Covid-19 aşısı: Çalışmalar ne durumda, olası sorunlar neler?

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, son gelişmeleri aktardıktan sonra aşı çalışmalarıyla ilgili önemli bilgiler paylaştı.

(2 Temmuz 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, merhabalar.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Özdeş. Çatışmalardan bahsettiniz çeşitli bölgelerdeki. Bu arada BM ki şimdiye dek pandemi konusunda çok sessiz kaldı, hiçbir açıklamasını görmedik, Covid’le mücadeleyi kolaylaştırmak için çatışmalara ara verilmesini istedi en az 90 gün. Geçen hafta yapılan öneriyi de 180 ülke ve 20 silahlı grup onay verdiler ama somut adım atılması bekleniyor ki bu beklenti sırasında da Yemen ve Libya’da çatışmaların şiddetinin de arttığını belirtelim. Böyle bir girişimde bulundu BM Covid konusuyla ilgileniyor dolaylı yoldan.

ÖM: Evet ilk ağızda da ilk seferinde de söylemişti Covid daha yeni çıktığı zaman “bütün çatışmalara son verip bir araya gelmesi lazım bütün hükümetlerin” diye öyle bir şey, siz şimdi söyleyince hatırladım. Epey önce, üç veya üç buçuk ay önce öyle bir açıklaması vardı.

SB: Bu da bana biraz garip geliyor yani “90 gün ara verin sonra devam edin!” gibi filan. 

ÖM: Evet.

SB: Bir haftadan beri günde 160 binin üzerinde olgu bildirilmeye başlandı DSÖ’nün dünkü açıklamasında. Olguların yüzde 60’ı geçen ay saptandı, bu çok büyük bir oran. Israrla her programda bıkmadan söylemekte yarar olduğunu düşünüyorum. Olgu sayısı artıyor azalmıyor, hafiflemiyor durum ağırlaşıyor. ABD’yle ilgili bilgileri verdiniz ama şunu eklememe izin verin lütfen, New York’taki ölümlere bakılmış, hesaplanmış 2019 aynı dönemine oranla 122 bin ilave ölüm varmış. Bu da tüm ölümlerde yüzde 18 artış demek, bu çok ciddi bir oran ve bu oran tamamen covid-10’dan yaşamını yitirenlerle ilintili bir durum. ABD Başkanı’nı zor günler bekliyor, neden öyle? Çünkü önce kadınlar, özellikle eğitimli ve üniversite mezunu, dil eğitimsiz olmayan çalışan ve işçi kadınlar, o kesimde de ki bunlar 2016’da Hillary Clinton’a verdikleri desteğin çok daha fazlasını John Biden’a verecekleri görülmüştü ama bir süreden beri, bu covid-19 sorunu yaşandığından, başladığından beri de 65 yaş üzeri Trump destekçileri desteğini çekmeye başlamışlar. Bu önemli bir gelişme. Dr. Antony Fauci “ABD’de her gün 40 bin olan yeni olgu sayısı 100 binlere çıkabilir” dedi ve dediğinin üzerinden sekiz saat geçmeden -siz de belirttiniz- dün 52 binden fazla olgu ortaya çıktı ki Kaliforniya dahil birçok eyalette yeniden kısıtlamalar ve ciddi oranda kısıtlamalara geçildi. Fas ve Pakistan DSÖ değerlendirmelerine göre oldukça kritik bir aşamada çünkü her bir ülke için en az 1 milyon olgudan bahsediliyor, bu çok büyük bir oran. Bugün programın bilimsel çalışmalara kısmında aşılara değineceğim, ona ait bir iki haber var ama ondan önce Fransa’daki Dr. Didier Raoult Marsilyalı hekim, bu hidroksiklorokini öneren, çalışmaları yayınlayan ve çok eleştiriye uğrayan o ilginç kişi. Bu kez de kendisine Paris Hastaneleri Birliği demeç verip verdiği rakamlar yanlış çünkü Didier Raoult demişti ki “Fransa genelinde yoğun bakıma yatan hastaların yüzde 43’ü ölüyordu, bizde Marsilya’da yüzde 16’sı” demiş yani böyle sürtüşmeler, çekişmeler, yalanmalar ve suçlamalar sürüyor Fransa bilim dünyasında. Edebiyat dünyasından dün iki örnek vermiştim, bu yaşanan Covid-19 pandemisiyle ilintili olarak çıkan kitapların sayısı birdenbire patlayacak. Dün Bernard Henri Levy’nin ‘Bizi çıldırtan virüs’ ki ‘Raoult’ü delirten virüs’ diye çevrilebilecek kitabı vitrinlere çıktı. Slovak Zizek’in kitabı ‘Virüs fırtınası, pandemi’ bundan daha önce de bahsetmiştim. Margareth Athwood ‘Çıkış burada’ isimli kitabını çıkartıyor. Galimar Yayınevi de 556 sayfalık bir ‘Kriz Söylevleri’ diye içinde 70 yazı olan bir kitap. Birdenbire özellikle sonbaharda tatil dönüşü herhalde bir pandemi kitapları ve büyük bir olasılıkla sinemaları, filmleri patlaması göreceğiz, yaşayacağız herhalde. 

ÖM: Evet, biz de takip etmeye çalışırız.

SB: Zizeg’in kitabında da bu ‘Virüs fırtınası’nda “aslında Covid bizi yok etmek isteyen bir düşman değildir, bunu bu şekilde görmemek lazım. İşgal planları falan yok, sadece yaşamını sürdürmek istiyor” diyor, doğru da. Bazılarına göre yaşanan kriz özellikle bir takım sorunları arttırır, derinleştirir görüşüne de tam katılmıyor, karamsar değil biraz daha iyimser bir yaklaşımla “krizlere çözüm getiremeyen serbest piyasa ekonomisinin bu piyasaya, bu yaklaşıma insanlar sırtını çevirecek” diye yorum yapıyor. Şimdi ABD’de öğretim yılı başlarken üniversitelerin açılışı konusunda çok soru işareti var ve bir belirsizlik sürmekte, her gün de artıyor. Dün itibariyle açılan derslerde 25 kişinin altında öğrenci kabul edilecek olan derslerin canlı olarak yapılmasına karar verilmiş. Daha fazla öğrencinin katılacağı derslerin ise online şekilde yürütülmesi kararlaştırılmış. Bunun üzerine inanılmaz bir şekilde 25 kişinin altındaki canlı yapılacak olan yani hocanın sınıfa girip ders vereceği derslere kayıt yapılmış. Bu da şunu gösteriyor, en azından ABD’de bu online eğitime çok karşılar ve canlı, birebir eğitimin sürmesinden yana tavır koyuyorlar. Aşılar konusuna gelince, bir hesaplama var, diyelim ki dünya nüfusunun dörtte biri için aşı üretildi, ki üç büyük üreticinin üretebileceği aşı yine DSÖ verilerine göre ancak bu kadar nüfusu kapsayacak, 1.085 milyar için. Bu demektir ki 4,2 milyar doz aşı lazım, kişi başına iki doz ve yüzde 12-15 kadar fire verir aşı üretimden sonra, kullanım sırasında, bunları da kattığınız zaman 4,2 milyar doz aşı çok büyük bir rakam. DSÖ dün ve bugün 1-2 Temmuz tarihlerinde 1000’den fazla bilim insanıyla ‘İkinci Araştırma ve Buluşlar Fuarı’nı yapıyor. Burada da tartışılıyor ama bütün bu çalışmalar yoğun bir şekilde sürerken dün itibariyle bir iki ufak haber çıktı aşılarla ilgili. Bir tanesi Biontech ve Pfizer kuruluşlarının aşı çalışmalarının iyi sonuç verdiği haberiydi. İkincisi Belçika’da hatırlayacaksınız Gen Üniversitesi’nde lamalarla ilgili çalışma yapan bir merkez vardı Myneo üniversal aşı için çalışıyor, demek ki bütün yani herhangi bir mutasyon söz konusu olursa bu mutasyondan etkilenmeyecek üniversal aşı çalışmalarını sürdürüyor. Bu önemli bir gelişme. Güney Afrika’da da aşı çalışmaları var ama bu çalışmalar protestolarla karşılanmış, neden bilmiyorum ama Güney Afrika’daki aşı çalışmalarına karşı böyle bir duruş sergiliyor o ülkenin vatandaşları. Dün New England Journal of Medicine’de Megan Damien isimli bir araştırıcı arkadaşlarıyla birlikte yazdığı bir yazıda aşı hazırlama sürecini irdeleyen bir yayın yaptılar. Önce klasik aşı geliştirme sürecini irdeliyorlar ve diyorlar ki “bu yaklaşık 10 yıl sürüyor, çok fazla kontrol aşaması geçiyor ve 10 yıl kadar sürmekte bir yeni aşı geliştirme süreci bütün bu preklinik, faz1, faz2, faz3 çalışmaları” ama H1N1 döneminde gördük ki bazı aşamalar atlanarak, süreç hızlandırılarak pandemik aşı geliştirme yaklaşımı var. “Biz Covid-19 için hibrit bir model öneriyoruz, özellikle insan kontrol gruplarını ekleyeceğiz. Böylece süreç çok kısalıyor” diyorlar, bu ne demek? Aşının etkinliğini gönüllülerde denediğiniz zaman buna daha önce de değinmiştik ama bunu vurgulamakta yarar var sanırım, iki yol izlenebilir, birincisi aşı yaptığınız kişiye canlı virüs verirsiniz ama bu etik olarak pek mümkün değil böyle bir çalışmanın yapılması ya da aşılanan ve aşılanmaya grupları uzun süre izlersiniz 1-2 yıl kadar, bunların hangi grupta ne kadar ve ne oranda hastalık ortaya çıktı? Aşılananlar acaba korundu mu? O vakit alacağı için bu yeni önerilen hibrit modelinin etik değil artık yapılamaz dediğim katılımcılar yani gönüllü olarak deneylere katılanlara onların rızasıyla canlı virüsün verilmesi tartışılmakta. Yani bu konularda sıkıntılar var onun için bunlar yapılmadan dönem dönem yazılı görsel basında “aşı geldi, çok iyi sonuç verdi” filan diyorlar, daha bir şey verdiği filan yok, bu aşamalara geçilmedi. Oxford Üniversitesi’nin Xeneca firmasıyla birlikte yaptığı CHADOX1 aşı çalışması var, Güney Afrika ve Brezilya’da 3 bin kadar gönüllüde başlayacak çalışma. Bir diğer çalışma ‘inovio’ aşısı ino4800 bir DNA aşısı, bu kez binlerle değil sadece 40 sağlıklı gönüllüye “bir yan etkisi var mı?” diye bakılıyor. Aşı bir ay arayla iki doz verilecek ve aşı cilt altına özel bir aletle uygulanacak, bu ilginç bir yeni yaklaşım. DNA aşısının dondurulması gerekmediği için sıcak Afrika ülkelerinde soğuk zincir uygulamasına başvurulması söz konusu değil. Bu önemli bir gelişme. Bitirirken belki de önemli bir yazı Vaxin Dergisi’nde çıktı, yazının ilk yazarı bizim 3-4 hafta önce ‘Önce Sağlık’ programında ağırladığımız Dr. Ümit Kartoğlu DSÖ’nden, onun bir yazısı. Kendisini belirttiğim gibi ‘Önce Sağlık’ta konuk almıştık. Ümit’in o programımızda da bahsettiğim aşının geliştirilmesi, üretimi, iyi sonuç vermesi filan her şey yolunda gitse bile başka sorunlar var aşıyla ilgili. Bunlar nasıl depolanacak? Nasıl transport edilecek? Nasıl uygulanacak? Aşının sunulan formatı nasıl olmalı? Bir kere basit olmalı ki minimum manipülasyon gerektirmeli, yani aşı eğer liofilize aşı olursa her uygulamadan önce onun sulandırılması, çözülmesi lazım filan, bunun olmaması lazım. Dağıtımı etkili bir şekilde yapmak lazım, ısıya duyarlı mı olacak? Çok dozlu mu tek dozlu mu olacak? “Bunun ne önemi var?” derseniz Ümit bunu bizim programımızda da anlatmıştı, hani “tek doz aşıların kapsayacağı yer ile çok dozlu aşıların kapsayacağı depo miktarı ya da gelişi çok farklı. Bu gelişmekte olan ülkeler için büyük sorun; bu kadar aşıyı depolayacak soğuk oda filan yok” diyordu. Örneğin Ebola aşı çalışmalarında ısıya çok duyarlı olması nedeniyle birçok aşı çalışması başarısızlıkla işin başından terk edilmişti. Bir de kendilerinin geliştirdiği bir VVM kontrol sistemi var, aşı kutularının üzerinde bir belirteç var, bu eğer uygun koşulda saklanmazsa uygun olmayan bir koşulda geldiği zaman kutunun ısı nedeniyle hemen renk değiştiriyor. Bunlar Ümit’in yazdıkları ve bizim burada konuğumuz olan arkadaşımız Dr. Ümit Kartoğlu’nun böyle bir dergide önemli bir yazıyı imzalamış olması sevindirici bir olay. Son olarak da AB biraz önce değindiğim gibi “10 yılda geliştirilecek aşıyı biz 12-18 aya sıkıştırmaya çalışıyoruz ve dünyanın geri kalan bölgelerinde güvenilir ortam sağlanmadıkça Avrupa da güvenilir topraklar olmayacaktır” diye bir açıklaması var. Bütün bunlar aşı konusunda öyle yazılı ve görsel basında çıkan “oldu, oluyor, çok iyi sonuç verdi” haberlerine pek rağbet edilmemesi gerektiğini herhalde düşündürmeli diye söyleyerek bugünkü programı kapatalım. Bu arada Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından sosyal medya paketleri arasında Netflix de varmış, Netflix nasıl bir sosyal medya olduğunu ben anlamadım, ona bakacağım şimdi!

ÖM: Evet onu inceleyelim.

ÖÖ: O araya kaynamış bence! Netflix’i önceden beri hedef alıyordu çünkü. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz.

SB: Ben teşekkür ederim, iyi yayınlar.

ÖM: Görüşmek üzere.

SB: Görüşürüz, sağ olun, teşekkürler.