Bilinçdışı ve Freud

-
Aa
+
a
a
a

Bilinçdışı nedir? Bu kavram Freud ile mi ortaya çıktı? Bilinçaltı mı, bilinçdışı mı? Bilişsel bilimin araştırdığı bilinçdışı, Psikanaliz'deki kavramla aynı mı? Açık Bilinç’te uyku-rüyalar serisinin üçüncüsü.

Bilinçdışı ve Freud
 

Bilinçdışı ve Freud

podcast servisi: iTunes / RSS

"Bilinçdışı" rüyalar konusunda Sigmund Freud'un yaklaşımını anlamak için çok önemli.

Fakat son dönemde bir de bilişsel bilim tarafından kullanılan, Freud'unkinden farklı bir başka bilinçdışı kavramı var.

İki hafta karşılaştırmalı olarak bu iki bilinçdışı kavramını ele alacağız.

Bu tartışmalı bir konu ama ben Freud'un kuramsallaştırdığı "bilinçdışı" ile bilişsel bilimlerin günümüzde araştırdığı "bilinçdışı"nın, aynı olmasa da ortak bir kökten gelen ve birbirini destekleyen kavramlar olduğunu düşünüyorum.

Bu konuya gelecek hafta da değineceğim.

— / —

En genel terimlerle tanımlayacak olursak, "bilinçdışı" zihnimizin içinde ama farkındalığımızın erişemediği bir yerde var olan iç çelişkiler, istekler, inançlar gibi zihinsel haller veya süreçlerdir.

Peki ama, zihnin içinde olması ne demek?

Farkındalığımızın erişememesi ne demek?

— / —

Farkında olmadığımız, bedenimizde otonom olarak var olan süreçler var. 

Örneğin belli bir hızda saçlarımız uzuyor. Süreç sırasında farkına varmıyoruz. 

Oysa, hissettiğimiz, sorulursa sözünü edebileceğimiz bir mutluluk veya tedirginlik duygusu, farkındalığımız içinde yer alıyor.

Saçlarımızın uzamasını sağlayan bedensel süreç, farkındalığımızın dışında olma koşulunu sağlıyor ama zihinsel olma koşulunu sağlamıyor.

Bu anlamda, saçlarımızın uzaması, gerek Freud'un gerekse bilişsel bilimin ilgilendiği bilinçdışı kategorisine dahil değil.

Öte yandan, basbayağı zihinsel olan, yani farkında olsak bir arzu, inanç veya iç çelişki olarak sınıflandıracağımız ama farkında olmadığımız, belki hiç olamayacağımız haller ve süreçler de var. 

Freud'un çıkış noktası, bu "bilinçdışı"nı anlamak ve semptomlarını teşhis etmek.

— / —

Diyelim sevdiğiniz bir arkadaşınıza yemeğe davetlisiniz. Memnuniyetle gidiyorsunuz, ama yemeğin orta yerinde eliniz bardağınıza çarpıyor ve suyu arkadaşınızın üzerine döküyorsunuz.

Bu davranışınızın olası sebebi üzerine Freud'un söyleyebileceği şeyler var.

Belki bilinçdışınızda arkadaşınıza karşı kıskançlık ve haset duyuyorsunuz. Suyu üzerine bu yüzden döktünüz.

Evet, çok sevdiğiniz bir arkadaşınız olduğuna yemin bile edersiniz ama bu işin farkında olduğunuz kısmı. 

Bilinçdışı, tanımı gereği, farkındalığınız dışında.

Zaten Freud açısından asıl mesele de burada.

Hangi davranışınızın altında yatan gerçek sebebin ne olduğunu anlamak için, Psikanalize gerek var.

Sizin farkındalığınızla vardığınız sonuçlar her zaman güvenli olmayabilir. 

Çünkü zihninizin her niteliğini bilmiyorsunuz.

(Burada, Epistemoloji’de önemli rolü olan “1 Tekil Şahıs otoritesi” sona eriyor.)

— / —

Freud, 1901'de, rüyalar konusuna girdikten hemen sonra yazdığı "Günlük Hayatın Psikopatolojisi" kitabında, küçük kazalardan, lapsus denilen dil sürçmelerinden, o zamana kadar pek önemsenmemiş olaylardan yola çıkarak, bazı davranışlarımızı bilinçdışı üzerinden açıklar.

Bu konuya geçmiş bir programda değinmiş ve "lapsus"lar sayesinde kimi siyasetçilerin planlı olarak söylediklerinin dışında, "ağızlarından kaçan" ama gerçek niyetlerini ortaya koyduğunu düşünebileceğimiz sözlerine referans vermiştik.

Özeti ve kaydı şurada: Açık Bilinç 3 Kasım 2015

— / —

"Bilinçdışı", Freud'un keşfettiği veya icat ettiği (hangisini doğru buluyorsanız) bir kavram değil.

Hatta özellikle 19. yüzyıl düşünürleri arasında çokça kullanılan, kullanışlı bir kavram.

Ama Freud'a "bilinçdışı"nı ilk kez kapsamlı bir kuram içine yerleştiren kişi diyebiliriz.

18. yy. Aydınlanmacı yaklaşımı, bir yüzyıl öncesindeki modernist düşüncenin kurucularından felsefeci Descartes'dan başlayarak, zihnin her yönüyle şeffaf ve erişilebilir olduğunu öne sürüyordu.

Zihnimizin içinde gizli duran bir "bilinçdışı", bu anlamda, radikal bir yenilik.

Fakat "bilinçdışı" kavramı çok daha önceleri de, yarı örtük biçimde de olsa, başka düşünürler tarafından kullanılmış.

Çarpıcı bir örnek, 5. yüzyılda Kuzey Afrika'da yaşamış olan Hristiyanlığın en önemli ilahiyatçı ve felsefecilerinden, "İtiraflar" kitabının yazarı Aziz Agustine.

Aziz Agustine kendisini Tanrı'ya adayarak yalnız saf şeylerle meşgul olmak istiyor, ama zihninden sürekli olarak "kirli" düşünceler, arzular geçiyor. Bundan çok mustarip.

"Kendimi bütünüyle anlayamıyorum" demesi bu yüzden.

Eğer 19. yüzyılda yaşasaydı, Freud kendisine yardımcı olabilirdi.

19. yy. düşüncesine göre, aklımızın içinde bütünüyle anlayamadığımız bir kaynak ve bu kaynağın yarattığı, farkındalığımızın dışında kalan zihinsel süreçler var.

Aziz Agustine'in "kirli düşünceleri" gibi.

Bilinçdışı kavramı bu anlamda Psikoloji tarihinde entelektüel bir devrim yaratıyor.

— / —

Peki, bilinçdışı mı, bilinçaltı mı?

Bu ikisi arasında, Türkçede daha genel kabul gören terim, "bilinçaltı".

Ama bu Freud'un yeğlediği terim değil. Fransız psikolog Pierre Janet ile yazışmalarında Freud bu konuya değiniyor; bilinçdışının buzdağının görünmeyen kısmı gibi topografik metaforlarla anlaşılamayacağını söylüyor.

"Bilinçdışı"nı da topografik bir şekilde, örneğin geometrik bir alanın içi/dışı şeklinde anlamak mümkün.

Ama galiba Freud daha soyut bir kavramsallaştırma peşinde.

"Bilinçdışı"ndan kastı, altı/üstü demeden, yalnızda "bilinçte olmayan". 

En azından ben Freud'u böyle okuyorum.

— / —

Peki bütün bu tarihçenin rüyalarla ne ilgisi var?

Çağdaş fizyoloji gösteriyor ki, her gece bir sürü rüya görüyoruz.

Bu rüyaları kim kuruyor, oluşturuyor? "Yönetmeni" kim? 

Freud'a göre, rüya içeriği bilinçdışımızdan kaynaklanıyor.

Hatta, Freud'a göre, rüyalar bizi başka türlü erişemeyeceğimiz bilinçdışımıza götüren "kraliyet yolu".

Bu anlamda rüya analizi, kendimizi anlamak açısından hayati öneme sahip.

Bu konuya önümüzdeki programlarda Prof. Hakan Gürvit ve Dr. Talat Parman'la yeniden döneceğiz.

— / —

Bilinçdışı kavramının Psikanalitik gelenek içinde nasıl yerleştiğini ve yaygınlaştığını ve bu konuda Freud'un rolünü merak ediyorsanız, klasik bir kaynak H. Ellenberger'in "Bilinçdışının Keşfi". 

(Niçin icadı değil de keşfi, bu da ayrı ve uzun bir tartışma konusu.)

— / —

Freud'a göre bu kadar önemli olan bilinçdışımız, başka ne işlev görür?

Psikopatoloji dışında, bilinçdışının bilişsel süreçlerimize, örneğin hesap yapmamıza, davranışımıza olumlu bir katkısı olabilir mi?

Bunlar da, 1980lerden bu yana çalışılan bilişsel bilinçdışına dair sorular.

Haftaya, bilinçdışının, bilişsel bilimde nasıl araştırıldığı, reklamcılık gibi alanlarda nasıl uygulanmaya çalışıldığı ve bu iki bilinçdışı kavramının nasıl birbirine temas ettiğini aktarmaya çalışacağım.

Bu arka plan eşliğinde, uyku ve rüyalar tartışmasını sürdüreceğiz.