Açık Radyo 15 Yaşını Doldurdu

-
Aa
+
a
a
a

1995

mp3 12 Mb.

1995yılının sonlarına vardığımızda Japonya depremle sarsılmış, eski Kobe yok olmuştu. Çeçenistan ile Rusya arasındaki savaşa son veren anlaşma, geriye kalıntıları kalmış Grozni'de imzalanmıştı. Soğuk savaşın bittiği, “tek kutuplu” dünyada “bombalar mı McDonald’s’lar mı?” diye tartışıyor, Sırbistan’a bombalar yağarken, Bosna’da girişilen etnik temizliğin boyutlarına tanıklık ediyorduk. En son UNPROFOR askeri de Bosna Sırp topraklarından çıktığında NATO uçakları “bir dizi hassas vuruş” yaptı. Dünyanın bombası şehirleri döverken yeni bir döneme giriyorduk. Artık her şey bombalar bile hassaslaşıyor, dil belki de hiç olmadığı kadar esneyerek Orwell’in 1984’ünü müjdeliyordu.

“Özgür, bağımsız, demokratik” haysiyetli, duyarlı ve sıradışı bir radyo kurma projesine, 1995’te verdiğiniz desteğin Türkiye’de yeni projelere örnek olması dileğiyle...”yazılı tuğralar o günlerde basılıyorlardı. üç aşağı-beş yukarı eşit pay sahibi 92 ortağı olan bir kolektif için.

"Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo"gittikçe yalnızlaşan 95 dünyasında bir şeylerin başka türlü de olabileceğini görebilmek/gösterebilmek için kapılarını açtı. 

1996

mp3 11 Mb

1996’da Türkiye’de 12 Eylül rejimi ağır bir kriz içinde çatırdarken, geçen sene milliyetçi bir Yahudi tarafından öldürülen Yitzak Rabin göremese de, Filistin’de gerçekleşen ilk devlet başkanlığı seçimlerinin sonucunda Yaser Arafat devlet başkanı sıfatı aldı.

Gazeteci Metin Göktepe polise göre banktan düşerek, yüzlerce görgü tanığına göreyse gözaltı merkezi haline getirilen bir spor salonunda dayaktan öldü. Sabancı Center'da düzenlenen suikast sonucu Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe öldürüldü, Vehbi Koç eceliyle öldü ama bedeni mezarından fidye için kaçırıldı. Trabzon-Soçi seferini yapan Avrasya Feribotu Çeçen eylemciler tarafından kaçırıldı, Başbakan Tansu Çiller'in Başbakanlıktan ayrılmadan önce örtülü ödenekten 500 milyar bizi dolandırdığı, aynı ödenekten de Selçuk Parsadan'ın Çiller'i 5.5 milyar dolandırdığı ortaya çıktı. Aralarında 11 polis ve askerin de bulunduğu "Söylemezler Çetesi" ile devlet içinde çeteler de mi var soruları hafif hafif soruluyordu ki, Susurluk yolu üzerinde meydana gelen kaza ile “Türkiye Cumhuriyeti'nin içinde odaklanmış gizli ve karanlık işler çeviren bir teşkilatın varlığı” da ortaya çıktı. Herşey çok karanlık, hava ağırdı.

Açık Radyo, bu karanlık ve ağır hava içinde, bir şeylerin başka türlü olabileceğini ispat edebilme çabasına devam ediyordu tabii – hem kendine, hem dünyaya. Öncelikle Bosna’daki savaşı günü gününe kovalıyordu bir kere. Öte yandan, sivillik ve demokratik toplum kavramları üzerinde yeni yeni kafa patlatılırken,  sivil toplum lafı ise neredeyse hepimiz için Fransızca bir kavram gibiyken, cehaletin verdiği cesaretle olsa gerek, sivil toplum örgütlerinin sesi olmaya soyunduk. İstanbul’da gerçekleştirilen Uluslararası II. Habitat Zirvesi boyunca (10 gün) konferansın “yarı-resmî radyosu” olarak, düzenli bir şekilde Türkçe ve İngilizce özel yayın yaptık. Dahası, YÖK’e inat, kendi Üniversitemizi kurup Elmadağ’daki mikrofonik amfilerimizden derslere geçip Felsefe, Tarih, Edebiyat, Antropoloji, Psikoloji anlatmaya koyulduk… Toplumun, bunların hepsine büyük bir susuzluk duyduğundan emindik nedense… 

 

1997

mp3 29 Mb.

Aydınlık ancak karanlıkla talep edilebilecek kadar uzağımızdaydı. Tencere tava herkes “yönetimi” protesto ederken Sürekli Aydınlık İçin 1 Dakika Karanlık Eylemlerini gerçekleştirdik. Artık gömlek hakikaten dar geliyordu. O sıralar TSK da gömlekle ilgili teşhise katılmış, bir “balans ayarı” yapıvermişti. 28 şubat MGK toplantısı esnasında bir dizi karar hükümete kabul ettirildi. 28 Şubat post modern darbesi “irticaya” karşı gerçekleştirildi.  Manisa'da duvara yazı yazdıkları için işkence gören 10 lise öğrencisine toplam 76 yıl hapis cezası verildi. Ülkücülerin lideri, "Başbuğ" Alparslan Türkeş geçirdiği ani kalp krizi sonucu ölürken, “pozitif milliyetçilik”, yükselen değerdi.

1997’de yeni dünya hızla kendini inşa ediyordu. İngiltere'de uzun yıllar sonra ilk defa seçimleri İşçi Partisi kazandı, Tony Blair başbakan oldu. Hong Kong, 156 yıllık İngiliz yönetiminden sonra anlaşma gereği tekrar Çin yönetimine geçti.  Arnavutluk'ta Banker Ayaklanması’na, finans tarafından yönetilen simge olaylardan biri olarak 1997’de tanık olduk. Kaptan Cousteau, Lady Diana, Rahibe Teresa 1997’de dünya değiştirirken ilk kopya koyun Dolly ile birlikte insanlık bir merhale daha yükseldi, koyun sırtında sırat köprüsünden geçmeye çalışıyorduk.

“Çoğulcu demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel insan hak ve özgürlükleri dışında, hiçbir "ideoloji"ye de bağlı olmayan” Açık Radyo, 1997’de havasını bulmaya başlamıştı.  İstanbul Müzik Şenliği 1’de Klasik Batı Müziği Halk Müziği’ne, Dünya Müziği Caz’a, Arabesk Salsa’ya karıştı. İki günde onbin kişi katıldı şenliğe. O zamanlar “yasaklı” olan dillerde şarkılar birlikte söylendi.

1998

mp3 13 Mb.

1998’in başında Bill Clinton kendisine cinsel taciz davası açan Paula Jones ile yüzleştiriliyordu. Yıl boyu devam edecek pembe dizi kıvamlı olaylar yılın sonunda ancak Monica Lewinsky’nin inkâr ettiği bölüme gelebilmişti.  1998’de Endonezya'nın 32 yıllık faşist diktatörü Suharto istifa etti – daha doğrusu 97 krizinden sonra onun artık işlerine yaramaz hale geldiğini farketmiş olan ABD ve Avrupalı beyaz adamların dikte ettiği istifa mektubunu IMF başkanının huzurunda kuzu kuzu imzalamak mecburiyetinde kaldı . ABD'nin Kenya ve Tanzanya elçiliklerinin bombalandığı günlerde, İrlanda Kurtuluş Ordusu (IRA) adına açıklama yapan siyasi kanat Sinn Fein'in lideri Gerry Adams, IRA'nın silahlı mücadeleyi bıraktığını açıkladı.

İrticai faaliyetlerin kaynağı haline geldiği gerekçesiyle Refah Partisi hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından açılan dava kapatılma ile sonuçlandı. İrtica ile mücadele tam gaz devam ediyordu. Türkiye’de her şey yeşil, ayakkabılarımız potindi. İşte o günlerde Suriye’yle savaşın eşiğinde olduğumuz açıklandı. Şam, Abdullah Öcalan'ın Suriye'de bulunmadığını ve bir daha da sokulmayacağını açıkladıktan bir süre sonra Abdullah Öcalan İtalya'ya giriş yaptı ve sığınma talebinde bulundu. “PKK'nin iki numaralı adamı" Şemdin Sakık, helikopterli ve bol medyalı bir operasyonla yakalanıp Türkiye'ye getirildi. Alaattin Çakıcı Fransa'nın Nice kentinde yapılan bir operasyonla yakalandı. O günlerde Türkiye atıyor, vuruyor, olmadı, İtalyan malı diye arabasını, buzdolabını yakıyor, ya da en azından yakıyor--muş gibi duruyordu.

Herşey bir yanıyla yapmacıktı. 1998’de piyasaya sürülen "Mucize İktidar Hapı" Viagra tüm dünyada kapışıldı. İnsanlık “ileriye” bir adım daha atmanın gururuyla başa çıkmaya çalışadursun biz, bilebildiğimiz kadarıyla Türkiye’de alternatif enerjiyle gerçekleşen ilk radyo yayınını Greenpeace kamyonundan gerçekleştirdik. Uluslararası İstanbul Şenliklerimizin ikincisi de büyük bir coşkuyla, gene 10 bin kişinin katılımıyla gerçekleşti. Ne var ki, şenliğe parasıyla evsahipliği yapan Askerî Müze’nin, Ankara’dan son dakikada gelen âni bir emirle şenlikteki Kürt jazz’ı ile Ermeni koro müziği programlarını yasaklaması, bu coşkuya limon sıkan şevk kaçırıcı, mânasız bir zaptiye anlayışı olarak ağızlarda ekşi bir tad da bırakacaktı. Ama, “yasaklamak yasaktır!” diye duvarlara yazan 1968 Devrim Ruhu ise 30. yıldönümünde Açık Radyo’nun da ortak olduğu Magnum 68 sergisinde tüm heybetiyle ortalarda dolaşıyordu. Tuğla kalınlığındaki elyapımı ziyaretçi defteri, muhteşem serginin son gününde son sayfasına kadar şahane cümlelerle tıka basa dolmuştu…  

1999 

mp3 13 Mb.

1999 başında Abdullah Öcalan, Kenya'da Türk özel kuvvetlerinin gerçekleştirdiği bir operasyonla yakalanıp yurda getirilirken, daha sonra “derin devlet işi” olduğuna dair itiraflar duyup, okuyacağımız Sabancı suikasti sanığı Mustafa Duyar’ın, Afyon Cezaevi'nde Karagümrük Çetesi mensuplarınca öldürülmesi vakası yaşanıyordu. Yüzyılın son güneş tutulmasının en iyi izlenebildiği ülkelerden biri olan Türkiye’de tutulma ilgi ile izlendi. Ancak 1999 Marmara depremi iyi kötü her şeyi silerek hafızalara kazındı. Resmi rakamlara göre 20 bine yakın ölümle sonuçlanan 7,4 şiddetindeki deprem sonucunda Marmara bölgesi ağır bir felaket yaşadı. Gölcük’teki donanma komutanlığının dahi ağır hasar gördüğü bu büyük felaket karşısındaki inanılmaz hazırlıksızlık manzaraları, devletin ve hükümetin bir tür akıl tutulmasına uğradığını ortaya koyarken, ilginç ve trajik bir ironi ile Türkiye’de sivil bilincin yükselişine, demokratik bir dönüşümün ilk filizlerinin ortaya konmasına yol açtı. Bu dönüşüm, 10 yıl sonra geriye bakıldığında daha da iyi anlaşılacaktı.

“İstanbul ve çevresine yayın yapan "bölgesel" bir radyo istasyonu olarak Açık Radyo”, 60 gün süreyle tüm formatını değiştirip radyoyu kesintisiz bir “telsiz çevrimi”ne dönüştürdü ve ihtiyaçlarla imkânları buluşturan bir köprü olmaya çalıştı.

Evet, Açık Radyo gene manifestosuna bağlı kalma çabasındaydı. Ne de olsa, “demokratik sivil toplum örgütleri için bir iletişim merkezi işlevi görmeyi” öngörmüştük. Yapmasak olmazdı... Zaten, bir kez daha manifestoya atıfla bu Radyo, “ortak çabamızın ürünü” olmak zorunda değil miydi?

2000

mp3 22 Mb.

Yeni binyıla girmişken saat 12’yi gösterecek diye fena halde gergindik. Y2k virüsü tüm bilgisayar sistemlerini çökertecek diye hop oturup hop kalkıldı.

Her ne kadar gündemde yeri, magazin haberleriyle 3. sayfa haberleri arasında bir yerde de olsa iklim değişikliği yeni milenyumun konusu haline gelmişti. Gerçi, Mozambik’te tek selin yüzlerce insanı öldürüp, milyonlarcasını da evsiz bırakmasını böyle açıklamıyorduk ama 2000 yılında Oslo’dan beri devam eden süreç İsrail’in 18 senelik Lübnan işgalini sona erdirirken, barışa dair umutlar da garip bir şekilde buharlaşıyordu. Derken dünyayı ve “Yeni Amerikan Yüzyılı”nı şekillendirecek bir başka olayla karşı karşıya kaldık. Seçimlere hile karıştığına dair tartışmalara, hatta kanıtlara rağmen ABD başkanlığına George W. Bush mahkeme kararıyla seçildi. 1990lar’ın ortasında Tansu Çiller’e yakıştırılan kimi gülümseten mahlasların Amerikan versiyonlarıyla karşılaşmamıza sebep olan yeni başkan, silahlı güç kullanımında pervazsızlığıyla da benzerlikler listesini genişletecekti.

Açık Radyo, orduların dünyanın dört bir yanında koşuşturacağı bir krizin eşiğinde olduğundan habersiz, internet üzerinden canlı yayına geçerek küresel kriz merkezi olmaya hazırlanıyor, 2000 yılı itibariyle sesini kâinata duyuruyordu. Sanal âleme yayına geçiyor, gerçek âleme avazımızı davut gibi salmaktan bir süreliğine alıkonuyorduk. Yeni binyılda insanlığın açlığı, yoksulluğu, esareti nihaî olarak altetmesi, başta ifade özgürlüğü olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklere kavuşması yönünde çabalar iyice yoğunlaşır ve bunlar Birleşmiş Milletler’de binyıl hedefleri olarak ortaya konarak zirveye ulaşırken, Açık Radyo devlet tarafından 15 günlüğüne kapatılıyordu. Sebep? Dünyanın en baba yazarlarından birinin 1 öyküsünün, onu 2 yıl önce seslendiren programcının erken ölümü anısına yeniden yayınlanması! Gerekçe: Genel ahlâka aykırılık ve Türk aile yapısının zarar görmesi! Yeni binyıla özgürlük rüzgârlarıyla pupa yelken girdiğimiz söylenemezdi. Olsun!

2001

mp3 11 Mb.

Yeni yılla beraber insanın gen haritası açıklanıyordu.  Ancak Türkiye’de kimya fena halde bozulmuştu. 19 Şubat sabahı, olağan MGK toplantısı, Başbakan Ecevit’in toplantıyı 15 dakika sonra terk etmesi üzerine yapılamadı. Ecevit, toplantıyı Sezer’in sözleri üzerine terk ettiğini ve bunun ciddi bir kriz olduğunu söyledi. Gerçekten de o günden itibaren ekonomik kriz patlak verdi. Dolar fırladı, borsa inişe geçti. Lira’nın döviz karşısındaki değer kaybı hızla yüzde otuzu buldu. Piyasanın beyaz yakalıları işsizlik, esnaf kasa fırlatan militanlıkla tanıştı. Ecevit şimdi Başbakanlıktan ayrılır da, içinde bulunduğumuz koşullarda, bir hükûmet bunalımına neden olursam, bunun hesabını, ulusa ve tarihe veremem” diyordu. Ayrılmadı ve Dünya Bankası’nda görevli Kemal Derviş’i Türkiye’ye davet ettiklerini açıkladı. Uzman doktor gözetiminde yoğun bakımdaydık. Kemal Derviş ise uzman görümünde gölge başbakan. Bu arada yetmezmiş gibi Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi’nin temelli kapatılmasına karar verdi. Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde o zaman “yenilikçiler” denilen grup, Erbakan’dan koparak “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin” kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verdiler.

Eylül ayının 11’inde, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Amerikan kapitalizminin ve askeri gücünün görkemli ikonları İkiz Kuleler ile Pentagon’a saplanan yolcu uçakları, kaderimizi, akıbetimizi, hayatımızı, ilişkilerimizi, dünya ile ilgili algımızı, tasavvurumuzu değiştirecekti. Terörün nerede, ne zaman, ne kılıkta ortaya çıkacağı bilinemiyordu. Hiçbir şey bilemiyor, sadece korkuyorduk. Afganistan aralıksız bombalanıyordu. BM milyonlarca mültecinin açlık sınırında gelecek kışı atlatamayacaklarını söylerken Amerika havadan yiyecek paketlerini attığını belirtiyordu. Ama bir pürüz vardı: Yiyecek paketleri ile misket bombaları aynı sarı rengi taşıyor, özellikle çocukların gözünde ikisini ayırt etmek zor oluyordu. 2001, yeryüzünün en sıcak ikinci yılı, insanlığınsa en karanlık yılı oldu. En azından biz öyle sandık.

Açık Radyo, 2001’de önümüzdeki karanlığa hazırlık babında açık site’sinde 16 binden fazla metinle, hatırı sayılır derinlikte bir “sivil kütüphane” halini aldı. Dönemin internetinde bu sayıların hatırı sayılıyordu.

2002

mp3 21 Mb.

Uluslararası hukuk ve insan hakları 2002’den itibaren rafa kaldırıldı. Artık uzun bir süre egemen siyasette geçer akçe sayılmayacaklardı. Daha çok üç ülkenin ismi “şer mihveri” olarak geçiyordu: Irak, İran ve Kuzey Kore... Temsilciler Meclisi ve Senato, Başkan Bush’a Irak’a savaş açma yetkisi verdi. Blair, Afrika gezisinden sonra ABD’nin Irak politikasına destek verdiğini açıkladı. Afganistan’da terör ve şiddet tüm hızıyla devam ediyordu.

Arada, İsrail’de Ariel Şaron, ülkesinin ‘savaş’ta olduğunu, Arafat’ın “bütün özgür dünyanın düşmanı” olduğunu söylüyor, birbirini izleyen ihtihar saldırıları İsrail’in, Cenin, Nablus ve Beytüllahim’e saldırmasıyla sonuçlanıyordu. Bir gün 400’den fazla İsrail tankı Nablus ile Cenin’e girdi. Basının içeri alınmadığı Cenin kampında Filistin yönetimi İsrail ordusunu toplu mezar kazmakla suçlarken, İsrail yönetimi BM’nin kampa uluslararası gözlemci gönderme talebini reddetti. İsrail reddedince BM de talebini geri çekti. İsrail’in o zamanki Altyapı şimdiki Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, “Filistin halkı 24 saati içinde şiddeti durdurmazsa Gazze’de ve Batı Şeria’daki tüm ticari merkez, benzin istasyonu ve bankaların havaya uçurulmasını” öneriyor, BM aynı günlerde Cenin’de “büyük bir depremin yapamayacağı kadar yıkım ve inanılmaz ölçüde dehşet olduğunu” dile getiriyordu. 

Hukuk ve uluslararası kurumların kofluğu ve aczi öfke uyandırıyordu. Milyarlarca insan ağır bir terör dalgasının içinde yuvarlanıyorduk. Dünyanın dört bir yanında umudu yayan kitleler sokakları işgal ettiler.  Savaş”kaçınılmaz” görülse de dünyanın dört bir yanından savaş karşıtı sesler yükseliyor; Londra’da, Selanik’te, Roma’da, İstanbul’da, Washington’da ve New York’ta yüz binlerce kişi yürüyordu. Dünya Kiliseler Birliği de Chomsky ile birlikte, tarihte ilk defa savaş olmadan önce bu büyüklükte savaş karşıtı gösteriler gerçekleştiğinin altını çiziyordu.

Dünyayı bir termonükleer savaşta topyekûn ortadan kalkmaktan, bir tek kişi, Vassili Arhipov adlı bir Rus denizaltı subayı kurtarmıştı. 62 Küba füze krizi esnasında hepimiz resmen ölmüştük ve bundan 40 yıl haberimiz olmamıştı. Açık Radyo bu inanılmaz olayı İstanbul’da bizzat Profesör Chomsky’ye sorup kendisine doğrulattı.

3 Kasım 2002’de, en nihayetinde erken seçime gidildi. Yüzde 34.27 oy toplayan Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidara geldi. AKP'yi yüzde 19.4 ile CHP izledi. 2002, ilk kayıtlardan bu yana en sıcak ikinci yıl oldu. Bir önceki rekortmen 2001’di...

2003

mp3 17 Mb.

2003 yılı boyunca, dünyacak en çok savaşı konuştuk. Amerika Birleşik Devletleri ile Britanya’nın, olmayan kitle imha silahlarını yok etmek üzere Irak’a saldırmaları, sadece bu yılın değil; galiba 21. Yüzyıl başının da ana gündem maddelerinden biri oldu. ABD, “Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi” çerçevesinde, uluslararası hukuku dikkate almayacağını açıkça yüzümüze söylüyordu.

Halklardan net bir cevap geldi: Porto Alegre’de Dünya Sosyal Forumu’nun son gününde, 30 bin kişilik yürüyüşte bin dilde, bir tek ses çıkıyordu: Savaşa hayır! 6 kıtada 600’den fazla noktada 12 milyon insan sokaklara döküldü. İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük gösteri buydu. Üstelik, henüz  savaş başlamadan yapılıyordu! Bu da tarihte ilk kez oluyordu.

Irak’a asker gönderme tezkeresi, Mart ayının başında TBMM’de oylandı. 20 küsur bin ABD askerinin Türkiye topraklarında belirsiz bir süre konuşlandırılmasını öngören Tezkere, salt çoğunluk sağlanamayınca reddedildi. Oylamanın yapıldığı dakikalarda, Meclis’in dibinde, Sıhhiye Meydanı’nda, halk Bush’a 70 bin kişilik bir ‘savaşa hayır’ cevabı veriyor , sokağın bu sesi Meclis genel kurul salonunda yankılanıyor, Açık Radyo da o meydandan günboyu naklen canlı yayın yapıyordu.

Ama, 20 Mart Perşembe sabahı, Türkiye saatiyle 04:33’te, “İttifak”ın verdiği 48 saatlik mühletin dolmasından yaklaşık 1 saat sonra, gözlerimizin önünde aydınlık, boş ve sessiz Bağdat bombalanmaya başladı. Başkan Bush, saldırının uzun ve zorlu olabileceğini söylüyordu. Türkiye, saldırı kapsamında hava sahasını Amerikan ve İngiliz uçaklarının kullanımına açtı.

Yıkılan, talan edilen yerler arasında Bağdat Arkeoloji Müzesi ile Sumer, Babil, Asur, Akkad müze ve sit alanları da vardı. Mezopotamya medeniyeti, kırık tabletler, vazo kulpları, parçalanmış çanaklar olarak yerlerde sürükleniyordu. Bağdat Milli Kütüphanesi alevler içinde yanıyordu.

Alevler içinde kavrulanlar sadece Mezopotamya medeniyetinden artakalanlar değildi ama. Irak’ın istilasını izleyen aylarda Avrupa, tarihinde pek görmediği bir sıcak dalgasıyla cayır cayır yandı. Başta Fransa olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde ciddi bir sağlık krizine girildi. Özellikle dehitratasyona uğrayan yaşlılar, evlerinde ve huzurevlerinde patır patır öldüler. Kadavraları, yaz tatilinden dönecek yakınlarını, sebze ve meyve soğutma tesislerinin depolarında bekledi. Görülmemiş şiddettteki sıcak dalgasının sonucunda en az 37, 451 Avrupalı hayata veda etti. Kıtanın güneyinde sıcakla kuraklık birleşince mahsulde büyük düşüşler gözlendi. Küresel ısınma şimdi ve burada idi.

Saddam Hüseyin, işgalin başlamasından 9 ay sonra, 2003’ün aralığında, Tikrit’te Pentagon halkla ilişkiler departmanının “Örümcek yuvası” dediği bir delikte avlandı. Diktatöründen kurtulan Irak’ta milyonlar ağır bir insanlık dramının içinde hapsolmuş, her gün yüzlerle ölüyorlardı. Açık Radyo’da “barış yayınları” biteviye sürüyordu.

Bu arada Siirt’te seçimler yenilendi. Böylece Erdoğan’a da Siirt milletvekilliği ve başbakanlık yolu açıldı. Birkaç gün sonra 59. Hükûmet işbaşındaydı; Dışişleri Bakanlığı’nda Yaşar Yakış yerine Abdullah Gül vardı.

Kuledibi ve Şişli’deki iki sinagoga yönelik bombalı saldırılar, Levent’teki HSBC saldırısı ve Galatasaray’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne yönelik saldırı geride elliden fazla ölü ve yüzlerce yaralı bıraktı. Anayasa Mahkemesi, HADEP’in temelli kapatılmasına karar verdi. Türkiye siyasî hayatında, kapatılan 26’ıncı parti HADEP oldu.

2004

mp3 17 Mb.

Yeni yıla tüm dünya yoğun güvenlik önlemleriyle girdi. NewYork üstünde değil kuş, yılbaşı zamanı uçak bile uçurulmadı. Kuş gribi salgını “önlem olarak” sadece Çin’de 60.000 tavuğun katline yol açarken hastalıktan 8 de insan öldü. Amerika’ya 2004’ten beri parmak izi ve fotoğraf hatırası vermeden girilemiyor. Uygulama artık Türkiye dahil pek çok ülke için standart prosedür.

Avrupa’da savaşın korkunçluğu sandıklara yansıyordu. Fransa’da bölgesel seçimlerde sosyalist parti önderliğindeki sol ittifakın ezici galibiyeti geldi. Ardından İspanya’da 200 kişinin öldüğü korkunç tren bombalamaları ve Aznar’ın yalanları halka balkonlarda tencere-tava çaldırıp sosyalist Zapatero’yu iktidara taşıdı. Başbakan Zapatero, askerlerini Irak’tan çekeceğini açıkladı. Dönemin Danimarka başbakanı, şimdinin NATO Genel Sekreteri Rasmussen Zapatero’ya askerlerini zinhar çekmemesini salık veriyor, bunun “terörizm için zafer olacağı” uyarısını yapmayı da ihmal etmiyordu.

Rauf Denktaş, Annan Planı’nın referanduma götürülmesi ufukta göründükçe üslubunu sertleştirmeye başlamıştı. İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu konuya dair “gerekirse 135 bin şehit daha verir, Yunanistan’ı da alırız” diyordu. İstanbul Nato Zirvesi yapıldı. Zirve’nin ortasında Irak’ta yeni “egemen hükümetin” kurulduğu haberi Rice’ın notuyla Bush’a ulaştırıldı. Irak’ın ana gündem maddesi ise Hz. Ali Türbesi’nde Sadr’ın Mehdî Ordusu’yla ABD arasında süren çatışmalardı.

Sanayi devriminden beri yayılan CO2 sebebiyle, okyanus sularının ph dengesinin bozulduğu, son 5 milyon yılın en asitli sularına sahip olduğumuz müjdelendi. Endüstriyel balıkçılığın bilinen balık türlerinin %90’ını yok ettiği anlaşıldı. Ama en kötü haber Worldwatch Enstitüsü’nden geldi: Rapor, kuzey yarıkürenin 2000 yıldır olmadığı kadar sıcak olduğunu açıklıyor, buzulların çok düşük seviyelere indiğini söylüyor, yetmiyormuş gibi Amazonlar’da orman kaybının %40 arttığını, Brezilya’nın çok büyük bir orman katliamına giriştiğini de müjdeliyordu.

3 Kasım 2004’te Amerikan sandıklarından 2. kez George W. Bush çıktı. Cumhuriyetçi Parti, Kongre'nin iki kanadında da çoğunluğunu pekiştirmeyi başardı. Amerika, tarihinin en karanlık yönetimlerinden birini dublelerken, karanlığı dünyaya da yaymakta kararlı görünüyordu.

Ana akım medyanın da dünyanın hemen her yerinde servet ve kudret merkezlerinin nüfuzu altında gittikçe battığı, iyiden iyiye derinleşen bir krize girdiği bu dönemde, Açık Radyo da kâr amacı gütmeyen yayıncılık modeli peşinde koşmaya başlıyor ve yeni bir tecrübeye girişiyordu: Dinleyici destek projesine. Bu, bir bakıma yeni bir “yaşam tarzı” seçimi de demek oluyordu:Açık Radyo’nun bağımsızlığının sürdürülebilir olmasını amaçlıyordu. Dinleyici Destek Projesi, “Açık Radyo Dinleyicisini arıyor!” şiârı ile başladı. Amaç, kurucuların ve  gönüllü programcıların kolektif çabasının, dinleyicinin katılımı ile tamamlanmasıydı. Yani,  birkaç bin dinleyicinin, her yıl tekrarlanan sürekli maddi katkısı –ve fikrî  katılımı– ile, sürdürülebilir, kalıcı bir mecra olma hedefine ulaşılmak isteniyordu.

 

2004 Yılı sonunda Sumatra Adası açıklarında 9,0 şiddetinde gerçekleşen, deprem, gündemi ve hatta dünyanın yörüngesini değiştirdi. Depremin ardından gelen tsunami, çoğu çocuk en az 300 bin can aldı. Endonezya, Hindistan, Sri Lanka, Malezya ve hatta 6 bin kilometre uzaktaki Somali de dahil, 12 ülke tarumar oldu. On milyonlarca insan yiyeceksiz, içeceksiz, evsiz barksız, işsiz kaldı. Açık Radyo tsunamiyi yaşayan Asuman’la konuştu. 

2005

mp3 25 Mb.

Öncelikle 2005’te TL’den 6 sıfır atıldı. Ebu Garib Cezaevi, Guantanamo lugatımıza girdi. Auschwitz Nazi Toplama Kampının kapatılmasının 60. yıldönümü de 2005’te gerçekleşti. Yaser Arafat’ın halefi Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanı Mahmud Abbas devlet başkanı seçildi. Seçimlerin hemen ardından yapılan belediye seçimlerinde ise Gazze’de oyların çoğunu toplayan Hamas, ciddî bir siyasi aktör olarak belirmeye başladığının sinyallerini verdi. Evo Morales başkanlık seçimlerini Bolivya tarihinde görülmemiş bir oy oranıyla kazandı. “Arka bahçe” Güney Amerika’da sol alan genişletiyordu.

2005’in Şubat Ayı itibariyle Kyoto Protokolü, nihayet yürürlüğe girdi. Taze yaygınlaşmaya başlayan kitle sporu linç, Hrant Dink’e “Türklüğü alenen aşağıladığı” gerekçesiyle açılan dava, II. Jean Paul yerine papa seçilen Ratzinger’in kürtaj ve eşcinsellikle ilgili garabet görüşleri hep yılın getirdiklerindendi.

İstanbul’da gerçekleşen Irak Dünya Mahkemesi Nihaî Oturumu’nda, çeşitli kıtalardan gelmiş insanlar bir vicdan jürisi oluşturarak Irak’ın işgalini yargılayıp, ABD’yi ve koalisyon ortaklarını uluslararası hukukun ihlali, işkence ve cinayetten mahkûm etti. Mahkeme’ye taşınan Açık Radyo, 3 gün boyunca canlı yayınla tartışmaları tüm gün yayınladı.

BM Güvenlik Konseyi, ABD güçlerinin Irak’ta kalma süresini uzattığını açıkladı. Her şey yasalara uygundu.  

Zehirli atık yüklü Ulla gemisi Doğu Akdeniz’in “güzelliğine” 2200 ton zehir kattı. Çernobil zamanında yazılan radyasyon-çay piyesi bu sefer zehir-balık yorumuyla sahnelendi.

Bu devasa ilahî komedya sahnesinde sadece seyirci olmakla yetinmek istemeyen “Açık Radyo da 2005 yılının sonuna doğru “Sivil Tiyatro”ile kendi “perdelerini açtı” hem özgün oyunlarını, hem de Necatigil’in radyo klasiklerini sahneleme cesaretini gösterdi.

 

Science Dergisi yıl sonunda  yerkürenin karbon seviyelerinin son 650 bin yıldır olmadığı kadar yükseldiği haberini veriyordu. Daha beş yıl önce, 2000 yılında 6 milyar olarak tescil edilen dünya nüfusu da, 19 Aralık 2005 itibariyle 6.5 milyarı bulmuştu. Çoğalıyorduk...

2006

mp3, 22 Mb.

2006 başında Amerika kıtasında 500 yıl sonra ilk kez bir “yerli” seçimle yönetime geldi. Bolivya’nın taze başkanı Evo Morales, Bush’u en büyük terörist ilan ederken, İsrail’de Ariel Şaron kendi sağcı partisi  Likud’u “aşırı sağ” ilân ederek müstakbel hükümet partisi Kadima’yı kuruyordu. Şaron yıl sonuna bitkisel hayatta girereken, Kadima iktidardaydı. Türkiye, Türk Ceza Kanunun 301. madde davaları ile “vatansever” kalabalıkların mahkeme baskınlarının sersemliğini yaşarken, iklimbilimci James Hansen, dünyanın son 1 milyon yıldır gördüğü en sıcak noktaya çok çok yaklaştığını  saptıyordu. 2006’da yeryüzünden atmosfere karbon akışını geri çevirmek için sadece 10 yılımız kaldığı dünyada ilk kez telaffuz edildi.

Yıl sonunda Nobel Edebiyat Ödülü’nü alacak olan Orhan Pamuk hakkında açılan “Türklüğe hakaret” davası düştü. Savcılar boş durmuyor, mahkemeler boş kalmıyordu. 2006 yılında Ali Kırca ve Ertuğrul Mavioğlu Terörle Mücadele Yasası’na muhalefetten, Hasan Cemal, İsmet Berkan, Murat Belge, Haluk Şahin ve Erol Katırcıoğlu, nice maceradan sonra sonunda Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenecek olan Ermeni Konferansı’nın iptaliyle ilgili yazdıkları yazılarda “yargıyı aşağılamaktan”, Profesör Baskın Oran ve Profesör İbrahim Kaboğlu da Başbakanlığın talebi üzerine kaleme aldıkları Azınlık Raporu sebebiyle önce “Türklüğü aşağılamak”tan, ardından da 'suç işlemeye kışkırtma' suçundan yargılanıyorlardı.

Tarihi “Şemdinli Olayları”nda iki astsubay çete kurmak ve adam öldürmek suçlarından 39’ar yıl hapis cezası aldı. Çetenin diğer elemanlarına dair bir çalışma yapılamadı. Ankara Eryaman'daki bir eve düzenlenen operasyonun ardından, 3’ü asker 4 kişi tutuklandı. Sözkonusu kişiler 'ülke birliğini bozmaya yönelik örgüt kurma ve patlayıcı madde bulundurma' suçlarından tutuklandı. Bir hafta içinde Cumhuriyet gazetesine 3 bombalı saldırı düzenlenmesinin ardından Danıştay’da düzenlenen silahlı saldırı Türkiye’yi sarstı. Saldırıda, İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldü, başkan ve üç üye yaralandı.  Olayın faili olarak yakalanan ülkücü avukat Alparslan Arslan o günlerde cinayetleri türban kararlarıyla ilgili olarak işlediğini söylüyordu. Trabzon Santa Maria Kilisesi papazı Andrea Santoro’nun, kendi kilisesinde 16 yaşında bir lise öğrencisi tarafından öldürüldüğü haberi gündeme düştü.

 

İsrail’de Ehud Olmert’in başbakan olduğu gün 132 sandalyenin 76’sını ele geçirerek seçimlerden galip çıkan ve böylece İsrail-Filistin sorununun parametrelerini değiştiren Hamas iktidar oldu. Uluslararası gözlemcilerin raporlarına göre hilesiz geçen seçimin sonuçları ABD ve İsrail tarafından “terörist” ilân edildi. Bu teşhis üzerine kuşatma ve işgal altındaki Filistin’e giden tüm yardımlar durduruldu. Sene sonuna kadar Filistin’de tüm sistem çökmüş, operasyonlar yüzlerce can almıştı.

Terörle savaşın korkunç şiddeti her yönüyle tekrar tekrar kanıtlanmaya devam ediyordu. Guardian gazetesi, ABD ordusunun işkence, tecavüz hatta cinayet olaylarının sistematik şekilde uygulandığını anlatan Ebu Garib raporunu yayınladı. Başka gazetelerdeyse ardı arkası kesilmeyen yeni işkence fotoğraflarını görmek mümkündü. Avrupa Konseyi, ABD`den, Guantanamo`daki cezaevini derhal kapatmasını istedi, ama bu iş, istemekle olmuyordu galiba.

Devrik diktatör Saddam Hüseyin, o günlerde idam cezasına çarptırıldı. Saddam’ın idamı yıl sonuna doğru temyizde onaylandı. Böylece Saddam’ın, 70 yaşına gireceği yeni yılın ilk ayı içinde asılacağını öğrendik. İnfaz, tüm iğrençliğiyle, 2006 yılında ekranlarda seyrettirildi.  

Ülkede akıl sır erdilemeyen olaylar, kime ait olduğu belirsiz çıkar dengeleri gerilerek devam ediyordu. Karmaşık bürokratik gelişmeler sonrası Van Başsavcılığı tarafından hazırlanan Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianamede terör örgütlerinin yaptığı eylemlerin benzerlerinin kamu görevlileri tarafından yapıldığı vurgulanıyor, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın da kurulan bu derin çeteden haberdar olabileceğine dair şüpheler ortaya konuyordu. Sonuç olarak sorun, “hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz” veciz cümlesiyle hatırlanacak olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un ve Van Cumhuriyet başsavcısı Ferhat Sarıkaya’nın görevden alınmalarıyla yine bu yıl içinde çözüldü. Başsavcı Sarıkaya daha sonra meslekten ihraç edilecek, avukatlık yapması imkânı dahi elinden alınacak, böylelikle mesleğini icra ettiği için mesleğinden olan ender hukuk adamlarından biri olarak tarihe geçecekti.

Aralık boyunca Türkiye’nin dört bir yanında üniversitelerde sağcı milliyetçi saldırılar gerçekleşti. Hedef kimi zaman uzun saçlı bir öğretim üyesi, kimi zaman Kürtçe konuşan bir öğrenci, kimi zaman da top sakal bırakan bir vatandaş olabiliyordu. Meclise gönderilen Terörle Mücadele yasasında değişiklik öngören tasarıda, terör suçu kapsamının yeniden belirlenmesi öngörülmekteydi. Hem yepyeni, hem de insanlık kadar eski bir teknik burada da karşımıza çıkmaktaydı: Yasaya göre, insan veya uyuşturucu ticareti, eğitim ve öğretimin engellenmesi, ihaleye fesat karıştırma, fuhuş, kredi kartlarının kötüye kullanılması gibi pek çok eylem de terör amacıyla yapılabilirdi, dolayısıyla bu zengin eylem çeşitliliği genel olarak terör kategorisine sokulmalıydı. Aynı günlerde, Türk Tabipleri Birliği, DİSK ve KESK’in ortaklaşa düzenledikleri “sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası referandumundan” yüzde 99.6 oranında hayır oyu çıkarken, “Sosyal Güvenlik Kurumu Yasası” Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi.

İsrail, Lübnan’a 2006 yılında saldırdı. İsrail'in hava saldırılarında yalnızca Lübnanlılar değil, bu sırada BM'nin Lübnan'daki geçici barış gücünde görevli 4 asker de hayatını kaybetti. Sivil kayıp binlerle ifade ediliyordu. Sadece Kana Kasabası’na düzenlenen hava saldırısında, çoğu çocuk ve kadın 60 kişi öldü. Kan, akmaya devam ediyordu. Lübnan’da Hizbullah'ın "İsrail karşısında kazanılan zaferi kutlamak" için organize ettiği büyük gösteriye katılan 100 binlerce kişi başkent Beyrut'ta toplandı.

2006 sonuna gelindiğinde, James Hansen’in yılın başında bize verdiği mühletin dolmasına da bir sene daha yaklaşmış oluyorduk. Ve, kâinattaki yegâne evimiz olan bu gezegenin 2015’den sonra nasıl bir yere dönüşebileceği hakkında hiçbirimizin en ufak bir fikri dahi olmaması ilginçti doğrusu... Biraz fikir sahibi olanlardan Açık Radyo, 4 Kasım 2006’da dünyanın 48 ülkesiyle birlikte aynı anda İstanbul’da gerçekleştirilen Küresel Isınma mitinginin düzenlenmesine de önayak olan kuruluşlar arasındaydı. Yılın o âna kadarki en soğuk ve tek kar yağışlı gününde yapılan “ısınma” protestosu, gene de canlı bir katılıma tanık oldu. Zaten mitinglere katılmama gerekçesi olarak, iyi havanın da  kötü hava kadar etkili olduğunu bilenler için, bu katılım gayet iyiydi.

2007

mp3 24 Mb.

19 Ocak 2007’de Hrant Dink, Agos Gazetesi önünde silahla kafasından vurularak öldürüldü. Akşamüstü, 10 bin kişi Taksim’de toplanmış Agos’a yürüyordu. “Hepimiz Hırant’ız, hepimiz Ermeni’yiz” sloganıyla inleyen sokaklarda belki de ilk kez bizatihi milliyetçiliğin kendisi hedefti. Dink’in katili Ogün Samast, 32 saat sonra yakalandı. Katile memurlarca gösterilen saygı ve muhabbet, “onu konuşturmak” içindi. Bayrak önünde çekilen fotoğraflarsa hatıra... Katilin mahallesinde gözaltına alınan neredeyse herkesin, bir polis ya da jandarmaya ait istihbarat ağının parçası olduğu iddiaları belgeleriyle gazetelerdeydi. Mc Donald’s bombacısı Yasin Hayal, ‘büyük abi’ Erhan Tuncel, Veli Küçük, ‘uyarı’ amaçlı valilik ziyaretleri akıllarda kalanlardı. Yasin Hayal, ilk adliye getirilişi sırasında, “Orhan Pamuk akıllı olsun” diyebiliyor, dışarıdaki ırkçı koroysa o zamanlar sessizce, daha sonraları açıktan, Hrant  Dink’in -hakkını bulduğunu- ima ediyorlardı.

Cenaze İstanbul’da hayatı durdurdu. 150 binden fazla insan işe, okula gitmek yerine kardeşlerinin cenazesini kaldırmak üzere Agos Gazetesi’nden Kumkapı Meryem Ana Kilisesi’ne, ailenin isteğine uyarak ‘sessiz’, yürüdü.

Bol muhbirli cinayete ilişkin polisin defalarca bilgilendirildiği iddialarıysa kanı donduruyordu. Her şey olağan,bilemediniz münferitti ama mesela Erhan Tuncel ya polis muhbiriydi ya da jandarma istihbaratına çalışıyordu. Yasin Hayal ,Dink cinayetiyle ilgili ya 4 ya da 17 kez rapor vermişti.  

 Genelkurmay, ‘irticai gelişmeleri’ endişeyle izliyordu. ‘Gerektiğinde’ Türk Silahlı Kuvvetleri tavrını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktı. Büyükanıt, pek çok şeyin yanında  “sözde değil özde laik cumhurbaşkanı” istiyordu... 27 Nisan gecesi Genelkurmay’ın sitesine konan muhtıra Türkiye’ye ‘yepyeni’ bir siyasi algının tekrar hakim olacağının habercisi gibiydi. Ankara ve ardından İstanbul ve İzmir’de yapılan bayrak mitinglerinde amaçları birbirinden epey farklı yüzbinlerce insan biraraya geliyor, ancak kürsü genellikle milliyetçi, faşizan bir sahne oluyordu.

Malatya Zirve Yayınevi’nde üç kişi Hıristiyan misyonerler oldukları için işkence edilerek öldürülüyor, işin arkasından yine “duyarlı gençler” çıkıyordu. Bıçağın kemiğe dayanması sözü bu olayla ete kemiğe bürünüyor ve Türkçe dilinde artık bir metafor olmaktan çıkıyordu. Karanlığın gerçekten etrafı kapladığı zamanlardı.

Yine bu sıralarda emekli korgenerallerin ''hakim ve savcıları hizaya getirmek için lojmanlarına bomba attırması'' ile ilgili davalar görülüyor, Nokta Dergisi, emekli deniz kuvvetleri komutanı’nın günlüğüne dayanarak 2004’te askerî darbeyi teğet geçtiğimizi yazdığında, askeri mahkeme sivile yayın yasağı koyuverdi. “İncelemeler” sonucunda dergi yayın hayatına son verirken, daha önce yayımladığı “Hayata Dönüş Operasyonu” ile ilgili dosya hakkında dergi aleyhine 301’den dava açıldı. O günlerde pek çok askeri birliğe saldırı haberleri ardarda geliyor, Genelkurmay yeni iletişim mecrası, web sitesinden halkı “kitlesel refleks” göstermeye çağırıyordu.

Erdoğan başlayan operasyonların “olağanüstü hal” olarak algılanmamasını isterken, birkaç ay içinde bir sürü yerde olağanüstü hal ilan edileceğini bilmiyordu.

Eylül’de ayın tartışması DTP’nin PKK’ya terörist örgüt demesinin gerekli olup olmadığı, ayın şarkısı İsmail Türüt ve Ozan Arif’in “plan yapmayın plan”ı idi. Yapımcıları, Hrant Dink cinayetini öven bu videoklibin hobi amaçlı olduğunu bile söyledi.

Açık Radyo ise böyle ürkütücü türkücüleri yayınlamak yerine derin suların serinliğini yansıtmayı tercih ediyordu.

Çevre Bakanı Pepe, “Türkiye’nin, bugün Kyoto’ya imza atması halinde sorunları bir anda çözülecek değil” diyordu. Bizim de içinde olduğumuz hareket, ki 1 ayda 170 bine yakın imza topluyor, “Başka Bir Enerji Mümkün!” mitingi için Kadıköy’de neredeyse 10 bin insan biraraya geliyordu. Üstelik e-muhtıranın ertesi günü Selimiye Kışlası’nın önünden geçerken “hiç kimse asker doğmaz” sloganları ve darbeye karşı ses çıkaran düdüklerle. Kyoto Protokolü imzalanmıyorsa, ulusal çıkarlar nedeniyle imzalanamıyordu, milli menfaatler açısından uygun değildi falan filan; sonra imzalandı...

Bu arada 2007’de işgal altındaki Irak’ta haftada 1,000 kişi bomba ve silahların kurbanı oluyordu. Galibi baştan belli ve bu sebeple baygın geçen 22 Temmuz seçimleri sonucu oyların % 46.7’sini alan AKP tek başına iktidar olmaya devam etti. Seçime bağımsız aday kampanyaları can verdi. Yeni seçimler sonucu meclise sadece 49 kadın girebildi. Deniz Baykal’a göre %1,5’luk bir artışla CHP’nin yükselişi sürüyordu.

Neredeyse bütün yıl süren tartışmaların ardından, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu... Gül’ün yemin törenine Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve CHP milletvekilleri katılmadı. 

DTP bağımsız milletvekilleri aracılığıyla meclise girmiş olsa da, istenmeyen misafir muamelesi görüyordu.  Parti’nin milletvekilleri, 30 Ağustos resepsiyonuna dahi davet edilmiyor, sanki, mümkün olan her durumda savcılar DTP aleyhine dava açmak için sebep buluyorlardı. “PKK saldırıları – TSK operasyonları” derken bu ay 20 bin askerin katıldığı operasyonlarla çap biraz daha arttı. Orduya göre tehlike, “Kuzey Irak’taki Kürtler’in tarihte olmadığı kadar siyasi, hukuki, askerî  ve psikolojik güç kazandığını, bu durumun vatandaşların bir kısmı üzerinde aidiyet modeli yaratabileceğini” söyleyecek kadar büyüktü.

Dağlıca’dan askeri konvoya yapılan saldırı sonucu 12 asker öldü, 8 askerse PKK tarafından kaçırıldı. Uzun zamandır alttan alta yükselen savaş propagandası bu olayla birlikte bir histeri halini aldı. Sadece Kürt olduğu için saldırıya uğrayanlar, etnik kategorizasyonlar derken, o günlerde iç savaş kelimesi usuldan telaffuz edilir olmuştu. Ülkenin pek çok yerinde yığınlar DTP binalarına saldırdı. Çoğunlukla  MHP tarafından yönlendirilen protesto gösterileri bir noktadan sonra Ankara’yı dahi endişelendirmeye başladı. Cadı/hain avı 2007 sonunda hâlâ devam ediyordu. Nihayetinde, sınırötesi operasyon yetkisi alındı. Ülke savaş hazırlıklarına girişmişti…

Türkiye’de internet sansürü 2007 itibariyle resmen başladı. “Atatürk aleyhinde işlenen suçlar, müstehcenlik, kumar, intihara teşvik” sebebiyle internet sitelerine erişim yasalarla engellenebilecekti.

2007’de Kuzey Buz Denizi’ndeki buz örtüsünün alanında korkunç bir düşme oldu, kaybolan buz 30 yıl önceki yüzölçümünün yarısı kadardı! Tabii, Arktik yaz buzu gidince, Grönland buz örtüsünün dayanamayacağı apaçıktı.

Polisin yetkilerinin arttırılmasının ardından yılın sonunda polis dayağı haberleri günlük hale gelmişti. 2007 biterken Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf  Halaçoğlu’nun “Kürtlerin Türkmen, Kürt Aleviler’in ise Ermeni dönmesi” olduğuna dair “bulguları” tartışılıyordu.  Ama, tartışılmayan bir şey varsa, o da hunhar cinayetlerin mührünü vurduğu 2007’nin, Hrant’ın Katledildiği Yıl olduğu ve hep öyle hatırlanacağı idi.

2008

 

mp3 32 Mb.

 

2008 yılında, İstanbul Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçirilen patlayıcılarla ilgili başlatılan Ergenekon soruşturması yayılarak, “derin devleti” dışarı çıkarmaya başladı. Davanın ordu, bürokrasi ve sivil toplum görünümlü çeşitli örgütlerle bağlantısı kuruldukça, kimin kimle örgütlü olduğu, giderek çetrefilleşen gerçek bir muamma halini aldı. “Ergenekon’un avukatı” Deniz Baykal, "cumhuriyetin kendini savunma mekanizmalarının harekete geçmesini" o günlerde istedi.

 

Atatürk'e hakaret içeren bir video gerekçesiyle YouTube web sitesine erişim Ocak ayında yasaklandı. Youtube'a erişim halen yasak, ama Başbakan’ın da herkese tavsiye ettiği üzere herkes, “bir yolunu bulup” youtube’a girmeye devam ediyor.

 

Pakistan'da Benazir Butto'nun suikastle öldürülmesinin ardından genel seçimler ertelendi. Pakistan ABD'ye yakın fikir açılımlarında "sorun" olarak tanımlanmaya başlandı. "Sorun" yıl içinde gittikçe büyüdü.

 

Terörle Savaş adı altında devam eden savaş ekonomisi can almaya devam etti.  Afganistan'da artık hergün 20'den fazla sivil ölüyordu. Türk ordusunun Kuzey Irak'taki PKK hedeflerine havadan da desteklenen operasyona 10 bin asker katıldı ve sınır 10 ila 20 kilometre geçildi. Böylece savaş iklimi Türkiye’yi de gittikçe etkisi altına almaya başladı.

 

2008’de sivilde ise başörtüsüne özgürlük ve yasak eylemleri, Anıtkabir ziyaretleri derken, toplumsallaşan tartışma ortamı “derin devlet -- arkası yarın” dizisine dönmüş gelişmelerle başka boyutlara taşınıyordu.

 

Uğrunda son 5 yılda bin 481 dava açılan, 745 kişinin mahkum olduğu 301. Madde’nin ortadan kalkmayacağı kesin gibiydi. Zaten ''Türklüğü'' ibaresi ''Türk Milleti'', ''Cumhuriyeti'' ibaresi de ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'' olarak değiştirilerek, soruşturma açma izni Adalet Bakanlığına verildi. Konu kapandı.

 

Açık Radyo için 2008 yine önemli bir anma yılıydı. Çağın en önemli düşünürlerinden Chomsky’nin ... İnsan hakları, etnik haklar ve çevre hakları açısından çok büyük bir önem taşıdığı”nı belirlediği, bir diğer önemli düşünür Immanuel Wallerstein’ın da, yeryüzünde gerçekleşmiş iki dünya devriminden biri diye tarif ettiği68 olayları’nı 40. yıldönümünde Mayıs ayı boyunca 6 dk., 8 sn’lik bölümlerden oluşan bir dizi programla andık.

 

Neredeyse bir yıldır beklenen kriz resmen ortaya çıkıverdi. İlk büyük çöküş haberi  158 yıllık büyük yatırım bankası Lehman Brothers’ın, iflas başvurusunda bulunacağını açıklaması oldu. Ülkeler adeta art arda banka kurtarma planlarını açıklamaya başlamıştı. Lakin, çalışanların bu işten nasıl kurtarılacağı gündemin ara maddesi bile değildi. Grev ve eylem dalgaları yavaş yavaş dünyayı sarıyordu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne soracak olursak her şey “teğet” geçiyordu.

 

BM’ye göre bu fiyat artışları kalıcıydı. İleriye dair tahminler ise bugüne bakarak yapılabiliyordu. 2008’de Gıda fiyatlarındaki artış pek çok ülkede isyanlara yol açtı. Nepal'de 239 yıllık monarşi sona erdi. Kıbrıs'ta  45 yıldır kapalı bulunan  Lokmacı Kapısı yaya geçişine açıldı. Kuzey’le Güney arasındaki devlet politikasında bir gedik açılmış oldu.

 

Alaska’da bulunan sadece 400 nüfuslu Kivalina Köyü, küresel ısınmanın karadaki ilk kurbanı olarak kayda geçirilirken, ABD Kongresi’nı ısıtan kömür yakıtlı termik santral, Washington tarihinde görülmüş muhtemelen en ilginç sivil itaatsizlik eylemi ile birkaç saatliğine durduruldu. Kar yağışı altında girişilen eyleme katılan binlerce eylemci arasında NASA yöneticilerinden Hansen, Yale Dekanlarından Speth, ABD’nin önemli şair ve yazarlarından Wendell Berry de vardı. Eylem çok başarılı oldu. Polis kimseyi tutuklamaya cesaret edemedi.

 

Gürcistan’ın silahlı kuvvetlerinin, özerk bölge Güney Osetya’ya apar topar girmesiyle birlikte, Rusya, nedense Batı’nın hiç beklemediği bir tepki verip Gürcistan’a da asker sokarak belli bölgeleri işgal etti. Sonunda Abhazya ve Güney Osetya bağımsızlıklarını ilan etti, Rusya da bunları tanıdı.

 

Büyük ihtimalle yılın en önemli iki haberi de aynı ayda, Kasım ayında geldi. Birinci haber George W. Bush’un artık ABD başkanı olmayacağı, ikinci haber ise yerini ilk siyah başkan Barack Obama’ya bırakacağıydı. 

 

2008’de Almanya, 6 milyon insanın öldüğü Yahudi Soykırımı nedeniyle, halkı adına Yahudiler’den özür diledi. Avustralya Aborijinlerden özür diledi. Kanada da Amerika yerlilerinden. Lakin, olan olmuştu bir kere..

 

Yılın sonuna doğru herkesi “asrın davası” heyecanı sardı. Ergenekon davasının ilk duruşması Silivri’de yoğun ilgiye mazhar oldu. O kadar ki, ilk duruşma gerçekleştirilemedi. “Atam izindeyiz” atkıları ve Türk bayrağı satan seyyar satıcılar bu sebeple, bekledikleri satışı gerçekleştiremediler.

 

2009

 

mp3 42 Mb.

 

Açık Radyo kâinattaki serüveninde 15. yılına girerken G-20 üyesi Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'ne geçici üye oldu. Davos'ta Erdoğan, Peres’e “van minut” dedi.

 

Mardin'de bir düğün evine düzenlenen saldırıda 3’ü hamile kadın olan 44 kişi katledildi. Ölenler de öldürenler de bir köyde birlikte yaşayan köylülerdi. Üstelik korucu olduklarından silahları ellerine devlet vermişti. Şimdi korucular ve koruculuk sistemi ne olacak diye bekliyoruz.

 

İran'da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Ahmedinejad’ın kazandığı açıklandı, ama gösteriler hala sürüyor. Ölenler için hesap sorulabilecek mi, İranlılar özgürce seçim yapabilecekler mi henüz belli değil. Çin'in Şincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi Urumçi'de etnik çatışmalar, kanlar içinde dövüşen, dövülen insanlar gördük. Çin ekonomisi hızla büyüyor, biliyoruz ama kapitalist ekonomi gemisinin dümenindeki Komünist Parti’nin faşizan politikaları değişecek mi, orası pek muğlâk.

 

ILO’ya göre dünyanın sendikal örgütlülük oranı en düşük ikinci ülkesinde Trakya ve çoğu İkitelli İstanbul'da sel kıyamet 37 kişi öldü.  Ayamama taştı, Bir tekstil fabrikasında çalışan kızlar camdan bakamadılar maalesef ve boğularak öldüler. Bindikleri, insanlar için yapılmış bir servis arabası değil, malları taşımak için yapılmış bir yük aracıydı çünkü…  Sonra şirket işçi kızların ailelerine “kan parası” ödedi, mesele kapandı. Dere yatağındaki kaçak binaların yıkımına başlandı. İstanbul Valisi, Kadim Grek düşünürleri gibi konuştu: "Sel felaketinden toplumun tamamı, hatta tüm dünya sorumludur..." Breh aman! Sorumluluk, Valiliğin uyarılarını dinlemeyen insanlıktaydı yani.

 

“Kâğıt parçası” diye nitelenen belgenin altındaki “ıslak imza”nın sahibi olduğu belirtilen Albay Dursun Çiçek ve ona emir veren üstleri yargılanacaklar mı belli değil ama “İrticayla mücadele eylem planı” artık ciddiye alınıyor. “İçeriden” bir subay Ergenekon savcılarına 2 mektup ve belgenin orijinalini yolladı. Genelkurmay bu günlerde sessiz. "Demokratik Açılım"  kapsamında, 34 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Kandil’den ve Mahmur’dan geldi. Sorguları ve yargılamaları Silopi'de sınır kapısında yapıldı, tümü serbest bırakıldı. Şimdi barışacak mıyız bekliyoruz.

 

IMF toplantısı da İstanbul’da yapıldı. IMF Başkanı ile Başbakanın söylevlerine bakıldığında Toplantının 2. günü sabahında “dünya devriminin gerçekleşmiş olduğunu düşünmekte mâzurdunuz. Biz de Açık Radyo’da enternasyonal marşını çaldık o yüzden. Ve ünlü marşın “bugüne vuralım, yarını kuralım!...” dizelerini bir ağızdan bağıra bağıra söyledik – ama koridorda. Siz duymadınız. Ayrıca İstanbul’un caddelerinde gene bol polis ve biber gazı vardı.

 

İtalya’daki G8 toplantıları sırasında 100 çevre aktivisti İtalya’nın 4 büyük termik santralini işgal etti, bacalarına tırmandı ve 3 gün boyunca bu santrallerde direniş yaptı. Bu eylemlere katılanlar arasında Açık Radyo destekçileri de vardı. G8 toplantıları ile aynı anda İngiltere’de Kingsnorth’da, Drax’te, Amerika’da Rushmore Dağı’nda çarpıcı eylemler üstüste geldi. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir döneminde, bu sivil itaatsizlik eylemlerinin, doğrudan eylemlerin özellikle de çevre konusunda, küresel olarak bu kadar yükseldiği ve yaygınlaştığı görülmemişti.

 

Doruk noktası ise Ekim’de gerçekleşti. 24 Ekim, Uluslararası İklim Eylemi günüydü. Tüm gezegenin geleceği için yürütülen 350 ppm kampanyası, benzetmek gibi olmasın ama bir virüs gibi yayıldı bütün dünyada: 181 ülkede aynı günde 5,200’ün üzerinde eylem yürütüldü! Kuzey kutbundan, insanın yaşamadığı Güney kutbuna, Himalayalar’ın tepelerinden, Okyanusların içindeki mercan kayalarına kadar her yerde kıyamet gibi eylem vardı. Yeni nesil siyasetçilerden kararlı önlem istiyordu. Hemen, şimdi! Kopenhag’da neler olacak,  hep birlikte tırnaklarımızı kemirerek bekliyoruz.

 

Kriz, işsizlik, siyasi belirsizlik, doğalgaz-köprü zamları falan derken biraz inildiyoruz; ama öte yandan, önemli bir dönüşümün izlerini de birçok yanda izliyoruz: Belgelerin, günlüklerin, ihbar mektuplarının, onların eklerinin, binbir silah ve mühimmatın ortalığa saçılımı, ve onlarla birlikte giden Ermeni açılımı, Kürt açılımı, barışa giden yolda ümitli küçük adımlar...

 

2010

mp3, 26 MbAçık Radyo açısından gerçekten bereketli bir mevsim halinde geçiyor. On Translation: Açık Radyo  Muntadas:Dünyanın önde gelen sanatçılarından Antoni Muntadas, Ekim başında Açık Gazete’de konuğumuz oldu. Muntadas’ın 2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin “İstanbul’da Yaşıyor ve Çalışıyor” projesi kapsamında, Açık Radyo’dan yola çıkarak İstanbul’un mitlerinin ve klişelerinin nasıl üretilip tüketildiği üzerine yaptığı “On Translation: Açık Radyo” isimli filminin dünya prömiyeri 7 Ekim’de İstanbul Modern’de yapıldı. 3 Aralık’ta da filmin Paris’te Pompidou Kültür-Sanat Merkezi’nde galası yapılıyor.

 

10/10/10 Eylemi – Chomsky, Falk: Dünyanın önde gelen düşünür, hukukçu ve aktivistlerinden Richard Falk, Ekim’in ilk haftasında Açık Gazete’de konuğumuzdu. Profesör Falk ile küresel iklim değişikliği algısının 70’li yıllardan itibaren geçirdiği değişimden, küresel iklim değişikliğine karşı koymanın en başta politik bir tavır olduğundan, iklim krizinin neden olduğu, ülkeler, toplumlar ve sınıflar arası uçurumlardan, ‘tüketicilik algısı’- iklim krizi bağlantısından ve iklim değişikliği ile mücadelede biz vatandaşlara düşen rolden sözettik. Bkz.:??Öte yandan,350.org tarafından tüm dünyada 188 ülkede yapılan 7 bini aşkın10/10/10 iklim eyleminden biri de İstanbul’daydı. Galatasaray’dan başlayıp Taksim’e kadar süren müzikli, şenlikli yürüyüşe üç binin üzerinde kişi katıldı. Açık Radyo’nun da günlerce katılım çağrısı yaptığı eylemin ana mesajı “iklimi değil, sistemi değiştir” idi. Eyleme dünyanın önde gelen düşünür ve aktivistlerinden Noam Chomsky ve Richard Falk da katıldılar. Chomsky ve Falk’un iklim değişikliğinin önüne geçmek için tabandan kitle hareketi yaratılması zorunluluğuna ilişkin mesajları vardı bkz.:

 

Yeni Yayın Dönemi: Açık Radyo’da 32. Yayın Dönemi başladı. 25 Ekim  2010 günü başlayan yeni yayın dönemi 24 Nisan 2011’de sona erecek. Yeni dönemde toplam 200 programcı, 134 değişik program yapıyor. Böylece bu dönem itibariyle, Açık Radyo’da 15 yıllık sürecin başından beri 984 gönüllü programcı tarafından yapılan 870 değişik program yayınlanmış olacak.

 

“Soundshift”: Uluslararası bir proje kapsamında radyolararası bir buluşma gerçekleştirdik. Bağımsız yapısı ve çok sesli yayınıyla Açık Radyo’yla benzer özellikler, bir başka deyişle benzer “endişeler” taşıyan Marsilya radyosu Radio Grenouille (Radyo Kurbağa), “Soundshift: Marsilya / İstanbul Gidiş – Dönüş”  projesiyle İstanbul'a geldi. Radio Grenouille ve Açık Radyo programcılarının çalışmalarıyla gerçekleşen proje, sosyal ve kültürel açıdan benzerlikler taşıyan iki liman şehrini bir nevi dokunarak sorgulamayı amaçlıyor. Marsilyalı ve İstanbullu ses sanatçılarının katılımıyla iki benzer//farklı şehir ortak bir ses platformunda buluştu. bkz.:

 

Açık Kitap – Yazı Kalır – Özel Edisyon: 15 yıllık Açık Radyo macerası bir kitaba dönüştü. Büyük bir ansiklopedik sözlük formatında, maddelerden oluşan Açık Kitap, Açık Radyo’nun yazılı ve sesli arşivinin taranması, radyonun programcı ve dostlarının yazdığı makalelerin derlenmesiyle bir araya geldi. 750 Sayfalık kitapla yaklaşık 180 yazar-çizer-sanatçıdan 550’ye yakın madde yer alıyor. Kültür, sanat, spor, siyaset, tarih, bilim, çevre, gündelik yaşam gibi pek çok konuda yazının yer aldığı kitap Açık Radyo’nun kapsama alanları ve “hassasiyet noktaları”nı ilk kez bir araya getiriyor. Açık Radyo’nun kadim dostlarından ve destekçilerinden ressam Mehmet Güleryüz, 3,000 adet basılan Açık Kitap’ın özel kanvas kapaklı ilk 150 adedini ayrı ayrı, tek tek ve rengârenk resimledi. Bu özel edisyonlar ay sonunda satışa çıkarıldı.

 

Açık Kitap’ın “Normal” Edisyonu: Bu kitap ise, ayın sonunda Açık Radyo’nun 15. Yıldönümü dolayısıyla gerçekleştireceği geniş çaplı bir etkinlik çerçevesi içinde satışa sunulacak. Böylece, hatırı sayılır genişlikte bir kitle olan Açık Radyo dinleyici, destekçi ve dostlarına şimdi bir de “Açık Radyo okurları”nı katmış ve büsbütün yaygınlaşmış bir topluluk olacağımız umudundayız.

 

Açık Radyo Twitter’da takipçi rekoruna doğru gidiyor:

 

Twitter takipçi sayısında 10.000 kişilik “barajı” aştık. http://www.twitter.com/acikradyo

Bugün, yani doğum günümüzde 11.200 civarındayız.  Yaklaşık 6 ay içinde, Türkiye'de en yüksek takipçi sayısına sahip radyo olacağımızı öngörebiliriz. Özel, tüzel, genel, devlet ayırımı yapmadan, bütün radyolar arasında… Açık Radyo'nun Twitter takipçi sayısının ulaştığı seviye, aslında bir dönüm noktasına işaret ediyor diyebiliriz… İşte böyle... Her yıl üç binden fazla dinleyicisinin “bedava bir yayını” desteklediği, destekçilerin sayısının ekonomik krize rağmen azalmayıp, aksine arttığı, yüzlerce konuda, binlerce şey bilen çok kalabalık bir aileyiz. İnanılmaz bir hızla değişen kâinatta olan biteni anlayıp sonra da o olan biteni anlatma yolundaki çabamız, becerebildiğimiz kadarıyla, devam ediyor. 16 yaşında bir genç olarak hayatı omuzladık gidiyoruz. Başka türlü bir iletişimin, başka bir açının, başka bir dünyanın mümkün olduğunu göstermek üzere, akıntıya karşı serüven devam ediyor. Açık Radyo 16 yaşına girdi, hepimize kutlu olsun.

 

15. yaşımız biter, 16. yaşımızdan gün alırken tarih şeridimizde hal böyleyken böyleydi işte.