Az Daha Gayret Üstat, Az Daha!

-
Aa
+
a
a
a

Bu memlekette sekulerizm bu kadar hassas bir mevzu iken, “Allah ile kul'' arasında ruhban sınıfın olmadığından sitayişle bahsedilirken, nasıl oluyor da şu ''spiker sınıfı'' oyun ile izleyici arasına bu kadar pervasızca girebiliyor? Pes yani!

Mevzubahis spiker; yıllarını bu işe vermiş, tek kanallı dönemlerden beri hâlâ ismine ve cismine şahit olduğumuz, münevver insan İlker Yasin. İlk defa maç yazısı yazacağız diye elimize kalemi aldık, ve başladık not tumaya. Lakin, maç sonunda elimizde maç notları yerine İlker Yasin notları vardı. İnadımız inat; maçtan iki gün sonra olsa da, madem bu kadar niyetliyiz, bir maç (Yasin) analizi yapalım, Yasin’in aforizmaları ile...

“Öyle değil Servet!'', “Hayır elle oynama yok! Servet çalım yapma orada, gerek yok!''“Bu kadar kolay olmaması lazım!''. Danimarkan'ın kazandığı penaltı sonrası...Bir karışık bir duygu hali. Ne yapacağını bilmez, adalet istiyor. Sanki Matrix'teyiz de fişimiz çekiliyor. Kolay olan ne? Sol koridorda kara delik misali, her topa/adama yamuk bakan/yapan İbrahim'in indirdiği Gronkjaer’in, bize yapılsa, herhangi bir yorumun “ooooooo...'' nidasıyla açılacak hareketin sonucu...

Peki İlker Yasin nasıl devam ediyor; “Kendini yere çok usturuplu ve kurallara uygun atıyor''. İbrahim, adama sanki, kendi düğününde zorla halaya sokmak istermiş gibi dalıyor, Gronkajer kurallara uygun düşüyor! Bu ne şimdi, yahu...

Velhasıl, Yasin’e rağmen, gol. Danimarka gole, 4 dakika kadar sevinebiliyor. Kurallara uygun ''düşmeyi'' bilen adam, kuralların tamamen dışında Okan’a dirseği çakınca, kırmızı kartı yiyor. Lakin, bizim İlker Yasin’i bundan sonra alıyor bir telaş, ''eyvah şimdi de bizden birini atacak'', diye. Velhasıl, her şeye rağmen Türkiye pek bir kıyak oynayarak, ilk yarıyı pozisyon zengini ama gol fakiri olarak bitiriyor.

İkinci yarıya Türkiye çok önemli bir değişiklikle başlıyor. ''Teknik direktör'' Can Çobanoğlu çıkıyor, yerine Ersun Yanal giriyo! İlk yarı boyunca, Türkiye’nin hocası diye bize gösterdikleri Can Bey, herhalde bir gün önceki performansından ötürü, Danimarka kamuoyunu ciddi etkilemiş.

Neyse; Daha 2.devrenin başı; Yasin uyarıyor “Hakem, doğru söylemek gerekirse kırmızı kartlara teşne''.

Birkaç cılız Danimarka atağının yanında, Türkiye ciddi bir şekilde yüklenirken, Tuncay’ın şutu Helveg’in eline çarpıyor ve penaltı oluyor. Bu penaltı (kısa zamanlı da olsa) cümle-Türk'e rahat bir nefes aldırırken, İlker Yasin de hakem ve kırmız kart paranoyasından kurtuluyor. “Başından beri saydıklarımızı geri alıyor, ve bravo hakem diyoruz!''. Kelama bakın; biz sayalım da, sonra demiştik deriz, ama baktık adam düzgün, o zaman lafımızı yeriz.

Ve Nihat da halefi Fatih gibi, haydan gelecek golle on kişi madara edilir mi efendiliğinde, topu direğe çakıyor. Biz de keşke 33 yaşındaki ikinci kaleci Skov-Jensen kurtarsaydı diyoruz; yakışırdı gecenin emektarına...

E tabi, beraberlik gelmedikçe, İlker Yasin, hafiften geriliyor, ve acil durum anında çıkarılacak baklayı ağzından çıkarıyor. “Madem sağdan Ümit, soldan Okan ortalayacaktı. Hakan Şükür aranmaz mıydı? Ayrı bir soru, ama sorulacak bir soru!'' İfadeye dikkat; hafiften tereddütteyiz, ne olur ne olmaz, pot kırmayalım. Ama Şükür muhabbetimizi de yapalım...71. dakikada muhteşem bir kafa, ve durum 1-1. Maçın sonucu. Ondan sonrası, Yasin için sıradan bir son dakikalar güzellemeleri...“Amman dikkat çocuklar'', “Afferin Okan'', “Devammmm. Danimarkalı seyircilerin gürültüsü boşuna'', ''Amman dikkatli...Bak, yanlış pas Hüseyin''''Evet, sayın seyirciler ağlatmak istiyoruz!'' Az daha gayret, üstat, az daha!

 

(Kâr amacı gütmemek şartı ile bu yazının tüm hakları, yazarını ve ilk yayınlandığı yayını belirtmek kaydıyla kullanmak isteyene aittir...)