Doğa Tarihi ne demek?

-
Aa
+
a
a
a

Utku Perktaş, Antroposen Sohbetler'de Dr. Peter Capainolo ile New York Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nde doğa tarihi konusunu ele alıyor.

""
Doğa Tarihi ne demek?
 

Doğa Tarihi ne demek?

podcast servisi: iTunes / RSS

Stephen Jay Gould, doğa tarihini yaşamın karmaşıklığı ve çeşitliliğine yönelik bir hayranlık olarak değerlendirir. Doğa tarihi, yaşamın karmaşıklığını ve evrenin gizemlerini çözmeye yönelik büyüleyici bir serüvene işaret eder. Bu disiplin, canlı ve cansız faktörlerin geçmişten günümüze nasıl etkileşimde bulunduğunu, nasıl evrildiğini anlamaya çalışır. Doğa tarihi, bilimle sanatın mükemmel bir birleşimi olarak da düşünülür, çünkü bu çalışmalar, canlılığın evrimi ile ilgili yolculuğunda hem rasyonel düşünceyi hem de estetik bakış açısını bir araya getirir. Bugün programda ‘doğa tarihi’ ne anlama geliyor bunu farklı açılardan konuşuyoruz. İyi dinlemeler ve iyi okumalar…

66 milyon yıl önce iki dinozor karşılaşınca herhalde ortaya böyle manzaralar çıkıyordu. Bu sahnenin arkasındaki hikaye şöyleymiş; Barosaurus yavrusunu savunuyor… Devlerin bu karşılaşması Sigo'da, şu anda ABD'nin batısında 140 milyon yıl önce gerçekleşmiş olabilir. Anne barosaurus, bebeğini saldıran allosauruslardan korumak için şaha kalkıyor ve bebeği, devasa vücudu tarafından korunarak, onun arkasında saklanıyor.

Utku Perktaş: Merhaba, iyi akşamlar herkese. Antroposen Sohbetlere hoş geldiniz. Ben Utku Perktaş. Bugün, Doğa Tarihi çatısı altındaki anahtar kelimemiz ‘Doğa Tarihi’, İngilizcedeki karşılığıyla ‘Natural History’. Bu programı bugün yurt dışında kaydediyorum ve kaydı Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nde gerçekleştiriyorum. Burada olma avantajını kullanmak istedim. Yaklaşık iki yıl önce, yakın arkadaşım Dr. Peter Capainolo yine programdaydı. Şimdi Peter da burada ve ona doğa tarihinden ne anladığını soracağım. Peter, muhtemelen iki yıl önceydi ve bugünkü konu ‘doğa tarihi’. Ben gerçekten senin için doğa tarihi nedir merak ediyorum Peter. Çünkü Kuzey Amerika'da uzun süredir doğa tarihi ile ilgileniyorsun. Bu yüzden senin için bu terimin ne ifade ettiğini sormak istiyorum.

Peter Capainolo: Evet, doğru. Benim ilgi alanım da senin gibi, zooloji ve biraz daha özelleştirirsem omurgalı zoolojisi. Daha da özel olarak kuş bilimi, yani kuşların bilimsel çalışması. Ama Amerikan Doğa Tarihi Müzesi gibi bir doğa tarihi müzesine girdiğinizde, sadece dioramalar şeklinde sergilenen omurgalı hayvanlar görmüyorsunuz. Bu dioramalarda bitkiler de var, bu dioramalar içerisinde bu örneklerin toplandığı belirli bir konum da var. Yani bir jeoloji var. İçinde bulutlarla bir gökyüzü var ve eğer gece bir sahne düşünüldü ise belki de yıldızlar var. Yani doğa tarihi benim için tabii ki sadece benim özel ilgim olan omurgalı hayvanlardan çok daha geniş bir anlama geliyor. Yani bu dünyada bulunan tüm canlı ve cansız faktörlerin kökenlerini, mevcut durumunu ve belki de geleceğini anlama çabası olarak tanımlanabilir. Bu benim için doğa tarihi. Bu şeylerin nasıl bir araya geldiğini ve bağımsız olarak bu kozmosu, bu gerçekliği oluşturmak için nasıl çalıştığına ilişkin sırları çözmeye çalışmak esasında.

U.P.: Yani bu, bir nevi kombinasyon...

P.C.: Tabii ki, sen ekolojiyle uğraşıyorsun. Ekoloji, cansız ve canlı faktörleri hesaba katıyor, değil mi? Bu yüzden, hepimizin bildiği gibi, bu, tüm bu şeyleri kapsayan bir doğa tarihi olarak algılanabilir ve bundan sonra ilgilendiğimiz şeylerle çok daha spesifik olabiliriz.

U.P.: Şahane. Çok yakın zaman önce Peter'ın Reading Üniversitesi'nden yeni doktorasını aldığını burada söylemeliyim. Bu çalışmada Peter, Kuzey Amerika'da yaygın bir kuş türü olan ‘Mor Kiskal’ türü üzerine odaklandı ve bu organizmayı, bu kuş türünü kullanarak bazı doğa tarihi çalışmaları yaptı. Bu nedenle Peter'a, doğa tarihini Mor Kiskal çalışmasıyla nasıl birleştirdiğini sormak istiyorum. Çünkü ekolojik bir çalışmaydı, tarihsel biyocoğrafya üzerine de çalıştık, bu tür üzerine güncel çalışmalar yaptık, tüylenmeyle ilgili renk varyasyonunu anlamaya çalıştık. Birlikte bazı araştırma makaleleri de yayımladık. Bu çalışmayla ilgili olarak bilgi vermek ister misin?

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi Afrika Memelileri salonu.

P.C.: Bilirsiniz, ben aslında genel bir ornitoloğum ve kuşlar birçok açıdan ilginç canlılar. Şimdi sadece Mor Kiskal üzerine konuşacağız. İlginç ve kuşların davranışlarını gözlemlemek, örnekleri toplamak ve müzeler için örnekleri korumak gerçekten heyecan verici ve eğlenceliydi. Ancak, sen bana ekolojik niş modelleme kavramını tanıttın ki bu benim daha önce pek düşünmediğim bir şeydi ve benim için çok yeniydi. Çok fazla bunun üzerine de düşünmemiştim. Kuşların dağılımını, onları yiyecek ve habitatlarına göre nerede bulacağımızı biliyordum, kuşların habitatlarını biliyordum. Ancak ben teknolojiden çok anlayan biri değilim. Dolayısıyla bu ekolojik niş modelini yaptığımızda, benim için abiyotik faktörleri kullanarak canlı organizmalarla ilgili neler olup bittiğini anlayabileceğiniz fikir çok daha netleşti. Bana MaxEnt yazılımını tanıttınız ve bu yazılım, hava, sıcaklık gibi abiyotik faktörleri hesaba katıyor gibi görünüyor. Sanırım bulduğumuz şeylerden biri, Mor Kiskalın nem ve sıcaklığa tepki verdiği oldu. İşte hayvanlar dışındaki faktörlerin bir arada nasıl belirleyici olduğuna harika bir örnek. Yani organizmanın ekolojisi açısından, organizmanın doğal ortamda nasıl çalıştığını anlamak açısından gerçekten ilginç. Bunu da yapmaktan keyif aldım ve daha fazlasının olması gerektiğini düşünüyorum. Başka kuş türleriyle de bu tür şeyler yaptığını biliyorum ve bunu böcekler ve sürüngenlerle de yapabilirsiniz gibi, biliyorum.

U.P.: Evet.

P.C.: Bunlar nispeten yeni ekolojik teknikler. Ben 1970'lerde lisans öğrencisiyken, bu tür ekolojik niş modelleme veya bilgisayar modelleri gibi şeylere sahip değildik, bilirsiniz. Yani uzun bir yol kat ettik ve ben bunu çok faydalı buluyorum.

U.P.: Şahane. Bu röportaj için çok teşekkür ederim ve ayrıca şu an üzerinde çalıştığımız bir enstitü hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Doğa Tarihi Sanatları Enstitüsü olarak isimlendirdik burayı.

P.C.: Evet, Doğa Tarihi Sanatları Enstitüsü, değil mi? Sen ve ben yönetim kurulundayız. İnsanların katılabilecekleri heyecan verici kurslarımız olacak, bu kurslara katılabilirler.

U.P.:
Biz olsa taksidermi ile de ilgileniyoruz. Taksidermi oldukça önemli ve böyle büyük müzelerde bunların en güzellerini görüyoruz. Doğa tarihi bir çeşit köprü, biyoçeşitlilikle insan arasında. Bir kez daha çok teşekkür ederim bu söyleşi için. İnsanlar, Doğa Tarihi Sanatları Enstitüsü hakkında gelişmeleri takip etmeliler. Buraya bir bağlantı adresi verebiliriz. Böylece insanlar takip edebilir ve bazılarına da katılabilirler.

U.P.: Bu enstitü hakkında daha fazla bilgi vereceğim, belki başka bir programda. Enstitünün kurucusu olan George Dante'yi ağırlayacağız. O, daha fazla bilgi verecek ama izleyicilere yakında daha fazla bilgi de vereceğim. Peki, bu söyleşi için çok teşekkür ederim.

P.C.: Elbette.

U.P.: Bu vesileyle Peter’ı tekrar konuk olarak programa katıldı ve ‘doğa tarihi’ anahtar kelimesini açmaya çalıştık. Hepinize çok teşekkür ediyorum. Programın sonuna geldik. Önümüzdeki haftalarda Antroposen Sohbetler’de görüşmek üzere, hoşça kalın!