Açık Radyo Üzerine

-
Aa
+
a
a
a

Bilmem sizler bu satırları okuduğunuz sırada Açık Radyo kapatılmış olacak mı ?

Bizler pazar günü yayınlanacak bir yazıyı en geç salı akşamı editörümüze ulaştırmak zorunda olduğumuz için Açık Radyo’nun perşembe gecesi kapatılıp kapatılmayacağını bu günden ne yazık ki bilemiyoruz.

Ancak bence olayın en önemli yönü radyonun kapatılmasından çok 21.Yüzyılın başında Türkiye’nin içerisinde olduğu acıklı durum. Bir çok gazete yazarı kendi köşelerinde olayın bu yönünü irdelediler ve Açık Radyo’ya destek veren yazılar yazdılar. Bir tanesi hariç. Murat Birsel bu konuda farklı bir yaklaşım getirdi ve arkadaşı olan RTÜK başkanının görüşlerini savundu. Gerçekten çok güzel bir kurgu ile yazarak Açık Radyo’nun küçük çocuklarla birlikte dinlenmesi halinde ahlak dışı sayılabilecek bir program yayınladığını, böyle ağıza alınmayacak bir dille konuşulan radyonun kapatılması gereğine katıldığını çok usta bir şekilde okuyucularına anlattı.

Ben anlatılan hikayeyi radyoda yayınlandığı gün dinlediğimi sonra hatırladım. Kitabı

elime aldım ve ünlü Amerika’lı yazar Charles Bukowski’nin “Kasabanın En Güzel Kızı” hikayesini bir kaç defa okudum.

Kendi ülkem için düzelmesini istediğim bir çok şey var. Sıkıntılı bir coğrafyada bir çok sosyal, ekonomik ve politik problemin göbeğinde yaşıyoruz. Bunların benim yaşımdaki bir insanın muhtemel yaşam süresi içerisinde çözülemiyeceğini biliyorum. Ama elimde olsaydı ülkemin insanlarında değiştirmek isteyeceğim bir şey var.

Bizim ülkemizin insanları hiç bir konuda, hiç bir şeyi derinlemesine merak etmiyorlar. Herşeyi yüzeysel olarak ele alıp öylesine yaşamak hepimize çok kolay geliyor.

Bir örnek vereyim. Toplumumuzda bir çok insan silah seviyor, bir yolunu bulup ediniyor ve olur olmaz yerlerde kullanıyor. Bu yüzden bir çok yaşam pisipisine yokoluyor. Ama siz Türk televizyonlarından herhangi birinde tabancaların gelişimi, kullanım teknikleri, ve bu konudaki teknolojik gelişmeler hakkında bir programa rastladınız mı? Veya bu konuda kitap yazmış her hangi bir silah meraklısı Türkiye vatandaşı insan varmıdır ?

Beni Açık Radyo olayında esas sıkan şey şu. Kapatma konusu etrafında açılan tartışmaların çoğu hikayedeki müstehcen kelimeler çevresinde dönüyor.

Peki niye hiç kimse Bukowski adlı yazarın anlattığı şeyin içeriği ile ilgilenmiyor ?

Tam bunları düşünürken herzaman büyük bir ilgiyle okuduğum Güngör Uras’ın bu konu ile ilgili yazısını geçtiğimiz pazar günü Milliyet gazetesindeki köşesinde okudum. O hikayeyi kendi deyimiyle “etlerini ayırarak” kemiği ile vermiş. Hikayeyi kısaca özetlemiş, ve hikayenin bütünü içerisinde yazarın anlatım biçiminin insanı rahatsız etmediğini belirtmiş. En önemlisi ise kitabı okuyup kişisel değerlendirmemizi daha sonra yapmamızı tavsiye etmiş.

Benim kişisel görüşüme göre hikaye gerçekten çok güzel. İnsan yaşamını, değer yargılarını, güzellik, çirkinlik, yanlızlık, fırsat, yaşamın içerisindeki seçimler gibi kavramlar üzerine insanın kafasında bir çok soru uyandırıyor. Gene bana göre günümüz insanın en büyük sorunu olan yanlızlık ve yanlızlık korkusu duygularını çok derin bir şekilde okuyucuya hissettiriyor.

Küfürlere gelince; Güngör Uras Charles Bukowski’nin başka bir tür yazmasının mümkün olmadığını, çünkü hikayelerinin kahramanının genellikle kendisi olduğunu ve onun tüm yaşamı boyunca gerçek bir serseri olarak yaşadığını hatırlatıyor.

Ama biz neyi tartışıyoruz? Kitapta müstehcen diye adlandırılan kısımlar bir barda barmenin burnuna iğne geçiren kıza söylediği ve sonuçta “defol başka yere git” anlamına gelen şeyler. Yani bütünü tamamlayan bir çok ayrıntıdan sadece bir tanesi. O kelimeler yerine başka kelimeler de kullanılabilirdi ama hikayeyi yazan insanın da bir ifade seçimi özgürlüğü olması gerekmez mi ? Bukowski yaşadığı zamanlarda kendini böyle ifade ediyordu, dünya onu böyle kabul etti ve o artık yaşamıyor, kitapları öyle veya böyle dünya edebiyatına miras kaldı. Bu gerçeği de değiştirmek artık mümkün değil.

Bu ülkenin insanları olan bizler neden hiç bir zaman özü merak etmeyiz de ayrıntıdaki sansasyonun peşinde koşarız? Yoksa yaşadığımız dünya gerçekten bu kadar renksiz ve tek boyutlu mu ?

Açık Radyo’ya 15 gün gibi uzun kapatma cezası verilmiş olması bana göre onun gerçekten kapatılmış olmasından daha önemlidir. Ama eğer gerçek sebep bu ise…

Yok göze görünenin ardında başka sebepler varsa bunların da bir an önce ortaya dökülmesi gerekir. Çünkü Açık Radyo aslında bir sivil toplum örgütüdür. Toplumda azınlıkta olan insanların sesini ve haklarını savunur, günlük yaşamda duymaktan hoşlanmadığımız ama bu dünya için çok önemli meseleleri sahiplenir, yılmadan bu konular hakkında toplumsal bir duyarlık yaratmaya çalışır. Son söz olarak kendi sloganında olduğu gibi “tüm seslere ve titreşimlere” açık olan bir özgür kürsüdür.

Bukowski’nin kitabını Açık Radyodaki kopyasından okumuştum. Kitapçılarda aradım, bir tane bile bulamadım. Bir avuç insanın ilgisini çeken kitap bir anda “best seller” oluvermişti.

Bu nasıl bir jazz yazısı demeyin. Madem ki jazz insanın yaşadıklarının yansımasıdır, ben de yaşadıklarımı sizlere müziğim ile iletmediğim için yazarak ulaşmaya çalıştım. Eğer düşüncelerimi sizlerle paylaşabildiysem ne mutlu bana.

[email protected]

(25 Eylül 2000 tarihinde BÜMED Dergisi'nde yayınlanmıştır)