüm böyle bu Anadolu’yu adım adım gezen karış karış o insanların dertlerine ortak olan, sorunlarını dinleyen tüm Anadolu yürüyüşü bilincinde yürüyen –herkes için değil ama bu bilinçte yürüyen- insanlar için bir şarkı, türkü bir şey armağan ederseniz. Yani sizden de bize o katkı olsun diyorum.

ÜŞ: Tamam.

PS: O parçayı da alabilirsek arkadaşlara deriz ki şu anda dinleme şansımız yok, arkadaşlara "bu parça bizim için geliyor" diyebilirim kendi kervanımdakilere.

ÖM: Bir tercihiniz var mı bu konuda?

PS: Ben hani bir türkü olarak bu konuda "bu da gelir bu da geçer ağlama" diyorum. Yani zaman zaman sıkıntılar oldu, türkü de sanırım bu veya siz ne armağan ederseniz kabul.

ÜŞ: Peki.

ÖM: Memnuniyetle. Siz dinleyemeseniz bile mutlaka çalacağız Pervin hanım.

ÜŞ: Çok teşekkürler.

PS: Biz teşekkür ediyoruz. Şunu da ileteceğim kısaca, ayın 21’inde tüm doğa severleri, tüm bu kültüre, bu doğaya değer veren dinleyicilerimizi, tüm halkımızı birlikte yürümeğe davet ediyorum. Bunun tekrarı olmayacak belki de, yani bir an önce, anısı da olmayacak, ne olur bize destek için aynı düşünen insanları aramızda görmek istiyorum. Bu da davet kabul edilirse çok memnun olurum.

ÜŞ: Peki, çok teşekkürler, iyi yolculuklar, iyi yürüyüşler.

ÖM: Çok teşekkürler, kolaylıklar dileriz, iyi yürüyüşler.

PS: Oldu, biz de sizlere iyi yayınlar diliyoruz.

ÜŞ: Pervin hanım da doğu Akdeniz kervanındaydı ve o da çağrıyı yaptı, biz de yineleyelim, 21 Mayıs Cumartesi günü Ankara’da olacak kervanlar. Eğer yürümek isteyenler son günü varsa vermeyoz.net’den girip gerekli iletişim bilgilerine ulaşıp istedikleri bir yerden de kervana katılıp yürümeye başlayabilirler son günü ama karşılamak isteyenler varsa onları da Cumartesi günü saat 11:00’de Ankara’da Kurtuluş Parkı’nda bekliyoruz. Pervin hanımın isteğini de herhalde çalıyoruz, Volkan hemen girdi Pervin hanımın isteğini, o zaman bununla bitirelim.

ÖM: Evet hepinize iyi yolculuklar.

ÜŞ: İyi yolculuklar, hoşçakalın.