Bankalar, yolsuzluklar, rüşvet

-
Aa
+
a
a
a

Hangi gazeteyi alırsanız alın, hangi medya aracını izlerseniz izleyin mutlaka bir yolsuzluk, faaliyetleri durdurulan banka, hortum, rüşvet iddiası haberine tanık oluyorsunuz. Kuşkusuz ki bu haberler daima o grupların dışındaki kurum ve kişilere ilişkin. Ancak her grup bir diğerini veya diğerlerini yazdığı için sonuçta hepsi haber oluyor. Ortalamada bağımsız medya haberciliğini grup medyasından elde etmiş oluyoruz. Doğal olarak her grup içinse ortak suçlu devlet ve ortak mağdur sade vatandaş.  

Sayın okurlar, Türkiye’de hiçbir sorunun genel olarak mağduru yok. Mağduru gibi gözüken var. Gerçekten mağdur durumda olan ve bu sorunları had safhada yaşantısında maddi manevi hissedenler var ama inanın bu kesim azınlıkta. Bu nedenle acıları ihmal edilebilir ve matematik ortalamadan gidersek Türkiye’de mutsuz insan sayısı çok azdır. Mutsuzluk iddiasında olanlar vardır. Ne saçmalıyorum, ne de alay ediyorum kimse ile. Şimdi bu iddialarımı somut kısa örneklerle ve bir kez daha açıklayayım.

1) Bankalardaki mevduat güvencesini kaldıracağını söyleyen herhangi bir partiye oy verir miydik?2) Kitaplara konu olan (Yalçın nereye koşuyor vb) banker facialarından beri % 99 Müslüman olduğunu sürekli olarak tekrar ettiğimiz ve teorik olarak faize karşı olması gerektiğini düşünmemiz gereken ulusumuzun nereden ve nasıl geldiğine bakmaksızın yüksek faizden vazgeçtiğini hiç gördük mü? 

3)  İmar affı çıkarmayacağını, bir af çıkarmayacağı gibi iktidara gelir gelmez ne kadar gecekondu, orman arazisine yapılmış villa vb varsa yıkacağını söyleyen bir partiye oy verir miydik?

4) Hangi gelir düzeyi, teorik eğitim seviyesi, meslek grubu vb hangi kritere mensup olursak olalım her birimizin hayalinde bedavadan veya sudan ucuza orman arazisine veya sahile bireysel olarak konmak tutkumuz yok mu ve bunu hep gerçekleştirmedik mi? Bunun tersi olsaydı şu anda “2B”lere dayandırılan orman yasası Sn. Cumhurbaşkanının önünde olur muydu? Bunun aksi olsa Bodrum, Kuşadası, Sultanbeyli, Kilyos, Sarıyer sırtları böyle olur muydu?

5) İktidara gelirse nüfus artışını radikal önlemlerle sınırlayacağını belirten bir partiye oy verir miydik? Tersi olsaydı bugüne kadar özellikle teorik mantığın tam aksine dar gelirli ve eğitimsiz olarak nitelendirilen vatandaşlarımız bu kadar çocuk doğurur muydu?

6) İktidara gelirse tek metre yol yapmayacağını söyleyen bir partiye oy verir miydik? Aksi olsaydı bugün Karadeniz otoyolu için öncelikle sahili mahvolanların sokaklara dökülmesi gerekmez miydi?

7) İktidara gelir ise anlamsız ihaleleri bitirip (sürekli kaldırımları söküp yeniden kaldırım döşemek gibi), verilmesi gerekenlerin ise tamamen açık ve objektif olabilmeyi sağlayacak düzenin kurulmasından sonra karara bağlanacağını söyleyen bir partiye oy verir miydik? Aksi olsaydı şu anki iktidar dahil Türkiye’deki partilerin tamamının tek oy almaması gerekirdi. (Baraj altında kalmaktan bahsetmiyorum.) 

8) Hortumcular niye ceza almıyor derken af yasalarının peşinde olmadık mı? İşimizi her birimiz ne kadar doğru ve dürüst yaptık. Aksi olsaydı gazetelerin tüketici köşelerinde özel sektöre ilişkin tek haber çıkmamalıydı.

9) Güler yüzlü ve organize devlet peşindeyken kendimiz işimizde ne yaptık. (En son bir pidecide 5 kişi yemek yerken benim pidem önce geldi, 10 dk sonra diğer pideler gelmeyince garsona “Ailemden ayrı mı yiyeceğim?” dedim. “Aynı anda yemek istiyorsanız, söylemeliydiniz, içleri farklı olduğu için servis zamanı fark ediyor” diye cevap verdi. Artık sakin olmaya karar veren biri olarak “Sen de en çabuk olanı en geç fırına vermeyi akıl edemiyor musun, bir masadakiler yemeğe gelince paramparça mı yer?” diyerek, saldırmadım. Mantığı bu olan özel sektörün ve saçmalığa tepki göstermemeyi gelişme kabul eden benim gibilerinin devletinin ne olmasını bekliyorsunuz?

10) Devlet katında rüşvetten adam kayırmadan şikayet ederken, geçtim bağışları her öğretmen gününde, karne gününde, cemre düştüğünde, kar eridiğinde, nasırı geçtiğinde veya başka herhangi bir gerekçe ile öğretmenlerimize hediye yağdırıp çocuğumuza daha iyi davranılmasını beklemiyor muyuz? Bir özel günü anımsama ile rüşvet arasındaki ayrımı nasıl yapıyoruz? Her yılbaşında özel sektörün bankaları ile düpedüz özel sektör müşterileri arasındaki hediye alışverişi kuşkusuz ki iyi dilekleri yansıtıyor, öyle değil mi?  

Sayın okurlar, bir kez daha soruyorum: Siz Türk toplumundan ne bekliyorsunuz? Biz hepimiz rüzgar ekiyoruz ama buğday biçmek istiyoruz. Benim bildiğim bu olanaksız.