Rainbow'dan Over The Rainbow'a

-
Aa
+
a
a
a

 

Rock On Rock: Turnenizin Rusya ayağına başlamak üzeresiniz. Bu arada da Cavarna’da deniz ve güneşin tadını çıkarıyorsunuz yanılmıyorsam. Rusya’daki konserler bitince Over The Rainbow Türkiye’ye geliyor ve 7 Ekim’de İstanbul’da bir konser vereceksiniz.

Boby: O şov ertelendi!

Rock On Rock: Hangisi?

Boby: Türkiye.

Rock On Rock: Ciddi misiniz?

Boby: Yok, yok sadece şaka yapıyorum.

Rock On Rock: Neredeyse kalbime indiriyordunuz. (Gülüşmeler)

Rock On Rock: Radyo programı için sizinle yapacağım röportaja hazırlanmadan önce sizin geçmiş albümlerinizi bir kez daha gözden geçirdim. Rainbow’dan ayrılmadan önce Black Sabbath ve Blue Östraid Cult gibi efsanevi gruplarla çalıştınız. Her bir albümü dinlediğimizde, eşsiz bir davul soundu olduğunu görebiliyoruz. Genellikle çok güçlü ve sağlam bir hard rock soundu. Her albüme göre de değişiklik gösteriyor. Bu özel davul soundunu nasıl yakaladınız, çünkü gerçekten büyüleyici. Her stüdyo kaydında farklı davul setleri mi kullanıyorsunuz?

Boby: Hayır. Aslında genellikle benzer kitleri tercih ediyorum. Aynı soundu yakalamak istiyorum. Ama tabii farklı prodüktörlerle çalışıp, farklı mikserler kullanınca her şey değişiyor.

Rock On Rock: Ama tarzınız bayağı değişik. Her albümde farklı bir his var. Stüdyoda albüm kaydı nasıl yapılıyor bunu tam bilmiyorum, ama işin içine duygularınızı kattığınız kesin.

Boby: Şüphesiz!

Rock On Rock: Tony Iomi ve Richie Blackmore’u kıyasladığınızda hangisi ile birlikte çalarken, özellikle sahnede daha doğaçlama yapma imkânı buldunuz? Özellikle pek çok klasik parçayı birlikte çaldığınız için...

Boby: Ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü, gerek Tony gerek Richie olsun oldukça ‘cool’ insanlar ve ben onlarla birlikte çaldığım için çok mutluyum. Bazen Tony’e: “Hey adamım bu şekilde mi yoksa şu şekilde mi çalmamı istersin?” diye sorardım. O da: “Her iki çaldığın sound da çok iyi. Dilediğin gibi, sen nasıl istersen...” diye cevap verirdi.  

Rock On Rock: Özellikle sahnede Richie Blackmore emprovize çalmayı çok seviyor değil mi? Her ikisini de canlı izleme şansım olduğu için söylüyorum; Tony Iomi genelde parçalara sadık kalarak devam ediyor, ama Richie Blackmore, grupla birlikte takılmayı tercih ediyor ve o sırada sahnedeki ruh haline göre, belki de 5 dakika boyunca solo çalabiliyor.

Boby: Evet, Richie ile çalıştığımızda bayağı uzunca sololarımız vardı.

Rock On Rock: Biraz da yeni proje ile ilgili sorulara geçelim. Over The Rainbow fikri nasıl doğdu ve siz, bu gruba nasıl dahil oldunuz?

Boby: Joe beni aradı ve “Eski Rainbow ekibi olarak hepimiz biraraya gelsek nasıl olur, ne dersin?” dedi. Benim de ilk sorum; “Gitarı kim çalacak?” oldu. Sonra, “Jurgen’e ne dersin?” dedim. Evet, Jurgen’in gitar çaldığını biliyorduk, ama hiçbirimiz onu gitar çalarken dinlemedik. Yani “Jurgen nasıl gitar çalıyor acaba?” dedim. Joe: “Bilmiyorum” dedi. Sonra internetten onun gitarlarını dinledik. Sonra Joe’yla birlikte Jurgen’i aradık ve 3’ümüz telefonda bir konferans görüşmesi yaptık. Jurgen’e birlikte çalışma hatta bir grup kurma fikrine nasıl bakacağını sorduk. Aslında ilk başta biraz şaşırdı. Elinde yeni çalışmalar varsa bize gönderebileceğini, dinleyebileceğimizi söyledim. O da ok dedi. Sonra da klavyeci ve bas gitaristi biraraya getirdik.

Rock On Rock: Yani siz ve Joe projenin fikir babalarısınız.

Boby: Önce Joe beni aradı, sonra biz Joe ile birlikte Jurgen’e ulaştık, sonra da bizim eski basçı ve klavyeciyle konuştuk.

Rock On Rock: Yani aslında grubun kalbiyle konuşuyorum diyebilirim.

Boby: Evet.

Rock On Rock: “Over The  Rainbow” isminden dolayı kendinizi Rainbow tribute grubu olarak görüyor musunuz ve şarkılara yaklaşımınız farklı mı?

Boby: Kesinlikle hayır. Bu asla bir tribute değil. Grupta 4 adam eski Rainbow elemanları. Gitaristimizde de Blackmore kanı var. Biz bir grubuz ve bu bir tribute grubu değil. 

 Rock On Rock: Peki şimdiki soundunuzu Rainbow’un sounduyla kıyaslarsanız neler söylersiniz? Daha mı sertsiniz? Parçalarınızı nasıl tanımlarsınız? Nasıl hissediyorsunuz?

Boby: Tüm şarkıları birlikte yapmaya çalışıyoruz. Kayıtta çaldığımız bazı şarkıları değiştiriyoruz. Zaten İstanbul’a şova geldiğimizde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.

Rock On Rock: Geçmişle kıyasladığınızda hayran kitlesi, kalabalıklar nasıl bir değişim geçirdi? Değerlendirir misiniz? Over The Rainbow’un Avrupa’da son derece popüler olduğunu ve turun çok iyi gittiğini duydum. Eğer 1980’lerle günümüz arasında kısa bir kıyaslama yaparsanız, neler söylersiniz?

Boby: 80’lerdeki benim ilk dünya turumdu ve çok güzeldi, şimdi de gerçekten güzel. Hayran kitlesine gelince, onların Over The Rainbow’u gerçekten çok sevdiğini görüyorum. Çok uzun zamandır, bizim yaptığımız kadar iyi bir müzik dinlemediler. Ve biz bu işi gerçekten iyi yapıyoruz. Grubu, bayağı bir benimsediler, kucakladılar.

Rock On Rock: Ben de çok sıkı bir Rainbow hayranıyım. Straight Between Eyes, Difficult to Cure gibi albümler gerçekten eşsiz albümler. Ve insanlar neredeyse 20 – 30 yıl gibi bir zaman boyunca böyle şarkılar dinleme fırsatı bulamadı. Bu nedenle insanların, Over The Rainbow için çok büyük bir heyecan içinde olduklarını düşünüyorum.

Boby: Gerçekten inanılmaz. Biz de bu kadarını beklemiyorduk. Aldığımız geri dönüşler gerçekten harika, beklentimizin üzerinde.

Rock On Rock: Stüdyoya girip, yeni bir albüm kaydı yapmak gibi bir planınız var mı? Bu grup için bu kadar heyecan artmışken hazır...

Boby: Evet, yapacağız.

Rock On Rock: Bu arada Jurgen ile de ilgili bir soru sormak istiyorum. Richie ile birlikte çalmış bir kişi olarak, oğlu Jurgen’le birlikte sahne olmak nasıl bir duygu? Neler hissediyorsunuz?

Boby: Jurgen çok başarılı. Gerçekten kendine özgü bir tarzı var, ama damarlarında Blackmore kanı da var.

Rock On Rock: Setlist’e nasıl karar verdiniz? Gruptaki herkes favorilerini belirledi ve sonrasında ortak bir kararla mı bu setlist çıktı ortaya?

Boby: Evet. Biraraya geldik, uzun uzun konuşmalar yaptık. Herkes görüşünü bildirdi. Büyük bir liste oluşturduk.

Rock On Rock: Sizin seçiminiz neydi?  Power?

Boby: Yok benim tercihim Kill The King, Stargaze idi.

Rock On Rock: Stranger U.S. All adlı parçayı da çalacak mısınız?

Boby: Evet, pek çok şeyi çalacağız.

Rock On Rock: Konserde bir davul solonuz olacak mı?

Boby: Elbette.

Rock On Rock: Double base drumming ve soloingin babası olarak anılıyorsunuz. Bu bir iltifat değil, gerçek. Davul sololarınızla ilgili konuşursak, tur başlangıcında daha mı agresif oluyorsunuz, sonra yumuşuyorsunuz. Yani bu süreç nasıl bir  süreç onu merak ediyorum.

Boby: Şovdan sonra konuşalım bunu. Ama hâlâ her gün çalışıyorum, çok ciddiye alıyorum.

Rock On Rock: Biz de radyo programımızda özellikle Avrupa’dan çok başarılı yeni gruplar çalıyoruz. İskandinav ülkelerinden çıkan çok iyi, gerçek hard rock grupları var. Öyle gözüküyor ki, Amerika’da hard rock’la pek ilgilenilmiyor. Bu durumun nedir, sizin bir fikriniz var mı?

Boby: Rock’ı, hard rock’ı çok seviyorum, ama heavyi fazla sevmiyorum, hoşlanmıyorum. Rock, Amerika’da hâlâ yaşıyor, ama rock, Avrupa’da her zaman çok daha iyi oldu.

Rock On Rock: Amerika’da beğendiğiniz bir grup var mı?

Boby: Dürüst olmak gerekirse, dinlediğim tek müzik rock. Led Zepplin gibi.

Rock On Rock: Türk izleyicileri ve rock dinleyicilerine bir mesajınız var mı? Sizin adınıza Rock on Rock’ta onlara bu mesajı ulaştırmak isteriz.

Boby: Türkiye’yi The Lizards’la ziyaret ettim. Ülkenizde çaldım. Çok uzun da bir zaman geçmedi üzerinden ve çok güzeldi. Over The Rainbow’la da Türkiye’de çalmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye’yi çok seviyorum ve umarım Türk dinleyiciler de Over The Rainbow’u sever.

Rock On Rock: Kesinlikle! Teşekkürler...