Çağımızın En Büyük Tehlikesi

-
Aa
+
a
a
a

Jonathan Granoff Big Picture TV'ye nükleer silahların yayılması hakkında konuşuyor:

 

big-picture.tv'nin izniyle yayınlanmaktadır.

 

Wasan, Kanada

 

Ağustos 2003

Şu anda  içinde yaşadığımız uygarlığa yönelik en büyük tehdit, dünyada yaklaşık olarak 30.000 adet nükleer silahın bulunduğu gerçeğidir. Bu silahların çoğu Hiroşima ve Nagasaki'ye atılanlardan birkaç kat büyük. Bu silahların, Birleşik Devletler, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya ve Çin gibi bir avuç "medeni" devlet tarafından, barış ve güvenlik amacıyla kullanılmaya hazır olması, insan uygarlığına layık değildir. Bu, günümüzün etik standardını o kadar düşük bir seviyeye indiriyor ki bir sonraki nesle aktarabileceğimiz akla yatkın değerleri bulmak zorlaşıyor.

İnsanın hayat mucizesine, yaşam hediyesine karşı saygısızlığının, gezegendeki tüm yaşamı kendi aygıtlarımızla yok etme isteğinin, gezegenin yaşama kapasitesi üzerinde aşındırıcı bir etkisinin olduğuna inanıyorum. Ve bu durum korkudan, cehaletten kaynaklanıyor. Kanaatimce, bu durum zamanımızın en büyük tehdidini oluşturuyor; başka hiçbir silah veya aygıt bu kadar çok insanı bu kadar kolayca öldüremez.

Nükleer silah meselesinin geleceği 2005'te Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasının gözden geçirileceği konferansta belirlenecek. 1970'te imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nda (anlaşmada artık 189 ülke yer alıyor) temel bir pazarlık var; bu temel pazarlık, nükleer silaha sahip olduğu ilan edilmiş beş ülkenin, dünyanın geri kalan ülkelerinin asla nükleer silaha sahip olmayacaklarına dair söz vermeleri karşılığında, nükleer silahlarını imha etme konusunu müzakere etmeyi kabul etmeleridir. Anlaşma, Kuzey Kore ve Irak hariç, gayet etkili olduğunu kanıtladı. 1995 yılında Anlaşma, nükleer silahların yayılmaması karşılığında, var olan nükleer silahların imhasının görüşülmesi sözünün, nükleer silahı bulunan ülkelerce tekrar teyit edilmesiyle süresiz olarak uzatılmıştır. Ve 2000 yılında nükleer silaha sahip devletler, Anlaşmayı Gözden Geçirme Konferansı'nda, nükleer silahların toptan imha edilmesi için kesin taahhütte bulunmuşlardır. Dünya 2005 yılını bekleyecek ve "bu söz gerçekleştirildi mi?" diye soracak ve bu arada biz biliyoruz ki bu söz pek yerine getirilecek gibi gözükmüyor.

Benim ülkem, Birleşik Devletler, nükleer silahlara olan bağlılığını artırdı. Yönetim yeni nükleer silahlar üretmek istediğini söylüyor. Nükleer testleri durdurmak amacını taşıyan test yasaklama anlaşmasını tasdik etmedik. Böylece bir çok ülke, "nükleer silaha sahip devletler anlaşmaya uymadı, biz de kendi nükleer silahlarımızı istiyoruz" diyebilir. Başka hiçbir şey bu kadar tehlikeli olamaz. Karar vermek elimizde ve inanıyorum ki, nükleer silaha sahip devletlerin - Birleşik Devletler, Birleşik Krallık , Rusya- halkları bu korkunç aygıtları kullanmaya hazır politikalarımız olduğunu bilselerdi tiksinirlerdi. Dünyada karşı karşıya olduğumuz sorunlar bu korkunç silahlarla çözülemez.

Yaşadığımız dünyada asıl sorunumuz, insanların karşı karşıya olduğu güvenlik tehditleri, yetersiz sağlık hizmetleri -yaklaşık bir milyar insanın temiz içme suyu yok- ve dünyanın yarısından fazlasının günde 2$'dan az parayla yaşamını sürdürdüğü gerçeğidir. Bunlar istikrarsızlığın, geleceğe dair umutsuzluğun sebebidir. 20 yüzyılda bir şey öğrenebildiysek eğer; bu, I. Dünya Savaşı'ndan sonra mağluplara cömert bir el uzatılmadığında ve küresel işbirliği oluşturma teşebbüsü, Milletler Cemiyeti (Leauge of Nations) başarısız olduğunda II. Dünya Savaşı'yla ödüllendirilişimiz olmalıdır. Ancak II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Birleşik Devletler hakiki bir cömertlikle ve gerçekten akıllı bir yaklaşımla, dünyaya Marshal Planı'nı sundu, Almanya'yı ve Japonya'yı baştan inşa etti . Ve şimdi ticaret ortaklıklarımız, kültür ortaklıklarımız...Japonlarla gerçek bir kültür alışverişimiz var. 50 yıl önce bu iki kültürün birbirlerini sonuna kadar düşman gördüğünü kim tahmin edebilir? Artık kaç Amerikalı Japon arabası kullanıyor, suşi yiyor ve Zen yapıyor?  Artık onları düşmanımız olarak görmek tamamen imkânsızdır. Akıl ve cömertlik yoluyla sağlanacak güvenliğin olasılığı tam gözümüzün önünde duruyor.

Tam da şu anda, dünyada Kuzey ile Güney, zengin ile fakir arasında büyük bir bölünme yaşanıyor. Eğer yapabilirsek, başarılarımızdan ders almanın, değerlerimize sahip çıkmanın ve uygulamanın tam zamanıdır, cömertlik ve adalet bunları sunana büyük avantaj sağlar. Ve işte bizim seçimimiz de budur.

Bir parçası olduğumuz Dünya Komisyonu, farklı dünya görüşleri arasında köprü oluşturmak için gereken konuşma ve diyalog alanlarından birini tanımladı. Herhangi bir grubun veya dinin veya diğerinin değerlerini aşağı gören -karşısındakini dinlemekten aciz- herhangi bir dünya görüşü bu zamanda sürdürülemez. Dünya fazlasıyla birbirine bağlı, kaderlerimiz fazlasıyla iç içe geçmiş durumda. Orta Asya'da tek bir başarısız devlet her yere ulaşabilecek teröristleri besleyebilir. Artık dünyada başarısız olacak bir devleti kaldıramayız. Kimseyi arkada ve acı çekerken bırakamayız. Ve tarihte ilk kez gerçekten insanın ihtiyaçlarını karşılama olasılığımız var. Bütün hırslarımızı gerçekleştiremeyiz ancak tüm ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz.

 

Jonathan Granoff, Küresel Güvenlik Enstitüsü Başkanı ve Birleşmiş Milletler'de Silahsızlanmaya dair bir STK komitesinin başkan yardımcısıdır.

 

Çeviren: Evren Dağlıoğlu

 

Açık Radyo'da 15 Kasım 2005 Salı günü Açık Radyo'da Büyük Resim adlı programda, big-picture.tv'nin izniyle yayınlanmıştır.