2006'nın Ardından

-
Aa
+
a
a
a

Ocak 2006

 

Yeni yıla girerken George W. Bush Irak’ta yapılan hataların ve savaşın sorumluluğunu üstlenmiş; Bolivya’nın taze başkanı Evo Morales, Bush’u en büyük terörist ilan etmiş; Ariel Şaron, partisi Likud’u “aşırı sağ” ilân ederek müstakbel hükümet partisi Kadima’yı kurmuştu. Türkiye, 301 davaları ve “vatansever” kalabalıkların mahkeme baskınlarının uyuşukluğunu yaşıyor,  Avustralya, tarihinin en sıcak yazını yaşamasına rağmen Kyoto’yu imzalamayacağını açıklıyor, bu arada, kuraklıkla ortaya çıkan çiftçi intiharları fenomenine anlam vermeye çalışıyordu. 2005’in değişimlere gebe son ayı böylece geçerken 2006’da “hikâyenin gelişeceği” beklentisi havada asılı duruyordu...

2006 yılı yokuş aşağı hızlı başladı. Irak’ta genel seçimlerin “güvenlik sorunu” olarak tanımlanan kan gölüne çare olmayacağı çabuk anlaşıldı. Şiiler’in kutsal kenti Kerbela ve Ramadi'deki intihar saldırılarında yaklaşık 136 kişi öldü. Hükümetin kurulana kadar en az bin insan öldü. Irak ABD için içinden çıkılmaz bir hâl almaya başlamıştı. Büyük bir yürüyüşle başlayan Dünya Sosyal Forumu Venezuela’nın başkenti Caracas’ta başladı. Forum’da Irak Savaşı’nda oğlunu kaybeden  Amerikalı savaş karşıtı aktivist Cindy Sheehan da vardı. Sheehan Amerikan kamuoyuna seslenerek, "bizim seçtiklerimizi savaşın kötü bir şey olduğuna ikna etmek zorundayız," savaşın sona ermesini diliyordu. Şili'de yapılan devlet başkanlığı seçimlerini solun kadın adayı Michelle Bachelet kazandı. Terörle savaş, Güney Amerika’da gittikçe soluklaşan hegemonya derken Amerika’da canlar çok sıkkındı. Liberya’daysa yeni cumhurbaşkanı Ellen Johnson-Sirleaf yemin ederek görevine başlıyordu. Sirleaf; Güney Amerika'nın seçimle iktidara gelen ilk kadın devlet başkanı Bachelet’nin ardından Afrika kıtasında iktidara gelen ilk kadın başkan unvanını aldı.

Türkiye’de “adlî fırtına” devam ediyordu. Mehmet Ali Ağca, Ay başında sürpriz bir kararla 5.5 senedir hükümlü bulunduğu Kartal Cezaevi'nden tahliye edildi. GATA, Ağca’ya çürük raporu verdi. Mahkemeyse bir son dakika kararıyla Ağca’nın 18 Ocak 2010 tarihine kadar cezaevinde kalması kararlaştırıldı. Zaten Ağca ne Papa ne de Abdi İpekçi suikastı sebebiyle içerideydi. Lakin cezaevinde gasp suçu sebebiyle yatıyordu. Tarihe “Şemdinli Olayları” olarak geçen hafif karanlık durumun ardından tutuklanan Uzman Çavuş Tanju Çavuş hakkında 35 yıla kadar hapsi istemiyle dava açıldı. Çavuş daha sonradan tahliye edildi. Sedat Bucak’ın Susurluk Davası kapsamında tekrar yargılanmasına karar verilirken, Orhan Pamuk hakkında açılan “Türklüğe hakaret” davası da düşüyordu. Mahkemeler boş durmuyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de vicdanî retçi Osman Murat Ülke’nin “sivil ölüme” mahkûm edildiğine hükmetti. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül,  kararın zorunlu askerlikle ilgisi olmadığını açıkladı. Aynı günlerde,  Tarım Bakanı Mehdi Eker ise kuş gribiyle ilgili her gün bir açıklama yapıldığını söyleyerek,bu konuda hiçbir tehlike olmadığını kaydetti. 11 ile yayılan virüs sebebiyle açıklamalar derde deva olmadı.

 

Ağrı’nın Doğubeyazıt İlçesi’nde kuş gribi şüphesiyle hastaneye kaldırılanların sayısı gün be gün artıyordu. Van’da 4 kişi hastalıktan öldü. Yurdun dört bir yanında kanatlı hayvan katliamları yaşandı. Yüz binlerce hayvan diri diri yakıldı, gömüldü, ezildi. Açıkta tavuk yetiştirmek yasaklandı. “Cadı avını” canlı atlatan tavuklarıysa son teknolojiyle donatılmış endüstriyel tavuk çiftliklerinde müebbet hapis bekliyordu. Neyse ki tüm olanlara rağmen, Uğur Dündarlı reklamlar sayesinde tavuk masalardan eksik olmadı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ise güvenlik kameralarını bozan yaratıkları barındırdıkları gerekçesiyle tüm ağaçlarından arındırılan İstiklâl Caddesi’ne döşettiği granit taşlardan yana dertliydi. “Çin granitlerinin” sökülüp “yerli malı Türk granitlerinin” döşenmesine Ocak ayı’nda başlanıldı. Topbaş müteahit firmalara iş bitmeden para vermeyeceğini söylüyor, çalışmalarınsa 2 ay içinde sona ereceği müjdesini veriyordu. Finlandiya’da Cumhurbaşkanı Tarja Halonen, seçimleri ikinci kez kazanıyor; Aralık ayında üzerinde uzlaşılan AB, Katılım Ortaklığı Belgesi onaylanıyor, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw Ankara’ya  gelerek Rum tarafının Türkiye’nin Kıbrıs Eylem Planı çağrısına karşılık vermesini istiyordu, ancak Türkiye medyasında ayın bomba olayı kapita ateşine bağlı olarak kış aylarında baş gösteren doğalgaz kriziydi. Ukrayna’yla Rusya arasında baş gösteren doğalgaz fiyatı krizi Türkiye’de Mavi Akım üzerinden okundu. Türkiye’nin Avrupa ülkelerinden iki kat pahallı doğalgaz satın aldığı ortaya çıktı. Anlaşma gereği fiyat resmen açıklanamadığından bu kriz üzerinde fazla durulamadı. Kadima’yı kururak seçim hazırlıklarına başlayan Ariel Şaron beyin kanaması geçirerek bitkisel hayata girdi. Yetkileri eline alan Ehud Olmert ve aynı gün seçimlerden galip çıkarak İsrail-Filistin sorununun parametrelerini değiştiren Hamas 132 sandalyenin 76’sını ele geçirdi. Uluslararası gözlemcilerin raporlarına göre hilesiz geçen seçimin sonuçları ABD ve İsrail tarafından “terörist” ilân edildi. Kuşatma altındaki Filistin’e giden tüm yardımlar durduruldu. Filistin’in gümrük vergilerine dahi el kondu. Filistin’de durum yıl boyu kötüleşti. Ayın sonuna doğru Sınır Tanımayan Gazeteciler 2005 yılı içinde 63 gazetecinin görev başında öldürüldüğünü açıkladı. Bu, son 10 yılın rekoruydu. Henüz bilmiyorduk ama, rekorlarla dolu bir yıla giriyorduk...

 

Ayın Sözü:

 

"Kadınım, sosyalistim, ayrı yaşıyorum ve agnostikim (bilinmezci) - bütün günahlar bir arada."

Michelle Bachelet, Şili Devlet Başkanı. (Guardian)

 

Şubat 2006

Şubat ayında yılbaşı ümitlerinin ivme kaybetmeye başlamasıyla birlikte dünya gündemi ağırlaşmaya, Türkiye’de de ilgi iç politikaya kaymaya başladı. Hakkari, Şemdinli’de Umut Kitapevi’nin bombalanmasıyla başlayan olayları araştıran Meclis Komisyonu MİT bölge sorumlusunu dinledi. MİT yetkilisi patlama ile ilgili bir duyumları olmadığını, kitapevi sahibi Seferi Yılmaz’ı da izlemediklerini söyledi. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ise Hakkari Yüksekova ve Şemdinli’de gerçekleşen patlamalar için, devlet içindeki oluşumlara işaret ediyor, “Hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz” diyordu. Olaylara anlam vermek, kimin kime ne demek istediğini anlamak neredeyse imkânsızdı. Ancak konu geçmişinden gelen ağır yükün de gücüyle gündemi işgâl etmişti. Komisyon Mesut Yılmaz’ı dinlemeye karar veriyor,  bombalamaların ardından çıkan olaylarda kamu binalarına zarar verdikleri tespit edilen 10 kişi gözaltına alınıyor, Seferi Yılmaz hakkında “terör örgütüne yardım ve yataklık” iddiasıyla mahkeme önüne çıkıyor ve hemen ardından serbest bırakılıyordu. Başbakan’ın Diyarbakır konuşması sırasında dile getirdiği “Kürt sorunu” artık temel gündem haline gelmişti. O günlerde polisle PKK sempatizanı oldukları söylenen göstericiler arasında çıkan sokak çatışmaları, otobüs yakma eylemleri derken sinirler harap olmuştu. Bu sıralarda Danimarka’nın Jyllands-Posten gazetesinin Hz. Muhammet’i hicveden karikatürlerle basılmasının ardından, Danimarka Başbakanı Rasmussen’in deyişiyle küresel bir kriz patlak verdi. Bazı Müslüman gruplar duruma büyük tepki gösterdiler. Protesto gösterileri sırasında onlarca insan ölürken Jyllands-Posten, “sonuçlarının böyle olacağını bilselerdi bu karikatürleri yayımlamayacaklarını`` açıkladı. İfade özgürlüğü ve dine saygı kavramları sert geçen tartışmanın argümanlarıydılar. Türkiye’de karikatür krizi görece hafif atlatılıyordu ki Trabzon Santa Maria Kilisesi Papazı Andrea Santaro’nun 16 yaşında bir lise öğrencisi tarafından kilisede öldürüldüğü haberi gündeme düştü. Hükümet zor günler geçiriyor, Başbakan Erdoğan’ın asabileştiği yorumları yapılıyordu. Erdoğan’ın Mersin’de tarım politikalarından şikayetçi bir çiftçiye sarf ettiği sözler Şubat Ayı’nda bu asabiyetin temel simgesi haline geldi. Adliye olaylarıysa hız kesmeden devam ediyordu.  Ali Kırca ve Ertuğrul Mavioğlu “Terörle Mücadele Yasası’na muhalefet”ten, Hasan Cemal, İsmet Berkan, Murat Belge, Haluk Şahin ve Erol Katırcıoğlu sonunda Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen Ermeni Konferansı’nın iptaliyle ilgili yazdıkları yazılarda “yargıyı aşağılamaktan”, Profesör Baskın Oran ve Profesör İbrahim Kaboğlu da Başbakanlığın talebiyle kaleme aldıkları Azınlık Raporu sebebiyle, önce “Türklüğü aşağılamak”tan ardından da “suç işlemeye kışkırtma” suçundan yargılanıyorlardı. “Hayata Dönüş Operasyonu” ile ilgili dava da bu günlerde görülüyordu. 1615 sanıklı davanın bu celsesinde sanık isimlerinin iki kez yazıldığı ortaya çıktı. Sanık sayısı 933’e düştü. Diyarbakır Cezaevi’nde 10 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylarla ilgili dava ise aynı günlerde sonuçlandı. 62 kamu görevlisi çeşitli cezalara çarptırıldıktan sonra 2001 affı sebebiyle işlerine geri döndü. Şubat ayında sonuçları muğlak olsa da en azından anlamı net görünen bir yargı kararı da alındı. Asayişi bozmayan nitelikteki izinsiz gösteri ve basın açıklamaları, yargılama konusu olmaktan çıkarıldı.

Türk Telekom’un %55 hissesi Oger Telekom’a satıldı. Enerji Bakanı Hilmi Güler, Türkiye`de 2014 yılına kadar 3 adet 5 bin megavatlık nükleer enerji tesisi kurmayı planladıklarını, Tayyip Erdoğan ise en güçlü adayın Sinop olduğunu açıkladı.  Galataport dosyası Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na iade edildi. İhale iptal edildi ama Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Özelleştirme İdaresi’nin yeniden ihale yapacağını söyledi. 

Filistin’de seçimleri kazanan Hamas`ın sürgündeki lideri Halid Meşal Türk yetkililerle görüşmek üzere Ankara`ya geldi. Daveti kimin gerçekleştirdiği bir süre muamma olarak ortada kaldı. Meşal’in Ankara ziyareti İsrail’le Türkiye arasında krize neden oldu. İsrail, bu ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkilerde derin yara açacak bir hata olduğunu açıkladı. Filistin’in yeni başbakanı Hamas’ın ılımlı kanadından İsmail Haniye olarak açıklandı. 

Terörle savaşın korkunç şiddeti her yönüyle tekrar tekrar kanıtlanmaya devam ediyordu. The Guardian gazetesi, ABD ordusunun işkence, tecavüz hatta cinayet olaylarının sistematik şekilde uygulandığını anlatan Ebu Garib raporunu yayınladı. Başka gazetelerdeyse ardı gelmeyen yeni işkence fotoğraflarını görmek mümkündü. Birleşmiş Milletler uzmanlarının Guantanamo raporu çeşitli işkenceleri belgelerken, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, ABD`den, Guantanamo’daki cezaevini derhal kapatmasını istedi. Ayın diğer kanıtları arasında İngiliz askerlerini Iraklı çocukları eğlencesine sopalarla döverken gösteren video görüntüleri hafızalara kazındı. Öte yandan Irak’ta olaylar gittikçe daha korkunç bir hal alarak bir Sünnî-Şii çatışmasına dönüşmeye başlamıştı. Şubatın ilk 10 günü içinde 102 kişi sokak ortasında ölürken, Şiilerce kutsal sayılan Askeriye Türbesi’ne bombalı saldırı düzenlendi; 130’dan fazla insan hayatını kaybederken, Şiilerin misilleme saldırılarında en az 119 kişi öldü. Ancak yine de Irak’ta durum, saldırıların ardından üç günlük yas ilân edilebilecek ya da Savunma Bakanı Sadun El Duleymi’nin “ülkede iç savaş çıkarsa hiçbir zaman sona ermeyeceği” tehdidini savurabileceği kadar da iyiydi. Ne yazık ki Iraklıları daha kötü günler bekliyordu.

Almanya ve Fransa sağı “Türkiye Avrupa’ya ait değil”. Bir çok Avrupalı böyle bir Avrupa’yı tehdit olarak görüyor” açıklamasını yapıyor; Kuş gribi Afrika’ya oradan da Avrupa’ya, ölü sayısı da 88’e sıçrıyordu. İngiltere’de gerçekleştirilen ilk yüz nakli başarılı olurken, Kuzey Yarıküre’nin, 20'nci yüzyılın sonlarında son 1.200 yılın en sıcak zamanlarını yaşadığı anlaşılıyor, bilim insanları benzeri görülmemiş bir ısınmadan bahsediyor, Filipinler'de 1.500 kişilik nüfusuyla birlikte bir kasaba, aşırı yağışların ardından tümüyle toprağın altına gömülüyordu...

Ayın Sözü:"Evet, Başkan Bush'un ve çevresindekilerin terörist olduğunu söylüyorum... Evet, bu ülkede (ABD) terörü yaşayan insanlar olduğunu söylüyorum. Fakirlik terördür. Sosyal güvenlik haklarını kaybetme korkusu terördür...  Yeterli kaynak ayrılmadığı için okulu bırakmak zorunda kalan öğrencinin yaşadığı terördür... Amerikan halkına bu sorunların üstesinden gelmek için dağıtım mekanizmasının başına oturan kişi, yardımcı olmayı reddedip, zaten zengin olanların hayâlini bile kurmadıkları paralara sahip olmasını sağlıyorsa, gerçekten ihtiyacı olanların hakkı olan kaynakları başka noktalara aktarıyorsa bu kabûl edilemez. Benim kabûllenemediğim durum bu."

Harry Belafonte, efsanevî müzisyen, oyuncu ve insan hakları aktivisti. (Democracy Now) Mart 2006

Mart ayı Irak’ın işgalinden beri olduğu üzere, asker gönderme tezkeresinin Meclis tarafından reddedilmesinin haklı gururunun savaşa duyulan öfkeyle karıştığı protestolarla karşılandı. Protestolardan nasibini alan bir diğer konu da Kenan Evren’in, Muğla Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada 12 Eylül darbesinden dolayı hiç pişmanlık duymadığını söyleyerek, “Eğer yeniden Genelkurmay Başkanı olsam ve o şartlar yaşansa yine müdahaleden çekinmezdim” demesiydi.. Öğrenciler Kenan Evren’i, “darbeciler dışarı“ sloganlarıyla uğurladı. Evren hakkında “askeri darbeleri övdüğü” iddiasıyla suç duyurusunda bulunuldu. Akıl sır erdirilemeyen olaylar kime ait olduğu belirsiz çıkar dengeleri arasında gergin bir şekilde devam ediyordu. Asıl tantana, karmaşık bürokratik gelişmeler sonrası Van Başsavcılığı tarafından hazırlanan Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianame  terör örgütlerinin yaptığı eylemlerin benzerlerinin kamu görevlileri tarafından yapıldığını vurgulayıp, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’ın da kurulan bu derin çetenin içinde olduğuna dair şüphelerini ortaya koyunca yaşandı. Genelkurmay Başkanlığı, Büyükanıt’ın davaya dahil edilmesine izin vermedi. Devletin üst kademelerinde basına sadece sloganlar şeklinde yansıyan ağır bir tartışma yaşanıyordu. Sonuç olarak, sorun büyük ölçüde, “hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz” veciziyle hatırlanacak olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve Van Cumhuriyet Başsavcısı Ferhat Sarıkaya’nıngörevinden alınmasıyla çözüldü. Güneydoğu’da patlayan bombaların ardından bölgedeki tatsız sessizlik, gösteriler, çatışmalar ve ölüm haberleriyle bölündü. Diyarbakır’da, Batman’da, Hakkari’de, Mardin’de çıkan olaylarda en az 10 kişi  öldü, gaz bombalarının, yakılan barikatlara karışan dumanı dağıldığında 300’e yakın yaralı olduğu da anlaşıldı. Demokratik Toplum Partili belediye başkanlarıyla ilgili soruşturmalar birbirini izliyordu. Üstelik büyük şehirlerde de çoğu kimse tarafından üstlenilmeyen bombalı, molotof kokteylli saldırılar düzenlenmeye başlanınca “sıkı güvenlik” önerileri tekrar ayyuka çıktı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah,küresel terörizm konulu sempozyumda yaptığı konuşmada, terörle etkin mücadele için, 2 günlük gözaltı süresinin 15 güne kadar çıkartılmasını, zanlının avukat ve yakınlarıyla görüşmesinin 4 gün kadar ertelenebilmesini ve herkesin parmak izi ile DNA örneklerinin Eminyet’te bulunmasını dahi talep etti. Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması üzerine Edirne'nin sular altında kalmasının en önemli nedeninin, Türkiye ve Bulgaristan arasında yıllardır bitirilemeyen baraj pazarlıkları olduğu ortaya çıktı. Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile eski Devlet Bakanı Recep Önal, Halkbank’ı zarara uğrattıkları iddiasıyla Yüce Divan'da yargılandıkları davada beraat ettiler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Bergama’da bölge halkının itirazlarına rağmen işletilen altın madeni için Türkiye’nin davacılara 945 bin Euro tazminat ödenmesine karar verdi. Neyse ki aynı günlerde Türkiye İstatistik Kurumu kişi başına gelirimizin ilk kez 5 bin doları aşarak 5 bin 8 dolara yükseldiğini müjdeliyordu.  

ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin üçüncü yılı dünyada da büyük gösterilerle protesto edildi. Geçen üç yıl Irak’ın neden işgal edildiğine dair soruların fena halde terletici hale gelmesine yol açmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, müttefik Avustralya'da dahi konuşma yapamıyor''Irak kanı ellerinize bulaşmış ve bunu temizleyemezsiniz'' diyor, Beyaz Sarayda Irak’tan çekilme planına dair soruları yanıtlayan Başkan Bush ise “buna benden sonraki devlet başkanları karar verecek” diyerek mevzudan sıyrılıyordu. İşgâlin üçüncü yılında Irak için hesap edilmesi mümkün görünmeyen zarar ABD için 250 milyar doları, ölen asker sayısı da 2300’ü aşmış görünüyordu. Washington’un Irak’ta bir sorun olduğuna karar verdiğine dair ilk kararlar da bu açıklamaları takip etti. Amerikan Ordusu Irak’taki işkence merkezlerinden Ebu Garib Cezaevi’nin kapatılmasına ve güvenliği sağlamak amacıyla ülkeye 700 asker daha göndermeye karar verdi. Teşhisteki netlik tedaviye yansımamış görünüyordu. Silah ve petrol lobilerinin yoğun desteğiyle iktidar olan neo-muhafazakârların işgaliyse tam gaz sürüyordu. Temsilciler Meclisi, terörle mücadele için kullanılan yetkilerin daha da genişletilmesi kararına destek verdi.  Yasa; yetkililere ve istihbarat kurumlarına; terör şüphelileri denilen kişilere ait özel kayıtlara ulaşma, belgelere el koyma, telefon dinleme gibi geniş haklar veriyor, geçen üç yılın ardından ABD vatandaşları da askerî mantığın işgaliyle daha yakından tanışıyorlardı. Aynı günlerde, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın nükleer dosyasını hiçbir kanıt göstermeden BM Güvenlik Konseyi'ne havale etti. Ertesi hafta, İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı çıkan Başkan George Bush'un, anlaşmaları ihlal ederek nükleer silah geliştirmiş olan Hindistan’ı ziyareti sırasında, iki ülke arasında sivil nükleer işbirliğini öngören anlaşma imzalandığını gördük. Bu anlaşmayla Hindistan’ın da bir çeşit meşru nükleer güç oluşuna şahit olduk. İsrail’de yapılan genel seçimleri beklendiği üzere Başbakan Vekili Ehud Olmert'in liderliğini yaptığı Kadima Partisi kazandı. Ariel Şaron’dan yadigâr tek taraflı çözüm politikası, ilerleyen günlerde, İsmail Haniye başkanlığında güvenoyu alarak kurulan Hamas hükümeti ve Filistin için yeni bir felaketin başlangıcı olacaktı. Fransa'da işverenlere yeni elemanlarını iki yıl içinde gerekçe göstermeden işten çıkarma hakkı veren iş yasası değişiklikleri, yasaya karşı çıkan öğrencilerle polis arasında çatışmaların da yaşandığı gösterilere yol açtı. Okullar boykot edildi, öğrenciler yeni iş yasası ve İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy aleyhine sloganlar atarken, Fransız polisi,Sorbonne Üniversitesi civarında toplanan öğrencileri dağıtmak için göz yaşartıcı bombalar kullanıyordu. İşçi sendikalarının çağrısıyla, Fransa’da Mart, genel grevle sona erdi. Ekvador’da, ABD ile serbest ticaret anlaşmasına karşı çıkan yerli hareketinin dokuz gün süren protesto eylemlerinin ardından dört eyalette olağanüstü hal ilan edildi. Avrupa Konseyi, CIA'nin terör zanlılarını Avrupa’daki havalimanlarını kullanarak,gizli işkence merkezlerine taşıdığı iddialarına dair yaptığı araştırmayı kamuoyuyla paylaştı. Raporda, işkence merkezleri bulunduğuna dair kesin bir kanıt bulunmadığı belirtilerek İtalya, Polonya, Makedonya ve Bosna'nın CIA uçuşları ile ilgili bilgi vermeye yanaşmadıklarından şikayet ediliyor, hapishanelere taşınan insanlar ortadayken uçuşlar usulen kanıtlanamıyordu. Lahey Savaş Suçları Mahkemesi’nde Bosna savaşı sırasında soykırım ve insanlık suçu işlediği iddiasıyla yargılanan Yugoslavya’nın eski Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç; yapılan otopsi sonucuna göre kalp yetmezliği sebebiyle hücresinde ölü bulundu. BM savaş suçları mahkemesi,Bosna savaşı sırasında Hırvatistan'daki Sırpların lideri olan Milan Babiç'in Lahey’deki cezaevinde intihar ettiğini açıkladı. Milan Babiç, Uluslararası Mahkeme tarafından, sivillere  zulmetmekten 13 yıl hapse mahkum edilmişti. Kanada’da geleneksel hale gelen kürkü için fokları sopalarla öldürme sezonu açıldı.  300 bin fok devlet izniyle döve döve öldürüldü. ABD'de yapılan bir araştırma, Güney Kutbu'ndaki buzulların erimesinin son yıllarda hızlandığını ortaya koyarken Kuzey Kutbu’nun Amerika tarafında BP’ye ait bir petrol boru hattının korozyon sonucu delinmesiyle en az 120 bin litre ham petrol karla kaplı tundranın 7 dönümünü kapladı. Kuzey Kutbu’nun doğu yakası Asya’daysa  Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in başarılı geçen Çin ziyareti sırasında Sibirya’dan Çin’e 4 bin kilometre uzunluğunda inşa edilecek doğalgaz boru hattı için imzalar atıldı. Kuş gribi yüzünden ölenlerin sayısı 103’e yükseldi. İspanya'da Katalanların millet olarak tanındığı ve özerklik haklarının artırıldığı yeni statü, bugün İspanyol Meclisi'nde yapılan oylamada kabul edildi.   İspanya'da Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele veren ETA örgütü ateşkes ilan etti. ETA’nın kararını değerlendiren İspanya başbakanı Zapatero ''umudun hepimizi birleştireceğine güveniyorum'' dedi. Tam güneş tutulması gerçekleşti ve 4 dakika sürdü.. 

 

Ayın Sözü:

"Sana bu soruları kim hazırladı bakayım?"

Osman Pepe, Çevre ve Orman Bakanı. İlköğretim öğrencisi Tuğçe Nur Baray'ın küresel ısınma için alınan tedbirleri sorması üzerine "konunun derinliği sebebiyle" şüphelenen Pepe'nin tepkisi. (A.A)Nisan 2006

Irak’ta siyasi belirsizlik, şiddetle el ele vermiş, tüm hızıyla devam ediyordu. Başbakan İbrahim Caferi’ye istifa etmesi yönünde çağrılar başlamıştı bile. Caferi istifa etmeyeceğini duyurdu. Irak İçişleri Bakanlığı, ölüm mangalarının varlığını ilk kez bu sıralarda doğruladı. Ancak, bakanlığa göre, polis üniforması giyen bu grupların İçişleri Bakanlığı’yla ilgisi yoktu. Saddam Hüseyin'i yargılayan mahkeme, devrik diktatörün soykırımla da suçlanacağını duyurdu. Bu sırada, İsrail’in Filistin’e baskıları, İran’ın nükleer programı ve ardından ortaya çıkan kriz derken petrol fiyatları 75 doları aşmış, Londra metro saldırıları üzerine hazırlanan hükümet soruşturması raporu, saldırıların sebebi olarak Irak işgalini göstermişti.

Baharın başlangıç günlerinde ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Ankara’yı ziyaret etti, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile birlikte demokratik ve barışçıl bir dünya için  ortak düşüncelere sahip olduklarını açıkladı. Avrupa Parlamentosu CIA in 2001 yılından itibaren Avrupa toprakları üzerinde bildirimsiz 1000'den fazla uçuş yaptığını ve durumun uluslararası hukuk ve anlaşmaların ihlâli olduğu açıklarken Bulgaristan’da üç yeni ABD üssü açılacağı haberi her şeyi anında anlamsız kılıyordu.

Nisan ayında Ankara’nın bir diğer önemli konuğu, Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas’tı. Filistin’e uygulanan abluka, Hamas’ın iktidara gelmesiyle birlikte sıkılaşmış, Ehud Olmert liderliğindeki Kadima ile  sendikacılıktan gelme Amir Peretz’in İşçi Partisi’nin koalisyon için anlaşmasıyla korkunç bir hâl almıştı. Gazze ve Batı Şeria’da yürütülen operasyonlar, ABD ve İsrail’in Filistin’in tüm gelirlerini dondurma kararını AB de destekleyince boyunduruk daha da sıkıştırılmış oldu. Maaşlarını alamayan polisler hafta sonu Gazze’deki anayolları trafiğe kapatıp hükümet binasını bastı.

Fransa’da yeni istihdam yasasının yarattığı kriz sürüyordu. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın yasaya onay vereceğini açıklaması önce gösterilere, ardından ikinci bir genel greve yol açtı.  Fransa hükümeti, milyonlarca kişinin katıldığı haftalarca süren protestoların ardından tartışmalı iş yasasını geri çekti. Macaristan'da seçimleri Sosyalist Parti kazanırken, İtalya’da, Romano Prodi’nin başkanlığındaki merkez sol senatoda da üstünlüğü sağladı. Bu sırada, bir de İran krizi oluşturulmaktaydı. Atom Enerjisi Kurumu İran'ın BM Güvenlik Konseyi kararına aykırı olarak uranyum zenginleştirmeyle ilgili faaliyetlerine devam ettiğini ve çalışmalarını hızlandırdığını belirtiyor, Amerikan yerleşik medyasında, ABD’nin İran’a da saldırıp saldırmayacağından çok, saldırının zamanı ve şekli tartışılıyordu.

Çad ve Sudan arasında diplomatik ilişkilerin kesilmesinin ardından, Çad Nijerya'da yapılan barış görüşmelerinden çekildiğini açıkladı. Sudan’ın Darfur bölgesinde, bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen saldırılar sonucu ölenler o dönemde yüz binlerle ifade ediliyordu. 21. yüzyılın ilk soykırımı sayılabilecek bu olayların altında iklim değişikliği ve küresel ısınmadan kaynaklanan kuraklığın yattığı da bilim insanlarınca açıklanacak, ama bu bilgi de kimsenin umurunda bile olmayacaktı. BM, yıl sonuna kadar düzenli aralıklarla buradaki soykırımı kınamaya ve insanlık camiasını müdahale etmeye çağırmaya devam edecekti. Aynı günlerde şiddetli yağışlar ve eriyen kar suları ile yükselen Tuna nehrinde su seviyesi son 111 yılın en üst seviyesine ulaştı. Her yeri sel aldı... 

Tayland Başbakanı Thaksin Şinavatra, Haziran’da tahta çıkışının 60. yıldönümünü kutlayacak Tayland Kralı'na saygı göstermek amacıyla istifa etmeye karar verdiğini açıkladı. Bu açıklamayı yaparken, daha sonra yeniden göreve getirileceğinden emin gibi görünüyordu ve getirildi de, ama ondan daha sonraki aylarda, kendisi BM toplantısı için New York’ta iken yine Tayland Kralı'na saygı göstermek amacıyla ordunun darbe yapacağını, bu darbeyi halka benimsetmek için Kraldan parasız, halkla ilişkiler firmalarından da ücreti mukabilinde destek sağlanacağını, kendisinin de bir süre ülkesine dönemeyeceğini tahmin edemezdi.

Türkiye’ye dönersek,  bir yıl önce bu günlerde bir kitle histerisi olarak yayılan linçlerle açılan dönem, Diyarbakır, Batman ve Mardin’de yaşanan olayların Şanlıurfa ve Ağrı’ya da sıçramasıyla devam ediyor, korku/güvenlik algısı bilinçleri yönetmeye başlıyor ve ayın ortalarına gelindiğinde 15 kişinin öldüğü, 418 kişinin de tutuklandığı açıklanıyordu. Diyarbakır'da gösterilere katıldığı iddiasıyla gözaltına alınan 80 çocuk hakkında 9,5 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Abdullah Öcalan’la ilgili bir imza kampanyasına katıldıkları için haklarında dava açılan 2'si üniversite öğrencisi 3 kişiye 7,5 yıl ağır hapis cezası verildi. Hükümlüler şiddet içermeyen dilekçe haklarını kullandıkları için mahkeme heyeti cezalarının 6'şar yıl 3'er aya indirilmesine karar verdi. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, belediye otobüslerine yönelik saldırıları önlemek için, bir bakıma yepyeni, bir bakıma da insanlık tarihi kadar eski bir yöntemi devreye sokacaklarını, otobüslere sivil polis yerleştireceklerini açıkladı.

Meclise gönderilen Terörle Mücadele yasasında değişiklik öngören tasarıda, terör suçu kapsamı yeniden belirlenmesi öngörülmekteydi. Hem yepyeni, hem de insanlık kadar eski bir teknik burada da karşımıza çıkmaktaydı: Yasaya göre, insan veya uyuşturucu ticareti, eğitim ve öğretimin engellenmesi, ihaleye fesat karıştırma, fuhuş, kredi kartlarının kötüye kullanılması gibi pek çok eylem de terör amacıyla yapılabilirdi, dolayısıyla bu zengin eylem çeşitliliği genel olarak terör kategorisine sokulmalıydı. Kapsam tartışması yapıla dursun, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde düzenlenen “Cansuyu Bayramı” festivalini satır ve bıçaklarla basan6 kişiden biri tutuklandı. Yaşları 18’den küçük diğer 5 zanlı serbest bırakıldı.

Yargıtay, Başbakan Erdoğan'ı yumağa dolanmış kedi şeklinde çizen Musa Kart’ın Erdoğan’a 5 bin Yeni Türk Lirası tazminat ödemesine ilişkin kararı esastan bozdu. Başbakan da, Penguen dergisinde “Tayyipler Âlemi” başlığıyla yayımlanan kapak çizimi nedeniyle açtığı manevi tazminat davasının reddedilmesine ilişkin kararı temyiz etti. Kadından sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun, kadın-erkek eşitliğiyle ilgili Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında, kendisine hakaret ettikleri iddiasıyla kadın hakları savunucusu 6 örgüt yöneticisi aleyhine açtığı davalar beraatla sonuçlandı. İstanbul Boğaziçi Köprüsü gişelerinden nakit ödeyerek geçiş sona erdi. 

Nükleer santral konusunda özel sektör temsilcileriyle ve 150 bilim insanıyla görüşen Enerji Bakanı Hilmi Güler, çalışmalara hız verdiğini açıkladı..Toplantı sonrasında konuşan Güler bilimsel bir kesinlikle konuştu ve ''Nükleer enerji konusu tercihimiz değil, aynı zamanda mecburiyetimizdir'' dedi.  Muhtemel kurban Sinop’ta Nükleer Karşıtı Platform tarafından başlatılan ''Nükleer Santrale Hayır'' imza kampanyasında toplanan yaklaşık 25 bin imza, Bakan Güler'e gönderildi.  Dilovası'ndaki kirliliğin araştırılması için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nca açıklanan bir çalışmaya göre Organize Sanayi Bölgesi'ndeki fabrikaların kanalizasyon sistemi olmadığı, üstelik atıkların verildiği Dil deresi’nin Marmara denizinin en önemli kirleticilerinden biri olduğu ifade edildi. Bölgede birinci ölüm sebebi kanserdi. Türk Tabipleri Birliği de, Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazanın etkileri üzerinde yapılan araştırma kapsamında, ''Hopa'da son 3 yılda meydana gelen ölümlerin yüzde 47.9'unun nedeninin kanser olduğunun belirlendiğini'' açıklıyordu. Çernobil felaketinin yıldönümünde İstanbul’da binlerce vatandaş nükleer karşıtı zincir oluşturdu.

Ayın sonlarına doğru Meclis terör tartışmaları arasında çevre yasasını da kabul etti. Para cezalarının ötesine geçmeyen yeni kanuna göre, arıtma tesisi  kurmayanlara 60 bin, yasak atıkları toprağa verenlere 24 bin YTL ceza kesilecekti. Yetersizliklere rağmen, yine de bir çevre yasası çıkmış olması yüzleri güldürdü. Aynı günlerde, Türk Tabipleri Birliği, DİSK ve KESK’in ortaklaşa düzenledikleri “sosyal güvenlik ve genel sağlık sigortası referandumundan” yüzde 99.6 oranında hayır oyu çıkarken, “Sosyal Güvenlik Kurumu Yasası” Meclis Genel Kurulu’nda kabul ediliyor, İstanbul ve Ankara’da mantar gibi ortaya çıkan toplu köpek mezarlarının da etkisiyle Ankara'nın Tandoğan Meydanı’nda gerçekleşen ''Katilim Kim'' mitingi yapılıyor, Marmara Depremi'nde Yalova'da yaptığı binaların yıkılması sonucu ''birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verdiği'' iddiasıyla yargılanan Veli Göçer ile ortağı mimar İsmet Kösebalaban'a, 18'er yıl 9'ar ay hapis cezası veriliyor,  AB Jürisi, İstanbul'u 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak seçtiğini açıklıyordu.

Ayın Sözü:

"Türkiye'de darbeler döneminin başlangıcı kabul edilen ve 'bürokratik iktidarın' güçlendiği, 1960 yılından itibaren Meclisimizin gücü ve yetkisi hukuki temellere dayanmayan eleştirilerle daraltılmaya çalışılmıştır. Anayasa'yı yapan, cumhurbaşkanını seçen, savaş kararı alan bir kurumun bugün sahip olduğu gücü ve yetkiyi tam kullandığı tartışmalıdır. Demokratik bir ülkede 'gizli anayasa, kırmızı kitap, derin anayasa' gibi tabirler asla kabul edilemez kavramlardır. Bu kavramlar, gizli antidemokratik bir yönetimin iktidarda olduğunu ima eder. Türkiye'nin tek bir anayasası var."

TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, Meclis Genel Kurulu'nda düzenlenen 23 Nisan özel oturumunda yaptığı konuşmadan... (Radikal Gazetesi) Mayıs 2006

Havaların ısınmasıyla birlikte gündemin değişmez maddelerine dair de bir ısınma başladı. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta operasyon düzenlemeye hazırlandığı haberleri iştahları kaçıracaktı ama İngiltere’den deli dana virüsü taşıyan kan ürünlerinin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelere satıldığı haberi Sağlık Bakanlığı’nın yalanlamasına rağmen zaten keyifleri kaçırmıştı. Şemdinli Olayları’nın duruşması sırasında Astsubay Başçavuş Ali Kaya ise, Türkiye’deki  bütün patlamaların PKK tarafından yapıldığını söylüyordu.  Askeri Yargıtay, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarının bağlayıcı olmadığına hükmederek askere gitmeyi ya da çürük raporu almayı reddeden Mehmet Tarhan’ın  askerlik yapmaya mecbur olduğuna karar verdi. Kurula göre, psikolog ve psikiyatrların aksi yöndeki bulgularına rağmen, eşcinsellik bir hastalıktı.

Bahar sebebiyle olsa gerek, hükümetle YÖK arasındaki ilişkiler de bir garipleşmişti. Hükümet Açıköğretim Lisesi’ne kayıt yaptıran yaklaşık 56 bin öğrencinin ÖSS'ye başvurabileceklerini açıklarken, YÖK bu öğrencilerin sınava giremeyeceklerini bildirdi. Hükümet görüşünde ısrar etti, YÖK, sınava girip herhangi bir yükseköğretim kurumuna kayıt yaptırsalar bile, bu öğrencilerin kayıtları silinecektir dedi. Bu tartışmanın sürüp gittiği sırada üniversite yemekhanesinin özelleştirilmesini protesto eden öğrencilere polis biber gazı ve cop kullanarak müdahale etti. Soruşturmalar artarak devam ediyor, üniversiteler birer disiplin anıtı olarak göğüs kabartıyordu.

Bir hafta içinde Cumhuriyet gazetesine 3 bombalı saldırı düzenlenmesinin ardından Danıştay’da düzenlenen silahlı saldırı Türkiye’yi sarstı. Güvenlik kameralarının çalışmadığı olay sırasında 2 üye öldü.Olayın faili olarak yakalanan ülkücü avukat Alparslan Arslan cinayetleri türban kararlarıyla ilgili olarak işlediğini söyledi. Taksim’deki 1 Mayıs gösterisine sert müdahale ettikleri gerekçesiyle görevli polisler hakkında müdahalelerinin tarzı üzerine inceleme başlatıldı. Sonucu medyaya yansımayan soruşturma devam ede dursun, 1 Mayıs kutlamalarının ardından Elazığ'da 11, Antalya‘da 15 kişi tutuklandı. 

Meksika duvarı, İspanyolca Millî Marş gibi ön turların ardından ABD’de tartışma yaratan göçmenlik yasasını protesto eden göçmenler, büyük miting ve yürüyüşler düzenledi.. “Göçmenlerin Olmadığı Bir Gün" eylemi kapsamında göçmenler; ülke çapında işlerini boykot ederek, kaçak göçmenler için vatandaşlık hakkı tanınmasını istedi. Bolivya’da Morales, doğalgaz ve petrol sanayiiyle yaptıkları anlaşmaları değiştireceklerini, anlaşmaya yanaşmayan şirketlerden de ülkeyi altı ay içinde terk etmelerini istedi. Latin Amerika’da sol iktidarlar değişik bir iklim yaratmaya başlamışlardı. Nepal hükümeti Maocu gerillalarla ateşkes ilan etti. Başbakan Yardımcısı Prasad Oli, isyancılara karşı terörizmle ilgili tüm suçlamaların düşürüleceğini ve gerillalara artık ''terörist'' denmeyeceğini açıkladı. Aynı günlerde Avrupa Birliği, Belgrad'ın savaş suçlusu general Ratko Mladiç'i teslim etmekte başarısız olması nedeniyle Sırbistan ile müzakereleri askıya aldığını açıkladı.

Alternatif küreselleşme talep eden binlerce kişi Yunanistan’ın başkenti Atina’da 4. Avrupa Sosyal Forumu’nda biraraya geldi. Forum, “İçinde birçok ayrı dünyaya yer olan tek bir dünya“ sloganıyla yapıldı. Endonezya da 6.2 büyüklüğünde deprem oldu. binlerce insan yaralandı, 5 binden fazlası öldü. Ermenistan'daki en büyük havayolu şirketi Armavia Havayolları'na ait 113 kişi taşıyan yolcu uçağı Rusya'nın  Karadeniz kıyısındaki Soçi kenti yakınlarında düştü. Kadima Partisi'nin lideri Ehud Olmert, İsrail Parlamentosu'nda yapılan oylamayla İsrail'in 12. Başbakanı oldu. Şaron’un koma hali devam etmekteydi. ABD’nin en önemli iklim araştırma kurumu Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi, iklim değişikliğine yol açan karbon gazlarının salımının 2005 yılında da artış gösterdiğini açıkladı. Dünyanın ısınma hali de fena halde devam etmekteydi. Ayın Sözü:"Dünya tarihinde toplanmış en büyük veri tabanı... Yapılmış tüm telefon konuşmalarının veritabanı oluşturuldu."

Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) gerçekleştirdiği telefon dinlemeleri üzerine konuşmayı kabul eden üst düzey yetkili dinlemenin çerçevesini çiziyor. (USA Today) Haziran 2006

ABD için Ortadoğu’daki sorun her geçen ay daha da kötüye gidiyordu. Önceden vurma, tek başına hareket etme gibi yeni muhafazakâr bakış açıları sessizce politik sahneden çekiliyor, Amerika’nın İran’la yaşanan krize askerî karşılık vereceği beklentisi gittikçe azalıyor, bir orta yol arayışı olduğunu gösteren adımlar atılmaya da bu ayda başlanıyordu. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, uranyum zenginleştirmeye çabalarına ara vermesi halinde İran’la masaya oturmaya hazır olduklarını bildiriyor, diplomatik seçeneklerin hâlâ denenmesi gerektiğinin altını çiziyordu. Bu yeni tavırların ardında başka yeni zorunlulukların dayatmasının yattığını söyleyenlerin sayısı az değildi: meselâ Irak’ta tamamen kontrolden çıkmış işgâlin yarattığı dar politik alanla ABD’de Yüksek Mahkeme’nin ,Guantanamo’daki askeri mahkemeleri yasadışı ilan etmesi benzeri kararlarla oluşan hukuki çerçevenin kesişmesi gibi.

 

Hem bu öneriyi, hemen ardından da AB’nin ticarî teşviklerle bezeli önerisini reddeden İran uluslararası hukuktan doğan haklarını kullandığını savunmaya devam ediyordu..  Başkan Bush ise, Viyana’da gerçekleşen AB-ABD zirvesinin sonunda Guantanamo’yu kapatmak istediklerini açıklayarak ittifak arayışı içinde olduğunu gösteriyordu. Irak’taki durumsa hakikaten içler acısı idi. Doğuma giden hamile kadınları korkudan vuran ABD askerlerine ilişkin haberi, Hadisa Kasabası örneğinde olduğu gibi onlarca sivilin öldürülmesi haberleri izliyor, aylık ölüm rakamları her seferinde yeni rekorlar kırıyor, işgal altındaki ülkenin “bağımsız ve egemen” olduğunu iddia eden hükümeti dahi ABD işgâlinin sonuçlarını eleştiriyordu. Komşudaki yangının etkilerini değerlendiren Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Abdullah Gül,Irak’ta bugüne kadar öldürülen Türklerin sayısının 100’ü aştığını açıklarken, ticaretle cinayetler arasındaki bağlantıyı kurmak, açıklamayı okuyanlara kalıyordu.

 

İsrail’le Ankara arasında yaşanan Hamas krizi, Cumhurbaşkanı Sezer’in İsrail ziyaretiyle yumuşamış oldu. Ancak, ABD ve AB'nin yardımı kesmesi nedeniyle üç aydır maaşlarını alamayan Filistin güvenlik güçleri, Gazze'de büyük bir protesto gösterisi düzenledi. Havaya ateş açan polisler, parlamentonun da camlarını kırdılar. Olayların ardından memurlara maaş ödendi. Hamas ve El Fetih arasındaki gerginlik en az 5 kişinin canına mal oldu. Gazze’de tabiplik görevi yapan Filistinli doktor Usame Muammer ile kardeşinin İsrail ordusu tarafından kaçırılması neredeyse hiç haber bile olmadı ve Muammer kardeşlerin kendileri de adları da bir daha duyulmadı. Ama ertesi gün, İsrail ordusunda görev yapan Gilad Şalit isimli askerin İsrail cezaevlerinde yatan Filistinli mahkumlarla değiştokuş etmek üzere esir edilmesi – ya da İsrail’in terimiyle kaçırılması –  Batı ve İsrail ana akım medyasında manşet haber olmanın ötesinde bütün bölgede fitili ateşledi. İsrail, havadan ve karadan Gazze’yi vurdu, şeridin temel enerji kaynağı olan trafoyu da berhava etti. Gazzeliler bir daha su ve elektrik yüzü görmedi, ne o korkunç sıcaklarda, ne de daha sonra hava serinlediğinde. İsrail ordusu önceleri inkâr etse de daha sonra raporlarla kanıtlandığı üzere Gazze’de bir plaja attığı bombayla, kumsalda piknik yapan bir ailenin 19 ferdini öldürdü.

Ortadoğu’da bu tehlikeli gelişmeler olurken dünyanın diğer yerleri de hareketliydi. Şili'de yaklaşık bir milyon öğrenci, üniversitelere giriş sınavlarının ücretsiz olması, öğretim elemanı sayısının artırılması ve eğitim alanında reform yapılması talebiyle sokaklara döküldü. Şili'nin sosyalist devlet başkanı Michelle Bachelet, öğrencilerin taleplerinin, meşru ve savunulabilir olduğunu söylerken, öğrencilere sert müdahalede bulunan güvenlik güçlerinin komutanını görevden aldı. Somali'de, İslamcı gruplar başkent Mogadişu’nun kontrolünü ele geçirdi. BM’den bir heyet, hükümet yetkilileriyle görüşmek üzere Sudan'a gitti.  Heyet, yetkilileri insani krizin yaşandığı Darfur'da Afrika Birliği'ne bağlı barış gücü askerlerinin yerini,Birleşmiş Milletler gücünün alması için ikna  etmeye çalışacaktı. Darfur'da soykırım diye adlandırılan şiddet olaylarında en az 180 bin kişinin öldüğü, en az 2 milyon kişinin de evlerinden olduğu hesaplanıyordu. Bu arada, Karadağ'ın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Sırbistan da Sırbistan-Karadağ birliğinin mirasçısı olduğunu açıklayarak, tek başına egemenliğini ilan etti.

Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanması ile ilgili davada, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz çete kurmak, adam öldürmek suçlarından 39’ar yıl hapis cezası aldı. Çetenin diğer elemanlarına dair bir çalışma yapılamadı. Başka bir gelişmede ise Ankara Eryaman'daki bir eve düzenlenen operasyonun ardından, 3’ü asker 4 kişi tutuklandı. Söz konusu kişiler “ülke birliğini bozmaya yönelik örgüt kurma ve patlayıcı madde bulundurma” suçlarından tutuklanırken, Örgütün lideri olduğu iddia edilen  Yüzbaşı Murat Eren, savcılık ifadesinde; Şemdinli olaylarından sonra silahlı kuvvetlere yönelik eleştirileri ve hükümetin politikalarını içlerine sindiremediklerini söyledi. Danıştay’a yönelik silahlı saldırıyla ilgili olarak aranan Ayhan Parlak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim oldu. Diyarbakır’da yaşanan olaylara karıştıkları iddiasıyla haklarında dava açılan çocuklar tahliye edildi.

Aynı günlerde AB, limanlarını Rum kesimine açmadığı için Türkiye ile Gümrük Birliği müzakere başlığını açmamayı kararlaştırdı. Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecindeki gelişmelerin olumsuz olduğunu ve reformların durma noktasına geldiğini söylüyordu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bir kez daha görüşülmek üzere iade ettiği Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yasası, Meclis Genel Kurulu’nda aynen kabul edildi. Danıştay örgüt üyesi olmaktan yargılanıp beraat eden Manisalı gençlerden 7’sinin, işkence gördükleri gerekçesiyle İçişleri bakanlığı aleyhine açtıkları tazminat davasında verilen 10’ar bin YTL tazminatı az bularak ek yasal faiz ödenmesine karar verdi.

Doğalgaz fiyatlarına, konutta yüzde 5, sanayide de yüzde 5,6 oranında zam yapılırken, Enerji Bakanlığı zamma gerekçe olarak, uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurundaki artışları gösteriyordu. Antalya Belek’te yapımına başlanan golf sahaları nedeniyle ağaç kesimleri devam ediyordu. Belek için 4 ayrı koruma statüsü bulunmasına rağmen Çevre ve Orman Bakanlığı golf sahaları yapımı karşısında sessizdi. Bodrum Yarımadası ve Gökova Körfezi'nde kamu arazilerinin turizm tesisleri yapılmak üzere tahsis edilmesi kararına karşı bir imza kampanyası başlatıldı. Kampanyaya katılanların sayısı ilk haftalarda 100 bini aştı. Büyük uğraşlarla Türkiye’ye geri gelmesi sağlanan Karun Hazineleri'nin en değerli parçası Kanatlı Deniz Atı Broşu'nun Müze müdürü tarafından çalındığının ortaya çıkması etik tartışmalarını alevlendirirken, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2005 yılı insan kaçakçılığı raporunda Türkiye, kadın ve çocukların zorla çalıştırıldığı ve cinsel istismara uğradığı merkez ülkeler arasında gösteriliyordu. Bir diğer tatsız rapor da Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Çevre Günü dolayısıyla yayımladı. Küresel ısınma sebebiyle Dünya, öngörülenden de öte bir hızla çölleşiyordu.

Ayın Sözü:

"Bu hükümet tarafından yalanlarla kandırıldığımız ve hükümetin ihanetine uğradığımız kanısındayım... Emirlerin yasallığını ve doğruluğunu sorgulamak her askerin özellikle de subayların zorunlu görevidir."

ABD ordusu'nda üsteğmen olarak görev yapan Ehren Watada Irak'ta savaşmayı reddettiğini açıkladı. (Seattle Times) Temmuz 2006 

Temmuz ayında endişe verici şekilde artan yaz sıcaklarından çok, yeni bir savaşa daha ev sahipliği yapan Ortadoğu gündemin baş köşesine oturdu. İsrail, esir edilen askeri Gilad Şalit’i kurtarmak gerekçesiyle başlattığı Yaz yağmurları operasyonuna devam ederken, İsrailli yerleşimcilerin çekildiği bölgeleri de yeniden işgal ediyor, Filistinli milletvekilleri, bakanlar tomar tomar tutuklanıyordu.Ancak asıl savaş Lübnan sınırında Hizbullah gerillalarının, 2 İsrailli askeri rehin almasından sonra başladı.  Güney Lübnan hava saldırılarıyla yerle bir edildi. 37’si çocuk 60 sivilin öldüğü Kana Kasabası saldırısı dahi insanlık camiasını yeterince insanca, yeterince âcil hareket etmeye yetmedi; âcil toplanmayı dahi pek başaramayan BM’nin sonunda aldığı İsrail’i kınama kararı, Amerika’nın girişimiyle engellendi. İsrail apartmanlar, köprüler, yollar da dahil olmak üzere altyapı adına ne varsa hepsini bombaladı, dümdüz etti. Jiyeh Enerji Santrali’nin vurulması, Akdeniz’de tarihindeki en büyük kirlenmeye yol açtı. Etki ve izleri on yıllarca silinmeyecek bir çevre felaketiydi bu.

Neyi amaçladığı belli olmayan bu savaşın başında saldırıya sıcak bakan İsrail kamuoyu, Cenevre Sözleşmeleri de dahil bilumum insan hakları belgelerini çiğneyen, savaş suçları işleyen, üstelik – belki ülke tarihinde ilk kez –  askerî anlamda da başarısız olan Olmert hükümetini pişirmeye başlamıştı. İsrail misket bombası ve fosfor da dahil olmak üzere bilumum yasak silahları siviller üzerinde kullanıyor, bazı askerler ve subaylar “sivillere zarar veren operasyonlarda görev almak istemediği” gerekçesiyle cepheye gitmeyi reddediyorlardı.

Lübnan’da savaş devam ederken Kuzey Kore'nin kısa, orta ve uzun menzilli füze denemeleri yapması ortalığı daha da karıştırdı. ABD ve bölgedeki müttefiki Japonya bu denemelere karşı harekete geçilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Irak’taysa kontrol tamamen yitmiş, Bağdat sokaklarında yatan parçalanmış cesetleri dışında anılmaz ya da anılamaz olmuştu. Bağdat morgu o döneme kadar geçen süre zarfındaki dolululuk rekorunu bu ay kırdı. Amerikan askerlerinin Irak’ta gerçekleştirdiği insanlık dışı olaylar serisinin bu ay öne çıkan olayı, Amerikan askerlerinin bir ailenin tamamını öldürdükten sonra, evin kızına tecavüz edip onu da öldürmesiydi.

Türkiye açısındansa, bu ay Kuzey Irak’taki “durum” açık bir tartışma konusu haline gelmişti. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Ankara ziyareti sırasında Türkiye hükümetinin sınır ötesi operasyon, Zebari’nin ise PKK’nın yasal siyasî plâna dahil edilmesi teklifi, gelecek aylarda işlerin daha sıkıcı hale geleceğini gösteriyor gibiydi. ABD’nin bir diğer terörle savaş cephesi Afganistan’da, Taliban’ın gücünü yeniden arttırdığını, hatta eski gücüne kavuştuğu gibi şaşırtıcı bilgiler resmi ağızlardan açıklanırken, ABD, komutayı hafiften NATO’ya devrediyor, kendi askerlerinin “Bin Ladin’i arama konusunda yoğunlaşacağını” bildiriyordu.

Aynı günlerde Endonezya’da iki çocuğun daha kuş gribinden öldüğü haberi, İspanya’nın H5N1 virüsü görülen 14. ülke olduğu haberiyle birlikte geliyordu. Samsun, Çorum, Karabük, Sivas derken, Kırım Kongo Kanamalı hastalığı Türkiye’de o dönem büyük paniğe yol açtı. Hastalık sonucu onlarca kişi öldü.  Meksika’da devlet başkanlığı seçimlerini ABD dostu sağcı Felipe Calderon’un yüzde yarım gibi çok az bir farkla kazandığı açıklandı, ama Meksika’da sinirler gergindi: Mexico City’nin popüler ve karizmatik eski valisi solcu aday Andres Manuel Lopez Obrador,hile karıştırıldığı gerekçesiyle hemen itiraz etti ve yeniden sayım istedi. Bu isteğinin kabul edilmemesi, daha sonraki aylarda ülke ve bölge tarihinde hiç görülmemiş, yeni bir duruma yol açacak, muazzam kitlelerin katıldığı protesto gösterilerinin ardından Lopez Obrador, Meksika’nın ilk “paralel hükümeti”ni kuracaktı.

Bu sırada Türkiye’de ilaç fiyatları yüzde 5 daha arttı. Hükümetin fındık politikasını protesto eden on binlerce çiftçi Ordu’da miting düzenledi. Üreticiler Ordu-Samsun karayolunu saatlerce trafiğe kapattı. Hükümete göre FİSKOBİRLİK, FİSKOBİRLİK’e göreyse hükümet sorumluydu. Ancak, ekonominin gidişatına dair kaygılar sadece çiftçilerin sorunu değildi. Temmuz Ayı’nda, yıllık enflasyon Ağustos 2004’ten bu yana ilk kez, yeniden iki haneye çıktı. Uşak'ın Eşme ilçesinde bir altın madeni herhalde bu darboğaz sebebiyle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler tarafından açıldı. Güler, “bütün altın rezervlerini son gramına kadar çıkaracaklarını” söylerken, siyanürle altın çıkarılmasını protesto eden karşı çıkan köylüler yolları kapattı. Türkiye’nin 10 milyar dolarla, Ortadoğu’nun 4., Avrupa’nın da 5. en büyük  savunma bütçesine sahip olduğuna dair haberler de o günlerde gazetelerde yerini alıyordu. Bu arada Rusya'yı ziyaret eden Venezuela lideri Hugo Chavez de, Rusya'dan 3 milyar dolarlık silah alıyordu. Silahın kıtası, bölgesi yoktu. Aynı günlerde, bir diğer açılış töreni de Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın son durağı olan Ceyhan’a petrolün ulaşması sebebiyle gerçekleşiyordu. Küresel ekonominin durumu o sırada pek iç açıcı değildi. Petrolün varil fiyatı, yine rekorlar kırarak, 80 dolar seviyesine gelirken, ciddî bulunan ekonomistler petrol sonrası ekonomi tartışmasını iyice alevlendirmeye başlamışlardı.

Temmuz Ayı’nda Türklüğü aşağılama davalarına yenileri eklenmeye devam ediyordu. Noam Chomsky ve Edward Herman'ın ''Kitle Medyasının Ekonomi Politiği: Rızanın İmalatı'' adlı artık modern klasikler arasında sayılan kitabında yer alan bazı ifadelerden dolayı, yayınevinin yetkilisi ile kitabı yayına hazırlayan 2 kişi hakkında ''Türklüğü aşağılama'' ile ''halkı kin ve düşmanlığa tahrik'' ettikleri gerekçesiyle iddianame düzenlendi. Elif Şafak’ın Baba ve Piç romanında yarattığı karakterlerin söylediklerine de Türklüğü aşağıladığı gerekçesiyle soruşturma açılmasına karar verildi. Başbakan Erdoğan Leman dergisinin kapağında kullandığı karikatürde kendisini keneye benzeten çizer Mehmet Çağçağ aleyhine yeni bir dava açtı. Perihan Mağden’se bir makalesinde “basın yoluyla halkı askerlikten soğuttuğu” iddiasıyla yargılandığı davadan beraat etti. Emniyet, yayınladığı bir genelgeyle, suçüstü hali oluşmuş olsa dahi, askerlerin gözaltına alınmamasını istedi. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay başkanı oldu. Cumhurbaşkanı Sezer, neredeyse tüm suçların terör kapsamında sayılabileceği mantığı üzerine kurulu Terörle Mücadele yasasını onayladı. Bir özgürlük problemi yaşanıyor mu tartışmasına ise, Bianet’in Basın Özgürlüğü Raporu, son üç ay içinde hakkında dava açılan gazeteci sayısının 67 olduğunu açıklayarak koydu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, “Kürtlerin Kültürel Durumu” adlı raporunda Kürt sorununun çözümü için, buna güvenlik mantığıyla bakılmamasını talep etti. Öte yandan, Hakkari'nin Yüksekova İlçesi üzerinden, sınıra doğru yeniden askeri sevkıyat başlatıldı. Dünya Kupası İtalya’nın oldu. İyi başlayıp giderek tatsız ve mekanik bir futbolla devam eden ve öyle sonuçlanan şampiyonada Brezilya’nın yetersizliği ve bir de finalde Fransız futbolcu Cezayir göçmen çocuğu efsanevi Zidane’ın, ırkçılığı da bilinen İtalyan futbolcu Materazzi’ye, karısına ya da kız kardeşine sövdüğü için attığı müthiş kafa, kupanın en çok konuşulan konuları oldu. Şiddet, kaynak ve sebebinden bağımsız olarak ayın gündeminde ön sıralardaydı. Hindistan’ın Mumbay kentinde banliyö trenlerine 7 eşzamanlı saldırı düzenlendi. 200 kişi öldü, 620 den fazla kişi yaralandı.

ABD'de 11 Eylül saldırıları sonrası terörist olduğundan şüphelenilen kişilerin uluslararası telefon görüşmeleri ile bilgisayar yazışmalarının izlendiği tartışmalı güvenlik önlemleriyle ilgili soruşturma Başkan Bush tarafından bloke edildi. St.Petersburg’da gerçekleşen G-8 zirvesinin sonuç bildirisinde, ticaretin liberalleşmesine desteğin devam edeceği vurgulandı. Uluslararası barış için en büyük tehdidin kitle imha silahlarının yayılması ve uluslararası terörizm olduğu, bu konuda şüphede olanların gönlüne su serpmek için bildiriye eklenmişti.

Tabii yaz boyu Avrupa ve Amerika kıtalarını esir alan aşırı sıcaklar ve kuraklık sebebiyle afet ilân edilen bir mevsim yaşandığını, yüzlerce insanın sıcaklar sebebiyle öldüğünü ve tabii Çin’deki tayfunları hatırlamak da gerekiyor. Ölümler karada olduğu kadar denizlerde de etkili oluyordu. Temmuz ayında ton balığı soyunu afiyetle yiyip bitirdiğimizi de öğrendik. Balık neslini korumak için konulan kotalar bile etkili olmamış, kotaları bolca aşan ülkeler arasında yaz kuraklıklarını ağır bir şekilde yaşayan Türkiye’nin de bulunduğunu açıklanmıştı. Doğanın tükenişinin boyutları gittikçe netleşiyordu.

Ayın Sözü:

"Allah aşkına, biz bunu hak edecek ne yaptık? Biz bodrumda saklanırken, gece yarsını geçtikten sonra, saat 1'de patlamalar oldu. Ölenlerin çoğu yaşlılar, çocuklar ve kadınlardı. Çocuklardan bazılar hala oyun oynuyorlardı. Dünya bize bunu neden yapıyor?"

 

İsrail Hava Kuvvetleri tarafından bombalanan Kana Köyü'nde yaralanan Necwah Shalhoub soruyor... (Independent)

Ağustos 2006

 

Ağustos sıcaklarıyla birlikte, uluslararası siyaset mönüsünün ara sıcakları da yeniden masaya geldi: ABD ve Fransa’nın üzerinde uzlaştığı, âcil ateşkes çağrısı dahi içermeyen ve üstüne üstlük İsrail’e “Hizbullah’ın saldırılarına yanıt verme hakkı tanıyan” ateşkes tasarısı BM Güvenlik Konseyi’nde görüşülmeye başlandı. İsrail tarafından olumlu bulunan tasarı, Lübnan tarafından reddedildi. Bu süre zarfında, sivil can kaybı 1000’i aştı. İsrail'in hava saldırılarında yalnızca Lübnanlılar değil, bu sırada BM'nin Lübnan'daki geçici barış gücünde görevli 4 asker de hayatını kaybetti. 22 günlük saldırılarda en büyük can kaybı Kana'da meydana geldi. Kana Kasabası’na düzenlenen hava saldırısında, çoğu çocuk ve kadın 60 kişi öldü, katliam uluslararası kamuoyunda büyük tepki çekti. Lübnan tabiyetinden gayrı bir vatandaşlığa sahip olanları tahliye etme yarışları tüm hızıyla devam ediyordu. Savaş kârı özellikle Doğu Akdeniz’de limanı olan ülkeleri sarmış, bir çeşit turizm hamlesi olarak algılanan tahliyeler için rekabet yaşanır hale gelmişti. Sonuçta, Lübnan’da 1 milyona yakın insan mülteci konumuna düştü, ülkeden kaçabilecek kadar şanslı olanlar bu dev kalabalığın sadece beşte biriydi. İsrail başbakanı Ehud Olmert’in popülaritesi yüzde 40’ın altına gerilediği sıralarda, ateşkes ilân edildi.

 

Ancak İsrail, Lübnan’ı kara hava ve denizden abluka altında tutmaya devam edecek, 15 bin Lübnan askeriyle birlikte, BM gücü de güney Lübnan’a konuşlanacaktı. İsrail’de skandaller üst üste patlıyordu. Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’un bombardıman operasyonlarıyla aynı anda borsa operasyonlarını da yürütmüş ve hisse senetlerini ehven fiyatlarla en uygun zamanda elden çıkarmış olması, Cumhurbaşkanı Moşe Katzav’ın ofis çalışanlarına defalarca taciz ve tecavüz operasyonları düzenlediğine ilişkin savcılık fezlekesi, sağcı-şahin içişleri bakanı Hayim Ramon’un, bakanlık memurelerinden birinin ağzına zorla kendi dilini sokması çok konuşuldu. Katzav Anayasa Mahkemesi’nin çağrılarına rağmen istifa etmedi, Ramon ise istifa etmek zorunda kaldı. Ramon’un “Lübnan’ın Güneyindeki kimse sivil değildir, o bölgedeki herkes teröristtir ve Hizbullah’la bağlantılıdır, dolayısıyla hedeftir,” şeklindeki haşin açıklaması ise basında pek rağbet görmedi.

 

İsrail, ateşkes kararının yürürlüğe girmesinden önceki son 24 saati, Lübnan’a en ağır saldırıları düzenlemek için kullandıysa da bunun bedeli çok ağır oldu: En az 39, belki de 42 askeri Hizbullah direnişçileri tarafından öldürüldü. İsrail ordusu belki de bu kadar kısa süre içinde tarihinin en büyük kayıplarını vermiş oluyordu. Dünyanın en güçlü ordularından biri, birkaç bin gerilla karşısında büyük bir başarısızlığa uğramış görünüyordu. Ülke içinde bu alışılmamış durum da ağır eleştiri konusu olmakta gecikmeyecekti. Mamaafih, ateşkes yürürlüğe girdikten sonra da durum vahametini korudu. İsrail tekrar saldırmakla tehdit ediyor, Lübnan başbakanı Fuad Sinyora, Olmert’in doğrudan görüşme çağrısını reddederek, Lübnan’ın, İsrail ile bir barış anlaşması imzalayacak son Arap ülkesi olacağını ilân ediyordu. Türkiye’de, hangi amaca hizmet edeceği gerçekten muğlak olan BM Barış Gücü’ne katılma kararı ateşkesle birlikte gündemi esir aldı.

 

Neyse ki, Kral Abdullah 40 yıl aradan sonra Türkiye’ye gelen ilk Suudi kral oldu. Bunun, o ağır havanın dağıtılmasına katkısı hatırı sayılır düzeydeydi . Aslında, Kral’ın ziyaretinden çok, olayla birlikte adını duyduğumuz, daha doğrusu 40 yıl sonra hatırladığımız Sevda Tepesi konuşuldu. Boğaz’da, SİT alanı statüsündeki arazinin sahibi olan Kral Abdullah orada bir ev sahibi olmak arzusundaydı doğal olarak. Büyükşehir Belediyesi ve Hükümet de Kral’a “gerekli kolaylığın” gösterilmesini istiyordu. Sevda Tepesi’ndeki müstakbel saray ya da malikanenin akıbeti, yıl sonuna kadar belli olmuş değildi.

 

Kral’ın ziyaretinden bir hafta kadar sonra, tarihî Hasankeyf kentini sular altında bırakacağı için yoğun tepkiyle karşılanan Ilısu Barajı ve hidroelektrik santralinin temeli, barajın mahkemelik olması gerçeğine rağmen Başbakan Erdoğan tarafından atıldı. Yaz boyu devam eden doğalgaz zamları yüzde 6,8 oranında yapılan yeni bir fiyat ayarlamasıyla devam etti. Aşırı iklim olayları Ağustos Ayı’nda dünyada binlerce can aldı. Asya’da Tayfunlar, Avrupa’da sonu hiç gelmeyecekmiş gibi görünen sıcaklar, Afrika’da seller hakimdi. Dünyanın ilk iklim mültecileri, iklimin değişikliğinin baş sorumlusu olarak gösterilen ABD'den çıktı. Geçen yıl Katrina kasırgasının vurduğu Louisiana ve Mississippi eyaletlerinden 1 milyon insanın kaçarak mülteci konumuna düştüğü, bunların 375 bininin henüz evlerine dönmediği, 250 bin kadarının da asla evlerine dönemeyeceği ortaya çıktı. Amerikan yönetimini eleştirenler onu, enerji politikalarını değiştirmeye çağırdı.

 

Türkiye’de artık rutin bir şekilde devam eden “Kürt Sorunu” linçlerin de artmasıyla, etnik çatışma tehlikesini gündeme taşıdı. Adana'da PKK lehine bildiri dağıtırken açılan ateş sonucu başından vurulan 15 yaşındaki bir çocuk öldü. Soruşturmalar durmaksızın devam etti. Ülkede en azından son 20 yılın en sıcak Ağustos ayının yaşandığı belirtilirken, Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde bu yıl bin 657 orman yangını çıktığını ve 4 bin hektardan fazla alanın yandığını açıkladı.

Ağustos’ta yayımlanan bir araştırmaysa Avrupa genelinde baharın otuz yıl öncesine göre sekiz gün kadar erken geldiğini ortaya koydu. Sağlık Bakanlığı, 2 yıldır Çernobil faciasının Türkiye’ye etkileri üzerine yürüttüğü araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a göre Çernobil Türkiye’de kanser sayısını arttırmamıştı. Yıllar içinde tutulan raporların kalitesi artmış, bu sebeple vaka sayısında artış varmış gibi görünmüştü. Akdağ’ın kansere dair şiarı ''Asıl Çernobil, cebinde sigara taşıyan her vatandaşın cebindedir'' şeklindeydi.

 

Sökülmek üzere Hollanda’dan Türkiye’ye gönderilen Otopan isimli geminin asbest yüklü olduğu ortaya çıkarken, Çevre Bakanlığı’nın gemiyi Türkiye’ye sokma iznini nasıl verdiği anlaşılamadı. Ancak, zehirli atıklara karşı medyada oluşmaya başlayan hassasiyet, gemide beyan edilenden fazla asbest olduğunu ortaya koyup, bir-iki kriz de yaratınca, Bakanlık, geminin yurda girişine asla izin vermeyeceğini açıkladı. Ağustos verileri, Türkiye’de açlık sınırının, 574 YTL’ye, yoksulluk sınırının ise 1.869 YTL’ye ulaştığını gösteriyordu. Memur sendikalarıyla hükümet arasındaki gerçekleşen toplu görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlandı. Hükümet uyum yasalarını çıkarmadığından, memur maaşlarını kendi meşrebine göre belirlemeyi uygun buldu. Bu arada yurdun çeşitli yerlerinde patlamalar ve linçler devam ediyordu.

 

Irak’ta durum her zamanki gibiydi, yani gün geçtikçe kötüleşiyordu. Resmî rakamlara göre, Bağdat morguna temmuz ayında 1815 ceset getirildi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, BM Güvenlik Konseyi’nin, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasına ilişkin ültimatomunu reddetti. 11 Eylül saldırıları ile ilgisi olduğu iddiasıyla 2002 yılında gözaltına alınıp, Guantanamo Üssü’nde 4 yıldır tutulduktan sonra serbest bırakılan Murat Kurnaz'ın Almanya’nın Bremen kentindeki ailesinin yanına döndüğü öğrenildi. Geçen süre içinde Kurnaz’la ilgili herhangi bir suçlama yapılmamış, yattığı süre ve koşullar Kurnaz’ın yanına kâr kalmıştı. Afganistan'daki Tolukan köyünde Mayıs ayında 30 kadar köylüyü “yanlışlıkla öldüren” ABD Ordusu, hatası karşılığı 3.000’er dolar tazminat ödedi. Tabii terörle mücadele gibi, “teröristler” de boş durmuyorlardı. İngiltere’de 10 dan fazla uçağın eş zamanlı patlatılmasını içeren eylemin son anda engellendiği açıklandı. Olay tam anlaşılamamış olsa da sonuç net olarak ortadaydı. El bagajları, su ve lens solüsyonlarının bile uçaklara sokulması yasaklandı. Bu operasyon sonucunda Heathrow Havaalanı’nın mahzenlerinde kaybolan 10 bin bavuldan bir daha asla haber çıkmayacak, terör zanlılarının akıbetleri hakkında da yeni bir bilgiye yıl sonuna kadar ulaşılamayacaktı.

 

Ay sonunda kozmik bir haber geldi: Uluslararası Astronomi Birliği,1930'dan beri gezegen olan Plüton'un artık “gezegen” olmadığına karar verdi.

Ayın Sözü:

"Golf tesisleri ormanlık bölgeler için ideal koruma yöntemidir... Çünkü bu yatırımlar orman yangını olasılığını azaltıyorlar... Çevre bilinci yüksek olan golfçüler ve golf sahası çalışanları gönüllü yangın gözcüleridir." Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Oktay Varlıer, orman yangınları için köklü bir çözüm öneriyor. (Hürriyet)"72 milyon insanın silahlanması taraftarıyım. Eninde sonunda herkesin bir düşmanı olacak."  Türk Enerji-Sen Başkanı Bircan Akyıldız, güvenlik sorunu için köklü bir çözüm öneriyor. (Akşam)

 

Eylül 2006

 

Kuzey Irak’ta Türkiye’nin operasyona girişmesi ihtimâli ciddî olarak hükümet tarafından da dile getirilmeye başlanınca, ABD “PKK’yla mücadelede koordianasyon” sağlamak amacıyla PKK Koordinatörlüğü isimli bir kurum oluşturdu. Kuzey Irak bölgesel yönetimin başkanı Mesud Barzani, bölgedeki kamu binalarından Irak bayrağının indirilmesi tartışması çerçevesinde, Irak’tan ayrılabilecekleri tehdidinde bulundu. Birleşmiş Milletler raporu son iki ay içinde Irak’ta ölen sivil sayısını 7 bine ulaştığını açıkladı. Aynı günlerde Balıkesir’de konuşan Başbakan Erdoğan, terörle mücadeleye değindiği sırada dinleyicilerden bazılarının “Şehit cenazesi görmek istemiyoruz” tepkisi üzerine “Askerlik yan gelip yatma yeri değil” yanıtını verdi. Bu sözler kimi kamuoyu yoklamalarına göre Erdoğan’ın popülaritesinin %20’sini götürdü. Seçimlerin yaklaşmasıyla, Türkiye’de siyaset hızla iç politikaya endekslenmeye başlamıştı. Lübnan'a asker gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Erdoğan,1 Mart’ta Irak’a asker gönderme tezkeresi çıkmadığı için orada ABD’den sonra en büyük kaybı Türkiye’nin açıklayarak, savaşa girmemenin daha fazla can kaybına sebep olduğunu iddia etmekteydi. NATO’nun Afganistan’da hali içler acısıydı. Örgüt, tüm üyelerinden muharip güç istiyor, kimse oralı olmuyordu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bölgeye asker göndermenin söz konusu olmadığını o günlerde açıkladı.  

Bu arada Abdullah Öcalan'ın PKK'ya faksla ateşkes çağrısı yapmasının ardından PKK Ateşkes ilan etti. Başbakan Erdoğan ateşkesin iki devlet arasında olabileceğini söyleyerek, PKK’nın ancak silah bırakabileceğini vurguladı.Hakkari'de bir grup asker pazar günü çöp toplayarak Hakkari Belediyesi’ni protesto etti. Dağ Komando Tugay Komutanı Azmi Utfan Cinek ve bazısı sivil giyinmiş pankart taşıyan askerler hakkında suç duyurusunda bulundu. İlaç fiyatlarına ortalama yüzde 4,5 oranında zam yapıldı. Üniversite harçları ilaçları takip etti.  Çevre Bakanlığı, 2006 yılında geçen yılın aynı dönemine göre 2 kat daha fazla orman yangını görüldüğünü söyledi. İstanbul Üniversitesi’nden yemekhane ücretlerini protesto ettikleri gerekçesiyle atılan 11 öğrenci, üniversite önünde çadır kurdu. O tarihte, sadece İstanbul Üniversite’sinde, 74 öğrenci hakkında daha soruşturma açılmış, disiplin furyası üniversiteleri sarmaya başlamıştı. Dört polisin Kızıltepe'de 12 yaşındaki Ahmet Kaymaz ve babasını öldürmekten yargılandığı davada, mahkeme tutuklamayı yine reddetti. Müdahil avukatlar, Adli Tıp'tan barut izleriyle ilgili soruların yanıtını istedi. Tayland'da ordu yine darbe yaptı. Thaksin Shinawatra başkanlığındaki hükümet feshedildi, anayasa yürürlükten kaldırıldı. Papa XVI. Benedictus, Almanya, Regensburg’ta yaptığı konuşmada İslam’ı akıla bakışı açısından eleştirmesi, karikatür krizinin de etkisiyle Müslümanlar açısından yeni bir krize yol açtı.

Artık iyice ayyuka çıkmış gizli CIA hapishaneleri sonunda George Bush tarafından kabul edildi. Bush, ''teröristlerle ilgili en önemli bilgilerin, yine teröristlerden alınabildiğini'' belirterek yasadışı cezaevi uygulamasına devam edeceklerini de bildiriyordu. İngiltere başbakanı Tony Blair partisinde iyice artan istifalar ve baskılar sebebiyle ve bu baskılara rağmen 2007 yılında istifa edeceğini açıkladı.

İsrail'in önde gelen insan hakları gruplarından Bet’selem, İkinci İntifada sonrası İsrail-Filistin çatışmasının bilançosunu açıkladı. Rapora göre, İsrail askerleri Batı Şeria ve Gazze'de 700’ü çocuk, 4 bine yakın Filistinliyi öldürmüştü. Raporda, Filistinli grupların da aynı süre zarfında 120’si çocuk 700 İsrailli sivili öldürdüğü belirtiliyordu. Kan, akmaya devam ediyordu. Hizbullah'ın "İsrail karşısında kazanılan zaferi kutlamak" için organize ettiği büyük gösteriye katılan 100 binlerce kişi başkent Beyrut'ta toplandı. Ay sonunda, Arjantin'de cunta döneminin polis şeflerinden biri, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Pinochet diktatörlüğü döneminde görev yapan 77 yaşındaki polis şefi, soykırım kapsamında hüküm giyen ilk yetkili oldu.

 

 

Ayın Sözü:

"Biz buradayız, belediye nerede... Belediye bölücülük yapma işini yap... Görülen yerleri değil, her yeri temizleyin..."

“Kentteki pis görünüm üzerine harekete geçerek Hakkari caddelerinde 'temizlik harekatı’ gerçekleştiren 500 kadar asker ve asker ailesi Hakkari Dağ ve Komando Tugayı Komutanı Tuğgeneral Azmi Utku Cinek komutasında ellerine eldiven geçirip poşet alarak çöp topladı, halka poşet dağıttı... (Hürriyet)

Ekim 2006

 

Eylül ayının ağır açılımları Ekim ayını da etki altına almıştı. PKK’nın , 1 Ekim’de başlayacağını ilan ettiğini tek yanlı ateşkes, Hükümetle Genelkurmay arasında yeni bir tartışma daha çıkmasına neden oldu. Erdoğanbu sefer PKK'nın terörü durdurduğu taktirde Türk güvenlik güçlerinin de durup dururken operasyon yapmayacağını söylüyor, Büyükanıt ise Silahlı Kuvvetler’in terörle mücadeleye devam edeceğini söyleyip, “iki ülke varmış gibi ateşkes sözünün kullanılmasına” da tepki gösterdi. Bu arada tartışmaya varlığıyla bile yeni bir boyut katan DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, kendi başbakanlığı döneminde silahla siyaset yapan kimsenin kalmayacağını vaat ediyordu. “Dağdan inip düz ovada siyaset yapma” sloganıyla ortaya çıkan Ağar’ın bu sözleri özellikle şahin milliyetçi kesimlerden tepki gördü. Özgürlükçü kesimlerse Ağar’ın bu çıkışını şaşkınlık ve şüpheyle izliyordu. Büyükanıt rahatsızlığını muğlak bir biçimde belli etti. Başbakan Erdoğan öneriyi “pozitif” bulduğunu açıkladı. Askerî kesimlerin  siyaset üzerine çıkışları gittikçe artıyor, üstelik içerik de sertleşiyordu. Önce Kuvvet komutanları, ardından Cumhurbaşkanı Sezer ve son olarak Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt artarda konuşmalar yaparak “irtica tehdidine” dikkat çektiler. Laik cumhuriyete yapılan saldırılara karşı bazı kişisel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabileceği de zikredilen sözler arasındaydı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri’nin açılış töreninde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı konuşmanın da aynı minvalde olması bir süre için ciddî endişe yaşandı. TESEV’in bir raporunda yazısı bulunan beş Polis Akademisi öğretim üyesi hakkında inceleme bu zamanlarda başlatıldı.

 

Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasa teklifi Fransa parlamentosunda kabul edildi. Türkiye, Dışişleri aracılığıyla, söz konusu tasarının kabul edilmesiyle, Türkiye-Fransa ilişkilerinin ağır darbe aldığını bildirirken, Fransa hükümeti, yasanın gerekliliğine inanmadığını belirtti. Bu arada AB de tasarıyı eleştirerek yasa teklifinin yasalaşmasının diyalog ve konunun tartışılması ortamına zarar vereceğini bildirdi. Soykırımı reddedenlere 1 yıla kadar hapis ve 45 bin Euro para cezası öngören teklifin yasalaşmadı ancak tepkisel siyasetlerin ekmeğine yağ sürdü. Türkiye açısından yılın en önemli olaylarından biri de Ekim Ayı içinde yaşandı. 2006 Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'a veriliyordu.Milliyetçi çevreler Pamuk’a ödülün politik çıkışları sebebiyle verildiğini iddia etseler de, ödülü veren İsveç Akademisi, ödülün "kültürlerin çatışma sembolleriyle ilgili çalışmaları nedeniyle” verildiğini açıkladı. Başbakan Erdoğan, uzun süredir talep ettiği üzere, ABD’yle bozulan ilişkileri telafi etmek için Beyaz Saray’ı ziyaret etti. Başkan Bush’la gerçekleşen görüşmenin beklenenden uzun sürmesi Türkiye medyasında büyük sevinç ve coşkuya yol açtı. Konya çevresinde göl ve barajlardaki su miktarlarının normal seviyelerine göre yüzde 48 ile 99 arasında azaldığını açıklandı. Meclis, Dilovası Araştırma Komisyonu, İzmit'in Gebze’ye bağlı Dilovası Beldesi’nde çevre kirliliğiyle ilgili raporunu Ekim’de açıkladı. Komisyon, sanayi tesislerinin bulunduğu bölgelerin “ölü bölge” haline geldiğini açıklayarak, Dilovası’nın tıbbi afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini söylüyordu. Bu arada İkitelli Organize Sanayi Bölgesinde de çevreyi kirleten 108 firma kapatıldı, 26'sına da uyarı gönderildi. Yeni Türk Ceza yasasının çevre suçlarını düzenleyen 181. ve 182. maddeleri artık yürürlükteydi. Yasa, çevreyi bilerek kirletenlere bir ila beş yıl arası hapis cezası öngörüyordu.

 

Sağlık Bakanlığı, Dünya Gıda Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, Türkiye'de yılda üretilen yaklaşık 44 milyar ekmeğin 4 milyarının israf edildiğini duyurdu.Bir diğer yasa değişikliği de seçilme yaşını 25’e indiriyor, fakat baraj, dokunulmazlık gibi sorunlar yine bir başka yasa değişikliğini beklemek zorunda kalıyordu. Şeker Bayramı sırasında zevk için Türkiye’yi boydan boya gezip 7 kişiyi öldüren iki seri katil herkesin afallamasına yol açtı. Türkiye istatistik Kurumu’nun ayın sonuna doğru açıkladığı veriler, bireysel silahlanmanın son 8 yılda yüzde 358 arttığını gösteriyordu. 

 

Eylül ayı içinde gerçekleşen Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ziyareti, AB’yle yakında ortaya çıkacak krizin habercisi gibiydi. Merkel, müzakerelerin devamı için Türkiye'nin Ek Protokol’e ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi, yani limanlarını Kıbrıs Rum Kesimi’ne açması gerektiğini söyledi. Hükümet, AB Troykası toplantısında krizin aşılması yönünde çabaları destekleyeceklerini açıkladı. Finlandiya’nın Kıbrıs girişimine destek ve TCK’nın 301. maddesinin değişmesi yönünde sinyaller, muhalefet tarafından sert bir şekilde eleştiriliyordu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, kan şekerinin düşmesi sonucu bayılıp, zırhlı aracında kilitli kalması akıllardan çıkması zor görüntüler yarattı. Zırhlı camı kırmak için yakındaki inşaattan alınan balyoz, günün kahramanı olarak, AKP milletvekillerinin beğenisine mahzar oldu. Bu arada Ankara, NATO’nun Afganistan’daki Türkiye askerlerinin başkent Kabil dışında da görev yapması talebine karşı koymaya devam ediyordu. Kışın yaklaşmasıyla, geleneksel doğalgaz krizi ilk sinyallerini vermeye başladı. Türkiye’de kullanılan doğalgazın tamamını satın alarak dağıtan BOTAŞ, Rusya ve İran gibi ülkelere ödeme yapacak parası olmadığını açıkladı. Kurumun, bankalara olan kredi borcunun 1.7 milyar YTL’yi bulduğu ve borçların ödenmemesi halinde, kış aylarında ciddi doğalgaz krizi yaşanabileceği de açıklamaya eşlik ediyordu.

 

Kyoto karşıtı cephenin önemli isimlerinden, Avustralya Başbakanı John Howard, ülke tarihinin en kötü kuraklığının olduğu bir dönemde, çevreyi daha az kirleten yeni enerji teknolojilerine yatırım amacıyla teşvikler vereceklerini açıkladı. Ancak çabaların acizliği gittikçe daha net ortaya çıkıyordu. BM, sanayileşmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarının rekor kırdığını açıkladı. AB ülkeleri, ABD, Kanada, ve Japonya gibi sanayileşmiş ülkelerdeki artışın yanı sıra, Türkiye’nin, yüzde 72,6 ile,1990-2004 yılları arasında karbon salımlarında en hızlı artış kaydedilen ülke olduğunu açıkladı. Ozon tabakasının bu yıl, rekor düzeyde incelmesi de bu ay açıklanan bir diğer gerçekti. 

Nature Dergisi, George Bush’un, küresel ısınmayla ilgili raporların yayınlanmasını engellediğini açıkladı. Amerika’da akademik dünya, 2001 sonrası oluşan üniversite ortamından sıkılmaya başladığının sinyallerini veriyordu. Sadece bir hafta içinde üç silahlı saldırı gerçekleşen Amerikan okullarının durumu da sisteme dair tartışmaları alevlendirdi. ABD’nin kuzeydoğusunda beklenmedik bir şekilde bastıran kış, ortalığı karıştırdı. New York’ta en az 3 kişi öldü, elektrikler kesildi.  Amerikan Meteoroloji Dairesi, kar yağışının verilen tutulmaya başlandığı 1870 yılından bu yana bir ekim ayında kaydedilen en şiddetli yağış olduğunu bildirdi. Ancak Başkan Bush için sorun Amerika’da yaşayan göçmenlerdi. Meksika sınırından yasa dışı göçü önlemek amacıyla bin 200 km uzunluğunda duvar inşa edilmesini öngören yasa tasarısı korkunç ekonomik ve ekolojik maliyetine rağmen onaylandı.

Avusturya'da gerçekleşen genel seçimlerde sandıktan koalisyon çıktı.  Sosyal Demokrat Parti oyların yüzde 35.7'sini alarak birinci parti olurken, medya ilgisi, ırkçı Özgürlükçüler Partisi’nin  yüzde 11.2 oy alarak seçimleri üçüncü parti olması üzerindeydi.

 

Gürcistan’ın 4 Rus subayı casusluk suçlamasıyla tutuklamasının gerilimi sürerken, Rusya'nın önde gelen muhalif gazetecilerinden Anna Politkovskaya, Moskova'da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Politkovskaya , Kremlin’in Çeçenistan politikasını eleştiren yazılarıyla tanınıyordu. Putin, cinayetin "objektif bir soruşturma" ile açıklığa kavuşturulacağını açıkladı. Soruşturmanın sonuçları yıl biterken hala yayımlanmamıştı. Lübnan bombardımanında, yasadışı olduğu halde misket bombası kullandığı iddia edilen İsrail, şimdi de Gazze’deki operasyonlarında, tam olarak ne olduğu bilinmeyen, yoğun metallerden oluşan yeni bir tür patlayıcı kullanmakla suçlanıyordu. Haaretz gazetesi, bu olayın hemen ardından, Lübnan’da fosfor bombasının da kullandığını kanıtladı. BM Güvenlik Konseyi’nin sonsuz müsamahası devam etmekte olduğundan, bu konu da tozlanmak üzere arşivlerde yerini aldı.

 

Afganistan’da devam eden savaş, NATO için pek de kolay geçmiyordu. İngiliz birlikleri, Musa Kale'den, Taliban örgütü ile anlaşma yaparak geri çekiliyor, NATO Başkomutanı Orgeneral James Jones, NATO gücünde yer alan ülkelerden yeniden asker istiyordu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, bu karmaşa içinde en az 115 bin kişinin yollara düşmek zorunda kaldığını açıklıyordu. NATO’nun sıklaşan operasyonları sonucu, yerel yetkililere göre yüzlerce sivil ölürken, Uluslararası koalisyon sadece militanları öldürdüğünü açıklıyordu İngiltere Genelkurmay Başkanı Richard Dannatt, Blair hükümetini eleştirerek, Irak'taki İngiliz askerlerini yakın zamanda geri çekmeleri gerektiğini, Irak işgalinin İngiltere'yi dünyanın diğer bölgelerinde de tehlikeye soktuğunu açıklarken, Lancet dergisi, işgalin başladığı 2003 Mart’ından bu yana yaklaşık 655 bin Iraklının hayatını kaybettiğini ortaya koyan çalışmasını yayımladı. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ise Irak'ta, Mart 2003'ten beri 118 gazeteci ve medya çalışanının öldürüldüğünü, 25 gazetecinin öldüğü 2006 yılınınsa yeni bir rekor olduğunu açıklıyordu. Ekim’de 1289 Iraklının ölmesi, Amerikan Ordusu’nun askerî kayıplarının da ayda yüzün üzerine çıkması rekorlar zincirini devam ettiriyordu. Independent gazetesi ise Irak işgâlinin, 1 milyon 600 bin Iraklının ülkeyi terk etmesine yol açtığını yazdı. Terörle savaş bu minvalde devam ederken, yeni muhafazakarların şer ekseni listesinde yer alan Kuzey Kore nükleer deneme gerçekleştirerek, tüm dengeleri alt üst etti. Kuzey Kore, BM’nin aldığı ek yaptırım kararının savaş ilanı olduğunu açıklayarak, bağımsızlığının ihlal edilmesi durumunda saldırı düzenleyeceğini açıkladı. Kore’yle yaşanan kriz içinden çıkılması imkânsız bir hâl alırken, Güvenlik Konseyi, Aralık’ta görev süresi sona erecek olan BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın yerine Güney Kore Dışişleri Bakanı Ban Ki-moon’u atadı. BM'ye üye 139 ülke, dünyada silah ticaretini düzenleyecek uluslararası bir sözleşme hazırlanmasına onay verdi. Karara en büyük silah ihracatçısı ABD "hayır" oyu vererek sözleşmenin yasalaşmasını engelledi. Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, 16 kişinin öldüğü maden çatışmalarının ardından madenlerin kamulaştırılacağını açıkladı. Dünyanın dört bir yanında patlayan çatışmalar devam ederken, yokuş aşağı hissi gittikçe artıyordu. 

Ayın Sözü:

"Güvenlik Konseyi yararsız, sert kararlar almak ya da benzeri yaklaşımlarda bulunmak yerine Kuzey Koreli bilim adamları ve araştırmacıları kutlasa daha iyi olur."

Pak Gil Yon, Kuzey Kore'nin BM Büyükelçisi. Nükleer silah denemesinin ardından açıklama yapıyor.... (AA)

 

Kasım 2006

 

Kasım ayına girerken Türkiye aşırı iklim olaylarının küresel ısınmayla bağlantısını ilk kez tartışmaya başladı. Kurak geçen yazın ardından gelen seller bir terslik olduğuna herkesi ikna etmeye başlamış gibiydi. Diyarbakır, Şırnak ve Batman’da yaşanan seller 43 cana mal oldu ve büyüme mitosuyla başı dönmüş kamuoyuna Türkiye’den bir sefil üçüncü dünya manzarası sunmakta gecikmedi. İstanbul’da sağanak yağışlar, özellikle Beykoz, Sarıyer, Kemerburgaz ve Şile’yi sular altında bıraktı. Sadece Beykoz’da bin kadar ev sular altında kaldı. İskenderun’da, metrekareye 170 kilo yağış düştü, en az 700 ev kullanılamaz hale geldi. Neredeyse tüm Türkiye’de okullar tatil edildi. Bu arada Kocaeli'nde yaşanan kuraklık nedeniyle, kente içme suyu sağlayan Yuvacık Barajı'nda 10 günlük su kaldığı bildirildi. İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu toplantısına katılan Çevre Bakanı Osman Pepe, küresel ısınmanın korkunç etkilerine dikkat çekerek, dünya sanayiinde hızlı büyümeye paralel olarak, sıcaklıklarda belirgin bir artış gözlemlediklerini açıkladı. Ancak Bakan Pepe, Türkiye'nin sera gazlarıyla ilgili yegâne uluslararası anlaşma olan Kyoto Sözleşmesi'ne şu anda taraf olmasının mümkün olmadığını söyleyerek, ''Türkiye'nin, AB üyesi olmadan Kyoto'ya taraf olabilecek noktaya geleceğini bugün zannetmiyoruz'' da diyordu. Pepe küresel ısınmaya karşı, dünyada yerel plânlama yapan ilk kurum olarak, ulusal plân hazırladıklarını açıkladı. Aralık ayı biterken küresel soruna ulusal çözüm getiren plândan hâlâ haber yoktu...

 

Çevre Bakanlığı Çevre Yönetimi, Türkiye'nin sera gazı emisyonun 350 milyon tona ulaştığını bildirdi.1990'lı yıllarda 170 milyon ton olan salımlar kuruma göre henüz gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmamıştı. BM 12. Uluslararası İklim Konferansı, Kenya'nın başkenti Nairobi'de başlamadan önce, Küresel İklim Yürüyüşü48 ülke ile birlikte İstanbul’da da gerçekleştirildi. Nairobi’de iklim değişiminin vahameti üzerine korkutucu konuşmalar dışında, 2012’de sona erecek Kyoto Sözleşmesi sonrası yapılacaklara ilişkin somut bir adım atılamadı.

 

Türkiye’de AB ile yaşanan gerginlik sürerken medya Papa’nın Türkiye’yi ziyaret edecek olmasının gerginliğine kapıldı. Kriz teorileri havada uçuşuyordu. Papa 16ncı Benedict, ziyareti sırasında Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediğini açıkladı, Ayasofya’da dua etmedi. Üstelik Sultanahmet Camii’nde kıbleye dönerek dua dahi etti ve semavî mucizelerden birini andırır bir dönüşümle bir anda Türkiye’nin en yoğun sempati duyduğu insanlardan biri haline geldi.

Kasım’da, Türkiye’yi ne kadar doğal olduğu tartışmaya açık âfetler dışında AB sürecinde de ciddî sorunlar bekliyordu. AB Komisyonu ilerleme raporu ve strateji belgesini Kasım’da açıkladı. Rapor, Türkiye’nin reformlar konusunda isteksiz davrandığını söylüyor, limanların Kıbrıs Rum Kesimine açılmamasına 2006 yılı bitmeden bir tepki vereceğini açıklıyordu. Dönem başkanı Finlandiya, limanların açılması için son tarihi 6 Aralık olarak ilân etti. Bir süre sonra, Finlandiya plânının gerçekleşemeyeceği anlaşıldı. Tansiyon gittikçe yükseliyordu. Sonuçta, AB dönem başkanı Finlandiya, Kıbrıs konusunda taraflarla sürdürdüğü görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığını bildirdi. AB, “Görüşmelerde ilerleyebilecek bir zemin olmadığını görüyoruz, artık yapabilecek bir şeyimiz yok" diyordu. AB Komisyonu, Türkiye’nin hiçbir müzakere başlığının kapatılmamasını kararlaştırdı. Komisyon adına açıklama yapan genişlemeden sorumlu üye Olli Rehn, Türkiye ek protokolden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmedikçe sekiz müzakere başlığının da açılmayacağını vurguladı. Komisyonun bu kararı, 11 Aralık'ta toplanacak AB genel işler konseyine tavsiye olarak sunulacak ve nihaî karar burada verilecekti. Başbakan Erdoğan’a göre, “bunu askıya alma olarak değerlendirmemek” gerekiyordu. Erdoğan Türkiye’nin aynı istikrarla yoluna devam edeceğini belirtti.

 

İsrail, Filistin’le ateşkes ilân ettiğini açıkladı. Anlaşmaya göre İsrail Gazze’deki operasyonları durduracak ve askerlerini çekecekti. Ateşkesin yürürlüğe girmesine rağmen Gazze’den İsrail’e roket saldırıları sürerken, İsrail ordusu da Gazze’de operasyonlarına devam etti. Beyt Hanun'da sabaha karşı tanklarla evleri vurarak kadın ve çocukların çoğunlukta olduğu 19 sivili öldüren İsrail, bu insanları “teknik bir aksaklık” yüzünden öldürmüş olduklarını açıkladı. BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in Beyt Hanun saldırısı nedeniyle kınanmasını öngören tasarı, ABD tarafından veto edilirken, İsrail, Beyt Hanun’da inceleme yapmak isteyen BM heyetine de izin vermedi. Kasım Ayı’nda Gazze Şeridi operasyonlarında, büyük çoğunluğu sivil, en az 105 Filistinli öldürüldü. Filistin Sağlık Bakanlığı âcil yardım görevlilerince verilen bilgiye göre, ölenlerin üçte birini çocuklar oluşturuyordu. İsrail’in Gazze’de Haziran ayında kaçırılan askerini arama iddiasıyla devam ettirdiği operasyonlarda en az 400 Filistinli ölmüştü. Kolsuz, bacaksız kalanların sayısıysa bine yakındı...

 

Irak’ta da durum en az Filistin’deki kadar karanlıktı. Kan hiç durmadan akıyor, saldırılarda her geçen gün daha fazla insan ölüyordu. Farklı mezheplerden oldukları için insanlar kaçırılıp işkenceyle öldürülüyor, olmadık yerlerde bombalar patlıyor, kolları bacakları kopartıyor, silahlı baskınlar artarak devam ediyordu. Kasım Ayı içinde Yüksek Öğretim Bakanlığı dahi basıldı. Kamyonetlerle gelen silahlı kişiler yaklaşık 150 çalışanı kaçırdı. Artık üniversiteler de güvenlik sebebiyle kapalıydı. Bağdat’ta en kanlı bombalı saldırılardan biri Kasım ayında gerçekleşti. Şii lider Mukteda Es Sadr’ın Mehdî Ordusu’nun kalesi olan Sadrkent’deki bir pazar yerinde 3 bombalı aracın artarda patlatılmasıyla 202 kişi öldü. “Ayrılığın yayılmasının önlenmesi” için yapılan birlik çağrılarıysa havada kalmıştı.

 

Devrik diktatör Saddam Hüseyin, 1982’de 148 Şii’nin öldürüldüğü Duceyl katliamı ile ilgili davada, idam cezasına çarptırıldı. Diğer katliam davalarına devam edilecekti. Fakat, verilen cezanın idam olması bir yana, savunma avukatlarından üç kişinin arka arkaya katledildiği bir davada, mahkemenin muhakeme yeteneğine dair şüpheler sebebiyle adalet tecellisi pek hissedilemedi. Yıl sonuna doğru, Noel’den hemen sonra idam cezası temyizde onaylanacak, böylece Saddam’ın, 70 yaşına gireceği yeni yılın ilk ayı içinde asılacağı açıklanacaktı.

 

İşgal güçlerinin Irak’ta içine düştükleri balçık bataklık ve birbiri ardından açığa çıkan yalanlar, temel hak ve özgürlüklere karşı girişilen ardı arkası kesilmeyen tasallutlar, hatırı sayılır bir gecikmenin ardından nihayet etkisini gösterdi: ABD’de yapılan Kongre ara seçimlerini Demokrat Parti kazandı. Temsilciler Meclisi’nde ve Senato’da çoğunluk Başkan Bush’un Cumhuriyetçi Parti’sinden rakip Demokrat Parti’ye geçti. Bush, başarısızlığın sorumluluğunu üstlenirken, Irak vahşetinin baş mimarlarından Savunma bakanı Donald Rumsfeld’in istifa ettiğini açıkladı.

 

Şiddet, bu ayda da dünyanın peşini bırakmadı. Lübnan'da Suriye karşıtı olarak bilinen, Hıristiyan sanayi bakanı Piyer Cemayel arabasında suikast sonucu katledildi. Beyrut'ta düzenlenen cenaze törenine yüz binlerce kişi katıldı. Törende Suriye ve Hizbullah karşıtı sloganlar atıldı. Saldırıyı kimin düzenlediği anlaşılamadı. Lübnan’da 15 yıl süren iç savaşın bitmesinden 15 yıl sonra bir ikincisinin barut ve kan kokulu işaretleri duyulmaya başlıyordu. Ortadoğu’daki bölge komşuları Irak ve Filistin’den de aynı kokular yükselmekteydi zaten.

 

Öte yandan İran, yakın zamanda nükleer yakıt programını tamamlayacağını açıklarken, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran'ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sürdürdüğünü ve kurum ile işbirliği yapmayı reddettiğini açıkladı. Yine de umut, her zaman olduğu gibi kendisini var etmek için sebep buluyordu. Nikaragua'da yapılan devlet başkanlığı seçimini, Sandinista’ların adayı Daniel Ortega, Ekvator'da gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimini ise Chavez'e yakınlığıyla bilinen, sosyalist Rafael Correa’nın kazandığı açıklandı. Latin Amerika’nın pek de çaktırmadan oldukça kısa sayılabilecek bir sürede “ABD’nin Arka Bahçesi” diye nitelendirilen, yolsuzluklara batmış  bir diktatörlükler topluluğu olmaktan çıkıp, ilerici ve sosyal yönleri ağır basan bir genç ve dinamik bir ülkeler topluluğuna dönüşmesi, her yerde ilgiyle izleniyor, arada Irak ve Afganistan savaşlarının tek olumlu yan etkisi olabilir mi diye de soranlar oluyordu.

 

Olumlu gelişmelerden söz etmişken, Pakistan parlamentosunun tecavüz ve zinaya dair hukuku İslamî şeriata göre değil, medenî hukuka göre düzenleme kararını bu ay içinde aldığını belirtmek gerekir. Artık, tecavüz mağduru kadınların kendilerini temize çıkartmak için 4 erkek tanık bulmaları gerekmeyecekti. Ayrıca, yine bu ay içinde, savaş bittikten çok sonra da muntazaman öldürmeye devam eden patlamamış salkım bombası, kara mayını gibi silahların, hiç olmazsa savaştan sonra temizlenmesini zorunlu kılan uluslararası antlaşmanın yürürlüğe girmesi de küçük ve fakat umutlu bir nottu.

 

Öte yandan, Türkiye’de çevre krizi genişleyerek devam ediyordu. Ormanı yağmalayarak yapılan villa kasabaları, siteler birdenbire herkesin dikkatini çekivermişti. Televizyon, gazete ve radyolarda Acarkent’te 13 villası bulunan eski Orman Bakanı Hasan Ekinci’nin tapularına iptal davası açıldığı ve davanın devam ettiği bildirildi. Kocaeli'nde yaşanan kuraklık nedeniyle, kente içme suyu sağlayan Yuvacık Barajı'nda 10 günlük su kaldığı bildirildi. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili İlyas Şeker, barajda  kuraklık nedeniyle suyun tükenme noktasına geldiğini söyledi.Erzincan’ın Kemaliye ilçesinden geçen Fırat nehri ile Keban Baraj Gölü’ne  kimyasal atıklarını attığı tespit edilen Sivas’ın Divriği ilçesindeki demir çelik maden işletmelerinin faaliyetleri durduruldu. Enerji bakanı hükümetin Kocaeli’deki çok yönlü, son derece karmaşık sorunu çok basit bir formülle, yani kuyudan taşıma su formülüyle hiç olmazsa geçici olarak çözeceğini söylüyordu, ama mega projelerle ve sınırsız büyüme vizyonuyla yetişmiş kuşaklarda belki ilk kez sürdürülebilirlik ve bedel ödeme gibi kavramların nüvesinin belirmekte olduğunu gösteren işaretler de yok değildi.Ayın Sözü:

"Anayasa'nın 9. Maddesi savunma için kullanılmak üzere asgari düzeyde silah sahibi olmayı yasaklamıyor... Hatta, bu sınırlar içinde kalınırsa nükleer silahlara dahi sahip olunabilir..."

Taro Aso, Japonya Dışişleri Bakanı. Nükleer silahlarla vurulmuş tek ülke Japonya'nın yeni açılımlarını anlatıyor.. (AP)

Aralık 2006

  Aralık ayının başında Türkiye’nin AB ile ilişkileri, biraz da beklendiği gibi, sekteye uğradı. AB, Türkiye’nin son dakika iyi niyet hamlelerine rağmen müzakereleri 8 başlıkta askıya aldı. Birlik, Türkiye Kıbrıs Rum kesimine liman ve havalimanlarını açmadan, diğer başlıkların da kapatılmamasını kararlaştırdı. Türkiye’nin, Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe ve Magosa Limanı’nın doğrudan ticarete açılması karşılığında, Türkiye’den de bir havaalanı ve limanın Kıbrıs Rum kesimine açılması yönündeki hayli ustaca diplomatik manevrasından pek sonuç çıkmadı. Türkiye’ye gelen Tony Blair, Türkiye’ye desteğini tekrarlarken AB’de Türkiye üyeliği konusunda aleyhte veya lehte monolitik bir yapı şöyle dursun, küçümsenmeyecek büyüklükte bir fikrî “yarılma” olduğunu da ortaya koymaktaydı. Başbakan Erdoğan’a göre Türkiye’ye haksızlık yapılmıştı.

 

Aynı günlerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi , Rumların mülklerinin iadesi için kurulan, Kuzey Kıbrıs Taşınmaz Mal Komisyonunu iç hukuk mekanizması olarak kabul ederek, mahkemede bekleyen bin 400 dava için emsal oluşturmuş oldu. Türkiye’nin kimine göre 200 küsur, kimine göreyse 40 küsur yıllık Avrupa macerası, her iki tarafta da büyük hamlelerin büyük gaflarla içi çe geçtiği bir uzun - ince yol üzerinde sarsıntılarla ine çıka devam edeceğe benziyordu.

Orhan Pamuk 2006 Nobel Edebiyat ödülünü Aralık’ta Stockholm’de alırken yaptığı kabul konuşmasında İstanbul’un kendisi için dünyanın merkezi haline geldiğini söylerken, küreselleşmenin yeni bir tanımını da ortaya koymaktaydı sanki. Ödülün Türkiye tarihine dair sözleri yüzünden “siyasi sebeplerle” verildiği eleştirileri söylendikleri anda unutulmuş, geriye, beklendiği gibi, sadece yazar Pamuk ve eserleri, İstanbul kenti, Türkiye ülkesi, Türk dili ve kültürü kalmıştı...

Bu arada, İzmit’te susuzluk had safhaya ulaşmış, salgın hastalıklar konuşulan konular arasına girmişti. Yuvacık Barajı kupkuruydu. Enerji bakanlığının kuyu kazılması talebinin karşılanması konusunda bir gelişme olmadı. Acaristanbul ve Acarkent gibi sitelerin öne çıkarıldığı orman içine villa yağması gündemin ana maddelerinden birisi olmuştu. Sonunda Acarlar İnşaat’ın son orman alanı yerleşiminin yıkılmasına karar verildi. Ardından, pek çok ünlü ismin mekânı olan Beykoz Konakları’ndaki villaların da kal’i (tümüyle ortadan kaldırılması), tapuların iptali, arazisinin de yeniden özel orman haline getirilmesi talebi Orman bakanlığından geldi. Meclis Genel Kurulu, Anayasa Mahkemesi'nin bazı hükümlerini iptal etmesinin ardından birçok konuda yasal boşluk doğuran Sosyal Güvenlik reformuna ilişkin yasanın yürürlük tarihini 1 Temmuz 2007'ye ertelemeye karar verdi. Sağlık ve sosyal güvenlik sistemini neredeyse ortadan kaldıran yasaya dair tehlike yine de geçerliydi.

 Cumhurbaşkanlığı seçimleri minvalinde konuşulan erken seçim, CHP’nin fiziksel gerçekliği olmayan sine-i millet tehdidi ve ardından gelen karşılıklı ihanet suçlamalarıyla farklı bir nitelik kazandı ve politika seçim havasına erken girmiş oldu. Aynı günlerde, F tipi cezaevlerinde yaşatılan tecride dikkat çekmek için avukat Behiç Aşçı’nın Şişli’deki evinde yattığı ölüm orucu da dikkat toplamaya başlamıştı. Aşçı’nın medyanın gündemine gelmesi için yaklaşık 300 gün geçmesi gerekmişti. İstanbul ve Ankara baroları, ceza hukukçuları derneği gibi pek çok sivil toplum örgütü, Aşçı’nın durumu konusunda Adalet bakanlığını harekete geçmeye çağırdı. Meclis Başkanı Arınç’ın Meclis’i, hükümeti ve bakanlığı çok geç olmadan harekete geçmeye çağıran duyurusu da yılın son günlerine damgasını vuran umutlu gelişmelerden biri sayılabilirdi.

Yine yılın son günlerinde Noam Chomsky ve Edward Herman’nın birlikte kaleme aldıkları, 20. yüzyılın temel eserlerinden sayılan, Rızanın İmalâtı’nın yayıncısı, iki editörü ve çevirmeni, Latife Hanım adlı kitabında naklettiği anılar sebebiyle, “Atatürk’e hakaret” iddiasıyla yargılanan İpek Çalışlar, âdil yargılamayı etkilemeye çalışmaktan yargılanan Ahmet Altan beraat ettiler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, gazeteci-yazar Musa Anter'in öldürülmesiyle ilgili yeterli soruşturma yürütmediği gerekçesiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin Abe Musa’nın çocuklarına 30 bin Euro ödemesine hükmetti. Sansür uygulamaları, çocuk pornosu olaylarının haftada üç beş kez haber olmaya başlamasını ve Türkiye’nin bu sektörde dünyanın önünde giden üç-beş ülkesinden biri olduğunun anlaşılmasını takiben bir yasa tasarısı olarak gündeme düştü. Ulaştırma Bakanlığı, internet ortamında yazışmalar, bloglar ve arama motorlarının takip edilmesini de içeren tasarısını çocuk pornolarıyla açıklama, medya da bu açıklamayı anlayışla karşılama eğilimindeydi.

 

Aralık boyunca Türkiye’nin dört bir yanında üniversitelerde sağcı milliyetçi saldırılar gerçekleşti. Hedef kimi zaman uzun saçlı bir öğretim üyesi, kimi zaman Kürtçe konuşan bir öğrenci, kimi zaman da top sakal bırakan bir vatandaş olabiliyordu. Rahatsızlık ilk kez rektörlükler tarafından dillendirilmeye başlandı. Linç girişimleri de hız kesmeden yıl boyu devam etti. Şırnak’ta iki çocuğa tecavüz ettiği iddiasıyla gözaltına alınan zanlıyı öldürmek isteyen kalabalık, “yargısız infaz istiyoruz!” haykırışlarıyla hastaneyi tarumar etti. Olaylarda bir kişi öldü. Diğer linç olaylarından farklı olarak bu girişim dokuz kişinin tutuklanmasıyla sonuçlandı. Emre itaatsizlik ettiği gerekçesiyle askerî mahkemede yargılanan vicdanî retçi Halil Savda, kendisi geldiği mahkemede “kaçabileceği” gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine kondu.

 

Başbakan Erdoğan’ın bu ay gerçekleştirdiği yurtdışı gezileri arasında Suriye ve İran vardı. Gündem Tahran’ın nükleer programı ve Irak’taki durumdu. Üç ülke de Irak’ın toprak bütünlüğünün gerekliliği üzerinde anlaştılar. Irak Çalışma Grubu, uzun zamandır beklenen Irak Raporu’nu açıkladı. Irak’ın bölünmesinin iyi olmayacağı, askerlerin geri çekilmesi gerektiği, sorunun komşuların katılımıyla çözülmesi öneriliyordu. Savaşın kaybedildiği gerçeği Başkan Bush dahil herkesin ağzındaydı. Bush raporu ciddiye alacağını açıkladı, ancak Irak’ta izlenecek yeni rotayı Ocak ayında açıklayacağını belirterek sürpriz faktörüne güvenmeyi tercih ediyordu. Yeni muhafazakâr politikalar artık boy hedefiydi. Bush politikalarını onaylayanlar yüzde yirmilerdeydi. Saldırılar sonucu gerçekleşen ölümler, sadece bir ay içinde yüzde elli oranında artmış, sadece Kasım ayında gerçekleşen saldırılarda resmî rakamlara göre 1850 Iraklı ve 86 Amerikan Askeri ölmüştü. Geçen yıldan beri Kongre’nin onayını bekleyen ABD BM Temsilcisi John Bolton, hemen öncesinde de savaşların mimarı, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld istifasını açıkladı. İtalya, Irak'taki 3 yıllık son 60 askerini de geri çekti. Bush için işler gerçekten kötü gidiyordu.

 

İran’ın nükleer programı beklenildiği gibi bir dizi yaptırımla karşılaştı ve İran derhal nükleer çalışmalarını hızlandıracağını açıkladı. Aynı hafta Almanya’da mülakat veren İsrail Başbakanı Ehud Olmert, ülkesinin nükleer silahları olduğu gerçeğini ağzından kaçırdı ya da dünyada en sıkı saklanan bu “açık sır”rın bu sırada ağızdan kaçırılmış gibi yapılması uygun görülmüştü, bu hiçbir zaman anlaşılamadı. Zaten fazla da bir önemi olmadığı, “itiraf”ın  BM Güvenlik Konseyi’nin pek dikkatini çekememesiyle ortaya çıktı. Ancak büyük umutlar ve projelerin siyasi beğeni sağlamadığı gerçeği İran lideri Ahmedinecad üzerinden bir kez daha kanıtlandı. İran yerel seçimlerinde Ahmedinecad taraftarları büyük oy kaybetti. Lübnan’da ulusal birlik hükümeti için hükümetin istifasını isteyen Hizbullah Beyrut’ta büyük gösteriler düzenledi. Çekişmelerin çatışmalara, hatta yeni bir iç savaşa dönüşebilmesi imkânı, sinirleri geriyordu.

Venezuela'da gerçekleşen devlet başkanlığı seçimlerinden oylarını daha da arttırarak çıkan Devlet Başkanı Hugo Chavez’in Venezuela’daki partilerin tek parti çatısı altında birleşmesi yolunda adım atacağını açıklaması kafalarda soru işaretleri yarattı. Bolivya’da Evo Morales, Toprak reformu yasasını onaylamasının ardından, doğalgaz sektörünü de kamulaştırdı.

Yılın en iyi haberlerinden biri Afrika’dan geldi: Botswana’da Kalahari Çölü kıyısındaki topraklarında binlerce yıldan beri avcı toplayıcı hayatlarını sürdüren San halkı ya da daha iyi bildiğimiz adlarıyla Bushman’lar, hükümet tarafından –bir rivayete göre elmas bakımından çok zengin olan–  bu topraklarından sürülmüş ve şehirde sosyal konutlara zorla yerleştirilmişlerdi. Onlar da bu konutların lüksünü değil, çöldeki yoksul kültürlerini tercih ettiklerini söyleyerek hükümeti dava etmişlerdi. 4 yıllık uzun bir dava sonunda mahkeme onların ata yurtlarına dönmesine karar verdi. Yargıç Mpaphi Phumaphi mahkeme kararını şöyle anlattı: "Benim görüşüm, karınlarını doyurabilmeleri için gerekli gıdanın nakledilmemesi  ve aynı anda av lisanslarının da iptal edilmesi, çöl sakinlerini açlıktan ölmeye mahkum etmek anlamına gelir." San halkı yeniden atalarına kavuşuyor olmaktan çok memnun olarak kapattı yılı. Ama, hükümet bu kararı bir temyiz edeceğini açıklamıştı. İlerde ne olacağını San büyücüleri bile bilemezdi...

 

Avustralya’nın doğusunda yer alan en zengin ada devleti Fiji’de askerler yönetime el koydu. Darbenin öncesinde bir hafta kadar duyuru yapan darbeci general, 20 yılda dördüncüsü yapıldığı için artık darbelere alışkın ülkede kendisine ait ikinci darbeye imza atmış oluyordu. Libya’da 426 çocuğa AIDS virüsü bulaştırdıkları iddiasıyla haklarındaki idam kararı verilen beş Bulgar hemşireyle bir Filistinli doktorun cezaları onandı. Medenî addedilen ülkeler idam cezasını "kabul edilemez" bularak, kararı kınadı. Ancak aynı gün Irak’ta on üç kişi terör suçları sebebiyle idam edilmiş, herhalde Irak’ta medeniyet parametreleri cidden farklı olduğundan bu idamlar aynı tepkileri görmemişti. Somali'de, Şeriat Mahkemeleri Birliği aylarca süren çatışmaların ardından ülkenin tamamında hakimiyet sahibi oldu. Başkent Mogadüşu’nun düşmesiyle Etiyopya savaş ilan etti. Yıl biterken Mogadişu’daki havalimanını bombalandı ve İslamî şeriat isteyen gruplara karşı askeri harekat başlatıldı. Savaşın ilk haftasında en az beş yüz kişi öldüğü yolunda haberler geliyordu.

Hamas’la El Fetih arasındaki gerginlik Aralık ayı içinde çatışmaya dönüştü. Mahmud Abbas’ın erken seçim kararını hükümete karşı darbe girişimi olarak değerlendirdi. Filistin Başbakanı İsmail Haniye, Refah sınır kapısında saatlerce bekledikten sonra yanında getirdiği milyonlarca doları geride bırakarak kapıdan geçebildi. İsrail felç olan Filistin politikasında değişikliklere gidiyordu. Olmert 100 milyon dolarlık bir yardım paketini, Hamas hükümetine vermese de Mahmud Abbas’a teslim etti. İsrail, yazın çatışmalarda akan onca kanın anlamsızlığını vurgularcasına, kaçırılan askeri karşılığında Filistin hareketinin liderlerinden Mervan Barguti’yi yüzlerce Filistinli mahkûmla birlikte serbest bırakabileceğini dahi söylüyordu.

Küresel ısınma, artık Türkiye dahil olmak üzere dünya medyası ve insanlarının temel tartışma konularından biri haline gelmişti. Fırtına mevsiminin sona ermesini umursamadan Asya’da kopan fırtınalar binlerce can alırken, Avrupa’da kayak yapılabilecek dağ bulmak çok zorlaşmıştı. Ayılar kış uykusuna yatmıyor, kuşlar göçmüyor, ağaçlar meyve veriyordu. Amerika’da canına tak eden, aralarında 52 Nobel ödüllü bilim insanının da bulunduğu, 10 binden fazla araştırmacı, bilimsel araştırmalara politik çevrelerin baskı yapmasını kınayan bir ortak açıklama yaptı. Bilim insanları özellikle küresel ısınma ve uluslararası ilişkilerle ilgili araştırmaların Bush yönetimi tarafından sansürlediğini açıklıyorlardı.

2006 yılının son ayı, dünya denen gezegenin milyarlarca yıllık tarihindeki en tuhaf olaylardan üçüne birden art arda de sahne olma özelliği taşıyacaktı. Bunlardan birincisinde, küresel ısınma yüzünden okyanusların ısınmasıyla, bütün deniz hayatının temelini oluşturan fitoplankton denen bitkilerin çok azaldığı, bununsa okyanuslardaki hayatı azaltıp, sonunda tüm denizleri küresel ısınmanın ana kaynağı haline getireceği ilk kez bilimsel olarak ispatlandı. İkincisi, ayıların kış uykusundan vazgeçtikleri ilk kez bilimsel olarak ispatlandı. Milyonlarca yılda evrilen ve başarılı olduğu için sürdürülen “enerji sakımı” stratejisi, küresel ısınma yüzünden birdenbire bırakılmış, ve bir bilinmeyenler okyanusuna doğru yelken açılmıştı. Doğadaki tüm aksak ritmlerin anası ortaya çıkmış oluyordu yani. Ve üçüncüsü: Yeryüzü tarihinde ilk kez meskûn bir ada küresel ısınma yüzünden yükselen dalgaların altında yutuluyor ve dünya haritasından siliniyordu. Neyse ki, Hindistan’a bağlı Loachara adasının 10 bin kişilik yerli nüfusu, bu benzeri görülmemiş felaketten kısa süre önce tahliye edilmişti.

Zaten dünyaca ünlü çevre bilimci James Lovelock, büyük bir umutsuzlukla, dünyanın bu yüzyıl içinde 8 santigrat derece daha ısınacağını ve bu koşullarda dünya nüfusunun ancak 10'da birine düşeceğini söylüyordu. Dünya Meteoroloji Örgütü de Lovelock’u desteklercesine 2006’nın dünya tarihinin en sıcak 6 yılından biri olduğunu açıkladı. Kuzey Kutbu buzullarının 35 yıl içinde tamamen yok olabileceği bildirilirken, Küresel ısınma TBMM gündemine de geliyordu. Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin, bilim insanlarının yakın gelecekte Türkiye’nin çölleşme tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceği uyarıları üzerine Meclis’e araştırma önergesi verdi. Her şeye rağmen hayat devam ediyor, Amazon ormanlarının yağmalanmasını engellemek üzere yeni bir adım daha atılıyordu. Brezilya hükümeti, yağmur ormanlarının korunması için yaklaşık 150 bin kilometrekarelik bir alanı koruma altına aldı. Avrupa Parlamentosu da, üretimin tüm süreçleriyle doğaya en az zarar veren hale getirilmesi için çıkan yeni çevre yasasının yeni yılda yürürlüğe gireceğini açıkladı. Yılın sonuna doğru, İngiliz bilim insanı Stephen Hawking, insan neslinin yok olma tehlikesi içinde olduğunu, diğer güneş sistemlerindeki gezegenlerin kolonileştirilmesi gerektiğini yazıyordu. Hawking, "Er ya da geç, bir göktaşı çarpması ya da nükleer savaş tümümüzü silip süpürecek. Bundan önce uzaya yayılmalı, bağımsız koloniler kurmalı, geleceğimizi güven altına almalıyız" diyerek sanki önümüzdeki yılın ruhunu ortaya koymaya başlıyordu...

2006 sonuna gelindiğinde, yeryüzünün en kıdemli iklimbilimcisi sayılan James Hansen’in yılın başında bize verdiği mühletin dolmasına da bir sene daha yaklaşmış oluyorduk. Yani, böyle gelmiş böyle gider senaryosuna uygun olarak bir yılı daha vur patlasın çal oynasın geçirmiştik işte. Ve, kâinattaki yegâne evimiz olan bu gezegenin 2015’ten sonra nasıl bir yere dönüşebileceği hakkında hiçbirimizin en ufak bir fikri dahi olmaması ilginçti doğrusu...

 

Ayın Sözü:"Çocukluğumda ve gençliğimde hissettiğimin tersine benim için artık dünyanın merkezi İstanbul..."

Orhan Pamuk'un Nobel konuşmasından. (Radikal)