Doğa tarihinde hayat ve bilinç

-
Aa
+
a
a
a

Doğa tarihinin ilk dönem canlılarında bilinç nasıl ve niçin ortaya çıktı? Evrimsel açıdan en temel bilinç halleri dış dünyayla mı, bedenlerin iç durumlarıyla mı ilgili? Bu hafta Açık Bilinç'te bilim ve felsefe dünyasında son zamanlarda gündeme gelen bir tartışmayı aktarmaya çalışıyoruz.

Evrimi tasvir eden bir illüstrasyon
Doğa tarihinde hayat ve bilinç
 

Doğa tarihinde hayat ve bilinç

podcast servisi: iTunes / RSS

Bilinç konusu 20. yüzyılın başlarında davranışçılık akımının etkisiyle rafa kalkmış, bilim ve felsefe dünyasında hemen hiç adı geçmeyen, neredeyse tabu bir statü edinmişti. Bu durum 1990'lardan itibaren değişti.

Bilinç konusunun bilim ve felsefede saygınlık kazanmasında pek çok faktör var. Örneğin davranışçılık akımının zayıflaması, bilişsel bilimin ortaya çıkışı bir yana, Francis Crick gibi Nobel ödüllü bir bilimcinin ve Daniel Dennett gibi saygın felsefecilerin bilinç konusuna ilgi duymaları...

Bu kendi başına bir program konusu olabilir, fakat bu haftaki konumuz farklı.

-- / --

Son zamanlara kadar bilinç üzerine çalışanlar hep dış dünyadaki nesnelerin niteliklerinin insanlar ve insansı diğer primatların bilincine nasıl yansıdığı üzerinde yoğunlaştılar. "Duyusal bilinç" hakkındaki temel araştırmalar dünyayı nasıl algıladığımız üzerine yapılandı.

Son yıllarda bu konuda köklü bir dönüşüm gözlemleniyor. Özellikle evrim kuramını temel alan biyologlar, nörobilimciler ve felsefeciler, bilincin daha basit canlılarda nasıl kendini gösterdiğini, doğa tarihinde ilk kez nasıl ortaya çıkmış olabileceğini sorgular oldular.

Burada "basit" nitelemesinden kastım, insanlara göre daha ilkel bir sinir sistemine sahip olan veya sinir sistemi bile olmayan canlılar, hatta tek hücreli organizmalar. Bilinç, doğada hangi canlılara atfedilebilir, hangilerinde var olması olasıdır gibi (benim de kişisel olarak yıllardır üzerinde düşündüğüm) sorular geçmiş onyıllarda hiç görmediğim kadar gündemde.

Bilincin "doğadaki dağılımı" ile ilgili soruları (buna 'The Who Question' - "Kim Sorusu" da deniyor) yanıtlamaya çalışırken, "bilinç bir canlının kendine özgü yaşamında ne işe yarar, nasıl bir işlev görür, ne tür bir avantaj sağlayabilir?" gibi evrimci bakış açısının öne çıktığı soruların da önem kazandığı görülüyor.

Örneğin, doğuştan gelen uyaran-tepki çiftlerinin dışında herhangi bir esnek davranış repertuvarı olmayan, öğrenme yoluyla kendini geliştiremeyen veya hareket edemeyen canlılar için bilinç gereksiz, en azından "olmasa da olur" bir nitelik olarak görülebilir.

Not: Burada "bilinç" terimini, insanı diğer canlılardan ayıran karmaşık ve gelişmiş "sapiens bilinç" anlamında değil, çoğu canlıyla paylaştığımız, "minimal bilinç" de denilen ve genellikle duyumsamaya dayanan "sentience bilinç" anlamında kullanıyorum.

-- / --

Şimdi, son zamanlarda yaygınlaşan bilinç tartışmasının ana tezini aktarabilmek için önce bir ayrım yapayım. İngilizce'de "algı" anlamında gelen, Latince kökenli "perception" sözcüğündeki '-ception' son eki, "kabul etme" anlamındaki 'reception' terimiyle ilintili.

'-ception' son ekiyle türetilen iki sözcük var: "Interoception" ve "Exteroception". Ben bunları "içe/dışa yönelik duyumsama" olarak Türkçe'ye çevirdim. En genel haliyle, bir canlının kendi bedeni içinde olan bitenlere veya dış dünyadaki nesnelere olan duyusal hassasiyeti gibi düşünülebilir.

-- / --

Şimdi, bu ayrım ışığında bilinç tartışmasına geri dönüyorum: Son zamanlarda kabul görmeye başlayan evrimci teze göre bilincin ortaya çıkışı "exteroception" süreçleriyle değil, "interoception" süreçleriyle ilgili.

Yani her ne kadar dışımızda olan bitenleri görmek, işitmek, anlamak ("exteroception") önemliyse de asıl hayati öneme sahip olan şey bedenimizin içinde neler olduğunun farkında olmak ("interoception"). Üstelik bu tez bütün canlılar dünyası için öne sürülüyor.

-- / --

Canlılar için hayatta kalabilmek bedenlerinde var olan kimi dengeleri koruyabilmelerine bağlı. Kanımızdaki oksijen oranı, metabolizmamız için gerekli olan besin ve su miktarı hep dar bir bant içinde ve hemen her zaman dengede tutulmak zorunda.

Bu tür temel dengeler canlıların fizyolojilerinde çoğu zaman otomatik olarak sağlansa da ne zaman ve ne kadar besleneceğimiz, su içeceğimiz gibi konularda irademiz de işin içine giriyor. Peki canlılar acıktıklarının, doyduklarının, üşüdüklerinin nasıl farkına varıyorlar?

-- / --

Evrimci biyologların tezine göre bedenlerimizdeki denge süreçlerinin sağlanabilmesi "içe yönelik" (yani "interoceptive") reseptörlerin yarattığı ve canlıları belli davranışlara yönelten açlık, tokluk, üşüme gibi "hisler" sayesinde gerçekleşiyor.

Bilincin doğa tarihindeki işlevi üzerine öncü çalışmalar yapan Avustralyalı fizyolog Derek Denton bu tür hislere "primordial emotions" (yani, "temel/iptidai hisler/duygular") adını veriyor.

"primordial emotions" kitap kapağı

Denton'a göre henüz bilincin ortaya çıkmadığı dönemlerin ilkel canlıları için en önemli enformasyon kaynağı, dış dünyadan ziyade kendi bedenlerindeki denge durumuydu.

Denton, bu gözlemden yola çıkarak şu sonuca ulaşıyor: Bilinç, ilk canlılarda, hayatta kalabilmek için korunması zorunlu olan dengeler hakkında farkındalık sahibi olabilmek için ortaya çıkmış olmalı.

[Bu şekilde, "yaşamın kökeni" ile ilgili biyoloji sorularının, 'bilincin kökeni'ne dair nörobilim ve psikoloji sorularıyla verimli bir biçimde temas ettiğini de görüyoruz.]

-- / --

Burada bilincin ortaya çıkışının yanı sıra, canlılar dünyasının büyük kısmı için hayati öneme sahip işlevi konusunda da yeni bir yaklaşım söz konusu. Bu açıdan Denton ve onun gibi düşünen evrimci bilimcilerin tezlerini önemsiyorum.

Bu konuya ilgi duyanlar için bilinç konusunda yazılmış ve Denton'ın teziyle uyumlu bir yaklaşımı savunan iki yeni kitaba daha işaret edeyim:

1. Biyolog, nörobilimci ve bilim tarihçisi Simona Ginsburg ve Eva Jablonka'nın 2019 tarihli kitabı "The Evolution of the Sensitive Soul: Learning and the Origins of Consciousness" ("Hassas Ruhun Evrimi: Öğrenme ve Bilincin Kökenleri").

"The Evolution of the Sensitive Soul" kitap kapağı

2. Nörobilimci Antonio Damasio'nun 2021 tarihli kitabı "Feeling & Knowing: Making Minds Conscious" ("Hissetmek ve Bilmek: Zihinleri Bilinçli Yapmak").

"Feeling & Knowing: Making Minds Conscious" kitap kapağı

Not: Damasio'nun görüşlerini son 25 yılda yazdığı pek çok popüler bilim kitabında bulmak mümkün. Ama hemen hepsi 2000 yılında yayımladığı "The Feeling of What Happens: Body and Emotion in the Making of Consciousness" kitabındaki kuramına dayanıyor.

"The Feeling of What Happens: Body and Emotion in the Making of Consciousness" kitap kapağı

-- / --

Bu haftaki programda, ülkemizin siyasi gündeminden ödünç aldığım ve "içe yönelik temel hislerin" zaman zaman nasıl öncelik kazandığını gösteren bir örnek de yer alıyor, ama örneğin ne olduğunu programa bırakayorum.

-- / --

Bilincin evrimsel tarihçesini öne çıkartan bu yeni tartışma, gelecek hafta başlayacağımız yeni bir seri için de kavramsal bir çerçeve oluşturuyor: "Acı/Ağrı Duyusu".

- Niçin canımız acır? - Doğada acı/ağrı niçin var, ne işe yarar? - Hangi canlılar acı hisseder? - Acı/ağrı mekanizmaları nelerdir?

- İnsanlar dışındaki hayvanların canının yanıp yanmadığını nasıl anlayabiliriz?

Bu seride, nörolojik mekanizmalardan klinik uygulamalara, insanlardan diğer hayvanlara uzanan bir yelpazede konunun uzmanları acı/ağrı duyusu hakkındaki en yeni bilimsel görüş ve verileri paylaşacaklar.

-- / --

Şimdilik gelecek haftaki programın başında sormak ve sonrasında tartışmak istediğim bir soruyla bu akışı bitireyim: Hayatta hiç bir durumda acı veya ağrı hissetmeme (hissedemiyor olma) seçeneğiniz olsaydı, bunu ister miydiniz?