Bireysel sorumluluk = toplumsal sorumluluk

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan:Yüksek Öğrenimde Rehberliği Tanıtma ve Rehber Yetiştirme Vakfı, kısa adıyla YÖRET görevlisi olan iki arkadaşımızla beraberiz. Fadime Yaslan, 10 yıldır YÖRET’te aktif gönüllü olarak çalışıyor. Sülün Falay ise 2 yıldır aktif gönüllü olarak görev yapıyor. Hoş geldiniz. Fadime Hanım, 10 sene öncesi ile günümüz arasında fark var mı?

 

Fadime Yaslan: YÖRET Vakfı çatısı altında, gönüllü olarak, rehberlik ve psikolojik danışmanlık mesleğinden arkadaşlarımızla çalışıyoruz. 10 yıl öncesine baktığımız zaman, kendimizi yetiştirmek anlamında projeler üzerinde çalışıyorduk. Bugünkü çalışmalarımız ve projelerimiz, kendi birikimimizi toplumla paylaşabilme yolundaki projeler. Böyle bir değişim var.

 

HD: Vizyonunuzu geliştirdiniz ve daha büyük bir misyon üstlendiniz. Bunu STK eklerinden öğrendik. Peki Fadime Hanım, kaç sene oldu YÖRET kurulalı?

 

FY: YÖRET, geçen sene 30. yılını kutladı; ama 1992’den beri daha faal olarak çalışıyor. O yıllara kadar, topluma, gençlere, çocuk ve gençler ile çalışan meslek gruplarına yönelik aktif eğitim programları yoktu. Vakıf, sadece, kuruluş amacı olan rehberlik ve psikolojik danışmanlık mesleğini ve hizmetlerini üniversitede yaşayan gençlere ulaştırabilmek, bu mesleği tanımak ve bu meslekte faaliyet göstermek isteyenlere yardımcı olmak anlamında çalışmalar yapıyor, üniversiteli gençlere rehberlik etmeye çalışıyordu. Bugün artık çalışmalarımız hem gençlere ve çocuklara, hem de yetişkinlere yönelik. Özellikle, çocuklarla birlikte olan meslek gruplarına eğitim vermeyi amaçlıyoruz.

 

HD: Bu arada, küçük bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 1991 ya da 92 yılıydı. O zamanlar, Genç Tur’da çocuk kampları yapmaya karar vermiş bir ekiple ve Nüket Atalay’la tanıştım. Kızı, ilk kampçılarımız arasındaydı. Hatta ilk kampımızı Nüket Hanım’dan aldığım tavsiye ve referanslar ile yaptık. Genç Tur kamplarını ilk Türkiye’de başlattık. O nedenle, söylediklerinize aşinayım. Aileler, “evladımı bırakamam” diyordu. Toplumun nereden nereye geldiğini, bizzat ben içinde yaşamış bir kişi olarak biliyorum.Sülün Hanımı Tarih Vakfı vesilesiyle ve bir STK sempozyumundan tanıyorum. Burada karşılaşmak, çok keyifli oldu. Sülün Hanım, STK’lardan emekli olduğunuz zaman çok daha aktif olmayı benimsemiş bir kişisiniz. Bildiğim kadarıyla, mesleğiniz psikolojik danışmanlık değil. Aktif gönüllü olarak çalışmak için neden YÖRET’i seçtiniz?

 

“Hep beynimin sol tarafını geliştiren işlerde çalıştım”

 

FY: Aslında YÖRET, gönüllü olarak çalışmak için çok çekici bir kurum. Arada bir konuşurken, kendi aralarında “meslektaşlar” falan derler. Ben de konuşurken “meslektaşlar” demeye çalışıyorum. Mesleğin tanıtımında hakikaten ciddi bir gelişme oldu. Hem çok keyifli bir iş; hem herkes mesleğini çok seviyor; hem de yaptıkları iş çok önemli. Ben mühendisim. Hep beynimin sol tarafını geliştiren işlerde çalıştım. Ama insan, belli bir yaşa geldikten sonra, kişisel gelişim gibi daha farklı yönlere ağırlık verme ihtiyacı duyuyor. Nüket’i de STK sempozyumu sırasında tanıdım zaten. Bir gün bizi davet etti. “STK’larda çalışan arkadaşlarla gelir misiniz; size bir iletişim semineri yapalım,” dedi. İşte geliş, o geliş. Nüket’in adı geçti; gerçekten emeklerini ve yaptığı işleri önemseyerek belirtmek istiyorum. Oraya gelen insanlar için, karşılıklı sosyal sorumluluk örneği olacak, yarım günlük bir iletişim semineri verdiler; tadı damağımda kaldı. Ondan sonra, Nüket bana “yönetim kurulunda çalışır mısın” dediği zaman, hiç düşünmeden kabul ettim. Oraya girmeyecek de nereye girecektim? Son 2 yıldır, vakfa mümkün olduğunca çok zaman ayırmaya çalışıyorum.

 

Normal insanları bir çan eğrisi olarak düşünürsek, en uçtaki % 2-3’lük bölüm, ciddi psikiyatrik katkıya ihtiyaç duyan kişilerden oluşuyor. Sonraki % 3-4’lük grup, hafif desteğe, belki bir psikoloğun yardımına ihtiyaç duyan insanları kapsıyor. Çan eğrisinin diğer ucunda, ruh ve akıl sağlığı açısından hiçbir şeye ihtiyaç duymayan bir grup var. Ortadaki % 90’lık bölüm ise, muhakkak bir psikolojik danışmana, zaman zaman da olsa böyle bir danışmanın bilgi ve ilgisine ihtiyaç duyan insan grubu.

 

İşte YÖRET Vakfı, bununla uğraşıyor. Bu nedenle, bence çok önemli ve her yaptıkları işten heyecan duyuyorum. Elimden geldiği kadar da vakfın kurumsallaşması ve iş hacmini artırması için ne yapabilirim, diye düşünüyor; katkıda bulunabilmek için uğraşıyorum.

 

HD: Programımızın adı Gönüllülük ve Sosyal Sorumluluk. YÖRET, bugün gönüllülük ve sosyal sorumluluk kavramlarını yalnızca mesleki dayanışma ve gelişmenin ötesine taşımış bir kurum. Bu konuda neler yapıyor? Hanginiz cevaplamak istersiniz?

 

FY: Ben kişisel olarak şöyle düşünüyorum: toplumsal sorumluluk konusunda mesleğimizin hedeflerinden biri, insan potansiyelini en üst düzeyde kullanılabilir duruma getirmek; okullarda edinilen bilginin bir olgunluk göstergesi olarak taşınmasını ve çevreye yansıtılmasını sağlamak. Bunun temel ögelerinden biri de bireyin sorumluluk eğitimi. Dolayısıyla, toplumsal sorumluluğun temelinde bireysel sorumluluk yatıyor.

 

HD: Bireysel sorumluluğu olmayan, toplumsal sorumluluk sahibi olamaz mı?

 

FY: O oranda azalır diye düşünüyorum.

 

HD: Bu bana bir çağrışım yaptı. Bizim gençliğimizde, sosyal sorumluluk hissedip vatanı için çok şey yapmayı planlayan gençler vardı. Ama bireysel sorumlulukları pek gelişmemişti, diye düşünüyorum. Burada temelde bir eksiklik mi oluyor?

 

FY: Çok önemli bir nokta. Mesleğimiz açısından da bir başkasına yardım edebilmek için önemli. Öncelikle, sağlıklı olabilmek için çaba sarf ettirmek gerekir. Bireysel sorumluluk derken bunu kastediyorum. Birey olarak kendimi bilgilendiriyor muyum, bilgi toplumuna katkı sağlıyor muyum, üretken olabiliyor muyum? Kendimi koruyamıyor ve bilgilendirmiyorsam, bilgimi dışarı yansıtmıyorsam, o zaman toplumun eğitimli bir insandan beklediği faydayı sağlayamıyorum demektir. Dolayısıyla, bireysel sorumluluk taşıyan insanların, toplumsal sorumluluk taşıyamama gibi bir lüksü yok. Bireysel sorumluluk ne kadar gelişmişse, toplumsal sorumluluk da o kadar gelişir diye düşünüyorum.

 

HD: Ama, bireysel sorumluluğu kendisi için gelişmiş ve egoist olmuş kişiler de var, değil mi?

 

FY: Evet, çok güzel ayrımlaştırdınız. Bencillik ve sorumluluk, çok farklı bir şey. Sorumluluk, üretmeyi ve paylaşmayı kapsayan bir şey. Bütün imkanları kendi için kullanmak, paylaşımdan ve üretkenlikten uzak bir yaklaşım, zaten sorumluluk anlayışının dışında kalıyor. Bencillik, kendi ihtiyaçlarının farkında olabilmek ve kendini koruyabilmek için gerekli bir şey; sorumlulukla örtüşmeyen bir kavram.

 

HD: Bugün sosyal sorumluluk olarak YÖRET neler yapıyor?

 

Çocuk Koalisyonu

 

Sülün Falay: Aslında, genel bir şey söylemek istiyorum. YÖRET’i önemli kılan özellik bu çünkü. İnsanın önce kendini tanıması gerekir. Kendini tanıması çok önemli bir şey ve buna her yaşta ihtiyaç var. YÖRET, bunu değişik projelerde değişik boyutlarda yapıyor. Sivil toplum kuruluşlarında zaman, enerji ve imkanlar kısıtlı. Gönül ister ki YÖRET bunu yüz ya da bin katı yapabilsin. O nedenle, çarpan etkisi yüksek olan işler yapmak zorunda. Çarpan etkisinden kasıt, sizin yüz psikolojik danışmanı doğru noktada güçlendirdiğinizi ve onların hayatları boyunca her yıl bin çocuğa etki yaptığını düşünürsek, ciddi olarak topluma bir şeyler sağlama imkanı var. O nedenle, YÖRET, kişilerin gelişimi üzerine harcama yapıyor. Bunun dışında, benzer kuruluşlarla işbirliği yapıyor.

 

Çocuklar ve gençler çok önemli. Çocuklarla çalışan sivil toplum kuruluşları içinde çocukların psikolojik gelişimleri açısından yapılması gerekenlerin konuşulacağı alanlarda tabii ki YÖRET öne çıkıyor. Çocuk Koalisyonu projesinin başından beri, 30’u aşkın grupla birlikte çalışıldı. YÖRET, projenin eğitim koordinatörlüğünü yaptı. Zaman ve emek ayırdı bu işe. Onun dışında, meslekteki kişilerin gelişmelerine yönelik bir sürü program var. Birtakım üniversite öğrencilerine burs veriyor; ama sadece burs vermekle yetinmiyor. Öğrencilerin boş zamanlarda kişisel ve mesleki gelişmelerini sağlamak için ciddi çabalarda bulunuyor. Bunların hepsini birbirine bağlıyor aslında. Nerede bu anlamda ciddi bir iş varsa, YÖRET orada olmaya çalışıyor.

 

HD: Fadime Hanım, siz mi devam edeceksiniz? YÖRET’in çalıştığı projeler neler? Çocuk Koalisyonu’ndan Sülün Hanım bahsetti. Şimdi bize ne anlatacaksınız?

 

FY: Şimdi, şöyle sınıflandırmak istiyorum YÖRET’in projelerini. Bir kısmı, bizim meslekte çalışan rehberlik ve psikolojik danışmanların bilgi ve becerilerini artırıcı; tanışmalarını, kaynaşmalarını ve toplum içindeki güçlerini artırmaya çalışan projeler.

 

HD: 30 yıldan beri yapageldiklerinizi tabii sürdürüyorsunuz.

 

FY: Evet. Başka bir projemiz de çocuklarla çalışan yetişkinleri eğitmek; yani topluma hizmet vermek. Hem kendimizi güçlendirmek; hem de gücümüzü, deneyimimizi, bilgimizi toplumla paylaşmak.

 

HD: Pardon, çocukla çalışan yetişkin derken, kim bunlar?

 

FY: Öğretmenler, doktorlar, çocuk polisleri, polisler, anne ve babalar.

 

HD: Hepsine kapınız açık mı?

 

FY: Evet, herkese kapımız açık. Çocukla ve gençle teması olmayan kişi yok. Dolayısıyla, bizim de projelerimiz herkese yönelik. Yüksek öğrenimde psikolojik danışmanlık ve rehberlik hizmetleri gibi bir projemiz var. Kısaca YÖKREP diyoruz. Yılda bir defa sempozyum düzenliyoruz. Her yıl bir üniversite bizi davet ediyor. Üniversitede çalışan rehberlik ve psikolojik danışmanlık yetkililerini ve bu alanda eğitim veren akademik personeli bir araya getiriyoruz. Üniversitelerde rehberlik ve psikolojik danışmanlık yaparken ne gibi hizmetler ve projeler üretmişler, yapmışlar; birbirlerine duyurmalarını sağlıyoruz. Aynı zamanda, akademik olarak da deneyimin ve bilginin bulunduğu bir atmosfer oluşturmaya çalışıyoruz.

 

Projeler

 

HD: Şöyle anladım; bir üniversiteye gidiyorsunuz, ama başka bir üniversiteden de geliyorlar. Ben bu arada sade bir vatandaş olarak üniversitede bu çalışmaları ilk defa duyduğumu itiraf ediyorum. Bu bana şunu çağrıştırdı: ortaokullarda, liselerde eskiden adı olup kendisi pek olamayan rehberlik işleri artık oturmaya başladı. Eskisine göre çok daha gelişmiş durumda. Ama üniversitede pek böyle olmadığını sanıyorum, yanılıyor muyum?

 

FY: Giderek yaygınlaşıyor ve hizmet kalitesi yükseliyor.

 

HD: Eskiye göre daha iyi; ama liselerdeki kadar yaygın değil.

 

FY: Çok yaygın diyemeyeceğim. Her üniversitenin bir rehberlik merkezi var. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık merkezi var. Ama belki kapasite açısından bütün öğrencilere yetecek kadar potansiyele sahip değil. Dolayısıyla geliştirilmesi, öğrencilere tanıtılması lazım. Bu proje, talepte bulunsunlar ve bu hizmetten yararlansınlar diye, gençlerin bu mesleği tanımaları ve kendi potansiyellerini kullanabilmeleri amacıyla hazırlandı ve yürütülüyor.

 

Bir diğer projemiz de Kolaylaştırıcı Liderlik Eğitimi Projesi. Bizim alanda çalışan, rehberlik ve psikolojik danışmanlık mesleğinden olan kişilere, gençler ya da yetişkinler ile çalışırken özel beceriler kazandırmayı hedefleyen, uzun süreli bir eğitim projesi; mesleki eğitim ve beceri kazandırıyor.

HD: Buraya isteyen başvurabilir mi?

 

FY: Meslekten kişiler başvurabiliyor.

 

Bir başka projemiz, Okullarda Psikolojik Acil Durum Projesi. Depremden sonra, acil durumlarda psikolojik danışmanların ne kadar hazırlıklı ve donanımlı olmaları gerektiği gerçeğiyle yüz yüze kaldık. Dolayısıyla, bu alanda kendi bilgi ve becerimizi artırma yoluna gittik. Daha sonra, bu bilgi ve beceriyi, milli eğitim çalışanları ve psikolojik danışmanlar ile paylaştık. Onları da güçlendirmek; dolayısıyla, herhangi bir acil durumda gençlerin ve çocukların bu durumdan korunabilmeleri için krizi bir fırsat eğitimi olarak kullanabilmek için.

 

Bunlar, hem yüksek öğrenime, hem orta öğrenime, hem de meslektaşlarımıza yönelik projelerimizden birer örnekti. Bunun yanında, meslek eğitimi ve Çocuk Hakları Projesi gibi başka projelerimiz de var. Mesela Öğrenci Destek Projemiz var. Sadece psikolojik danışmanlık bölümlerinde okuyan, İstanbul’da ya da başka illerdeki öğrencilere, hem burs veriyoruz; hem mesleki bilgi ve becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyoruz; hem de onları bu alanda çalışanlarla tanıştırarak ve staj yapmalarını sağlayarak, bilgi ve beceri paylaşımıyla, güçlendirmeyi amaçlıyoruz.

 

HD: Kaç projeniz var?

FY: Şu anda 8 projemiz var.

 

HD: Daha bahsetmediniz.

 

FY: Hayır. Çocuk Hakları, Öğrenci Destek Projesi, Liderlik Eğitimi gibi...

 

HD: Bunu kaç kişi yapıyorsunuz? Bu önemli projelerinizi kaç kişiyle hallediyorsunuz?

 

FY: 10 kişilik bir ekiple.

 

HD: Adam başına bir proje mi düşüyor? Gönüllü sayınız mı, profesyonel sayısı mı 10?

 

FY: Evet. Profesyonel olanlar, zaten projelerde gönüllü olarak çalışıyorlar. Çünkü, bu projelerin içeriği, tamamen mesleki bilgi ve beceri ile hazırlandı.

 

HD: Ücretli diyeceğim. Profesyonel derken kastım, meslek sahibi olması değil de vakıftan hiç para alan var mı diye soruyorum?

 

FY: Hayır.

 

SF: Bir tane var; o da sekreter. Genç bir arkadaşımız. Projeler arttıkça, yardımcı eleman ihtiyacı da arttı.

 

HD: Şimdi arkadaşlar, benim hissettiğim bir şey var. Şu anda içim dolu; ama süre karşımda koşarak gidiyor. Sizinle bir program daha yapalım, söz veriyor musunuz? Ne YÖRET’i tam tanıyabildik, ne de sorunların içine girebildik. Çok üstten dokunup geçiyoruz. Böyle dokunmalarla hiçbir şeyin derinine inilemiyor. O zaman, başka bir programda, sizinle bu sorunları YÖRET’in dışına taşıyıp sorunlar ve projeler bazında bir kez daha beraber olalım diyorum; söz mü?

 

SF: Söz. Seve seve.

 

FY: Söz.

 

HD: Peki o zaman, ben bu sözü aldıktan sonra rahatladım. Bu söylediğimiz projelerden biri ve birkaçına ilgi duyuyor ve size katılmak istiyorsa, sizden hizmet almak istiyorsa, nereye nasıl başvuracak, onu söyler misiniz?

 

FY: Tabii, YÖRET Vakfı’na başvurabilirler. Telefon numaramız (0212) 219 28 67. eposta adresimiz [email protected] 

 

(Açık Radyo’da yayınlanmıştır. Deşifre eden: Eda Torcu.)