Teşekkürler iklim grevcileri. Eylemleriniz etki bırakıyor, gücünüz hissedilecek

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Bugün, olmakta olan sizlersiniz. Bugün, gücünüz hissedilecek. Bugün, eyleminiz etki bırakacak. Bugün münferit eyleminizde birkaç kişiyle ya da yüzlerce kişiyle omuz omuza duruyor olabilirsiniz, ama dünya genelinde milyarlarca kişiyle berabersiniz

Fotoğraflar: Guardian

Rebecca Solnit - (The Guardian - 15 Mart 2019)

Bugün tüm iklim grevcilerine şunu söylemek istiyorum: Mantıksız davrandığınız için size çok teşekkür ederim. Neden derseniz? Eğer mantıklı olmanın anlamı kurallara bağlı kalmaksa ve kurallar neyin mümkün olup neyin olmadığını gösteren kılavuz ilkeler olarak görülüyorsa, size imkânsız ya da mantıksız bir şey istediğinizi söyleyenler çıkabilir. Onlara kulak asmayın. Durmayın. Hayallerinizin bir gıdım küçülmesine izin vermeyin. Neyin mümkün olduğunu belirleyen kuralı yeniden yazdığınız günün ve değişime eksen oluşturacak yılın bu olabileceğini aklınızdan çıkarmayın.

İklim grevcileri, tüm enerji sistemlerimizde köklü bir değişikliğe gidilerek fosil yakıtların yeraltında bırakılmasını ve gezegen çapında etkili olan iklim değişikliğine karşı yeterli önlemlerin alınmasını istiyor. Değişime hazır olmayanların bize sık sık hatırlattığı kurallarsa gerçek kurallar değil. Çünkü geçtiğimiz yaz bir gün, 15 yaşında bir kız yere oturup tek kişilik bir iklim grevi başlattı, oysa pek çok yetişkin size, kurallara göre 15 yaşında bir kızın damdan düşer gibi tek başına çıkagelip dünyayı değiştiremeyeceğini söyler.

İsveçli Greta Thunberg bunu çoktan yaptı.

Aynı yetişkinler size, haberlerde, parlamentolarda ve şirketlerin toplantı odalarında gördüğümüz insanların kurallara göre bütün gücü ellerinde tuttuklarını ve onlara kibar davranmaya mecbur olduğunuzu, karşılığında onların da belki önünüze ekmek kırıntıları atacaklarını, belki avucunuzu yalatacaklarını, belki de kapıyı pat diye suratınıza kapatacaklarını söyleyecekler. Değişimin ancak öngörülebilir yollarla, azar azar gerçekleşebileceğini söyleyecekler. Ama yanılıyorlar. Bazen kimseden ne izin ne de başka bir şey istemeniz gerekir, çünkü gücü elinize alır ve kapının hangi tarafa savrulacağına kendiniz karar verirsiniz. Eyleme geçilmediği sürece hiçbir şey mümkün değildir; oysa bugün yaptığımız gibi hep birlikte ayaklandığımız zaman, hemen her şey mümkün olur.

Size bunları, neredeyse altmış yıldır yaşamakta olan birinin minnet ve coşkusuyla yazıyorum. Altmış yıl, olağandışı değişimler görmeye yetecek uzunlukta bir süredir. İmkânsız sayılan şeylerin tekrar tekrar vuku bulduğunu görmeye yetecek kadar uzun. Sıradan insanlar ayaklanıp şiddetsiz-doğrudan-eylemlere geçtiğinde rejimlerin devrildiğini görmeye yetecek kadar uzun. Hem hukukta, hem tahayyülde çarpıcı hak genişlemeleri olduğunu görmeye yetecek kadar uzun. Bir zamanlar cinsiyet ve cinsel yönelim hakkında, ırklar hakkında, adalet ve eşitlik hakkında, doğa ve ekoloji hakkında son derece yeni olan görüşlerin zamanla olağanlaşıp makbul fikirlere dönüştüğünü görmeye, sonra da nasıl fikir değiştirmiş olduğumuzun unutulduğunu ve bu unutuş sürecinin de çok etkili olduğunu görmeye yetecek kadar uzun.

Ben doğduğum zaman var olan dünya artık mevcut değil. Kadınların rolü o zamandan bu yana fevkalade değişti ki büyük ölçüde iyiye doğru bir değişim oldu bu. 30 yıl önce, yani komünist Doğu Bloku ülkelerinin, büyük orduları ve gizli polisi arkasına almış rejimleri devirmeye tek başlarına güçlerinin yetmeyeceği sanılan insanların eylemleri sayesinde özgürlüklerine kavuşmalarından birkaç sene sonra, koca Sovyet İmparatorluğu bir anda çöktü. Güney Afrika’da Apartheid’ın düştüğünü, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış bir mahkûmun ülkeye başkan olduğunu gördüm. Gey, lezbiyen ya da trans olmanın suç sayıldığı bir dünyaya doğmuştum, sonra bütün o kanun ve tutumların eyaletlerde, ülkem ABD’de ve başka pek çok ülkede değişime uğradığına tanıklık ettim.

Rüzgâr ve güneş enerjisinin, sadece 20 yıl öncesinin hantal, etkisiz, pahalı teknolojileri olmaktan çıkıp, fosil yakıt çağını ardımızda bırakmamızı mümkün kılabilecek yollara dönüştüğünü gördüm. Dünyanın çevresel sistemlerini tanımaya yönelik bir lisanın, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve her şeyin birtakım sonuçlar doğurduğunu anlatabilen bir lisanın, yaşadığım süre zarfında ortaya çıktığını gördüm. Bilimin doğa hakkında, tarihin de toplumsal güçler hakkında bize öğrettiklerine kafa yordukça, bizi birbirimizle ilişkilendiren bağların ne kadar güzel, ne kadar güçlü olduğunu anlamaya başladım. İşte bunlardan biri: Greta Thunberg eylemlerinde en çok kimden etkilendiğini söylemişti? Rosa Parks’tan.

1913’te Alabama’nın Tuskegee şehrinde doğmuş siyahi bir kadının 90 yıl sonra İsveç’te doğmuş beyaz bir kızı etkileyip iklim değişikliği konusunda doğrudan eyleme geçmeye sevk etmesi, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunun ve sonuçların çabuk ortaya çıkmadığı ya da fazla göze çarpmadığı durumlarda bile eylemlerimizin etki bıraktığının hatırlatıcısıdır. Rosa Parks’ın kuralları çiğneyip kendi idealleri doğrultusunda yaşamasının hâlâ etkisi vardır, hâlâ gücü vardır, Rosa’nın hayal etmiş olabileceğinin ötesinde, yaşadığı dönemi aşan, yaşadığı kıtayı aşan, aktivizm alanını aşan bir tesiri vardır.

Kurallar, gücün kimin elinde olduğunu bildiğimiz, değişimin nasıl meydana geldiğini bildiğimiz, neyin mümkün olduğunu bildiğimiz gibi açık ve kolay varsayımlara dayanır. Oysa tarihten aldığımız gerçek ders, değişimin çoğu zaman öngörülemeyen yollarla geldiğidir; güç ansızın, diğerlerimize göre adeta damdan düşercesine ortaya çıkan insanların eline geçebilir. Ben ne Thunberg’in gelişini gördüm, ne 'Günışığı Hareketi’nin (Sunrise Movement), ne 'Extinction Rebellion’ın (Yokoluş İsyanı) ne de 'Zero Hour’un (Saat Sıfır).

Dikilen Kaya’ya (Standing Rock) gittiğimde, bir petrol boru hattına karşı yerliler tarafından başlatılan bu ayaklanmanın Alexandria Ocasio-Cortez’e seçimlerde adaylığını koyma esinini vereceği aklımın köşesinden dahi geçmemişti. Onun tüm kuralları alaşağı eden bir zafer kazanacağı ve bir Yeşil Yeni Düzen'in (Green New Deal) muhteşem sözcüsü olacağı da. Aklımın köşesinden dahi geçmemişti belki ama, güçlü, sihirli, ihtimallerle dopdolu bir şeyin olmakta olduğunu biliyordum. Olduğunda şaşırmamamın sebebi buydu, 2016’da gerçekleşen o toplanma eyleminin bütün başarımlarını henüz görmemiş olduğumuzu düşünmemin sebebi de bu. Rosa Parks’ın etkisi nasıl bitmediyse, bu da daha bitmedi. İyi yapılan işler etki bırakır. İdealleriniz doğrultusunda hareket etmeniz etki bırakır. Sonuçlar her zaman çabuk ortaya çıkmasa ya da fazla göze çarpmasa bile.

İklim momentumu diye adlandırdığım bir şeyin dört bir yanımı sardığını görüyorum: Yeni Zelanda’dan Norveç’e kadar her yerde, insanlar harekete geçip iklim değişikliğine tepkilerini gösteriyorlar. Kanada’da ve ABD’de boru hatlarının ablukaya alındığını görüyorum; yatırımcıların hidrolik kırma ve kömür işlerinden geri çekildiklerini görüyorum; üniversitelerin ve emeklilik fonlarının fosil yakıtları terk ettiğini görüyorum; güneş tarlalarının ve rüzgar turbinlerinin tüm dünyada yaygınlaştığını ve mühendislerin mevcut teknolojileri iyileştirmeye çalıştıklarını görüyorum; petrol şirketlerine ve kömür şirketlerine davalar açıldığını görüyorum; politikacıların, başyazarların, iş insanlarının ve olağan kurallar altında güç sahibi olan diğerlerinin daha önce hiç tutmadıkları biçimde saf tuttuklarını görüyorum. Türümüzün karşı karşıya kaldığı en büyük felakete tepki olarak farklı yollarla pek çok şey yapılıyor.

Yapılanlar henüz yeterli olmasa da, gün geçtikçe daha fazla insanın faciayla yüzleştiğinin ve bu konuda bir şeyler yaptığının işareti bütün bunlar. Ne olacak bilmiyorum, çünkü olacak olanı bizler olduracağız. İşte bu yüzden bugün küresel bir iklim grevi var. İşte bu yüzden “Ne olacak diye sormayın. Olan siz olun” demeye başladım. Bugün, olmakta olan sizlersiniz. Bugün, gücünüz hissedilecek. Bugün, eyleminiz etki bırakacak. Bugün münferit eyleminizde birkaç kişiyle ya da yüzlerce kişiyle omuz omuza duruyor olabilirsiniz, ama dünya genelinde milyarlarca kişiyle berabersiniz. Bugün, henüz doğmamış insanlar için ayağa kalkıyorsunuz, o henüz doğmamış milyarlar da yanınızda. Bugün siz, içinde bulunduğumuz zamana çölün ortasından akan bir nehir gibi yayılmakta olan ihtimalin gücüsünüz.

Çeviri: Handan Balkara Çevikus

* Yazının orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

* Guardian US’in köşe yazarlarından biri olan Rebecca Solnit, Bana Bilgiçlik Taslayan Adamlar  (Men Explain Things to Me) ile Tüm Soruların Anası (The Mother of All Questions) adlı kitapların yazarıdır.