13 Kasım 2001 - Doğum İçinde Ölüm -ve Tersi

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba Kâinat!

KARANLIK – AYDINLIK: Bugün Açık Radyo 6. yayın yılını doldurdu. Altı yılda neredeyse her yaş, cinsiyet ve ülkeden 500 isim, 500 farklı programda 52 bin saat yaptı. Radyo, doğum gününde de “hayır ve şer” güçlerinin çarpıştığı bu dünyanın “karanlık yüzü”ne aydınlık bir gözle bakmaya çalıştı ve fakat ölümle şiddetin parıltısı, yeni doğumların aydınlığına nazaran biraz daha köreltici oldu.

Banliyöde sabah: Şafağın ilk ışıkları Küçükarmutlu semtine vururken havada helikopterler, yerde panzerler, iş makineleri, cankurtaranlar, itfaiye araçları ve 1000’i aşkın sayıda polis “ölüm oruçları”na katılanların ve onlara destek olanların bölgede kamu düzenini bozmasını önlemeye yönelik bir operasyon yaptı, çatışmalar, molotof kokteylleri, 9 gözaltı ve operasyon sonrası İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, operasyonla "bölge temizlendi" açıklamasında bulundu. Bölgede uygulamalar gece-gündüz sürecek (aa, NTVMSNBC). Küçükarmutlu daha temiz oldu, daha da olacak. O sabah, çok uzaklarda: Çok, çok uzaklarda Afganistan’daki “Kalıcı Özgürlük” operasyonu sürüyordu. O, Küçükarmutlu’dakine nazaran daha büyük bir operasyon olduğu için öyle birkaç saat içinde bitemiyor malesef. Sabah birbiri ardından sökün eden haberlere göre başkent Kâbil düşmüş, Kuzey İttifakı yerinde duramaz hale gelmişti. Taliban’a bağlı askerler kaçıyordular. İttifak, kaçanların ardından diğer stratejik önemi haiz şehirlere yöneliyordu. Bununla beraber, Taliban’dan gelen açıklamalarda Kâbil’in tamamen teslim edilmediği belirtiliyordu (BBC, aa). Bu haberlere, İttifak askerlerinin Kâbil’de coşkuyla karşılandıkları haberleri eşlik ediyor, durumun ise genel olarak sakin olduğu söyleniyordu. Sakin derken bir başıbozukluk, kanunsuzluk ve yağmacılık halinden de bahsediliyordu hiç şüphesiz. Zaten bu sükunet halinin hususiyeti tam manasıyla biraz daha sonra anlaşılacak herhalde. Mesela, İttifak’ın teslim almasının ardından Mezar-ı Şerif’i de sakin biliyorduk. Meğer değilmiş. Kalıcı Özgürlük operasyonunun bilebildiğimiz ilk katliamı geçen Cuma gerçekleşmiş; biz yeni işittik: 200 Pakistanlı katledilmiş şehirde. Kan gövdeyi götürmüş. Taliban, geri çekilirken, geri çekildiğini çekildiğini, kendisini desteklemek üzere oraya yeni gelen Pakistanlılar’a bildirmemiş. Pakistanlılar, silah arkadaşlarının ricatından bihaber kalakalmışlar Mezar’da. Kuzey İttifakı da onları kesmiş (Guardian). Yağmacılık deyince, Taliban çekilirken BM’nin ofis ve araçlarını yağmalamış. Onlardan arta kalanı da Kuzey İttifakı yağmalamış. Masa, sandalye, yatak, yorgan, masa örtüsü, vantilatör, battaniye… Ne bulurlarsa… (BBC) Sokaklarda ağır silahlı çetelerin falan gezdiğini ekleyip ağzınızın tadını kaçırmak istemiyoruz. Mamafih, Kalıcı Özgürlük Operasyonu ile bölge temizleniyor. Uygulamanın gece gündüz süreceğine kesin gözüyle bakılıyor. Taliban’dan boşalan yeri İttifak mensubu, affedersiniz, haydutların mı yoksa teröre karşı koalisyonun mu dolduracağı konusundaki tartışmalar sürüyor. Neden derseniz bugün Britanya’da yaşayan ve STK’lara danışmanlık yapan bir Afganlı (Cavid Lubin), Taliban’dan daha iyi ve Kuzey İttifakı’ndan daha ümidbahş bir hükümet alternatifi bulunmazsa memleketin gene savaş ağalarına kalacağını yazmış (Guardian). Artık sahiden hiç uyumayan şehir New York’ta: Masalarımızın üstünü toplayıp okuyamadığımız onca evrakı gene okuyamayacağımız acı gerçeğini zihnimizden uzaklaştırmaya ve akşam trafiğine kalmamak için acele etmeye çalışırken “New York’ta, gene uçak düştü,” dediler. Trafik sorunu bitiverdi. 11 Eylül’deki korkunç insanlık suçunun ikinci ay dönümünde, JFK havaalanından havalanan bir Boeing 757, kalkıştan kısa bir süre sonra burunüstü çakılmıştı. Uçakta bulunan 260 kişi öldü. Uçağın çakıldığı zengin mahallesi Rockaway Beach’te 6 kişinin “kayıp olduğu” açıklandı (BBC). Herkesin aklına önce bir tek şey geldi elbette, ama olayın kaza da olabileceği, hatta bu ihtimalin galip olduğu söylendi. Uçağın düştüğü sırada BM Genel Kurulu’nda Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem konuşma yapıyordu. Cem’in konuşması ‘uçak düştü’ anonsu için birkaç defa kesildi. Terör saldırısı ihtimaline karşı 200’e yakın milletin temsilcileri BM binasında bir süre hapis kaldılar. Hadi, misafir olarak tutuldular, diyelim. Sel değil, tufan; hem yerli, hem yabancı: Cezayir’i boğan sel felaketinin ardından ölü sayısının 600’ü geçtiği, yarın öbür gün 1000’i de geçeceği belirtiliyordu haberlerde. Cezayir’de, bilhassa İslamcı köktendinciler faturanın bu kadar ağır olmasının müsebbibi olarak hükumeti görüyorlarmış. Bir vakitler, suikastçilerin ve bombalı saldırılarda bulunanların kaçışını önlemek için kanalizasyonları kapatmış meğer hükumet. Sonra terörün önü alınır gibi olunca açmayı ihmal etmişler. Göstericiler bunu protesto ediyorlarmış. Öte yandan, Lingling tayfunu da Filipinler’i geçip Vietnam’a vardı. ‘Geçip’ dediğimiz lafın gelişi; 200’ü geçmiş ölü sayısı. Yerli tufanımızın mekânı Rize’de ise 7 ölü var. Kriz masalarımız faal ve “Ekipler aralıksız çalışmalarını sürdürüyor”larmış (BBC, Cumhuriyet) Büyük İnsanlık ya da aynı saatlerde, daha yakınlarda: “Siyasiler krizin aşılacağını söyleyedursun,” deniyor haberde (kendi kendine konuşur gibi, babaların sabah gazetelerini okurken söylenmeye başlamaları gibi, sıradan, sakin, artık kanıksanmış bir edayla) “karnını bile doyurmakta zorlanan yurttaşlar yardım kuyruklarında birbirini eziyor, açılan aşevleri ise ihtiyacı karşılamaya yetmiyor.” (Radikal). İzmit’te yoksullar için yapılacak gıda yardımını başka yoksullar da duyunca izdiham yaşanmış; fenalaşanlar, bayılanlar, ezilenler… Samsun’da bu tip yardımların gizli yapılmasına karar verilmiş. Rezillik bu, demişler. Vatandaş, bir lokma ekmek için ne hallere düşüyor. Yardıma muhtaç olanlar tespit edilip adrese teslimat yapılacakmış. Zevahir kurtarılacak gibi görünüyor…

MAKAS ARTIĞI: Kâinatta bugün şunlar da oldu: Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren, askeri uçak alımında rüşvet iddialarını içeren mektubu doğruladı. Ama mektupta isim geçmediği için ciddiye alınmadığını da söyledi. Oktay Ekşi ise şunu diyordu bugün: “Biz Şahinkaya olayında kendisini değil, 12 Eylül gibi kapalı rejimleri kınarız. Çaünkü bu rejimlerin tabiatı ve yapısı, ahlaksızlığı, yolsuzluğu, rüşveti, irtikapı, kısaca aklınıza gelecek her fenalığı korumaya müsaittir.” (Hürriyet). Şahin Alpay da, Şahinkaya’nın yaşayıp yaşamadığını, bütün bu konuşulanlara ne cevap verdiğini sordu. Hiçbirimiz cevap veremedik (Üçüncü Göz / Açık Gazete). Savunma Bakanlığı, Türk ordusunun Irak’a girdiği iddiasını yalanladı (Radikal). Doha’dan iç açıcı bir haber geldi: ABD sadece genel afet durumunda patent haklarında esneklik kabul edebileceğini söyledi. Ama 4 kişinin öldüğü şarbon olayında Bayer’e serbest ticaret ilkesine aykırı bir müdahalede bulunmuştu bile. Müslüman-Türk Fatih’ler (Terim ve Akyel) “Medeniyetler Çatışması” kurbanı olurlarken, gene Müslüman-Türk Ergin Ataman’ı Siena’da “katolikler”, Müslüman-Boşnak Mirsad Türkcan’ı Moskova’da Rus Ortodokslar, Müslüman (Arnavut kökenli) İbrahim’i Atina’da “Rum Ortodokslar”, Müslüman Hidayet’i de Sacramento’da Protestan (WASP) Amerikalılar bağırlarına basmaya devam ediyorlar. (HÜR 1-30)

Devamı yarın…

Ömer Madra – Şerif Erol