Sirke Sineği: İklim değişimi araştırmalarında yol gösterici bir model organizma

-
Aa
+
a
a
a

Sirke sineği, diğer ismiyle meyve sineği, Antroposen dönemi şekillendiren iklim ve biyoçeşitlilik krizlerini anlamak için model organizma olarak kullanılabilir mi? Konuğumuz Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümünden Dr. Banu Şebnem Önder'le bu soru etrafında sirke sineğini tanıyarak bugüne kadar yapılan çalışmalar üzerinden bir değerlendirme yapıyoruz.

""
Sirke sineğinin gözünden Antroposen dönem
 

Sirke sineğinin gözünden Antroposen dönem

podcast servisi: iTunes / RSS

Satırbaşları:

  • Meyve sineğinin, Latince ismiyle Drosophila'nın Afrika'dan çıkışı, yani bütün dünyaya yayılma hikayesi 10 bin ila 15 bin yıl öncesine dayanıyor.
     
  • Genel olarak kozmopolit türler iklim değişimi çalışmak için uygun organizmalar.
     
  • Drosophila melanogaster hem kozmopolit hem de model organizma olmasından dolayı bence çok daha öne çıkıyor
     
  • Küresel ısınmaya bağlı iklim değişimi nedeniyle böceklerin yüzde kırk beşi bu dönemde ortadan kaybolma riskiyle karşı karşıya kalmış durumda.
Sirke sineğinde varyasyon örüntüleri / Fotoğraf: GenVA Lab¹

Utku Perktaş: Merhaba, iyi akşamlar herkese. Antroposen Sohbetler'e hoşgeldiniz! Ben Utku Perktaş. Bu hafta sirke sineğinin gözünden Antroposen Dönem'e bakmaya çalışacağız. Böyle bir başlık oluşturmaya çalıştım. Önemli bir konuğum var. Konuğuma geçmeden önce yine kısa bir giriş yapmak istiyorum programla alakalı. Antroposen Dönem ile ilgili bir takım istatistiklerin altını çizmekte fayda var. Konumuz biyoçeşitlilik olunca, özellikle Antroposen Dönem'de iklim değişimi ve bizim karşımıza çıkan önemli maliyetlerden bir tanesi. Küresel ısınmaya bağlı iklim değişimi nedeniyle böceklerin %45'i bu dönemde ortadan kaybolma riskiyle karşı karşıya kalmış durumda ve hayvanların geneline baktığımızda da istatistikler %60'ının neslinin son 50 yıl içinde tükendiğini söylüyor. Bunun içine farklı türleri sokabiliriz. Dolayısıyla da farklı türlerle yapılan bilimsel çalışmalar günümüzde oldukça önem taşıyor esasında ve bu noktada da genetik büyük bir girdi sağlıyor bu tür çalışmalara ve genetik bileşenlerle yapılan çalışmalar yani genetiğin içinde olduğu çalışmalar Antroposen Dönem'in türler üzerine maliyetini anlamamıza yardımcı oluyor. Bu konuda Kuzey Amerika'da kuşlarla yapılan bir çalışmadan çok kısa bahsetmek istiyorum. Konuya geçmeden önce kuşlardan sivrisineklere gideceğiz ama iki organizma da uçuyor en azından, böyle de yaklaşabiliriz. Kuşlarla yapılan bir çalışma, özellikle küresel iklim değişimiyle kuşların göç davranışları arasındaki ilişkiyi incelemişti ve bir takım aday genlerin özellikle küresel iklim değişimine hızla nasıl cevap verdiğini, doğal seçilimin nasıl etki ettiğini bu süreci göstermeye çalışmıştı.

Ama model organizma çok önemli bu tür çalışmaları yaparken, bugün, sirke sineği diyoruz, konunun başlığını sirke sineği üzerinden götürdüm. Sivrisineği de önemli bir model organizma ve yine bu Antroposen Dönem'de biraz önce bahsettiğim kuşlarla yapılan genetik çalışmalar gibi birçok farklı çalışmaya model olabilecek bir organizma. Antroposen Dönem'in özellikle büyük maliyetlerinden bir tanesi olan küresel ısınmaya bağlı iklim değişimiyle ilgili de önemli çalışmaları literatüre kazandıracak ve farklı - gerek kuş çalışmaları, gerek memeliler ile yapılan - çalışmalar, biyoçeşitliliğin farklı bileşenleriyle yapılan çalışmalarda ön açabilecek sonuçları verecek bir organizma olarak aslında karşımıza çıkıyor. Ben, çok konuyu burada uzatmayayım. Sirke sineği, bir diğer ismiyle meyve sineği... Bununla ilgili yapılan çalışmalara girmeden önce bunu tanımak üzerine sohbetimize başlayalım. Bugünkü konuğum Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Banu Şebnem Önder. Banu, uzun süredir sirke sineği üzerine genetik çalışmalar yapıyor, doktorası bu alanda. Dolayısıyla bugünkü sohbeti onunla yönlendirmeye çalışacağım. Banu hoş geldin. Davetimi kabul ettin, kırmadım beni. Nasılsın?

Banu Şebnem Önder: Hoş buldum, çok teşekkür ederim bu güzel programa davet ettiğin için.

U.P.: Çok kısaca seni tanıyabilir miyiz? Ben biraz bahsettim, bizim geçmişimiz uzun, ama senin ağzından çok kısa biraz seni tanıyabilirsek, dinleyicilerimiz açısından.

B.Ş.Ö.: Tabii ki... Senin de söylediğin gibi Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nde öğretim üyesiyim. Uzun yıllardır da, oldukça uzun yıllardır Drosophila'yı model olarak kullanarak uyum genetiği, adaptasyon genetiği üzerine çalışmalarımı yürütüyorum. Son dönemde çalışmalarım daha çok iklim değişiminin genetik etkilerini bu model üzerine araştırma üzerine yoğunlaştı. Kısaca böyle diyelim.

U.P.: Çok teşekkürler. Hoş geldin tekrardan. Geçtiğimiz hafta da Buket Hanım konuk oldu; Buket Uzuner. Bu ara Hacettepe Üniversitesi mezunları üzerinden götürüyorum programı. Ben ilk soruma hemen geçmek istiyorum. Şimdi Drosophila deyince ya da doğrusu şöyle diyeyim, sirke sineği ya da meyve sineği... Nedir bu sirke sineği ya da diğer ismi meyve sineği? Evlerimizde her an görebileceğimiz bir organizma mı? İsmine bakarak söylüyorum, biraz tanıyabilir miyiz bu organizmayı, ne söylersin?

B.Ş.Ö.: Elbette, şimdi... Daha çok bilimsel yani Latince adını kullanacağım ben ister istemez. Sirke sineği ismine çok alışık değilim. Drosophila melanogaster’e sirke sineği denmesinin nedeni esasında, böyle fermente olmuş, kokuşmuş, dalından düşmüş meyveler ile beslenmesi ve yumurtalarını buraya bırakması. Yani bu fermente olmuş meyveleri sevdiğinden dolayı da böyle bir isim almış durumda. Dediğin gibi evlerimizde, bahçelerde sıkça görürüz. Mutfakta bıraktığımız herhangi bir meyve ve sebzenin hafif böyle konuşmaya başladığı anda üzerinde böyle güzel kırmızı gözleriyle yaklaşık iki milimetre boyunda olan bu sinekle karşılaşırız. Bu sineğin hiçbir zararı yok. Tarım zararlısı değil ya da herhangi bir zararı yok. Başka türlü hastalık taşımaz. Ama bu sineği bu kadar meşhur yapan hikayesi, tesadüfen yaklaşık 120 yıl önce bir laboratuvarda kültürün yapılmasıyla başlıyor. Laboratuvar ortamında çoğaltılan, kolay, ucuz ve kısa sürede çoğaltılabilen, çok fazla yavru döl verdiğini bildiğimiz gibi birçok olumlu özelliklerini fark eden bilim insanları, sirke sineği yani Drosophila ile çalışmalar yapmaya başlıyorlar. Yani, geçmişi 120 yıl öncesine dayanıyor, bilim dünyasındaki geçmişi... Ve çok kısa sürede inanılmaz bir popülariteye sahip oluyor ve günümüzde de altın organizma olarak isimlendirebileceğimiz, esasında en popüler model organizma diyebiliriz. Şimdiye kadar çok fazla çalışma yapılmış bu organizmayla, bilim insanlarına altı tane Nobel kazandırmıştır mesela. Genetikde çok çalışılıyor. Ama tabi ki sadece genetikte değil, başta genetik olmak üzere diyelim; gelişim biyolojisi, hücre biyolojisi, nörobiyoloji, davranış çalışmalarında, moleküler biyolojide, evrimsel biyoloji ve popülasyon genetiği çalışmalarında, bu alanlarda ve birçok farklı alanda çalışılan bir model organizma.

U.P.: Nobellerden bahsettin. Peki, Drosophila'yı çalışarak bu altı Nobel'i alanlar kimler?

B.Ş.Ö.: Evet, altı Nobel... Birinci Nobel 1933 yılında Thomas Hunt Morgan'a gidiyor. Dolayısıyla Drosophila'dan yararlanarak esasında kalıtımda kromozomların rolü olduğunu ortaya koyuyor. Büyük bir çalışma. Sonrasında 1946'da Hermann Josef Müller yine meyve sineklerinde mutasyon hızını artırmak için X-ışını radyasyonundan yararlanarak mutasyon hızını arttırıyor. 1995 yılında tekrar bir Nobel bu türle yapılan bir çalışmaya gidiyor. Bu önemli bir Nobel gerçekten Edward R. Lewis, Christiane Nüsslein-Volhard ve Eric F. Wieschaus, Drosophila ile yaptıkları çalışmalarda embriyonik gelişimin genler tarafından nasıl kontrol edildiğini ortaya koyuyorlar ve hala da gerçekten gelişim genetiğinde açık ara çok öndedir Drosophila model olarak. 2004 yılında Richard Axel, koku reseptörleri ve koku alma sisteminin nasıl bir mekanizmayla çalıştığını yine Drosophila modeliyle ortaya koyuyorlar. 2011 yılında Jules A. Hoffmann bağışıklığın nasıl aktif hale geldiğini yine sirke sineklerinin, yani Drosophila melanogaster'i model olarak kullanarak ortaya koyuyor. En son 2017'de yine üç kişi, Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young sirkadiyen ritimleri kontrol eden moleküler mekanizmaları ortaya çıkarıyorlar. Bu ufak sinek bilim dünyasına bu modellerle yeni bir Nobel kazandırıyor.

U.P.: Çok ilginç. Hani meyve sineği ama çok farklı alanlarda, sirkadiyen ritimden genetiğe kadar çok farklı alanlarda çalışılarak çok önemli çalışmalara imza atılmasını sağlamış bu sinek. Benim aklıma şey geldi bir de, tabii tam bunu söylemişken ondan bahsetmeden geçmeyelim. Theodosius Dobzhansky'nin en meşhur sözünü söylediği, genetik kitabında bahsettiği tüm çalışmaları da yine Drosophila üzerine değil mi? Evrimle alakalı tüm çıkarımlar... Biyolojide hiçbir şeyin evrim olmadan, evrimin ışığı olmadan anlaşılamayacağını söylediği o söz.

Theodosius G. Dobzhansky (1900 - 1975), biyolojide 'evrim ışığında hiçbir şey anlamlı değildir' şeklinde ünlü bir ifade kullanmıştır.

B.Ş.Ö.: Tabii ki... Tabii şimdi burada Nobel ödüllerini saydık ama bu yapılan hiç başka önemli bir çalışma yoktur anlamına gelmiyor. Drosophila Nobel kazandırmasa da, temel bazı kavramların ortaya konmasında, bazı süreçlerin anlaşılmasında gerçekten çok büyük aracılık etmiş bir organizma.

U.P.: Doğru. Yani ben hemen onun da bir altını çizeyim istedim, hatırlayalım Dobzhansky'i. Şimdi bizim, yani programın adı Antroposen Sohbetler ve Antroposen deyince bu dönemin, insan çağının önemli problemlerinden biri iklim değişimi ve bunun tetiklediği biyoçeşitlilik krizi. Şimdi iklim değişimini çalışmak için Drosophila uygun bir model organizma mı? Yukarıdaki Nobel ödüllerine baktık. Bir sürü bilim insanı farklı perspektiflerde çalışıyor bunu ama iklim değişimiyle Drosophila'yı ilişkilendirmek istersek, biyoçeşitlilik krizini de belki anlayabilmek adına, nasıl olur bilemiyorum ama bu anlamda uygun bir model organizma olabilir mi?

B.Ş.Ö.: Şöyle ki, evet, olabilir. Yani kısaca şöyle anlatayım; Şimdi bu tür esasen Afrika'da ortaya çıkmış bir tür. Yaklaşık üç milyon yıl öncesine giden bir geçmişi var. Fakat Afrika'dan çıkışı yani bütün dünyaya yayılma hikayesi 10 bin ila 15 bin yıl öncesine dayanıyor. Bu çıkışıyla da ilgili şöyle bir şeyin altını çizmek istiyorum; insana bağlı. Yani az önce dedik ki mutfakta bulunuyor, çöplerde bulunuyor, meyve ve sebze olan yerlerde bulunuyor. Drosophila'nın Afrika'dan çıkışı, insanın yerleşik hayata geçmesiyle aynı zamanda başlıyor. Yani meyve ve sebzenin artık evcilleştirmeye başlandığı zaman Drosophila'da bir şekilde beslenebildiği alanlar buldukça esasında yavaş yavaş bütün dünyaya yayıldığını görüyoruz. Bu, şu an, günümüzde baktığımız zaman Drosophila melanogaster insan olan her yerde var (Kutuplar ve çöller hariç). Yani çok ekstrem, çok sıcak ve çok soğuk olan yerler, aşırı kurak ve besin bulamadığı yerler hariç her yerde biz Drosophila'yı görüyoruz yani kozmopolit bir tür. Kozmopolit tür olması, iklim değişimi çalışmaları için bence çok önemli. Ama bu sadece Drosophila'ya özel bir şey olarak da konuşmak istemiyorum. Genel olarak kozmopolit türler iklim değişimi çalışmak için uygun organizmalar. Bunların birçok farklı yere adaptasyon gösterdiğini anlayabiliyoruz. Yani farklı iklimsel koşullara adaptasyon göstermiş olan bu türlerde, biz popülasyonlar arası karşılaştırmalar yaparak, esasında farklı iklimsel çevrelerde bulunan bu popülasyonlardaki farklılıkları göz önünde bulundurarak iklimle ilişkilendirebiliriz çok rahatlıkla ve iklim değişimine bağlı olarak yani sıcaklık arttıkça, kuraklık arttıkça popülasyonlarının ne yönde uyum sağlayacaklarını, hangi alellerin yani genomlarındaki hangi gen bölgelerinin esasında bu adaptasyona katkıda bulunduğunu görebiliriz.

Tabii Drosophila melanogaster, hem kozmopolit hem de model organizma olmasından dolayı bence çok daha öne çıkıyor. Burada diğer bir şey, kozmopolit türlerde genetik çeşitliliğin fazla olması. Zaten bu kadar farklı yere uyum sağlamalarına neden olan şey de bu oluyor. Yani tür içi varyasyonları çok yüksek ve bu nedenle de çok farklı çevrelere, iklimsel çevrelere uyum sağlayabiliyorlar. O yüzden de son dönemlerde iklim değişimi çalışmaları için hem tür içi varyasyonların çok yüksek olması - tür içi varyasyon evrimsel değişimlerin temeli esasında - hem de çok farklı bölgelere adapte olmuş, uyum sağlamış popülasyonlarının bulunması nedeniyle çok popüler olmuş canlılar. Şimdi, az önce söyledim, Drosophila çok daha öne çıkıyor, hem kozmopolit hem de model olması bakımından.

U.P.: Bu anlamda yani yine iklim değişimini çalışmak için de uygun bir model organizma olarak karşımıza çıkıyor. Uyum sağlaması, bu uyumu sağlarken gösterdiği belki varyasyonların rahatlıkla izlenebilmesi açısından...

B.Ş.Ö.: Karşılaştırılabilir popülasyonlarının olması. Bir de tabii diğer bir önemli şey, biz şimdi yeni bir şeyi anlamaya çalışmak istediğimizde yani henüz hiç anlaşılamamış bir süreci, bir biyolojik süreci anlamak istediğimizde, daha önce hiçbir şeyi çalışılmamış bir organizma ile çalıştığımız zaman esasında sıfır noktasından başlıyoruz. Bu nedenle de model organizmalarla çalışmak, biraz o sıfır noktasından çok daha öteye taşıyor bizi. Çünkü model organizmalar çalıştığımız zaman, biz bu organizmalarla ilgili birikmiş bir literatürden bahsediyoruz yani var olan bir literatürü kullanıyoruz. Mesela Drosophila için başta da söyledim, 120 yıllık bir süreci var, bir literatür bilgisi var bu hayvanla ilgili. Biz, bu canlının genetiği ile, fizyolojisi ile, ekolojisi ile, evrimsel geçmişiyle ilgili ne kadar çok şey bilirsek, esasında çözümlemek istediğimiz ya da cevap aradığımız soruları cevaplamak çok daha az maliyetli oluyor. Hem maddi olarak bahsediyoruz hem de zamansal olarak tabii ki. O yüzden de bu tip konular yani iklim değişimi, adaptasyon süreci, iklim değişiminin genetik etkileriyle ilgili çalışmaları yaparken de hiç daha önce çok bir şey bilmediğimiz, model olmayan bir organizma ile işe başlamak bize çok fazla zaman kazandırmaz bu süreçte. O yüzden de dediğim gibi böyle çok uzun yıllardan beri çalışılmış olması bir avantaj sağlıyor. Bu, az önce bahsettiğim diğer özelliklerin dışında. Bu literatür, birikmiş olan literatür, bize esasen zamanda yolculuk yapma şansı veriyor. Yani biz günümüz ve geçmişimiz arasında Drosophila ile ilgili bir şeyler yapabiliyoruz. Nasıl yapabiliriz? Mesela 100 yıl önce diyelim ki Avustralya'da ya da 100 yıl demeyeyim de o kadar uzun değil, daha gerçekçi olsun, 50 ila 60 yıl önce Avustralya'da türün bazı popülasyonları ile yapılmış bir çalışmadan elde edilen sonuçları, biz günümüzde tekrar aynı bölgeden gidip o türün popülasyonlarını toplayıp karşılaştırdığımız zaman, bu süreçte, bu 50 ila 60 yıl içerisinde o popülasyona neler olabildiği ile ilgili bazı sonuçlara erişebiliyoruz. O yüzden de Drosophila bu anlamda çok önemli.

U.P.: Sohbet böyle akıcı olunca zaman hızla tükeniyor. Yaklaşık altı ila yedi dakikamız var ama, Banu, hemen hızlıca şunu soracağım; kendisi tehlike altında olmasa da modeli olmayan, hatta tehlike altında olan türlerle yapılacak çalışmalar için bu model organizmanın, meyve sineğinin temel hazırlama potansiyeli var mı?

B.Ş.Ö.: Evet, elbette var. Başta sen 'böcekler' dedin. Evet, böceklerin birçoğu esasında tehlike altında. Çünkü sınırlı bir alanda yaşayan, genetik çeşitliği düşük olan ve daha belki bir çoğunu henüz hiç tanımadığımız, bilmediğimiz böcekler var dünya üzerinde. Drosophila, az önce bahsettiğim bütün bu özelliklere, genetik çeşitliği yüksek olması, kozmopolit olması, henüz tehlike altında olan bir tür değil, uyum sağlayacak muhtemelen bu değişen sıcaklıklara, kuraklıklara da. Ama biz Drosophila'dan, bu model organizmadan elde ettiğimiz bilgileri, onunla yaptığımız çalışmalardan elde ettiğimiz bilgileri kullanabiliyor durumdayız. Neden? Drosophila, bir çok canlıyla ortak gen bölgelerine sahip. Örneğin; insanla dahi %60'a yakın benzer gen bölgeleri taşıyor. Birçok hastalık çalışmaları, esasında insandaki birçok hastalık çalışmaları Drosophila modeliyle çalışılıyor. Bu nedenle, Drosophila'dan elde ettiğimiz bütün bu bilgileri biz gelişmiş canlılar olmak üzere birçok canlı grubunda kullanabilir duruma geliyoruz. Bu sayede iklim değişiminin özellikle genetik etkilerini yani Drosophila melanogaster'de çalışmak, hayvanı tanıdığımız için, birçok şeyini bildiğimiz için kısa zamanda sonuçlar elde etmemizi ve başka türlerde kullanabileceğimiz temel bilgilere ulaşmamızı sağlayacak ve böylece biz, özellikle risk altında olan türler için hızlı sonuç verebilecek böyle nokta atışı çalışmalar gerçekleştirebiliriz ve buna göre de koruma stratejileri geliştirme potansiyeline sahip olabiliriz çünkü hızlı bir ısınma var. Yani organizmalar buna aynı hızla cevaplar üretemiyorlar, bizim çok hızlı olmamız lazım. Bu ısınmayı da ne yazık ki yavaşlatamıyoruz, o yüzden de zaman gerçekten çok önemli. Bu modellerle elde ettiğimiz bilgilerden nokta atışı yaparak, hızlı çalışmalarla risk altındaki tür ya da popülasyonlar için ne yapabiliriz? Esasında çalışmalar gerçekleştirebilir ve buna bağlı koruma stratejileri gerçekleştirebiliriz.

U.P.: Şimdi hemen buradan hızla şeye geçmek istiyorum; Senin yani sizin grubunuzun da esasında içinde olduğu grubun ve senin grubunun da uzun yıllardır yaptığı bir çalışma var. Herhalde yedi ila sekiz yılı rahatlıkla buldu. Bu çalışmadan biraz bahsedebilir misin? Özellikle küresel ısınmayla ilgili önemli çıktıları olmasını beklediğim bir çalışma, bunu sormak istiyorum son olarak.

B.Ş.Ö.: Çok teşekkür ederim Utku. Şöyle ki; 2013 yılında bu projeyi kafamda oluşturdum ben. Drosophila da bu kadar önemli model olmasına rağmen hiç uzun dönem bir takip çalışması olmadığı düşüncesiyle bunun önemli olacağını düşündüm. 2014'te bir popülasyonu izlemeye başladım ve şu an sekiz yılımız bitti. 10 yıl planladım kafamda esasında bu çalışmaya, belki devam eder, 10 yılı da aşabilir ama şu an için 10. yılda bitirmek üzere bir plandı. Her yıl aynı popülasyondan örneklemeler alıyorum, topluyorum ve bunlara ait bu popülasyon ve soy hatlarını laboratuvar ortamında canlı tutuyoruz. Bu soy hatları ile ilgili de bazı çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalar hem fenotipik dediğimiz çalışmalar, hem de genotipik dediğimiz bazı genlerle ilgili çalışmalar. Ne yapıyoruz? Örneğin, iklim değişiminin evrensel cevaplarından biri olan vücut büyüklüğü. Yani vücut büyüklüğünün organizmalarda küçülmesini bekliyoruz, bu popülasyonun bu süreç içerisinde vücut büyüklüğünün nasıl değiştiğini izliyoruz. Diğer taraftan sıcak ve soğuk gibi sıcaklıkla ilgili streslere karşı verdiği cevapların nasıl değiştiğini izliyoruz ya da yine önemli bir problem olarak karşımızda olan susuzluk yani kuraklığa bağlı olarak canlıların karşı karşıya olacak susuzluk stresine karşı cevaplarının yıldan yıla nasıl değiştiğini analiz ediyoruz. Diğer taraftan da yine kendi çalışmalarımızı, tüm genom dizilemeleri sonucuna yaptığımız analizlerle yıldan yıla farklılık gösteren bazı gen bölgelerini, aday gen bölgelerini tespit etmiştik. Yine bu genlerin yıldan yıla nasıl bir değişiklik gösterdiğini izlemeye çalışıyoruz. Dediğim gibi, 10 yıllık bir çalışma. Henüz daha fenotiplemenin sekizinci yılındayız ama ilk üç yılını bitirdik. Çok meşakkatli ve zor işler. Bu bittiğinde, tamamlandığında, Drosophila melanogaster'le aralıksız olarak gerçekleştirilen en uzun izleme çalışması olacak. Umarım sonuçlarımız birçok başka çalışmaya da yol gösterici olabilir.


U.P.: Çok heyecan verici esasında ve önemli sonuçların çıkacağını tahmin ediyorum ben. Umarım aksamadan bir iki yılda biter ve başarıyla sonuçlanır. Banu çok teşekkür ederim bu sohbet için. Gayet üretken oldu, gayet güzel oldu ve hızlı aktı esasında, süremizi bitirdik sayılır. Geldin, beni kırmadın. Çok çok teşekkür ediyorum sana, eksik olma.

B.Ş.Ö.: Ben çok teşekkür ederim, çok sağol!

U.P.: Çok keyifli bir sohbet oldu.

B.Ş.Ö.: Çok teşekkürler.

U.P.: Önümüzdeki hafta Antroposen Sohbetler'de biyoçeşitlilik ile ilgili konuşmalara devam edeceğiz. Ben dinleyicilerimize iyi akşamlar diliyorum. Önümüzdeki hafta tekrar buluşmak üzere hoşça kalın!
 

¹ Genetic Variation & Adaptation Lab. (GenVA Lab.), morfolojik özelliklerin, stres toleransının ve yaşam döngüsü özelliklerinin doğal varyasyonlarının genetik temelini anlamaya odaklanmış bir laboratuvardır ve Doç. Dr. Banu Şebnem Önder tarafından yönetilmektedir. Laboratuvarda çalışmalar, model sistem olarak Drosophila cinsine ait sinekler kullanarak gerçekleştirilmektedir.