Merkezî yönetimin afetlere ve depreme ayırdığı bütçe

-
Aa
+
a
a
a

Prof. Dr. Nurhan Yentürk'le merkezî yönetimin afetlere ve depreme ayırdığı bütçeyi, deprem bağışlarını ve harcamaları konuştuk.

Görsel: Halil Sezen
Görsel: Halil Sezen
Merkezi yönetimin deprem bütçesi, harcamaları, deprem bağışları
 

Merkezi yönetimin deprem bütçesi, harcamaları, deprem bağışları

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.) 

Gürhan Ertür: 95.0 Açık Radyo’da, Altın Saatler programındayız. Programı Mehmet Nuray Aydınoğlu, Elvan Cantekin ve ben Gürhan Ertur birlikte sunacağız. Telefon numaramız alan kodu 212, 343 40 40, elektronik posta adresimiz [email protected] Açık Radyo’da yayınlanan deprem ile ilgili yayınları ve bu yayınların deşifre edilmiş metinlerini Açık Radyo’nun internet adresinde “Yer Yarıldı İçine Girdik” dosyasında okuyabilir ve dinleyebilirsiniz. Keza Altın Saatler programlarının ses kayıtlarını, Açık Radyo’nun internet adresinde podcast bölümünde dinlemeniz mümkün. Bugünkü programımızın destekçisi Talat Emel’e teşekkürlerimizi iletiyoruz.

Bugün konuğumuz Prof. Dr. Nurhan Yentürk. Nurhan Hocam hoş geldiniz programımıza.

Nurhan Yentürk: Hoş bulduk.

Gürhan Ertür: Evet. Nurhan Yentürk ile merkezî yönetimin afetlere ve depreme ayırdığı bütçeyi, deprem bağışlarını ve harcamaları konuşacağız. Kısaca Nurhan Yentürk’ü tanıtmak istiyorum. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi olan Yentürk, halen aynı üniversitenin sivil toplum çalışmaları merkezinin direktörü olarak çalışıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınlarından sivil toplum kuruluşlarına yönelik yayımlanan STK çalışmaları, eğitim dizisinin yayın yönetmenliğini yapmakta, STK eğitim ve sertifika programlarında çeşitli dersler vermektedir. Kamu harcamalarını izlemek ve savunuculuk yapmak üzere kurulan ve 60’a yakın hak temelli sivil toplum kuruluşunun üye olduğu kamu harcamaları izleme platformunun da sözcülerinden biri. Evet, Nurhan Hocam tekrar hoş geldiniz programımıza ve hemen ilk soruyla başlamak istiyorum: Merkezi yönetimin afetlere, özel olarak da tabii ki depreme ayırdığı bütçe var mıdır? Varsa nedir?

Nurhan Yentürk: Evet selamlar. iyi yayınlar. Evet, böyle bir bütçe var. Bunu özellikle son iki yılda, 2022’de ve bundan sonra daha kolay izleyebileceğiz. Çünkü bir program esaslı bütçelemeye geçildi. Program esaslı bütçelemede bütün kamu kurumları yaptıkları harcamaları, daha önce belirlenmiş 20’nin üzerinde program bakımından tasnif ediyor. Bunların arasında örneğin kadının güçlendirilmesine, yaşlılara, iklim değişikliğine, çocuğun korunmasına ilişkin harcamalar var. Bunlar başlık başlık program olarak verilmiş durumda. Her kamu kurumu kendi yaptığı harcamanın bunlar içindeki dağılımını da veriyor. Dolayısıyla bunlar sonradan toplanıyor. Diyelim ki kadının güçlendirilmesine yönelik yardımı üç-dört ayrı kurum yapıyorsa, bu birleştirilip yayınlanıyor ve biz bu durumda artık son iki senedir kadına yönelik güçlendirme ya da programdaki diğer temalara göre yapılmış harcamaları bir arada izleyebiliyoruz. Program esas bütçelemedeki başlıklardan bir tanesi de şehircilik ve risk odaklı bütünleşik afet yönetimi başlığı. Bu konuda harcama yapan kurumlar yaptıkları harcamaları buna göre tasnif ediyorlar, toplanıyor ve biz bütçe gerekçelerini de artık tek kalem halinde izleyebiliyoruz.

Şehircilik ve risk odaklı bütünleşik afet yönetimi için harcama yaptığını bildiren  kurumlar hangileridir  diye baktığımızda, tahmin edeceğiniz gibi başta AFAD geliyor, sonra Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, sonra çok küçük iki bütçe Cumhurbaşkanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan geliyor. Bu dört kurum kendilerini “Biz şehircilik ve risk odaklı bütünleşik afet yönetimi için bütçe ayırdık” diye belirtiyorlar. Bu dört kurumun ayırdığı bütçeyi topladığımızda, 2023 yılında 13 milyar Türk lirası olduğunu görüyoruz. Bu afet ve risk odaklı bütünleşik afet yönetim bütçesindeki 13 milyar, afet anından afete müdahaleye kadar, ondan sonra yapılan konutlar, kalıcı konutlar, geçici konutlar, afetzedelere yapılan nakdi yardımlar dahil tümünü içeriyor.

Elvan Cantekin: Nurhan Hocam sözünüzü kestim de, biraz daha kapsamlı gibi gözüktü bu, bütünleşik afet yönetimi bütçesi, hem de risk odaklı dediğine göre, öncesi de var; yani risk azaltma, risk önleme…

Nurhan Yentürk: Hepsi var, hepsi dahil… Kentsel dönüşüm dahil…

Elvan Cantekin: Bayağı kapsamlı; afet yönetimine ilişkin her şey diye düşünmek lazım.

Nurhan Yentürk: Evet, her aşaması var, kentsel yönetimin afetle ilgili olan bölümü de var.. Yani afet yönetiminin tüm aşamalarını içeren bir bütçeden söz ediyoruz. Ben bu 13 milyar bütçeyi merkezi yönetimin toplam bütçesine oranladım. Oranladığımızda binde üç gibi çok düşük bir orana denk düşüyoruz.

Gürhan Ertür: Toplam bütçenin binde üçü…

Nurhan Yentürk: Evet. 2023’ün bütçesi 2022’nin ekiminde ilan edildi, görüşüldü, onaylandı. Niyeti bize gösteriyor: Bütçe olarak ayrılan pay binde üç. Bu çok düşük bir oran.

Nurhan Yentürk: 13 milyar TL’nin i 280-300 milyonu hariç kalan kısmı Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı ve  AFAD’ın bütçesi. Dolayısıyla bu ikisinin bütçesini derinleştirerek ilerlemeye gayret edeceğiz. Bunu yaptığımızda ne yazık ki iş bu kadar kolay değil. Çünkü merkezi yönetimin bütçesinin binde üç olduğunu söylediğimizde, sonra dönüp bu iki kurumun bütçesi ile harcamasını karşılaştırdığımızda daha farklı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bu ne demek? Bir bütçe niyet olarak binde üç düşünülmüş, fakat bu kurumların bütçeden sonra harcamalarına baktığımızda olay değişiyor. Yanı bir bütçe ayrılıyor, afet olduğunda ise mecburen harcama yapabilmek, gerekli ihtiyaçları karşılayabilmek için ayrılan bütçeye ek bütçe ekleniyor. AFAD ve Çevre Şehircilik Bakanlığı, başlangıç bütçesinin çok üzerinde harcama yapan kurumlar, çoğu zaman. Çünkü deprem olmuş ya da sel, yangın olmuş. O nedenle sadece bütçeye bakıp binde üç demek başlangıç niyetini yansıtsa bile, hep daha çok harcama yapıldığını görüyoruz. Örneğin özellikle 2022’deki Elazığ, Bingöl depremlerinden sonra bütçeye göre harcamanın çok yüksek olduğunu, büyük bir ek bütçe eklendiğini görebiliyoruz. Dolayısıyla sadece bütçeye bakmak ve buradan yargılamak yanıltıcı olacağı için harcamalara bakmak gerekiyor.

1

Grafikten görüleceği gibi, 2010 yılından sonra neredeyse her yıl AFAD’ın bütçesinin üzerinde bir harcama olmuş. 2020 yılından sonra AFAD’ın harcamalarındaki artış var, bütçenin üzerine çıkmış. Bu bütçenin üzerine çıkan harcamaların en temel kısmı da, afet konutu yapımı için TOKİ’ye sermaye aktarımı. Küçük bir artış olarak da, hane haklarına yapılan bu acil yardımlar var. O zaman biz şunu görebiliyoruz Türkiye’de sistem olarak: Biz bakalım, bekleyelim; afet olmazsa küçük bir bütçe, afet olursa o zaman düşünürüz. Böyle bir bütçe hazırlama yaklaşımının olduğunu düşünüyoruz. Bunlar bütçeye daha önceden aktarılmış olsa, bütçeler daha yüksek olsa, afet olup daha sonra afet konutu yapmak üzere bu kadar yüksek kaynak ayrılacağına, belki daha önceden kentsel dönüşüm yapılıp, bütçe daha yüksek ayrılıp, deprem olması beklenmeden bir harcama yapılıp, o konutların depremde çökmemesi sağlanabilirdi. Bu bence en önemli çıkarsamalarımızdan biri: Bütçe düşük, harcama yüksek. Harcama artışıysa afetten sonra verilen bir karar olarak karşımıza çıkıyor.

Bu çok şaşırtıcı değil. Türkiye’de birçok harcamada bunu böyle görürüz. Mesela biz sağlık harcamalarını da alt kalemlerine göre incelemeye çalıştığımızda, koruyucu sağlık harcamalarına ayrılan bütçenin çok düşük, ilaç ve tedavi harcamalarının neredeyse sağlık harcamasının tümünü oluşturduğunu görürüz. Halbuki sağlıkçıların dediği şey -sizler de bunu deprem açısından uzman olarak söyleyebilirsiniz- Biz koruyucuya 1 TL ayırsak, tedavi ve ilaçta 10 TL azaltabiliriz. Ama ne yazık ki Türkiye’de sorun ortaya çıktıktan sonra hareteke geçmek yaygın. Bu yaklaşımın bu afetlerle ilgili de ortaya çıktığını görebiliyoruz.

Gürhan Ertür: Afetler içinde şöyle diyebiliriz ve tabii deprem için de; risk azaltmaya değil esas itibariyle bir afet gerçekleştikten sonra aktarılan paralar. Yani sağlıktaki örneğin paralel bir durumu söz konusu.

Nurhan Yentürk: Evet aynen öyle. Aslında, merkezi bütçede yedek harcamalar var, bu yedek harcamaların içinde deprem için ayrılan bir yedek bütçe her sene var. Ama bu çok düşük bir bütçe. Yoksa aslında bu uzun yıllar önce düşünülmüş ve yedek harcamaların içine “deprem yedek bütçesi” diye bir ekleme yapılmış. Ama ona yeterince kaynak hiçbir zaman ayrılamıyor. Diğer kalemler daha yüksek. Yedek bütçe de kendisi çok çok büyük bir bütçe değil ne yazık ki.

Şimdi bu son yıllarda, özellikle 2019’dan sonra, 2020 ve 2021’de, özellikle sözünü ettiğim bu iki kurum yani AFAD’ın toplam harcaması ve  Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün harcamasına baktığımızda, bir artış olduğunu görüyoruz. Bunun da özetle esas olarak afet konutu yapımı için TOKİ’ye aktarılan kaynak olduğunu görebiliyoruz. Bu biraz önce bütçe açısından yaptığım binde üç olan kıyaslamayı harcama açısından yaptığımızda, bu sefer binde sekize, yaklaşık yüzde bire yükseliyor, deprem harcaması.

Bir fikir vermesi açısından, ben bunu Karayolları Genel Müdürlüğü’nün harcamalarıyla kıyaslamaya gayret ettim. Biliyorsunuz AFAD ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 2011 yılında kuruldu. Daha önce Bayındırlık ve İskan Bakanlığı var. Dolayısıyla karşılaştırmalarımı hep 2011’den sonrası için yapabiliyorum. 2011’den sonrası için baktığımızda, bu binde sekize yaklaşık yüzde bire çıkan deprem harcamaları Karayolları Genel Müdürlüğü’nün aşağı yukarı yüzde dört civarında olan harcamasının çok çok altında olarak karşımıza çıkıyor. Bir karşılaştırma bu olabilir.

2

Ama dediğim gibi son yıllarda bir artış var, özellikle 2020, 2021 ve 2022’de AFAD’ın harcamalarında. Bunu da birazdan inceleyeceğiz. Bu Elazığ depreminden sonra ortaya çıkan bir artış ve artışın temel nedeni TOKİ’nin yaptığı afet konutları. Onları da yıllar itibariyle söylemeye gayret edeceğim.

Bu Elazığ depreminden sonraki harcama artışını özellikle vurguluyorum. Çünkü bu harcama artış yani bütçe düşük konulup sonradan eklenen harcamanın, o dönem toplanan bağışlardan finanse edilmiş olma olasılığı çok yüksek. Ama ancak olasılık olarak söz edebiliyoruz. Birazdan, bu afetler için toplanan yardımların nasıl izlenebileceği, nerede harcandığının nasıl izlenebileceğine geçeceğiz. O zaman bunu daha çok vurgulayacağım. 2020, 2021 ve 2022’deki b AFAD’ın harcamalarındaki artışı şu an aklımızda tutalım. Çünkü başka bir konuya geçmek istiyorum, tekrar geri gelmek üzere.

Geçmek istediğim diğer konu da şu: Biliyorsunuz 1999 depreminden sonra önce deprem vergisi olarak başlayan, sonra ismi özel iletişim vergisine dönüştüren vergi. Ne kadar toplanmış, nereye girmiş, nasıl harcanmış konusu, biliyorsunuz gündemdedir, sık sık tartışılır. Bu vergi bütçeye giren herhangi bir vergi, özel bir vergi değil. Yani depreme yönelik harcanacak bir vergi değil. O torba bütçe dediğimiz bütçenin içine giren vergilerden biri. Toplam bütçeye bu vergilerin hepsi girer; bizim verdiğimiz vergiler girer, gelir vergileri girer, dış ticaretten alınan vergiler girer, KDV’ler girer… Bu özel iletişim vergisi de öyle giriyor. Sonra bunlar çeşitli alanlara harcanır. O giren vergiyle harcanan alan arasında doğrudan bir ilişki olmuyor. Toplam bir gelirimiz oluyor, onu da sonra çeşitli kalemlere harcıyoruz. Özel iletişim vergisi böyle bir şey. O nedenle bunun nereye gittiğini bilmek, o bakımdan depreme gidip gitmediğini aramak mümkün değil. Bulmak da mümkün değil. Ama şunu yapabiliriz: Madem böyle bir özel iletişim vergisi toplandı, bu ne kadardı? Bir de o dönemlerde depreme harcananları bulabiliyoruz, AFAD ve Çevre Şehircilik Bakanlığı bakımından. Bunlar ne kadardı? Bunları karşılaştırabiliriz.

3

1999 depreminden sonra günümüze kadar 100 milyar TL civarında bir gelir elde edilmiş, özel iletişim vergisi adı altında. Bunu yıllık euro kurlarıyla çevirdiğimizde 30 milyon euro gibi çok ciddi bir rakamın toplandığını düşünüyoruz. Eğer bu torba bütçeye giren herhangi bir vergi gibi değil de depreme yönelik özel bir vergi olarak düşünülseydi, taa 1999’dan beri bunun tümü deprem için harcanacak bir şey olabilirdi. Afet olduktan sonra değil, afet öncesinde depreme dayanıksız bölgelerin kentsel dönüşümü ya da güçlendirilmesi için kullanılabilir bir rakamdı. Bunu da kaçırmış oluyoruz. Özel iletişim vergisinin bu torba bütçeye sokulan herhangi bir vergi olarak tasarlanmış olması nedeniyle.

Şimdi o nedenle şunu yapacağım: 2011 yılından sonra özel iletişim vergisiyle biraz önce sözünü ettiğim harcamaları kıyaslamaya gayret edeceğim. Şunu varsayıyorum: 2011’den önceki depreme yönelik harcamaları ne yazık ki izleyemiyoruz. Çünkü 2011’den önce depreme yönelik harcamaları Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yapıyor ve bu bakanlık 2011’de lağvedildiği için hiçbir faaliyet raporuna ulaşmak mümkün değil. 2011’den önce toplanan özel iletişim vergisinin 1999 depremine yönelik olarak harcandığını varsayıyoruz.

4

2011 yılından sonrasını incelediğinizde, depreme yönelik toplanan iletişim vergileri 2011-2017 arasında sözünü ettiğim iki kurumun harcamasından çok daha yüksek. Yani biz depreme yönelik en temel iki kuruma 2011 ve 2016 yılları arasında çok düşük bütçe ayırdığımız gibi çok düşük harcama yapmışız ve bu topladığımız özel iletişim vergisinin bile çok altında. Bu ne zaman üstüne çıkmaya başlıyor? Türkiye’de 2017’den sonra ortaya çıkan afetlere müdahale nedeniyle artık o vergiyle kıyaslayınca, Türkiye’nin o verginin daha üzerinde bir harcama yapmaya başladığını görüyoruz. Ve bu da özel olarak 2020, 2021 ve 2022’de özel iletişim vergisinin çok daha üstüne çıkıyor. Ama 2016’da bir kesişme noktası var. Ondan önceki bölge aslında ondan sonraki bölgeyle neredeyse eşit. Yani 2016’dan önce toplanan bu özel iletişim vergileri depreme ayrılsaydı bugün bütçeye çok da fazla yük olmadan, sadece özel iletişim vergisiyle önlemler alınabilir ve 2017’den sonraki yıkımlar yaşanmayabilirdi deyip bir ara vereyim. Sonra bu yeni toplanan 115 milyar bağışı nasıl izleyeceğimize isterseniz geçebiliriz.

Gürhan Ertür: Evet. Bu arada ben hemen şunu da hep söylemek istiyorum hocam. Gerçi konuşmanın içinde vardı. Ama bu 1999’da depreme destek için konulan vergi sonrasında iletişim vergisi haline dönüştürüldü ve anlaşıldığı kadarıyla sonrasında da genel bütçenin gelirlerine kaydedilen ve depremle veya afetlerle ilgisi de şu an itibariyle belli olmayan bir kaynak durumunda.

Nurhan Yentürk: Evet aynen öyle.

Gürhan Ertür: Buradan bağışlara geçmeden önce bir de şunu sormak istiyorum hocam. Özellikle Sayıştay denetimine tabi olan kurumlar hangileridir; AFAD, TOKİ, Kızılay bunlardan hangileri tabidir?

Nurhan Yentürk: Kızılay tabi değil. TOKİ’yi izliyor. TOKİ için Sayıştay rapor yazıyor, fakat kendi sitesinde ilan ettiği kurumlar arasında TOKİ yok. TOKİ’yi sadece Meclis’e sunuyor. Sayıştay onun dışında AFAD’ı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı raporluyor bir istisna dışında, ona da birazdan geleceğim.

Gürhan Ertür: Evet. Buradan hemen bağışlara geçebiliriz hocam.

Nurhan Yentürk: Evet. Şimdi 115 milyar bağış toplandığı söylendi. Gerçi bunun 30 milyarı tahakkuk etmedi, toplanan kısma da baktığımızda, 115 milyar olarak hepsinin alındığını varsaysak bile, neredeyse % 80’i kamunun payı. Yani kamu zamanında ayırmadığı payı şimdi mecburen ayırıyor. 30 milyar toplanamadı diye dün de gazetede vardı. Eğer öyleyse zaten kamunun payı neredeyse % 100 oluyor, bu toplanan bağışlar içinde. Yine aynı şey, yani başımıza bir şey geldi, ondan sonra kamu kurumlarından kaynak alınıyor. Şimdi bu neden önemli? İki nedenle; halen geçerli olan afetle ilgili bazı kanunlara bakacağız ve sonra bunların nasıl kullanılacağına ilişkin çıkarılan yönetmeliklere bakacağız.

Birincisi, 1959 yılında çıkarılmış ve hâlâ geçerli olan “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirler ve Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”. Şimdi bu kanun nakdi yardım ve bağışların doğrudan bir afet fonuna gireceğini söylüyor. Bu kanunda bir fon var. Sonradan lağvediliyor bu fon. Hâlâ ne çıkarırsanız çıkarın, bu üst kanun. Diyor ki, nakdi yardım ve bağışlar Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın bütçesine gelir kaydedilir, sonra da yine aynı bakanlığın da bir afet tertibi açılır, oradan harcama yapılır. Şimdi bu kanunun Bayındırlık ve İskan Bakanlığı kısmı, artık Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak okunması gerekiyor, dolayısıyla, nakdi yardım ve bağışların Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na gireceği, oradan bütçeye gelir kaydedileceği, ama bir afet tertipi açılıp aynı bakanlıkta buradan harcanacağını anlıyoruz.

Bu 1959 yılında çıkarılmış bir kanun. 2003 yılında da bir Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu çıkarılıyor. Bu kanun bugün ulaştığımız Sayıştay raporlarına yol açan, harcamaların kurallarını, gelirlerin kurallarını ve nasıl denetleneceğini belirleyen çok önemli bir kanun. Bu kanunda diyor ki kamu idarelerine yapılan her türlü bağış ve yardımlar genel bütçeye gelir kaydedilir. Eğer bağış şartlı bağışsa -ki bizim bu topladığımız bağışlar depremle ilgili olduğu için şartlı bağış- depremde açılacak özel bir gelire yazılır ve oradan yine özel bir terkipten ödenek olarak harcanır. Amacı dışında hiçbir terkibe aktarılma yapılmaz. Yapılırsa da yapan kişiye sonra rücu edilebileceğini, kimlerin bundan sorumlu olduğunu söylüyor. Şartları dışında bile yapılamaz, bunun sorumluluğu tespit edilenlere ödetilir diyor kanunda. Bu iki üst kanun yürürlükte ve bu iki kanuna göre, bu yardımlar ve bağışlar gelir olarak kaydedilip şartlı olduğu için özel olarak depremle ilgili harcanması gerekiyor.

Şimdi bu kanunlardan sonra çeşitli yönetmelikler çıkarılmış. Bir tanesi 1999'da çıkarılan yönetmelik. 367 sayılı KHK, diyor ki Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na aktarılır ve üçer aylık dönemleri itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanır, diyor. Ben ben bu Resmi Gazete'yi buldum, hepinize bakmanızı öneririm. 1 Temmuz 2000 tarihli 24096 sayılı Resmi Gazete’de yayımlıyor. Bu beni çok heyecanlandırdı. Siz de bakınca eminim aynı heyecana kapılacaksınız. 177 sayfalık bir rapor var. Bu raporun içinde bütün banka hesaplarının çeşitli kurlar üzerinden dökümü; hangi bankalarda ne var, bunların toplamı; bunların hangi alanlara harcandığı; bunların harcandığı alanlarda, örneğin ev yapımından söz ediyorsak hangi kuruma verildiği ve bunun hangi şirket tarafından yapıldığına kadar 177 sayfa… Döküm, döküm, döküm, çok heyecan verici! Bence bu açıdan muhteşem. Yani bu kamu, 1999 depreminde toplanan bağışları 177 sayfa açıkladıysa, günümüzdeki harcamalara çok daha ayrıntılı ulaşacağız, hiç kuşkum yok! Bu şekilde ilerlemeye başladım.

1999'u bir yana koydum, ondan sonraki gelişmelere baktım. Şimdi dikkatinizi çekecek belki; 2002 tarihinde bir yönetmelik çıkarıyor, afet harcamalarını nasıl yapacağız diye. Burada da yine gelir kısmı, nakdi bağışlar, yardımlar, aynı dediğimiz gibi. Bu sefer Maliye Bakanlığı'na alıyor, Bayındırlık Bakanlığı'nı devre dışı bırakıyor. Maliye Bakanlığı orada özel bir gelir kaydediyor, sonra Bayındırlık Bakanlığı’na harcaması için özel ödenek kaydediliyor. Bunda bir değişiklik yok. Fakat bu 2002'de çıkan afet harcamaları yönetmeliğinde çok ilginç bir madde var: Diyor ki, bütün kamu iktisadi teşekkülleri, sermayenin yarısından fazlası devlete ait olan bütün bankalar, her yıl bilanço kârının % 3'ünü bir fona koyuyorlar. Bu müthiş bir kaynak olurdu arkadaşlar. Bakın bugün bu kaynak toplanmadı. Neden toplanmadı? Çünkü 2005 yılında bunu mülga etmişler. Eğer bu kaynak 2002 yılından tibaren toplansaydı, bugün Türkiye’deki kamu bankalarının ve kurumlarının son afette mecburen ceplerinden vermesi gereken kaynağın çok daha üzerinde bir kaynak bu fonda toplanabilirdi. 2002 yılından bu yana bunlar afete hazırlık için kullanılabilirdi. 2002'deki bu kanun 2005'te lav ediliyor, bu % 3'ün toplanması kaldırılıyor.

Sonra 2011 yılında kamuda çok önemli değişiklikler var. Bayındırlık Bakanlığı kapatılıyor. Onun yerine AFAD ve Çevre Şehircilik Bakanlığı açılıyor. 2011 yılındaki bu değişikliğe paralel olarak yeni bir harcama yönetmeliği ortaya çıkıyor. Bu yeni yönetmelikte ne yazık ki bağış ve yardımların nereye, nasıl kaydedileceği yer almıyor. Birden 2002 ve 2005'te bu açıkça belirtilmişken burada yazılmıyor. Yine olumsuz yorumlamayalım, bu bir yönetmelik. Yukarıda kanunlar var. Hangi kanunlar var, bu bağışların nasıl kullanılacağı, sadece deprem için kullanılabileceğini belirten iki tane kanunumuz var. Biri afetle ilgili diğeri kamu yönetimiyle ilgili. Dolayısıyla onlar geçerli.  2011 yönetmeliğine son bir madde koyuyor; diyor ki, afet durumunda bir özel hesap açılabilir. Bankalarda bir hesap açılır, ve AFAD ya da diğer kurumlar, valiler, valilikler, belediyeler kendi bütçelerinden gerekli gördükleri kadar miktarı bu özel hesaba açarlar, harcamalar bu özel hesaptan yapılır. Bu, afetin ilanından sonra 15 gün geçerlidir. 15 günü uzatmak mümkün, afet başkanlığınca uzatılabilir. Dolayısıyla afet durumunda 15 gün artık AFAD’ın bütçesinden yapılacak harcamalar harcamalar özel hesaptan yapılır. Bunun tabii ki bir hız kazanmak, kamunun normal harcama prosedürünü daha hızlandırmak için yapıldığı düşünülebilir. Ama en sonunda bir madde daha koymuşlar. Bu da diyor ki bu Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun hükümlerine tabi değildir; yani Sayıştay özel hesapları denetleyemez. deniliyor.

Gürhan Ertür: Evet, burada bir küçük ara verelim. Aradan sonra müzik parçamızı dinledikten sonra ikinci bölümüne devam edeceğiz.

-Müzik arası-

Gürhan Ertür: 95.0 Açık Radyo’da Altın Saatler programının ikinci bölümündeyiz. Prof. Dr. Nurhan Yentürk'le merkezi yönetimin afetlere, depreme ayırdığı bütçe, deprem bağışları ve harcamaları konuşmaya devam ediyoruz. Evet hocam.

Nurhan Yentürk: Evet, aradan önce değindiğim gibi, özetle, 2011'de bir özel hesaba geçiliyor ve bu özel hesap Sayıştay denetiminin dışında. 2011'de çıkarılan yönetmelikte bağışların ve yardımların nerede toplanacağına ilişkin bir madde yok. Bunun için dediğim gibi üst maddenin geçerli olacağını kabul etmemiz gerekiyor.

Şimdi kanunda da belirtilen bu 15 gün içinde açılan özel hesap ve buradan yapılan harcamalar, Kamu Mali Yönetimi kontrol kanunundaki denetime tabi değil. Sayıştay rapor yazamayacak. Nitekim AFAD’la ilgili Sayıştay raporunda, AFAD’ı inceliyor, sonra bir yere geliyor, diyor ki işte bu özel hesaba aktarılmıştır, özel hesabı biz inceleyemiyoruz şu şu kanuna göre, deyip geçiyor. O zaman kim denetleyecek? Nasıl denetlenecek? Bu son yönetmelikte ne demişler: Bir sonraki yılın ocak ayı sonuna kadar AFAD tarafından özel hesabı kullanmak suretiyle yapılan işlemlerin kamuoyunda takip edilmesini temin etmek üzere internet sitesinde yayınlanır. 1999 yılında 177 sayfayı sadece o zamandaki bir maddeye dayanarak yayınlayan bir kamunun, bu internet sitesinde herhalde 300-500 sayfası vardır. Ne dersiniz, sorsam kaç sayfa yayınlamıştır, hocalarım?

Elvan Cantekin: Bir sayfa.

Nurhan Yentürk: Bravo Elvan! Bir sayfa! Bir sayfa… 2021'i yayınlamış, kuzeyde sel ve güneyde orman yangınlarının yaşandığı bir yıl. 2020’de Elazığ depremi ile ilgili bir rapor göremedim, konulmuş kaldırılmış olabilir. 2021 Acil Yardım Harcamaları Raporu başlıklı bir rapor var AFAD’ın sitesinde.  AFAD Kurumsal raporlar sekmesinde yer alan bu raporda bir tablo ve bir grafik var:

6

Kaynak: 2021 Acil Yardım Harcamaları Raporu

Görüldüğü gibi, tabloda beş satır var. Gelirler bir milyar 976 milyon; valilikler harcama 687 milyon; merkez harcama 215 milyon; diğer kurumlar harcama 179 milyon. Toplam harcama bir milyar, toplam gelir bir milyar 976 milyon, 2022 yılına devir 893 milyon. Bu kadar.

Gürhan Ertür: Beş satır.

Nurhan Yentürk: Altı satır. Ondan sonra bir pasta grafiği de var. Bunun % 70'i iyileştirme çalışmaları, konteyner vesaire, % 16 'u müdahale gibi bir pay.

7 Kaynak: 2021 Acil Yardım Harcamaları Raporu

Elvan Cantekin: Pardon bir şey sorabilir miyim ben? Bu acil yardım harcamaları özel hesapla ilgili yönetmeliğe göre 15 gün içinde yapılabiliyor. Evet. Değil mi? 15 gün içinde 1 milyar 82 milyon 883 bin 482 lira bir harcama yapılmış.

Nurhan Yentürk: Gerekli görüldüğü taktirdeuzatabilir diyor aynı kanunda. O tarihte bunun uzatılıp uzatılmadığını bilmiyorum, bakmak lazım.

Elvan Cantekin: Evet Anladım.

Nurhan Yentürk: Dolayısıyla bu çok şoke edici bir şey. Çünkü bu 115 milyarı ne kadar izleyebileceğimiz konusunda, ve yine bu özel hesap üzerinden yapılan bu son depremin harcamalarını ne kadar izleyebileceğimiz konusunda bir fikir vermesi bakımından bizi oldukça karamsar bir tabloya yönlendiriyor.

Biliyorsunuz martın 15'inde bir kanun çıkarıldı; bu kanunda deniliyor ki yeniden bir imar fonu kurulacak, tüm nakdi bağışlar, hibeler, bütçeden bu amaçla aktarılacak ödeneklerin hepsi bu fonda kullanılacak. Bu fonun yönetim kurulunda kim var? Hazine ve Maliye Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Tarım ve Orman Bakanlığı, İçişleri, Ulaştırma Bakanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı… Burada AFAD yok, o ilginç… Yönetici Hazine ve Maliye Bakanlığı. Afet sonrası kurumlardan projeler alınacak ve onlara bu projeler çerçevesinde -bu AFAD olabilir, TOKİ olabilir- bu kaynak aktarılacak. Bu fonla ilgili yapılan harcamalar üçer aylık dönemler itibariyle kamuoyuyla paylaşılacak. En son maddesinde de diyor ki, bu kanun yayın tarihinde yürürlüğe girer. Yani 15 Mart… Şimdi bu 115 milyar, biliyorsunuz 15 Mart’tan önce toplandı. Dolayısıyla bu yeni çıkan fon ve fonu izleyebileceğimizi varsaydığımız zaman dahi, fonun içinde yer almayacak. O zaman 6 Şubat’la 15 Mart arası toplanan bu 115 milyarı nasıl izleyeceğiz konusu ne yazık ki bir soru olarak karşımızda duruyor.

Elvan Cantekin: Fonun adı yeniden imar fonu. Yani afet yönetimi fonu değil, yeniden imar fonu. Sadece inşaatlara kullanılacak. Yahut da o konuda "reconstruction", yeniden inşaat, rehabilitasyon gibi şeyler kullanacak. Afete hazırlık anlamında hiç kullanılamayacak.

Nurhan Yentürk: Daha önceki özel hesap geçerli. Afet olduğunda özel hesaba para aktarıyorlar ve oradan harcama yapıyorlar. Diyor ki "doğal afetler nedeniyle afet bölgesi ilan edilen…" Doğal afet nedeniyle afet bölgesi ilan edilmesi afetten önce de olmuş olabilir, değil mi? Öyle anlıyorum; "imar, altyapı, üst yapı çalışmaları için gerekli kaynağın sağlanması, yönetilmesi için"… "Ve bunların kamu kurumlarına aktarılması amacıyla…" yani acil durumla ilgili bir müdahaleden değil, afet ilan edilen bölgelerdeki imar ve üstyapı altyapı çalışmaları için gelir olmak üzere kuruluyor, bu afet yeniden imar fonu.

Elvan Cantekin: O zaman afete müdahale dediğimiz şey özel hesaptan yapılacak.

Nurhan Yentürk: Yine özel hesaptan yapılmaya devam ediliyor ama daha önce özel hesapla ilgili çıkarılan yönetmelikte belirtilmeyen ve afet yeniden imar fonunda belirtilen şeyse gelirlerinin sayılması: Yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı her nevi nakdi bağış, yardım hibe ve krediler"… Yani bu afet yeniden imar fonu şubattan önce oluşturulmuş olsaydı, o zaman biz bilecektik ki o 115 milyar bu fona girecek. Bu fonu ne kadar izleyebileceğimizi önümüzdeki aylarda göreceğiz. Fon kaynakları ve aktarımları üçer aylık dönemler halinde kamuoyuyla paylaşılır deniyor. Aktarımlara ilişkin mali verileri yani en geç üç ay sonra göreceğiz, yani 15 Haziran’dan sonra buraya aktarılan kaynağın nasıl harcandığını görebileceğiz. Ne göreceğimizi bilmiyoruz. "Her türlü bilgi ve belgeyi sağlamakla yükümlüdür" diyor. Ama daha önceki bu özel hesapta da aynı şey vardı; bu konuda her türlü bilgiyi kamuyu aydınlatmak üzere vermekte sorumluydu.

Elvan Cantekin: Peki benim anladığım şu: Yapılan ihaleler filan hep bu fonla yapılacak.

Nurhan Yentürk: Evet hepsi bu fon üzerinden yapılacak; TOKİ’ye yapılan aktarmalar bu fon üzerinden yapılacak. Ayrıca yurtdışından bu konuda borç alınabilecek. Burada deniliyor ki "istenirse Maliye Bakanlığı yurtdışından borç alır". Bunu da kamu finansmanı ve borç yönetmeliği kanununa eklemişler. Doğal afetler nedeniyle dış finansman yani dış borç alınabilir. İlgili kurum ve kuruluşlara karşılıksız tahsis edilebilir. Kurum ve kuruluş deyince, bunun için de bütün kamu kurumları olabileceği gibi TOKİ vesaire de olacağını anlıyoruz.

Gürhan Ertür: Buradan devam edebiliriz.

Nurhan Yentürk: 6 şubat-15 Mart arası acaba bu 115 milyarı nasıl izleyebileceğiz diye sordum kendime. Üst kanun geçerli, 2011'de çıkarılan bu özel hesapta bağışların nereye gelir olarak gireceği ve ne şekilde ödenek kaydedileceği belirtilmediği için iki üst kanun var. Bir tanesi depremle, afetlerle ilgili olan, bir de Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu. Burada bunun Maliye Bakanlığı üzerinden toplanacağı, oradan bütçeyi gelir kaydedileceği, ilgili kuruluşlara da ödenek olarak verileceği yazılıyor. Bu açıdan Elazığ depremini inceledim. 8 milyar 300 milyon Türk Lirası bağış toplanmış. Bu 8 milyar 300 milyon TL bağış, bağış olarak gelir kaydedilmiy olmalı,  2020 yılının bağışlarının kaydedilmesi gereken yeri inceledim. Merkezi Yönetim gelir tablolarını incelediğimde, 2020 yılında kurum ve kişilerden alınan bağış ve yardımlar 769 milyon olarak gördüm. Yani buraya kaydedilmemiş, başka bir yere kaydedilmiş. Bu ne demek? Araştırmacıların ya da kamuoyunun ulaşabileceği kaynaklara bakarak, 8.3 milyar bağışın nereye gelir kaydedildiğini göremiyoruz. Nasıl göreceğiz? Gelirini bulamadığımız gibi, ödenek olarak nereye eklendiğini de göremiyoruz.

Bir egzersiz olarak sadece şöyle bir şey yapabildim: 8.3 milyar 2020 yılında Elazığ depremi sonrasında toplandı. Biraz önce konuşmamın başında söylediğim gibi, sene başında bir bütçe belirleniyor, sonradan da sene içinde harcama yapılıyor. Bu bütçeyle harcamayı kıyaslamaya çalıştım. Bu iki kurumun bütçesi 2020 yılının başında iki milyarmış. Sonunda yapılan harcama 7 milyar, yani 5 milyar eklenmiş. İki milyar bütçeyle başlamışlar, depremler olmuş, bağışlar toplanmış ve 5 milyar eklenmiş. 8.3 milyarın 5 milyarını buraya gittiğini varsayabiliriz.

2020 yılı gibi  2021, 2022 yılında özellikle AFAD’ta bütçesinden oldukça fazla bir harcama var 2020, 2021, 2022'de bütçesinin üzerinde bir harcama yapmış ve bu da bu bağışlardan olmuş olabilir. Eğer öyleyse, yani son üç yıldaki harcamaların çoğu bağışlardan yapılmışsa bunun depreme ayrılan bir kamu kaynağı olduğunu söylemek mümkün değil.

Faaliyet raporuna baktığımızda 2019'da 1.000 afet evi yapmışken 2020 faaliyet raporunda TOKİ aracılığıyla 2.500 afet evi yaptığını, 2021'de TOKİ aracılığıyla 10.000 ev yaptığını belirtiyor, Elazığ, Bingöl ve Malatya bölgelerinde… 2022 faaliyet raporunu daha henüz yayınlamadılar. Eğer 115 milyar TL, ya da bunun toplanabilen kısmı bütçeye gelir kaydedilecek ve bu da afetle ilgili kullanılmak üzere ilgili birimlere ödenek olarak kaydedilecekse, -8.3 milyar bir bağış bile ne kadar bir fark yaratmış durumda- hem AFAD’ın hem de Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın ilgili birimlerinde çok ciddi bir harcama artışını 2022 ve 2023 faaliyet raporlarında görebileceğimizi umuyorum.

Gürhan Ertür: Nurhan Yentürk çok teşekkür ederiz verdiğiniz bilgiler için. Anlaşıldığı kadarıyla bu konu yeni meclisin de gündemine alınmalı ve özellikle bu 115 milyardan başlayarak harcamaların detayları milletvekilleri tarafından istenmeli. Sağ olun, çok teşekkürler.

Nurhan Yentürk: Rica ederim. Vaktimiz doldu galiba.

Gürhan Ertür: Evet, çok teşekkürler tekrar. Bugün Açık Radyo’da Altın Saatler programında konuğumuz Prof. Dr. Nurhan Yentürk idi. Kendisiyle merkezi yönetimin afetlere, depreme ayırdığı bütçeyi, bağışları ve harcamaları konuştuk. Yarın perşembe günü 18:00'de yeni bir Altın Saatler özel deprem yayınında görüşmek dileğiyle hoşça kalın.