Bomba Değil Yemek

-
Aa
+
a
a
a

Ömer Madra: Stüdyomuzda bir konuğumuz var, Keith McHenry “Food Not Bombs” (Bomba Değil Yemek) diye çok enteresan bir örgütün kurucularından, olağanüstü ilginçlikte de bir aile ağacı var. Dedesi ABD’nin kuruluşunda anayasanın yazımına kadar giden bir kişi, George Washington adına Amerikan ordusunu kuranlardan biri, amcaları ya da dayıları da ünlü Jessie James’in Çetesi’ne katılmışlar ve onu da 10 bin Dolar karşılığında öldürmüşler, ayrıca Hiroşima ve Nagazaki’yi bombalayan grubun planlamacıları arasında bulunan dedeleri de var. Kendisi de devrimci bir örgütün üyesi. Defalarca tutuklanmış, gözaltına alınmış, kendisi ile hem örgütü, hem aile tarihi ve bilahare de biraz seçimlere giden Amerika’daki genel atmosferi konuşmak istiyoruz. Hoş geldiniz.

 

Keith McHenry: Beni kabul ettiğiniz teşekkür ederim.

 

ÖM: Belki sizin çok ilginç olan aile hayatınızla başlasak iyi olur.

 

KMH: Evet bunun bir eylemci olmamda çok etkisi oldu, çünkü James McHenry, ABD’nin anayasasını imzalayan, benim büyük, büyük, büyük dedem. Yeni dünyaya tıp okumak üzere gitmiş. George Washington ile birlikte Amerikan devrimini örgütlemeye girişmiş. Daha sonra da kongrede etkili olmuş, ABD anayasasına imza koyan kişilerden biri. Daha sonra üçüncü savaş bakanı olmuş ve ABD ordusunun kurulmasından sorumlu kongrede lobicilik yapmış ve daimi bir ordu kurulması için taraftar toplamaya çalışmış. Amerikalılar aslında bunu pek istemiyorlarmış, İngiltere’de askeriyenin ne kadar önemli bir rol oynadığı görerek buna pek yanaşmıyorlarmış ama tabii sonra kurulmuş ve ondan sonra dünyada pek çok felakete yol açmış bildiğiniz gibi.

 

ÖM: Dolayısıyla bütün bu olanlardan siz değil ama belki de aileniz sorumlu, öyle diyebilir misiniz?

 

KMH: Evet, diyebiliriz. Bizim milli marşımız Amerika’da Francis Scott Key tarafından tasarlanmıştı ve Baltimore’a bombalar düşerken akıl etmiş ve yazmış, Smith Sonian Institute’da da bunu görebilirsiniz. Bu anlamda en Amerikalı Amerikalı ben sayılabilirim ve ben bu korkunç eğilime karşı mücadele etmeye adadım zaten hayatımı. Askeri tarihte, bir köyde kadın, çocuk, erkek, herkesi öldürme fikrini icat eden ve Vietnam’da uygulanan her şeyi yak ve yık politikasının yaratıcısı da benim bir akrabam. Bu fikri ortaya atan o, yani “tek tek askerlerle savaşmak yerine git bir köyü imha et”. Nitekim Amerika’nın esas yerlileri olan yerli Amerikalı dediğimiz ve Kızılderili tabir edilen insanları öldürmek için bu yöntem kullanılmış.

 

ÖM: Evet, demokrasi küllerden çıkacak deniliyor ama galiba Irak’ın küllerinden çıkacak.

 

KMH: Ben bir çocuk olarak atom bombasının nasıl tasarlandığını gördüm, hafta sonu giderdim ve dedem telefonda generallerle tartışır, “Hanoi’ye bırakın şu bombayı artık” derdi, atom bombasından bahsediyordu. Atom bombasından önce de Tokyo’daki ateş bombasını yaptı ve B21 bomba uçaklarının Tokyo’yu nasıl yok ettiğini gösteren fotoğrafları evinde asılı dururdu ve çok gurur duyardı bunlarla.

 

ÖM: Hâlâ sizde var mı o fotoğraflar?

 

KMH: Aslında ilginç, geçenlerde aradım, sonuç olarak ailenin hangi kısmına gitti bilmiyorum ama gerçekten çok büyüleyici olur bunları bir web sitesinde sergilemek.

 

ÖM: Ailenizin başka bir kısmı da Jessie James Çetesi ile ilgiliymiş, doğru mu?

 

KMH: Evet, iki büyük amcamın Jessie James Çetesi’nden olmasından ben çok gurur duyuyordum, ama anneannem bundan hiç bahsetmek istemezdi. 2000 yılında bana bir kitap verdiler, Jessie James hakkında ve orada da şunu keşfettim, benim büyük amcalarım Bob Ford ve onun kardeşi Jessie James’i öldüren kişilermiş meğer! 10 bin Dolar karşılığında öldürmüşler. Anneannemin bahsettiği tek şey, onların nasıl bir Hıristiyan radyo fanatiği haline geldikleri. Houston Teksas’ta evlerinde oturup -10 bin Doları aldıktan sonra alkolik olmuşlar- evanjelik Hıristiyan radyolarını dinleyip, bira içerlermiş. Bunlar aynı zamanda ayyaş... Sonuç olarak böyle olduğunu bu kitabı okuyunca öğrendim. “Aşağılık küçük korkaklar” diye adlandırıyor Howard’ları, ki bu da çok ünlü bir Amerikan halk şarkısıdır. www.foodnotbombs.net web sitesinde Calische Art and Design kısmına girerseniz orada ailemin biyografisine

girebilir ve halk şarkılarını da dinleyebilirsiniz.

ÖM: Amma aile!

 

KMH: Evet, gerçekten Amerikan tarihinde bu kadar tayin edici bir rol oynamış başka bir aile bilmiyorum. Benim gibi sıradan insanların esasında toplumda değişiklikler yapabileceği fikrini veriyor insana. Sivil İtaatsizlik (Civil Disobedience)üzerine okumaya başladığım zaman bir eylemci olmaya karar verdim. Thoreau gibi de bütün hayatım boyunca savaşa karşı oldum, Amerikan hükümetine para vermeyi reddettim, ben bu Thoreau’nun kitabını ilk okuduğumda zaten Vietnam Savaşı vardı, ondan sonra Salvador, Guatemala, Şili’deki darbe... Ondan sonra bu ülkenin ne kadar kötücül olduğunu fark ettim, vergi vermenin böyle bir kötülüğe hizmet etmek olacağına karar verdim. Onun üzerine “Bomba Değil Yemek” şiarını ortaya attım.

 

ÖM: Peki ama sizi hapse atmıyorlar mı bu vergileri ödemeyi reddettiğiniz zaman? Bundan kaçmanın yolu nedir?

 

KMH: Benim gibi kaçarsınız. Birincisi, hiçbir zaman bir güvenlik numarası almadım, her zaman yeraltında çalıştım ve hiçbir zaman da gerçekten kayda değer bir para kazanmadım. Hep nakit aldım kazandığım parayı, bu şekilde kaçabildim, yani resmi bir soruşturmadan kaçabildim.

 

ÖM: Çünkü Amerika’daki vergi sistemi bu tür direnenlere karşı son derece zalimdir.

 

KMH: Evet, ama benim hiçbir mülkiyetim yok, -çok kısa bir süre evim oldu, o sırada da çok kaygılıydım zaten- bana ait mülkiyet diyebileceğim bir şey yok, yani elimden bir şey alamazlar, ve o kadar az para kazanıyorum ki -tahtaya vuralım- şimdiye kadar başıma bir bela gelmedi; çünkü onlar benimle uğraşıp da ne yapacaklar, bir şey elde edemezler ki benden. Böyle bir şey yaparlarsa çok daha fazla reklam vesilesi olur bu.

 

ÖM: Siz aileniz için bir utanç kaynağısınız!

 

KMH: Halihazırda cumhuriyetçi olan babam, çok da Hıristiyan birisidir, şimdi benim görüşlerimi kabul etti ve artık John Kerry için bile oy vermeyecek, çünkü o kadar kızgın ki, Kerry’nin Irak’taki savaş için oy vermiş olmasına. Kerry’ye mektup yazdı. Massachusetts’de oturuyor babam, senatoda kendisi için oy vermeyeceğini yazdı başkanlık seçiminden önce, şimdi de başkanlık seçiminde oy vermeyecek, çünkü savaşı destekledi Kerry. Ralph Nather gibi insanları çok daha fazla destekliyor babam. Hakikaten komik, babam cumhuriyetçilikten geldi, Nixon’u, Goldwater’ı destekledi ve bugün bir demokrat için bile oy vermeye yanaşmıyor.

 

ÖM: Umarız genel eğilim de babanızınki gibi olur Amerika’da. “Bomba Değil Yemek” kuruluşunun faaliyetlerini örgütlerken de pek çok kez tutuklanmışsınız, neden? Neden evsiz, barksızlara yemek dağıtmak bir kanun dışı hareket sayılsın.

 

KMH: Ağustos 98’de San Francisco’da başladı, orada siyasetçiler evsiz, barksızları belli bir yerden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Evsiz, barksız olmak kapitalizmin onlara göre yenilgisinin çok bariz bir ifadesi. Belki de bu durumda 2 milyon kişi var, eğer dünyanın en zengin ülkesi biz isek bu bizim için gerçekten saklanması gereken bir şey ve onları bulundukları yerden uzaklaştırmak istediler. Biz de halkın içine karışıp bildiri dağıttık, ‘evsiz, barksız insanların böyle olmasının sebebi kişisel bir başarısızlık değil, ya da günahkâr oldukları için değil, toplum ve ekonomi bundan sorumlu” mesajını vermeye çalıştık. Tabii bu politikacıları çok sıktı, bize izin gerektiğini söylediler böyle bir bildiri dağıtmak için. Hiç de böyle olmadığı ortaya çıktı sonradan, bir kaç gösteriden sonra böyle bir şeyi icat etmek zorunda kaldılar sırf bizi yasaklamak için. Ondan sonra da bu izin sürecini ortadan kaldırdılar ve tabii bizi tutuklama imkânı buldular. Tam 900 kez tutukladılar, sonunda hâkimden bir mahkeme kararı aldılar ve bunu bir komplo olarak tanımlamayı başardılar. Her tutuklanışınızda birkaç gün geçirmek zorundaydınız hapishanede ve çok ağır ithamlar ve bir yıla kadar hapiste kalmak ihtimali vardı. Sonuç olarak ömür boyu hapis tehlikesi ile karşı karşıya kaldım, 250 bin dolar tutarında kefalet ücreti gerekti, Born of July kitabının yazarı Ron Kovic ve pek çok insan benim yardımıma koştular, serbest bırakılmam gerektiğini söylediler. Amnesty International’ın bizi fikir suçlusu saymak için bir kampanya başlattı, “Bomba Değil Yemek” eylemcileri tutuklandığında serbest bırakılmaları için çalıştılar, o zamanki ABD başkanı Bill Clinton’a bir mektup yazdılar, o da kendilerine “Defolun!” dedi. Bill Clinton’un bürosu bize karşı son derece haşin bir eleştiri yazdı. Onların bizi dövdüklerini gösteren videolarla teşhir ettik, ev telefonlarımızı dinliyorlardı, bunları teşhir ettik. 80’li ve 90’lı yıllarda Patriot Act’tan (Yurttaşlık Yasası) önce işkenceye maruz kalabiliyorduk. Sürekli bizim kanunları çiğnediğimizi öne sürerek yapıyorlardı. Yoksulların sivil hakları için örgütlendiğimizi söylüyorduk biz de, polis medyaya sık sık bir açıklama yaparak sorunun besin ve yiyecek olmadığını, bunun bir politik eylem olduğunu ve buna izin verilmeyeceğini söylediler.

 

ÖM: Peki hangi kanuna göre?

 

KMH: Benim avukatımın yorumuna göre, Amerikan anayasasında yapılan ilk değişiklik sizin bir siyasi demeç vermenize izin veriyor, ve işin ilginç tarafı şu ki, benim büyük, büyük, büyük dedem bu anayasanın altında imzası olan kişi. Bana kaç tane federal hâkim -ki burada bir de İstinaf Mahkemesi’nin son derece liberal sayılan hâkimi vardır- böyle bir konuşma özgürlüğümün olmadığını söyledi. Özgür konuşmanın sadece konuşmakla ilgili olduğunu, ama yazının bir toplumu değiştirmeye yönelik bir potansiyel taşıdığı anda ifade özgürlüğüne girmediğini söyledi.

 

ÖM: Gerçekten çok garip! Peki itiraz etmiyor musunuz bu kararlara?

 

KMH: Son olarak başvuracağımız mahkeme Yüksek Mahkeme idi, ama avukatıma göre eğer bunu yaparsak ifade özgürlüğünün o kadarla sınırlı olduğunu tescillemiş olacaktık. Halbuki şimdi bu konuda belli bir muğlaklık var, dolayısıyla bu konuda bir atak yapıp başarı kazanmaya çalışmak yerine geri durmak daha iyi diye düşündük. Çünkü mahkeme o kadar muhafazakâr bir kurum ki, nihaî olarak Amerika’da ifade özgürlüğünü etkileyebilecek bir sonuç alınabilir diye düşünüldü. Böylece bundan vazgeçip sokakta halk arasında bunun yaymaya çalışmanın daha iyi olacağını düşündük. Şu anda İstinaf Mahkemesi’nde benim bir davam görülüyor ve belki de bu ifade özgürlüğüne karşı kullanılacak bir karar çıkmasına yol açacak. Ancak Yüksek Mahkeme’ye gidersek bunun çok sakıncalı olacağı kesin.

 

ÖM: Peki, “Bomba Değil Yemek” örgütü nasıl gelişiyor? Yüzlerce bölümünüz olduğunu biliyoruz, vejetaryen yemekleri aç insanlara dağıtıyorsunuz, ayrıca bir takım başka sivil toplum kuruluşlarıyla da ilişkiniz var, ayrıca serbest radyo hareketi ile de bağlarınız var. Biraz bu örgütlenme ilkelerinizden bahseder misiniz?

 

Ömer Madra - Keith McHenry

KMH: “Bomba Değil Yemek” kuruluşu 500 kadar gruptan oluşuyor. Boston’da 1980’de başladı bu hareket, ben bu grubu başlattım. Aynı zamanda San Francisco’da 88’de bir grubu başlattım ve siyasi davalar nedeniyle ABD’nin her tarafından insanlar gruplarını kurmak istediler, çünkü bunun iyi bir direnme şekli olduğunu düşündüler. Amerika’nın pek çok şehrinde böyle birimler oluştu, sonra Kanada’da da başladı. Ben hapiste iken belki 200-300 grup kuruldu, her grup parasız vejetaryen yemek dağıtıyor, hiçbir sınırlama yok. Genellikle bu tür yemekleri almak için bir takım sınırlamalar vardır, mesela ayık olmanız gerekir, içki içmemiş olmanız gerekir gibi...
Bu işi yapan hiç kimse para almıyor ve bunu gönüllü yapıyor herkes. Birilerinin para almasının demokratik olmayacağına inanıyoruz. Biz şiddet karşıtıyız, ABD hükümeti yurt içindeki belli başlı terörist gruplardan biri olduğumuzu iddia etse bile şiddete karşıyız. Bu kuruluşun başkanı da yok, ben kurucularından biriyim ama resmi bir lideri yok bu kuruluşun.

 

ÖM: Peki nasıl işliyor, nasıl çalışıyor?

 

KMH: Ben ‘Bomba Değil Yemek’ adlı bir kitap yayınladım, bu kitapta grubun tarihçesi veriliyor ve kendi grubunuzu başlatmak istiyorsanız nasıl başlatacağınızı anlatıyor, “foodnotbombs” adlı bir web sitemiz var, buradan da daha ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. İnsanların kendi şehirlerinde bu grubu başlatmak için ne yapabilecekleri anlatılıyor. Sonra mesela seyahat ediyorum, İstanbul’a geliyorum, burada bu konu ile ilgili kişilerle ilişki kuruyorum, burada birimler kurulması için çalışıyorum. Avrupa’nın her yerine seyahat ettim, Meksika’da, Kanada’da, ABD’de insanların bu işi başlatmalarına yardımcı oluyorum. İnsanlar kendi kaynaklarını yaratıyorlar, yemeği zaten bedavaya alıyoruz, çünkü ya dükkânlardan ya da marketlerden atılan yemekleri alıyoruz.

 

ÖM: Bunu nasıl yapıyorsunuz?

 

KMH: Mesela bir pazar yerine gidiyoruz, gün sonunda satamadıkları mallar için “zaten atacaksınız, bize verin, yoksullara dağıtalım” diyoruz. Sırbistan’da bile bu konuda başarı sağladık. Ondan sonra bunlarla sıcak vejetaryen yemekler yapıyoruz, sokakta bunları dağıtıyoruz. O sırada bir takım tabelalarımız oluyor, mesela hangi savaş varsa ona karşı tabela olabiliyor, bir takım broşürler dağıtabiliyoruz. Yoksul insanların, aç insanların olduğu yerlere gidiyoruz ve oradan geçen işçilere hitap ediyoruz, bu insanlar arasında bağ kurmaya çalışıyoruz. O sırada güncel olaylar ne ise, onlarla ilgili insanlarla konuşuyoruz ve sokaktaki sıradan insanlarla ilişki kurmaya çalışıyoruz. Genellikle eylemciler hep başka eylemcilerle konuşurlar ama biz burada sıradan insanlarla konuşuyoruz ve onlara aslında neyin ne olduğunu anlattığınız zaman, paralarının yarısının askeriyeye gittiğini duyunca dehşete kapılıyorlar ve çok kaygılanıyorlar. Ayrıca başka ülkelerin insanları, kendi hükümetlerinin ABD’yi desteklediğini öğrenince çok şaşırıyorlar ve tepki gösteriyorlar. Mesela Malezya’da böyle bir grup var ve onlar her türlü Asya siyaseti üzerinde çalışıyorlar. Burma’da, Avustralya’da gruplarımız var, sokakta insanlarla mülteci adayları konusunda konuşuyorlar, doğrudan doğruya göçmenlerin hapishanelerden bırakılması için eylemler yürütüyorlar. Ya da mesela geçenlerde İrlanda’da idim, Shannon Havaalanı’nın pistlerini engellemeye çalışıyorlardı, sırf ABD birlikleri uçakları ile oraya iniş yapamasın diye. Dolayısıyla burada insanlarla her yerde, dünyanın her tarafında konuşuyoruz.

 

ÖM: Türkiye’de olmanızın amacı nedir?

 

KMH: Burada da bir “Bomba Değil Yemek” birimi oluşturmaya çalışıyoruz, buradaki genç eylemcilerle buluşuyoruz ve bir İstanbul grubu başlatmayı umuyoruz. NATO konusundaki protestolardan önce böyle bir eylem başlatmayı amaçlıyoruz. Ülkenin her tarafında insanlarla da bir araya gelip, başka şehirlerde de bunu yapabilir miyiz diye araştırıyoruz.

 

ÖM: Dolayısıyla en azından NATO toplantısının sonuna kadar buradasınız?

 

KMH: Evet, amacım o, burada kalmayı umuyorum.

 

ÖM: Türkiye’de pek çok evsiz, barksız ve yoksul insan var, özellikle de İstanbul’da.

 

KMH: Evet, onları görüyoruz zaten. İstanbul’da “Bomba Değil Yemek” grubunu başlatmak isteyen, tanıştığımız, görüştüğümüz 40-50 kadar kişi var ve yazılarımızın, kitaplarımızın pek çoğunu Türkçe’ye çevirip Türkçe bir web sitesi de kurmak üzere girişimlerimiz var. Bu konuda gerçekten büyük bir potansiyel görüyorum, ayrıca sizin kültürünüzde vejetaryen yemekler de çok ilginç.

 

ÖM: Siz iyi bir aşçı mısınız?

 

KMH: Evet, iyi bir aşçıyım. Bu kitaptaki yemek tariflerini de ben yazdım zaten. 100 kişi için vejetaryen tarif, dolayısıyla evde yapmaya kalkarsanız tabii bunu 2 ya da 4 kişiye indirgemenin yolunu bulmanız lazım.

 

ÖM: Sanırım Türkiye, vejetaryen yemekleri hem pişirmenin hem de yemenin en iyi yerlerinden biri, çünkü zaten kültürümüzde var.

 

KMH: Evet, tabii, zaten bizim yemek tariflerimizin pek çoğu bu kültürden geliyor, Amerika’da bunları kullanıyoruz vejetaryenler olarak.

 

ÖM: Konuşmamızın son kısmını ABD’deki genel siyasi ortama ayıralım isterseniz, özellikle başkanlık seçimlerine 6 ay kaldığı düşünülürse...

 

KMH: Amerikan siyasetinde gerçekten çok ilginç bir şey var, ben bir sanatçıyım ve Irak’taki sivillerin görüntülerini elde etmeye çalışıyorum, çünkü ABD medyasında bunu asla göremezsiniz. ABD medyasında yakın zamana kadar ABD birliklerinin öldürüldüğünü gösteren resimler de göremezdiniz. Mesela Felluce’de paralı askerler öldürülürken, Amerikalılar burada kimsenin öldüğünü düşünmüyordu kendi taraflarından. Tabii Amerika’daki sıradan insanlar açısından bu savaşın yanlış olmasına yol açan şey de bununla değişiyor. Savaş hakkındaki görüş değişti, özellikle miğferlilerin fotoğrafları, taşıyıcı uçakların ne kadar çok ölü taşıdığını göstermeleri nihayet basına sızdı, oysa kesin bir yasak vardı; ceset gösterilmeyecek, cenaze gösterilmeyecek ve tabut gösterilmeyecekti. Bu pek çok insanı öfkeye sevk etti. Özellikle de kendi insanlarının başkan Bush tarafından cenazeleri ile anılmaması onları çok öfkelendirdi. Yaklaşık Amerika’nın %30 kadarı Bush’un buraya Tanrı tarafından gönderildiğine inanıyor, dünyanın değişimine tanıklık etmek üzere, İsa Mesih geri geldiği zaman orada başkan olarak bulunmak üzere gönderildiğine inanıyor. Amerika’da Bush yönetiminin en çok sevilen kitap dizisi Left Behind Serious (Arkada Kalanlar), mesela bir kamyon durağına giderseniz ya da drugstore denilen yol üstü dükkanlarına giderseniz, düzinelerle satılıyor bunlar. Dolayısıyla insanlar gerçekten buna inanıyorlar, yani Irak’taki savaşın, Filistinlilerin İsrail’den sürülmesinin bir ilahi plan olduğuna inanıyorlar. Filistinlilerin o topraklardan sürüleceğine, münafıkların o topraklardan uzaklaştırılacağına, Kudüs’teki tapınağın yeniden kurulacağına, İsa Mesih’in oraya ineceğine ve George Bush’un ve Tanrı’yı izleyenlerin cennete gideceğine ve bunun da önümüzdeki 5-10 yıl içinde olacağına inanıyorlar. Bunlar ne pahasına olursa olsun George Bush’u desteklemeye kararlı insanlar ve kampanyası için yüz milyonlarca Dolar veriyorlar.

 

ÖM: Çok hatırı sayılır bir azınlık var seçmen olarak, çok da etkileri var.

 

KMH: Bunlar en çok seçmesi muhtemel kişiler, oldukça yaşlı kişiler, 2. Dünya Savaşı’nı görmüş kişiler ya da Kore Savaşı’nda çarpışmış kişiler, bu insanlar “Vietnam Sendromu”nu geçirmemiş kişiler, yani savaşı sorgulamıyorlar, savaşın kaybedilebileceğini de düşünemiyorlar. Öte yandan, Demokrat Parti’nin muhtemelen başkan adayı John Kerry, fazla da destek alamıyor demokratlardan, soldaki liberallerden. Birincisi savaş için oy verdi, esas olarak da Bush’un gündemini tamamen takip etti ve bu aşamada bile gayet güçlü bir takım ifadeler

Ali Ertaş - Ömer Madra - Keith McHenry

kullanarak Filistinli liderlerin öldürülmesine arka çıkıyor. Hugo Chaves olayına karşı çıkıyor. Dolayısıyla aynı dış siyaseti izliyor George Bush’la, bunun sonucunda da demokratlar pek bir iştiyak duymuyorlar tabii Kerry’i desteklemek için. Demokrat Parti şöyle diyor; “Siz, Bush’tan nefret ediyorsunuz, demokratlara oy verin!”. Ama bu iyi bir motivasyon değil, zaten oy verebilecek Amerikalıların yarısı bile değil bunlar, giderek açık bir hale geliyor, Kerry Bush’a karşı mücadele edecek bir kampanya kaynağı oluşturabilecek durumda değil, üstelik böylesine fanatik bir destekleyici gruba da sahip değil. Dolayısıyla Bush yoklamalarda ne kadar kötü bir sonuç alırsa alsın, savaşta ne kadar batarsa batsın, ekonomiyi ne kadar kötü yönetirse yönetsin, her şeye rağmen bir şansı var; çünkü demokratların böyle bir zaafı var, demokratlar bir savaş karşıtı aday öne sürebilirlerdi ama bunu yapmadılar, tam tersine Irak’ta 500 bin asker bulundurulması için, daha güçlü askeri harekât için çağrıda bulunuyorlar. Bush’u eleştirmelerinin sebebi de Irak’ı yeterince hırpalamıyor diye... Dolayısıyla maalesef bir 4 yıl daha Bush’u çekmek zorunda kalabiliriz.

 

ÖM: Gerçekten bizim için düşünülemez bir durum.

 

KMH: Evet Kerry kazanırsa söylem biraz daha nazik gibi görünecek ama savaş devam edecek, savaşlar artacak, kim kazanırsa kazansın Amerika’nın siyasetleri değişmeyecek maalesef. Aradaki tek fark Bush’ta gözüktüğü kadar zırva gözükmeyecek. Ayrıca bir sorun daha var seçimlerde, mesela bir çok insan seçimlerin olmayacağına bile inanıyor.

 

ÖM: Öyle mi?

 

KMH: Evet, bu konuda bir inanç var. Bush kamu yoklamalarında daha az destek aldıkça Amerika’da bir terörist saldırı olacak diye düşünülüyor ve bunun sonucunda da doğacak krizle ve acil durumla seçim yapılamayacak diye düşünülüyor. Bir de ABD’nin Suriye’yi istila edeceği ve bir kriz çıkacağı düşünülüyor ve daha da yaygın bir fikir şu; seçimlerde kullanılan bilgisayarların seçimlere kadar hazır olmayacağı ortaya çıkacak ve bir şekilde sonuçlar değişecek. Dolayısıyla bu konuda gayet ciddi konuşmalar oluyor, yani Bush’un başı dertte ise, ya seçimler askıya alınacak ya da Bush yönetimi güncel olaylarda bir manüpülasyon yaparak, Bush için oy vermenin dışında hiçbir seçenek bırakmayacak. En yaygın fikir de şu, insanlar seçim sandıklarına gidecekler, ancak Diebold Corp. makineleri Bush için baskı yapacak. Biliyorsunuz otomatik ATM makinelerinde makbuz alırsınız para çektiğinizde, seçimlerde de bu tür makineler kullanılıyor, ancak bu makinelerde nedense bir makbuz alınamıyor ve -belki bu haberi siz vermişsinizdir- bunun kodu ile oynamak gayet kolay “hackerler” girebiliyorlar ve oynayabiliyorlar bununla. Başka ABD seçimlerine bakıldığında genellikle birbirine çok yakın sonuçlar alınır son ana kadar ve birdenbire muazzam bir denge bozukluğu çıkar, kimin son ana kadar başkan olacağı belli olmaz. Bir kere medya kontrol altında, medyanın büyük bir kısmı hem Cumhuriyetçi Parti’nin hem de George Bush’un yakın dostları. “Clear Channel Communications” dediğimiz en büyük radyo şirketi  bunlar tarafından idare ediliyor. Dolayısıyla şimdi, mesela NY Times biraz daha eleştirel bir tavır alıyor Bush yönetimine karşı, Washington Post da, ama çoğu insan bunları okumuyor zaten. Aslında gazete bile okumuyorlar, çok sevilen bir şey değildir bizim ülkemizde. Televizyonda “Rush Limbaugh Show” veya “OReilly Factor” gibi programları, televizyon seyrediyorlar, 50 milyon insan seyrediyor. Savaşı desteklemekte biraz sendelese bile hâlâ George Bush’u destekliyor. Bütün sağ kanat medya Bush’u son gaz destekliyor ve o kadar çok parası var ki, reklamlarla da demokratlara karşı kampanyasını başarı ile yürütecek. Amerikalılar bir demokrasileri var mı yok mu, bu konuda çok da kaygılı değil gibiler. Onlar için sanki en önemli şey petrol fiyatlarının düşük olması ve Bush’un seçimlere kadar bunu ayarlaması, alışverişe gitmekten  alıkonulmamaları önemli.

 

ÖM: Evet ama, biraz da iyi bir şey söyleyemez misiniz?

 

KMH: Ama bir yandan da “Bomba Değil Yemek” gibi, toplumun içerisinden gelen gruplar gerçekten çok önemli bir etkiye sahip. Çünkü bunlar halkın içinden geliyorlar ve çok akıllı insanlar çalışıyor, yaratıcılık gösteriyorlar ve pek çok genç de içerisinde. Bence çok daha örgütlü Vietnam Savaşı’nın zirvesine kıyasla, milyonlarca insanı sokaklara dökmeyi başarıyoruz protesto etmek üzere. Sanırım demokratları da, cumhuriyetçileri de geride bırakacak bir hareket olacak nihai olarak bu. Tabii Irak’ta bir nükleer savaşa yol açmadığımız taktirde demokratik bir ülkeye, gerçekten demokratik bir ülkeye dönüşeceğimize inanıyorum. Korsan radyolarımız var, çok az veri gücü olan, kanun dışı yüzlerce radyo var ve insanlar bunları çok dinliyorlar. 100 Watt’ın altında tutuyorduk, şimdi bir kanun var, ne olursa olsun kanun dışı sayılabiliyorsunuz, bu bakımdan bu tarz direniş çok pozitif Amerika’da. Bakanlıkların ve medyanın size söylediğinin
aksine, ekonomi de çöküyor, dolayısıyla insanların kaybedecekleri çok az şey var ve pek çok Amerikalı için umarsız bir durum. Pek çok genç insan için iş olanağı yok, dolayısıyla onların risk alma yeteneği artıyor, onların ciddiyeti ve bağlanmaları, taahhütleri giderek önem kazanıyor. Amerika’daki şirketler grubuna karşı ciddi bir meydan okumaya giriyorlar. Seattle’deki olaylardan bu yana olanlara bakacak olursanız ABD hükümetinin bu protestolara son vermesi pek de kolay görünmüyor. Ekonominin gerçekten çok iyiye dönüşmesi lazım, Vietnam’daki gibi bir durumun olmaması lazım. Şimdi kapitalizm ile insan hakları arasında bir mücadele var ve kapitalizm bu şekilde var olmaya devam ettikçe insanlar buna gerçekten karşı koyacaklar. Bunun siyasi, ekonomik, bir de çevresel yanı var. Şiddete karşı pek çok grup tıpkı “Bomba Değil Yemek” gibi sıradan Amerikalılar arasında da çok taraftar kazanıyor, çünkü artık her şeyin şiddetle çözülmesinden bıktı usandı insanlar.

 

ÖM: Dolayısıyla bir ümit var, en ümitli taraf da bu eylemci gruplar.

 

KMH: Bu toplumsal hareketler gerçekten çok büyük hareketler, İnternet’in kullanılması, web sitelerinin kullanılması bizi çok daha yaklaştırıyor birbirimize, bunun sonuncunda da taktikler ve fikirler yaygınlaşıyor. Bir şekilde web sitelerinin tek ortak dili İngilizce haline geldi, eylemci topluluk açısından da bu bir avantaj oldu, çünkü insanlar birbirleri ile alışverişe girebiliyorlar, birbirlerinin medyasında ne olduğunu görüyorlar, anlayabiliyorlar ve yeni fikirler alıyorlar. Kapitalizme direnme konusunda çok yeni ve yaratıcı şeyler gelişiyor. Mesela, “Bomba Değil Yemek” hareketi ile Irak’ın istilasından önce, yüzlerce şehirde protestolar yapıldı dünyanın her tarafında ve 15 milyon kişi bir seferde sokağa dökülebildi. Zannederim böyle bir seferberlik sadece bir kaç ay içerisinde başka hiç bir zaman mümkün olmadı. İnternet’i kullanmadan önce böyle olamıyordu. Genç insanların da gözü korkmuyor bu tarz medyadan, nasıl kullanacaklarını gayet iyi biliyorlar. Amerika’da iktidarı elinde bulunduranlar bence çıplak imparatorlar gibiler, ülkelerinde, dünyada ne olup bittiğinin farkında değiller. Hiçbiri bizim ne yaptığımızı göremiyorlar, herhalde ben de vergi ödemediğim için hapiste değilsem bu yüzdendir. Çünkü bir bakıma körler bunlar, bir şeyler yaptığımızı görüyorlar ama tam ne yaptığımızı anlamıyorlar, bunu durdurmaya değer mi anlamıyorlar.

 

ÖM: Bu pozitif mesajlar için çok teşekkür ederim, gayet iyi oldu. Çok teşekkürler, gerçekten çok aydınlatıcı ve en azından çok umut verici diye tanımlayabileceğimiz bir sohbetimiz oldu, sizi burada ağırlamaktan mutluluk duyduk. “Bomba Değil Yemek” diye adlandırılan kuruluşun kurucularından ve aktivistlerinden Keith McHenry ile beraberdik, kendisi ile dünyanın gidişatı konusunda uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Nur Deriş Ottoman’a bize mükemmel bir çeviri ile yardım ettiği için çok teşekkür ederiz. Aynı zamanda Nihal Başıbüyük’e de bir teşekkür borcumuz var; Keith McHenry gibi insanın içine aydınlık veren insanları da buraya gelmeye ikna ettiği için.

 

(25 Mayıs 2004 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır)

 

Simültane Çeviri: Nur Deriş Ottoman