Biyoçeşitlilik: Dünya mirası ve küresel bir odak noktası

-
Aa
+
a
a
a

Utku Perktaş, Antroposen Sohbetler'de biyoçeşitliliğin ne olduğunu ve karşı karşıya kaldığı tehditlere değiniyor.

""
Biyolojik Çeşitlilik
 

Biyolojik Çeşitlilik

podcast servisi: iTunes / RSS

  • Biyoçeşitlilik artık sadece bilim insanlarının değil, dünya genelindeki politika yapıcıların da giderek artan şekilde ilgisini çekmektedir.
     
  • Biyolojik çeşitlilik, ilk kez 1985 yılında Walter Rosen tarafından öne sürülen bir kavram, ya da daha yaygın adıyla biyoçeşitlilik, 'Dünya üzerindeki yaşamın zenginliği ve bu zenginliğin yarattığı doğal desenler' olarak tanımlanabilir.
     
  • Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 30 yılını geride bıraktı.
     
  • Şu anda, gezegenimizde yaklaşık 2.16 milyon farklı tür tanımlanmış durumda.
     
  • Günümüzde türlerin yok olma oranı, geçmişteki dönemlere göre 100 kat daha hızlıdır.
     
  • Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, tür çeşitliliğini tehdit eden faaliyetler hakkında kamuoyu bilincini artırmaya odaklanan, hukuki olarak bağlayıcı küresel bir anlaşmadır.



Biyoçeşitlilik artık sadece bilim insanlarının değil, dünya genelindeki politika yapıcıların da giderek artan şekilde ilgisini çekmektedir. Türkiye gibi ülkeler de sahip oldukları biyoçeşitliliği titizlikle korumak için geç olmadan adım atmak zorundadır, çünkü önemli bir krizin içindeyiz.

Biyolojik çeşitlilik, ilk kez 1985 yılında Walter Rosen tarafından öne sürülen bir kavram, ya da daha yaygın adıyla biyoçeşitlilik, 'Dünya üzerindeki yaşamın zenginliği ve bu zenginliğin yarattığı doğal desenler' olarak tanımlanabilir. Bir diğer ifadeyle, bu, dünya üzerindeki 3.8 milyar yıllık bir miras olarak da düşünülebilir.

Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 30 yılını geride bıraktı. 1988 yılında, Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı, biyolojik çeşitliliği korumak için bir anlaşmanın gerekliliğini vurgulamak üzere uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu oluşturmuştu. Uzun süreli çalışmaların ardından, BM nihayet 29 Aralık 1993'te resmi olarak Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'ni kabul etti. Bugün, bu sözleşme 'Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi' olarak bilinmektedir ve biyolojik çeşitliliği korumayı, sürdürülebilir biyolojik çeşitlilik bileşenlerini kullanmayı ve genetik kaynakların adil paylaşımını merkeze alan bir uluslararası anlaşma olarak anılmaktadır. Bu sözleşmeye 196 ülke taraf olduğu için, sözleşme evrensel bir protokol niteliğindedir ve biyoçeşitlilik ve ekosistem hizmetlerine yönelik tüm tehditleri ele almayı hedeflemektedir.

2000 yılında BM Genel Kurulu, 22 Mayıs'ı Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü olarak ilan etti. Bu tarih, sözleşmenin ilk taslağının kabul edildiği 22 Mayıs 1992 tarihini kutlamak için seçilmişti ve bu toplantıya neredeyse tüm ülkeler katılmıştı. Bugün, gezegenin birçok bölgesi öncelikli doğa alanlarının ve biyolojik çeşitliliğin sıcak noktalarının bir parçası olarak korunmaktadır. Sözleşme, bilimsel raporlar üreterek ve biyolojik çeşitliliği korumaya yardımcı olacak araçlar geliştirerek biyolojik çeşitliliğe yönelik tehditleri ele almaya devam etmektedir. 22 Mayıs 2018'de Uluslararası Biyoçeşitlilik Günü'nün 25. yıl dönümü dünya genelinde katılımcı ülkeler tarafından kutlandı.


Şu anda gezegenimizde yaklaşık 2.16 milyon farklı tür tanımlanmış durumda. Bu türler, karmaşık bitki ve hayvanlardan mikroorganizmalara kadar geniş bir yelpazede bulunmaktadır. Ancak unutulmaması gereken en önemli nokta, hala keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca tür olduğudur. Biyoçeşitlilik son derece önemli çünkü bir ekosistemdeki tüm organizmalar birbiriyle etkileşim içindedir. Bu nedenle, bir ekosistemdeki organizma çeşitliliği azaldığında, ekosistemin işlevselliği ve hayatta kalma yeteneği de azalır.

Biyoçeşitlilik, evrimsel süreçler nedeniyle genellikle yavaş bir şekilde artsa da, aniden dramatik bir şekilde azalabilir. Bilim insanları, şu anda gözlemlediğimiz biyoçeşitliliğin milyarlarca yıl süren evrimsel ve doğal süreçlerin bir sonucu olduğunu kanıtlamış durumdalar. Ancak son 20 yılda biyoçeşitlilik hızla azaldı, azalmaya devam ediyor ve bu kayıplar gezegenin zengin tarihini kaybetmemize neden oldu. 2016 yılında Dünya Yaban Hayatı Fonu tarafından yayınlanan bir rapora göre, 1970 ile 2012 yılları arasında omurgalı hayvan popülasyonları %58 oranında azalmıştır. Aynı şekilde tatlı su türleri de %81 oranında düşüş yaşamıştır.



Günümüzde türlerin yok olma oranı, geçmişteki dönemlere göre 100 kat daha hızlıdır. Doğal olarak, türlerin yok olma süreci ancak insan faaliyetleri, kirlilik, ormansızlaşma, yaşam alanlarının tahribatı ve doğal kaynakların aşırı kullanımı gibi etkenlerle hızlanmakta. BM Çevre Programı, yakın zamanda türlerin yok olma oranının insanın bu denli etki etmediği bir zaman dilimine göre 100 kat daha hızlı arttığını belirtmiştir. Bilim insanları, bu ivmenin önümüzdeki on yıllarda hayal edeceğimizden çok daha fazla oranla artırabileceğini tahmin etmektedir.

Şu an geldiğimiz noktada, çok sayıda bilim insanı küresel biyoçeşitlilik kayıplarını belgelemiştir. Doğal yaşamın kolayca geri getirilemeyeceğini ve yeniden oluşturulamayacağını, sadece yok edilebileceğini gösterdikleri için bilim insanlarının görevi sadece biyoçeşitliliği ölçmekle sınırlı değildir; aynı zamanda hükümetlere biyoçeşitliliği korumak için sorumluluk almalarında yardımcı olmaktır. Bu sorumluluk, Orta Doğu gibi çevresel sorunlarla karşı karşıya olan ve yüksek düzeyde eşitsizliklerin olduğu bölgeler için de öncelikler arasında olmalıdır.

Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, tür çeşitliliğini tehdit eden faaliyetler hakkında kamuoyu bilincini artırmaya odaklanan, hukuki olarak bağlayıcı küresel bir anlaşmadır. Ayrıca, katılımcı hükümetlere tür kaybını önlemek için stratejiler geliştirmeleri için bir çerçeve sunar. Sözleşme, iklim değişikliğinden kaynaklanan tehditlerden bilimsel değerlendirmelerle başlayarak, uygulama araçlarının, teşviklerin ve bilimsel süreçlerin geliştirilmesine kadar bir dizi önemli konuyu ele almaktadır. Aynı zamanda, halkın, yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve iş dünyasının dahil olduğu ilgili paydaşların tam ve etkin katılımını teşvik etmektedir. Sözleşme, 2050 için dört uzun vadeli hedefi ve 2030'a kadar ulaşılması gereken 23 acil hedefi özetleyen Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesini de benimsemiştir.