"Devam, yola devam"

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Açık Radyo'nun avukat ekibinden Bahri Belen, Açık Radyo'nun RTÜK'ün verdiği yayın durdurma ve para cezasından sonra aldığı “yürütmeyi durdurma” kararına RTÜK tarafından yapılan itirazın red olduğu haberini değerlendiriyor ve yargısal sürecin nasıl ilerleyeceğini açıklarken Türkiye'deki basın-yayın ve ifade özgürlüğü konusundaki endişelerini de anlatıyor.

Açık Gazete: Bahri Belen
 

Açık Gazete: Bahri Belen

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Bahri Belen'le konuşuyoruz şimdi. Bahri Belen, hem Açık Radyo'da Hukuk Güvenliği programını yapıyor hem de Açık Radyo'nun hukuk ekibinde. Kendisiyle uzun bir yol katederek, Cuma günü öğrendiğimiz karara -Üst mahkemenin RTÜK'ün itirazını reddetmesi- ulaştık. Sürecin her aşamasında olduğu gibi, hemen o gün gerçekleştirdiğimiz kamuoyu duyurusunda belirttiğimiz gibi, süreç hakkında şeffaflığa ve konuşmaya devam ediyoruz. Radyoda süreci konuşacağız. Merhabalar Bahri Bey, hoşgeldiniz. 

Bahri Belen: Merhaba, iyi yayınlar Ömer Bey.

Ö. M: Merhabalar.

Ö. M: Sizi de kutluyoruz, çok teşekkür ediyoruz çabalar için.

B. B: Bütün arkadaşların emeği, sizin bu konuda desteğinizle, emeğinizle olumlu bir sürece gelmiş durumdayız.

Ö. M: Açık Gazete'nin ilk yarım saatinde kamuoyuna duyuruyu kısaca nakletme imkanı da bulunmuştuk. Şimdi sizinle biraz daha ayrıntılara girelim. Neler olup bitti? Neler olup bitmesi bekleniyor?

B. B: Evet, siz biliyorsunuz tabii ama dinleyicilerimize belki bir kere daha anımsatmak gerekebilir. Açık Radyo'nun 24.04.2024 günü saat 08:00'de başlayan Açık Gazete programıyla ilgili, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Açık Radyo'ya yayın durdurma ve de aynı zamanda ciddi bir para cezası verdi. Hem yayın durdurma hem para cezasının sebebi olarak gösterilen programa verilen bu ceza, aslında ağır ve kabul edilemez bir cezaydı. Hakikaten, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü içinde söyleyebileceğimiz; radyonun, televizyonun, görsel medyanın yayın özgürlüğü açısından kabul edilemezdi.

Şimdi ben, 24.02.2024 günkü yayın nedeniyle RTÜK tarafından verilen 22.05.2024 tarihli kararın dayanağını bile açıklamaktan endişe duyuyorum. Cezanın en ağır yönü bu. Anayasada ne diyor? Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre kabul edilmiş insan haklarına ilişkin sözleşmeler atfıyla kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne, hatta Birleşmiş Milletler'in insan haklarıyla ilgili düzenlemelerine ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne rağmen; bütün bunları ve Anayasa'nın ifade özgürlüğüyle ilgili birçok kararını bilmemize rağmen, Yargıtay'ın bu konudaki kararlarını bilmemize rağmen ben deneyimli bir avukat olarak şu anda RTÜK'ün ceza verme sebebini açıkça konuşamıyorum, en büyük tehlike de burada. Verilen kararın en ağır yönü bu. Açık Radyo'nun -dünyanın bütün seslerine, bütün renklerine, bütün titreşimlerine açık olduğunu söyleyen radyonun- hukuk ekibinde bulunan avukatlardan biri olarak, bu konuda ağzımdan çıkacak sözler nedeniyle tedirginim. İşte en ağır konu bu. Çünkü ne uluslararası sözleşmelere ne iç hukuktaki Anayasa kararlarına, yargı kararlarına göre herhangi bir şekilde suç teşkil etmeyen veyahut da suç olmasa bile radyo ve televizyonla ilgili yasal düzenlemelerin ilkelerine aykırı olmayan bir haber programıyla ilgili böyle bir ceza verildi.

Onun dışında, ifade özgürlüğünün genel olarak bu kararla ihlal edildiğini, ifade özgürlüğüne çok ciddi bir tehdit oluşturulduğunu söylemeliyiz. Çünkü ifade özgürlüğünü engelleyen, hakikaten kişilerin haklarına zarar veren bir yayın olması lazım ki -hatta bizim yargıtayımızın birçok kararında kişi haklarıyla kamunun bilgilenme hakkı arasında bir tereddüt olursa bunun kamunun bilgilenme hakkı konusunda yorumlanması gerektiği kuralı var- böyle olsun. Bunun dışında, toplumun sağlığına zarar verecek bir yayın, ifade özlüğüne aykırı olabilir. Tabii Açık Radyo'yla hiçbir zaman yan yana konulamayacak bu 6112 Sayılı Radyo ve Televizyon Üst kurulu ile ilgili yasal düzenlemede sözü edilen ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mesele farkı gözeterek toplumu kim ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duygularını oluşturamaz ile geliyor. Yasadaki bu ilkeyi Açık Radyo'nun ihlal ettiğini söylemek, dünyadaki herkesi yani Açık Radyo'yu sevmeyen, beğenmeyen herkesi bile güldürebilir. Bu acı bir komedidir. O bakımdan verilen kararın çok ağır bir karar olduğunu ve hakikaten iç ve ulusüstü hukuk açısından da kabul edilemez bir karar olduğunu öncelikle belirtmeliyiz. Bu konuda arkadaşlarla bir dava hazırlığı yaptık tabii ve bu davayı açtık.

Bu arada bilmiyorum bu ayrıntıyı söylemekte yarar var mı; bu karar Açık Radyo'ya tebliğ edildikten sonra -araya da bayram girmişti sanıyorum- beş defalık yayın durdurmanın günleri ne zaman gelecek diye bekliyorduk. Ne gün bize tebliğ edilecek ve radyo da ona göre, yasal bir zorunluluk olduğu için, yayın durdurmayı kararda belirtilen şekliyle uygulayacak diye. Hatta şöyle düşündük; bayramda böyle bir yayın durdurma uygulaması yapılırsa bu etkili olmaz diye düşündü RTÜK ve onun için bayramdan sonra bize bu tebligat yapılacak diye bekliyorduk. O arada, yine kararda belirtildiği gibi, verilen para cezasının taksitlendirilmesiyle ilgili başvuru yapmışız. RTÜK tarafından taksitlendirme istemimiz kabul edilmiş, ilk taksiti yatırmışız. Ama sonra anlıyoruz ki, "siz yayın durdurma konusundaki kararımızı uygulamadınız" diyorlar.

Ö. M: Evet.

B. B: Çünkü teknik bir konu var. Gönderilen ilk yayın durdurma ve para cezasına ek olarak konulan bir belge teknik olarak açılamamış. Bunun neden açılmadığını bana göre Türkiye'de en bilgilisinden en cahiline kadar kime sorsak, herkes diyecektir ki bu belgeler bazen açılmaz. Yok şu programı indir, yok bu programı indir, ondan sonra aç derler. Oysa biz yayın iptali kararının verileceğini öğreniyoruz, bu da zaten yasada var ama aklımıza gelmeyen bir yasal düzenleme. Hakikaten bunları uygulamadığınız zaman doğrudan, hiçbir yeni gerekçe olmaksızın, sizin lisansınız iptal edilebiliyor. Artık bir daha yayın yapamıyorsunuz. Hatta, bu frekansın mali değeri belki Açık Radyo ve onun yayınlarının sürdürülebilmesi için ikincil bir öneme sahip ama çok ciddi bir mali değeri de var, bu da gidecek.

Burada bir şeyi teslim etmek lazım, bu ikinci karar bize tebliğ edilmedi -veya belki de alınmadı bunu bilmiyoruz- ama böyle bir kararın alınacağını duyduk. Biz bu karar alındı mı, alınmadı mı, bilmiyoruz. Bize tebliğ edilmediği için de zaten içeriğine hakim değiliz. İçeriğini bilmiyoruz. Ama bu konuda eğer bir karar alındıysa RTÜK'ün çok şedit davranmadığını burada teslim edelim. Çünkü eğer şedit davransa ve kararı aynı gün bize bildirseydi bizim yayınlarımız tamamıyla duracaktı. Bu konuda şedit davranılmadığını söylemeliyim. Bunun birçok sebebi olabilir, bu kadar haksız bir ilk ceza kararı ve arkasından da teknik bir sorun olması, bir aksama nedeniyle olması gibi. Sonuçta sadece Açık Radyo değil, herhangi bir radyo veyahut da televizyon olabilirdi. Basın ve ifade özgürlüğünü tamamıyla ortadan kaldıracak bir uygulama hakikaten çok ağır bir sonuç olurdu. Belki RTÜK bununla ilgili durumu değerlendirerek şedit davranmadı.

Nihayet, açtığımız davadan, lisansımıza iptal kararı gelecek mi gelmeyecek mi diye düşündüğümüz bir sırada, bir yürütmeyi durdurma kararı geldi. Yürütmeyi durdurma kararı elbette bize açık radyoya bir nefes aldırdı. Bu davayı takip eden avukat arkadaşlara nefes aldırdı. Çünkü bir anlamda, bu işin takibi konusundaki yükümlülük, sorumluluk avukat arkadaşların sırtına yüklenmişti ve biz de Açık Radyo gibi bir yayın organının sesinin kısılmasını önleyemediğimiz için, bir çözüm bulamadığımız için, kalemimiz ve dilimiz buna yetmediği için diye, çok ağır bir yük altındaydık.

Ö. M: Pardon Bahri Bey, bu noktada bir araya girebilir miyim lütfen? Sizin de net olarak söylediğiniz gibi, beş program Açık Gazete'nin tatil verip onun yerine de TRT'den alınmış şehir belgesellerinin ikişer saat, beş gün boyunca yayınlanmaması sonucunda otuz yıla yakın milyonlarca saat program yapılmış, tarihten, sosyolojisinden, psikiyatrisinden, psikolojisine kadar varılan, dünyadaki belki de en zengin seslerinden bir tanesini oluşturan yayının sona ermesi gibi tuhaf, trajikomik bir durum olacaktı.

B. B: O zaman sizin bu son söylediğinizi ben şöyle özetleyeyim: Bir akademi kapatılacaktı. Bir akademi sona erdirilecekti, tıptan tekniğe, kültür ve sanattan bilime, habercilikten, yorumculuğa her şeyin olduğu bir akademi susturulacaktı.

Ö. M: Evet öyle bir risk vardı. Neyse ki bu önlendi.

B. B: Doğal olarak beklediğimiz şuydu: verilen bu yürütmeyi durdurma kararı üzerine Radyo ve Televizyonu Üst Kurulu da bir itiraz yapacaktı. Bu itirazı hiç gecikmeden anında yaptılar. Biz de bu konuda avukat arkadaşlar olarak, yayının niteliği ve yayıncılığın donanımı olan sizlerle bir toplantı yaparak yapılan itiraza karşı cevabımızı şekillendirdik, olgunlaştırdık. Doğrusu o çalışmayı yaparken bir kere daha bu kararın haksız olduğunu ne kadar adaletsiz olduğunu ve ifade özgürlüğüne ne kadar aykırı bir karar olduğunu gördük ve davamızın ne kadar haklı olduğunu da anlamış olduk. Tabii Radyo ve Televizyonu Üst Kurulu'nun yürütmeyi durdurmaya ilişkin verilen Ankara 21. İdare Mahkemesi kararına yaptığı itiraza biz de bu hazırlıklarla bir cevap verdik. Ondan sonra beklemeye başladık çünkü yürütmeyi durdurma kararlarında duruşma yapılmaz. Mesela tutuklama kararı dediğimiz, Ceza Mahkemesi'nin tedbir kararları duruşmalı yapılabiliyor. Ama diyelim ki Hukuk Mahkemesi'nde bir tedbir kararı verildi, onlar duruşmalı yapılabiliyor. İtiraz üzerine duruşma açılıyor. Orada taraflar yine söyleyeceklerini söylüyorlar. Buradaysa dosya üzerinden inceleme yapılıyor ve bize onu beklemekten başka bir çare kalmamıştı. Her gün sabah, öğle, akşam, hatta bunların aralarında da, böyle bir karar çıktı mı diye bekledik. Fakat Cuma günü sabahın ilk saatlerinde -09:00'da mahkeme kalemine gelen yazmanların, katiplerin, görevlilerin belli bir karar alındığında ise bu kararı UYAP'a koymaları saat 09:00'dan öğlene dektir- gördük ki aslında daha önce, 1 Ağustos'ta bir karar verilmiş ama Ankara 10. İdare Mahkemesi tarafından yazılan itiraz üzerine verilen kararın belki de yazımı, belki de düzenlenmesi, kontrolden geçirmesi -20 Temmuz itibariyle de adli tatil başladığı için oluşan nöbetçi heyette imzaların toplanması biraz uzun sürmüş olabilir gibi sebeplerle- uzamış. Nihayet, Cuma günü dosya kendi mahkemesine, davayı görecek mahkemeye ulaştırılmış ve o mahkemede de UYAP'a koymuş, biz bu kararı gördük. Doğrusu, beni bağışlayın hiç böyle tabirler kullanmayı sevmem ama tam öyle, eşeğimizi kaybettik sonra bulduk gibi. Çünkü bu kadar haksız ve hukuka aykırı bir karar ama sonuçta verilen bir yürütmeyi durdurma kararına itiraz üzerine verilen kararda diyor ki: 21. İdare Mahkemesi'nin açılan davada istenilen yürütmeyi durdurma talebi sonrası verdiği yürütmeyi durdurma kararında herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden yapılan itirazın reddine... 

Özetleyeyim. Bu tedbir kararı, yürütmeyi durdurma kararı bir tedbir kararı aslında, yayınlarımızın sürmesini sağladı ilk günden itibaren. Ama arkasından yapılan itirazda yine sıkıntılı bir bekleyiş vardı. Ama dava devam ediyor. Nedir o dava? 24 Nisan 2024 tarihinde Açık Gazete'nin haber programında söylenilen bazı sözcükler. Avukat Bahri Belen de bu sözcükleri burada söylemekten kaçınıyor. Yanlış ve kötü olan bu. Bu kararla ilgili açtığımız dava devam edecek. İdari yargıda duruşmalar olmuyor, bir defa duruşma olabilir, belki o duruşma günü verilmez, bilmiyorum. Sonuçta 21. İdare Mahkemesi'ne düştüğü için o mahkeme, bu konuda esasa ilişkin bir karar verecek.

Bu karar hakikaten Radyo ve Televizyonun Üst Kurulu'nun verdiği kararın iptali yönünde de olabilir, bu davanın reddi yolunda da olabilir. Şu anda yürütmeye durdurma kararı verilmiş olmasına rağmen aleyhte de olabilir. Peki biz o zaman ne yapacağız? O zaman bununla ilgili bir üst mahkeme olan Danıştay'a başvuracağız. Peki diyelim ki aleyhimize bir karar verdi, iptal kararı verdi. Bu yürütmeyi durdurma kararını ortadan kaldırır mı? Bana göre kaldırmaz. Sonuçta bizim aleyhimize bir karar verilmesi halinde, Açık Radyo'nun yayın durdurma ve para cezasına ilişkin açtığı dava lehimize sonuçlanırsa, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun Danıştay'a yapacağı temyiz başvurusu sonucuna kadar da, radyonun yayınları devam edecek.

Umuyorum ki, bu kadar haklı olduğumuz, bu kadar adaletsiz ve ağır bir ceza konusunda 21. İdare Mahkemesi'nin verdiği tedbir kararı gibi, buna yapılan itirazı reddeden 10. İdare'nin kararı ve bu kararın dayandığı gerekçe gibi, mahkeme esasına ilişkin kararında da olumlu bir karar verecektir. Tabii bu kesin bir şey değil. Sonuçta yargısal sürecin şu an olumlu bir dönemece geldiğini ve önemli bir noktada olduğunu ifade etmeliyim. Bunun devamı ve davanın nihayet olarak da olumlu sonuçlanmasını umut ediyoruz.

Umut ediyoruz diyoruz çünkü ortada verilen cezanın haklı bir ceza olmadığını, ağır bir ceza olduğunu, hukuki bir dayanağının olmadığını, üstelik de Açık Radyo gibi bir radyonun 30 yıllık yayın politikasını iyiyle bağdaşmayacak bir suçlamayla böyle bir kararın verildiğini biliyoruz. Bütün bunların yasal dayanaklarını, anayasal dayanaklarını, uluslarüstü kuralları ve onların kullanmasına ilişkin uluslararası mahkeme kararlarını biliyoruz. Burada zaten böyle bir karar verilemezdi, diyoruz. Yürütmeyi durdurma kararı da doğru bir karardı, diyoruz. Yapılan itirazın reddi kararı doğru bir karar, diyoruz. Ama bütün bunlara rağmen umut ediyoruz diyoruz.

Her şey açıkken, yine de kesin bir şey söyleyememek adına, kısa ve öz anlamıyla ve Açık Radyo'nun programlarından birisi olan Hukuk Güvenliği programının adında olduğu gibi hukuk güvenliğine aykırı bir şeydir bu. Hukuk güvenliği insanların, kurumların, şirketlerin yaptığı şeylerin kendilerine ne gibi borçlar ne gibi haklar doğuracağını önceden bilebilmelerini gerektirir. Hukuk güvenliği kişilerin ve de şimdi artık bazı şirketlerin veya tüzel kişilerin hangi fiillerinden dolayı kendilerine ne ceza verileceğini veya hangi fiillerinin asla suç olmadığı için cezaya müstahak olmadığını bilebilme imkanıdır ve bunları sağlayan bir hukuk düzenini ancak hukuk güvenliği sağlar. Bu bakımdan şimdi %100 bu dava lehte biter, bu davada en sonunda biz kazanırız diyebilmek gerekir. Bak nasıl oldu? Açık Radyo açtığı davada yürütmeyi durdurma kararı aldı, ona yapılan itiraz red edildi diye göğsümüzü gere gere konuşamıyoruz. Sadece umut etmek durumundayız. İyi olmasını istemek zorundayız. Bu hem Açık Radyo için çok önemli bir umut hem de Türkiye'deki ifade özgürlüğü için ki demokratik toplumun en önemli özelliklerinden biridir. Türkiye'nin demokratik bir ülke olabilmesi yolunda önemli bir beklenti bu. Şimdi bu kadar söyleyebilirim. Sanıyorum zamanımız da doldu. Sormak istediğiniz veya konuşmak istediğiniz bir şey varsa onu da ifade edeyim.

Ö. M: Bahri Bey çok teşekkür ederim. Bir tek şeyi eklemek istedim ben de; bu işin başından beri bizi gerçekten de hiç yalnız bırakmayan hem Türkiye'nin çok çeşitli akademisyenlerinden tutun, yazarları, çizerleri ve sıradan insanlarının muazzam bir desteği vardı. Aynı zamanda da uluslararası alanda da çok kuvvetli bir destek oldu. Hakların ve özgürlüklerin, basın ve ifade özgürlüğünün korunması açısından. Mesela Uluslararası Basın Enstitüsü, IPI, bu kararı kınadı ve buna imzasını koyan basın ve ifade özgürlüğü kuruluşlarıyla birlikte Türkiye'nin yayın düzenleyicisi RTÜK bağımsız radyo istasyonu Açık Radyo'nun lisansını iptal etme kararını kınıyor diye mesajlar geldi. Ayrıca Açık Radyo'nun lisansının iptal edilmesine karşı büyük bir imza kampanyası da yürütüldü. Aralarında entelektüellerin, aydınların, yazarların, gazetecilerin ve siyasetçilerin de olduğu çok sayıda kişi imzacı oldu. Ayrıca da sayısız makale ve analizler de yayınlandı. Bunları tek tek toparlayıp Açık Radyo'nun internet sitesine yerleştirme fırsatı da bulduk. Böylece 30 yıldır hep ve daima yurttaşın yanında olan Açık Radyo kapatılamaz diye milletvekillerinin de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konuda konuştuğunu gördük. Yani büyük bir destek gördük hem sıradan insanlardan hem de sıra dışı diyebileceğimiz insanlardan, yalnızca Türkiye'de değil, uluslararası toplumda da çok önemli yerleri olan insanların da seslerini basın özgürlüğünden yana kullanmaları bizi çok mutlu etti. Size de çok teşekkür ediyorum.

B. B: Evet, biz de size teşekkür ediyoruz. Bazen müvekkilleri avukatlarının gırtlağını sıkar. Ama siz bize hiç böyle bir ağır yük göstermediniz. Bütün avukat arkadaşlar da sizin bu toleranslı süreçteki tutumunuzla ilgili yapacaklarını daha iyi yaptılar. Evet, bu süreç içerisinde birçok akademisyen arkadaşın da fikirlerini, görüşlerini aldık. Hatta davanın sonraki aşamalarında onların hazırladıkları bazı belgeleri usul hukuku çerçevesinden bilimsel görüş olarak da davanın esasıyla ilgili sunacağız. Biz de size teşekkür ediyoruz.

Ö. M: Çok teşekkürler Bahri Bey. Devam, yola devam. Hoşçakalın.

B. B: Görüşmek üzere. Bütün arkadaşlara da teşekkür ediyorum.