İlker Özünlü

10'uncu ve 20'nci yıldönümlerini kutlayan Zapatistacı hareketin kuruluş günlerini, çekirdek kadrosunun paradigma değişikliğini, yerelden uluslarüstü platforma uzanan mücadelenin sırrını, Subcommandante Marcos'un sözlerini, Margaret Thatcher kampında balık avını anlatıyor İlker Özünlü.

Önceki eylemlilik hali, en azından aynı yoğunluk ve heyecanda görülmemekte artık. Dayanışma ve tepki gösterme sözkonusu olduğunda, son derece sınırlı çevrelerde odaklanıyor... İlker Özünlü Buenos Aires'te "ötekilerin" dayanışmasını, Mayıs Anneleri'ni, tepkinin dönüşümünü aktarıyor.

Tüm o Batı çıkışlı harem hikayeleri, söylenceleri ve tabloları, kliptekilerle (Sertab'ın) neredeyse birebir örtüşüyor. İşte "Oryantalizm" dedikleri de böyle bir şey. Batı, kendinden olmayana bakar ve orada kendi yarattığı, aslında kendine tabi, kendinden aşağı, kendisi gibi olmaya çabalayan...

"Başka bir dünya mümkün" sloganı altında birleşen alternatif küreselleşmenin kamuoyu "daha insanca bir düzenle" neyi kastediyor? Znet'in kurucularından Michael Albert, "Kapitalizmin alternatifi, var!" diyor makalesinde. Küreselleşme (YeniHayat Kütüphanesi Yayınları) adlı kitaptan.

"Zapatistlerin attığı ilk adımın nasıl on binlerin ayak sesine dönüştüğünü anlatırken, hatırlamamız gereken bir başka kimliğe gönderme yapıyor, Zapatistlerin adını ve ideallerini devraldıkları Emiliano Zapata'yı da anıyordu John Ross." İlker Özünlü, köylülerin "koyu tenli" devrim liderini anlatıyor.

"Savaşa hayır kampanyaları ile insani eylemlerin en başında gelen kendi kendini yönetme ve kendi geleceği için karar verme idealleri arasında, bu idealler için neoliberalizme ve sermayenin küreselleşmesine karşı mücadele verenler arasında bağ kuramamak 'sıradan'laşmış piyonların zaafı..."

Terk edilen fabrikalar örneğin; işçiler bu fabrikaları yeniden sahiplenmiş, ne üreteceklerinden nasıl üreteceklerine ortaklaşa karar vererek eskisinden daha verimli olarak işletmeye açmışlardı.

Üretimi programlama ve bu programlamaya göre üretimi yönetme ilkesine göre çalıştığından, bilgisayar başındaki insanı zaten kendiliğinden yönetme olgusuna alıştırmaktadır... Vida sıkan makine-insan olmaktan çıkıp, vida sıktıran egemen insan olmaya geçen, Yeni İnsan...

"Arjantin'in tangosu, Küba'nın salsası, flamenko, rumba, Roman havaları açık mekânların, ham ama kendiliğinden kazanılmış özgürlüğünde yaratılır. Sanat ve kültür böyle doğar" diyor İlker Özünlü.

Şarap ve tiyatro günümüzde artık birbiriyle ilişkilendirmediğimiz ayrı ayrı alanlar. Oysa Antik Yunan'da tiyatro sanatının hamisi, Dionisos, aynı zamanda sarhoşluk veren sihirli özlerin ve çılgınlıkların da tanrısı.

26 Nisan'da, Nazi uçaklarının diktatör Franco'ya destek amacıyla Baskların kültürel kalesi Guernica'yı yerle bir etmesinin 65. yıldönümüydü. Picasso'nun aynı isimli ünlü tablosunun İspanya'ya iadesiyse, New York Sanat Müzesi'nin koyduğu 'demokrasi şartı' yüzünden, 21 yıl öncesine dayanıyor.

"Çağın sonuna geliyoruz" diyor Octavio Paz... "Neoliberalizme karşı insancıl bir toplum" düzenini savunan küresel karşı hareketin nasıl bir alternatif dünya arzuladıklarını daha iyi anlayabilmek için 1996 yılına, Meksika'nın Chiapas Eyaleti'ndeki Zapatacılara dönüyoruz.

En güzel sözcüklerin hala o mozaikteki dillerden gelme: Aşk gibi, sevda gibi, muhabbet gibi, daha öteye gitmeye gerek yok, ülkenin adı, Türkiye gibi, sonu –iye- ekiyle ülke adı yapma senin gramerinde var mı?

Futbolun, ülkemizde toplumun afyonu olmanın ötesinde, yıkıcı bir potansiyel yapı oluştuğuna dikkat çekiyor İlker Özünlü; tabana nüfuz ettiği ve "ötekini" düşman görebilen taraftar kimliğinin despotik örgütlenmesi biçimiyle...

Galatasaray - Roma arasında oynanan maçın sonrasında yaşananların tartışmaları sürüyor... UEFA Disiplin Kurulu'nun da ele alacağı olayda İlker Özünlü, toplumda yaygın olan meseleye yaklaşımı ve serinkanlı olamayışımızı eleştiriyor.