"Bataklıkta Çiçek Açar mı?"

-
Aa
+
a
a
a

Amigoluk, yani İspanyolca kelimenin Türkçe karşılığı düşünüldüğünde, "arkadaşlık", tribün için çok mu gereklidir? Tribüne sadece TV'den veya localardan angaje olanlara sorarsanız, hele hele son olaylar da dikkate alınırsa, verecekleri cevap basittir:"Hayır!" Peki mesele bu kadar basit midir? Değil elbet. Ama hikâyenin bir de öncesi var ve muhabbet açılır açılmaz her türlü göndermenin kahramanı olan Amigo Orhan denen bir "fenomen"...

Dönemin, ve bugünün birçok yazar, yorumcu, emektar taraftarı tarafından ''Dünyanın en büyük orkestrasını yöneten şef'' olarak hakkı teslim edilen Orhan Erpek'i, Anadolu Yıldızı Eskişehir kitabının sayfalarından aktaralım. Özgür Topyıldız tarafından hazırlanan kitap İletişim Yayınları tarafından basılmış. Aslen, Eskişehirspor efsanesini anlatan kitap, konu ''Kırmızı Şeytanlar'' olunca, akla gelen önemli simalardan Amigo Orhan'a değinmeden geçmemiş.

Elbette bu eski zaman memleket futbolu hikâyelerinin en afili seslerinden birini, bu kısa yazı içine sığdırmak imkânsız. Ama, şu anda maruz kaldığımız tribünleri görünce, meselenin amigo yanına istinaden, inatla ismini anmakta fayda var. O ve onun nezdinde, tek derdi takımını desteklemek olan, bu ağır sevgisi, kişiliğiyle doğru orantılı olarak da tribünler tarafından baş tacı edilen tüm amigoları... "Bir zamanlar, kimler bu memlekette baş tacı ediliyordu", diyebilmek için:''Yeryüzünde daha 'fair-play' diye bir kelime yokken bizim sportmenlik ve misafirperverlik adıyla tribünlerde yaptıklarımız takdirler kazanıyordu... "Fair-play"i sadece bir kişi, iki kişi değil, futbolcusuyla, taraftarıyla bütün kent uyguluyordu.''

Sahanın ortasına kadar girip, Türkiye'nin gördüğü ve şimdi de göremeye sahiden ihtiyacı olan bir koroyu, içeride-dışarıda yöneten, döneminin basını tarafından "beyefendi" diye tanımlanan Amigo Orhan'a ve "Es-Es"lere, 1969 yılında NASA'nın Ay fatihi astronotları bile ilgisiz kalamıyordu! Topyıldız'ın kitabına giren, Neil Armstrong, Michael Collins ve Edward Aldrin imzalı ve muhtemelen astronotlara yazılan bir mektuba cevaben kaleme alındığı tahmin edilen mektup vesilesiyle, futbolun dışındaki dünyaya da teveccüh gösteren Amigo Orhan ve ekibine şapka çıkartalım:''Es Es'li amigolar ve Amigo Orhan, Milli gayemiz olan Ay'a muvaffakiyet dolu iniş ve dönüşümüze hissedar olmanızdan dolayı çok çok müteşekkiriz. İnanıyoruz ki Cihanşümul (evrensel) keşfimiz beşeriyet için büyük faydalar sağlayacaktır...Bu başarımızda sizlerin iyi dilekleri ve cesaret verici destekleri ve duaları bizleri ayakta tutmuştur...'' (Milliyet, 1 Kasım 1969)

1970'lerin ortalarında tribünü bırakan, 80'li yıllarda tekrar dönmesine rağmen, yeni zamanların yeni hayatlarını içine sindiremediğinden artık tamamen "saha"dan çekilen Orhan Erpek'in hem Özgür Topyıldız'a hem de 2001'de Radikal'de yayımlanan söyleşisinde Mehmet Demirkol'a söyledikleri, ortada dönen "oyun"a ve kahramanlarına yönelik en manidar kelâmdır:''Tabii ülke acayip bir ülke oldu, o gün gayet bilinçli yaptığımız davranışın erdemini idrak edemeyenlerin bugün, 'aklını kullansaydın Karun gibi adam olurdun' demeleri normal.'" ''Maganda çağına girdik. Acayip bir kültür oluştu bugün. Sanatta, sporda, siyasette her alanda magandalık ve ilkesizlik hakim. Aslında ülkeyi fanatizm yönetiyor. Bataklıkta çiçek açmaz ki!''

Amigo Orhan sahaya çıktığında, tribünler;''Hop-hop-hop! Güm-güm-güm-güm! Kırmızı Şimşek, hey-hey-hey!'', ''Bir baba hindi...Heyyy Allah'' ve daha nice nahif tezahüratlarla inlerdi. Şimdilerde tribünlerde öyle şeyler oluyor ki, sızlayan hep vicdanlarımız oluyor.

 

10 Aralık 2004 tarihinde Birgün'de yayınlanmıştır.

 

(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayımlandığı kaynağı belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)