2005'in Ardından

-
Aa
+
a
a
a

Ocak

 

"En demokratik ülkelerde bile güvenlik için derin devlet vardır. Ama bizdekinin cılkı çıkmış." (Alaattin Çakıcı, Adı derin devletle özdeşleşmiş "ülkücü mafya" liderlerinden. Bir borsacının öldürülmesi ile ilgili olarak mahkeme önünde verdiği ifadeden; Akşam, 12 Ocak 2005)

 

 

2004 yılının son 2005 yılının ilk felaketi unvanına sahip, 9 şiddetindeki Güney Asya depreminin ve onun yol açtığı tsunaminin bilançosu, ayın ilk haberleri arasındaydı. Bölgenin yeniden inşasının, maddi sıkıntı yaşanmaması halinde, en az 3 yıl alacağı, yaklaşık 300 bin kişinin öldüğü, en az 5 milyon insanınsa evsiz kaldığı haberi...

Jarawalar, Tsunami felaketinden hiç etkilenmedi.

 

Bu haberin ağırlığı yıl boyu omuzların çökük geçeceğinden de bizleri haberdar ediyordu. Daha yılın başından sonunu gören bir diğer haberde de özetle İran-nükleer-Türkiye kelimeleri bir arada kullanılmakta, ve bu bir aradalık ilk kez olmaktaydı.

 

Türkiye Ocak ayında, çok uzun bir zaman sonra tek haneli enflasyon ile yeniden tanıştı. Makro ekonomik dengeler iyiye giderken aynı günlerde KESK başkanı Sami Evren diyordu. süren "iyi gidişatın", bu yıl TL'den atılan 6 sıfır gibi, gerçekten iyi olup olmadığı yıl boyu tartışıldı.

 

Guantanamo tipi "hukukî boşlukların" mimarı Alberto Gonzales'in ABD Adalet Bakanı olarak ilân edilmesi, 'ilâhî adalet' gereği, 2003 yılında mimarın "eserinde" 23 tutuklunun toplu olarak intihar ettiği haberine eşlik ediyordu. Bir adli intihar vakası da İstanbul, Bakırköy Osmaniye Karakolu'nda yaşanmaktaydı. 21 yaşındaki Gökhan Belgüzar "24 saat kamera gözetimi altındaki"  hücresinde intihar etmişti. Babası oğlunun öldürüldüğüne inandığını günlerce ağlayarak anlattı. Ocak ayı geçti, bu haber arşivde bir kayıt olarak kaldı, arkası gelmedi...

 

ABD'ye dönecek olursak, diğer büyük olay George W. Bush'un ikinci döneminin resmen başlamasıydı. Bu sefer de Bush'un yardımcılığı görevini üstlenen Dick Cheney, yeni dönemin eskisini aratmayacağını müjdelemekte gecikmedi. "En büyük tehdit" İran'a karşı İsrail "önce harekete geçebilirdi". Saygın gazeteci, yazar Seymour Hersh'ün New Yorker dergisinde çıkan makalesi ise bu seçeneğin hiç de gülünç olmadığını ortaya koymaktaydı. Hersh, üst düzey askeri yetkililere dayandırdığı haberinde, İran "askerî altyapının imhasının" plânlandığını bildirdi.

 

Eski en büyük tehdit Irak'ta Ebu Garib Cezaevi işkenceleri ise ABD kamuoyu için henüz "bilimsel" tartışma konusuydu. Burada, "işkence nedir?" kavramının cevabı aranmaktaydı. İşkenceyle suçlanan asker Charles Graner'ın avukatı tutukluların, kafalarındaki çuvallar hariç çırılçıplak üstüste yığılmasını amigo kızların oluşturduğu insan piramitlerine benzetti. İngiltere Genelkurmay Başkanı Mike Jakson'sa olayın yargıda olduğunu, dolayısıyla yorum yapamayacağını açıkladı. "Masum" tartışma devam ediyordu.  

 

Dünya Sosyal Forumu Brezilya'nın Porto Alegre kentinde gerçekleştirildi. 5 gün süren halklar buluşmasına 150 bin kişi katıldı. Aynı günlerde İsviçre'nin Davos kentinde ise dünya ekonomisine ve siyasetine yön verenler toplandı. Her iki toplantıya da artmakta olan insan hakları ihlâlleri damgasını vurdu.

İki toplantının tek farkı Davos'ta

gündemin "içeride" değil, "dışarda" oluşturulmuş olmasıydı. Ocak ayında Hindistan'da "yeraltı sularını emip tüketerek ekolojik dengeyi bozduğu" gerekçesiyle Coca Cola'ya karşı "kokakolonileştirmeye hayır" sloganı altında 100 bin kişilik bir eylem gerçekleştirildi. 1 hafta kadar sonra Oxford Üniversitesi'nin yürüttüğü iklim değişimi tahmin programının son raporu, yakında tüm gündemin değişeceğinin habercisiydi. Yüzyıl sonuna doğru dünyanın, önceki tahminlerin aksine, 5 ila 6 derece değil, 11 derece ısınması ihtimalinin kuvvetlendiği açıklanıyordu.

 

Ukrayna'da seçimleri, kısa bir süre önce dioksin zehirlenmesine uğrayan Victor Yuşçenko'nun kazandığı açıklandı. Buna turuncu devrim adı verildiyse de, yıl içinde Ukrayna'dan gelen haberler hep yolsuzluk uzantılı oldu, Ukrayna halkının hayalleri yıl içinde biraz daha uzaklaştı, turuncunun rengi epey soluklaştı.

 

Yahudilerin imhasında kullanılan Auschwitz Nazi Toplama Kampı'nın kapatılmasının 60. yıldönümü de Ocak ayında anıldı. Filistin ve İsrail'de ise sancılı değişim süreci devam etmekteydi.  Otopsi raporu açıklanmadığı için neden öldüğü öğrenilemeyen Yaser Arafat'ın halefi Filistin Kurtuluş Örgütü Başkanı Mahmud Abbas devlet başkanı seçildi. Seçimlerin hemen ardından yapılan belediye seçimlerinde ise Gazze'de oyların çoğunu toplayan Hamas, ciddî bir siyasi aktör olarak belirmeye başladığının sinyallerini verdi. İsrail tarafında da işler karışıktı. Bush'un "Yol haritası" gereği Gazze'den çekilmesi gereken Şaron "içeride" fena halde sıkıştırılıyordu. Hükûmet devrildi, Şaron, yılın sonunu göremeyecek olan Likud, İşçi Partisi koalisyonunu aynı günlerde kurdu. Irak'ta, işgal sonrası ya da işgal altında yapılan ilk seçimler de Ocak Ayı'na denk geldi.

 

Türkiye'de o günlerde, ABD Ankara büyükelçisi Eric Edelman'ın Bergama'daki altın madenlerinin tekrar işletmeye açılmasına yönelik "tavsiye" mektubu ve ayın son seçiminin sonucu, adeta gerçeküstü bir kurultayla Deniz Baykal'ın yeniden CHP genel başkanı olması, konuşuldu... 

 

 

Şubat

 

"Savaşı baştan reddetmememin sebebi özgürlüğümü kaybetmekten korkmamdı. Bugün, parmaklıkların ardında otururken özgürlüğün bir çok çeşidi olduğunu anladım. Hapsedilmiş olmama rağmen, bir çok açıdan özgürüm." (Camilo Mejia, Irak'a savaşmak üzere gönderilip, savaşı vicdanî sebeplerle red eden, ardından da bu sebeple hapis cezası alan Amerikan askeri; Common Dreams News Center, 25 Şubat 2005) 

 

 

Şubat Ayı'nda gündemin etkili konusu, ikinci dönem plânlaması için politik atağa kalkan ABD başkanı Bush'tu. Kendisi, ilk döneminin ağızlarda bıraktığı nahoş tat sebebiyle büyük değişikliklere yol açamadı. Artık güvenilirliğini yitirdiğinin ilk bariz sinyalleri de Avrupa'ya yaptığı gezi sırasında geldi.Bush, Avrupa ülkeleri ile gergin bir politika izlemek yerine "teröre karşı işbirliği" tezini tekrar görücüye çıkarıyordu. Yeni hedefin, İran ve Suriye olduğuna dair açıklamaların sıklığı haftada bire kadar düştü.

 

Irak'taysa "işler" iyi gitmemek konusunda ısrarcıydı. Öte yandan, sayıları artan çeşitli ve yeni raporlar, ABD adına Irak'ı Genel Vali gibi yöneten Paul Bremer'in döneminde Irak'ın 9 milyar dolarının buharlaştığı gibi tatsız haberler içermeye başlamıştı. Ortadoğu'da kriz sinyalleri baş göstermişti.

 

Şubat ayı çeşitli karışıklıklara gebeydi. Nepal'de kral Gyanendra, hükûmeti feshettiğini, 3 yıl süresince bu görevi kendisinin icra edeceğini duyurdu. Irak'ta işkenceci Amerikan askeri 6 ay, İngiliz askeri 2 yıl hapis cezası aldı. Hakkaniyete aykırı bu kararlar adalet duygusunu zedeledi. Aynı günlerde ABD'de bir federal yargıç Guantanamo Üssü usulü hapishanelerin  anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. Irak'ta seçimler tüm hile iddialarının eşliğinde sonuçlandı. Celal Talabani Irak devlet başkanlığı için adaylığını açıkladı.

 

ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice Filistin'in yeni lideri Mahmud Abbas'la bir araya geldi, 40 milyon dolarlık yatırım sözü de bu ziyareti takip ediyordu. Mısır'ın Şarm el Şeyh zirvesi, Ariel Şaron'un "kesintisiz bir barış dönemi" olarak adlandırdığı Filistin -İsrail barışına ev sahipliği etti. Ne var ki, zirve sonrası süreç, beklentileri boşa çıkardı ve iyi niyet ifadesi olarak serbest bırakılan 500 Filistinli hariç, kimseye büyük fayda getirmedi.  

 

Afganistan'da Kabil'e doğru iç hat seferi yapan bir yolcu uçağı düştü. 9'u Türk 104 kişi can verdi. Lübnan'da, Suriye karşıtı politikalarıyla tanınan eski Başbakan ve tanınmış zengin Refik Hariri ile talihsiz 13 kişi çok profesyonelce hazırlanmış bir bombayla havaya uçuruldu. Suikastı kimin yaptığına dair kanıt yoktu. Tüm gözler Lübnan'ın işgâlcisi konumunda olan Suriye'ye dönmüştü. Bu suikast, karışıklığı bir kat daha arttırdı. ABD'nin tutumu ise gayet netti.

 

Yıl boyu sürecek soruşturmaların tozu dumanı içinde Suriye, kısa bir süre içinde Lübnan'dan çekilmek zorunda kaldı. Şer mihverinin üç ucundan ikisi şimdilik arka plana itilmiş, İran açık olmasa da tek tehdit olarak ortaya çıkmıştı. Başkan Bush, İran'a karşı askerî operasyon iddiasının "gülünç" olduğunu, ama hiçbir seçeneği de göz ardı etmediğini üst üste gelen iki cümlede açıklayarak herkesin kafasını biraz karıştırdı. Mihverin Uzak Doğu ucu Kuzey Kore nükleer silah ürettiğini, görüşmelerden de çekildiğini tam bu zamanlarda açıkladı. Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed El Baradey, ABD'yi adaletsizlikle suçlamaktaydı.  

 

Gittiği her ülkede protestolar Bush'u takip etse de ABD başkanı, ikinci dönemi öncesi Avrupa ve NATO ile ilişki tazeleme ihtiyacı duyuyordu. Bush, Irak için hâlâ, özgürleştirilmiş terimini kullanıyordu fakat artık savaşın ne kadar doğru sebeplerle açıldığını anlatmaya da büyük zaman ayırdı. Toplantıların büyük işlevleri olmadı ancak ABD'nin gittikçe artan yalnızlığı ile ilgili ters-imaj yaratılması dahi yeterliydi. Nato Başkanı Jaap Hoop de Scheffer derken, Bush'un Chirac'la çizdiği şirin tablo gerçekten görülmeye değerdi. Almanya seyahati sırasında Bush'u Avrupa boyunca takip eden neo liberal politikaları protesto rüzgarı fırtına gibi esiyordu.

 

Son durak, soğuk savaş ortağı Rusya'ydı. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin'le, George Bush birlikte orman gezintisine dahi çıktı. Görüşülen konular üzerindeyse fazla bir ilerleme sağlanamadı. Yine de dönemin meraklılarını memnun edecek ulvî açıklamalar da tarihî ziyareti süslemekteydi. Görüşmelerden bir süre sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Rusya'yı Çeçenistan'daki insan hakları ihlallerinden ilk defa suçlu buldu. ABD işgal hapishanelerinde 100'den fazla vakayı soruşturduklarını açıkladı. İddialar her gün birbirini takip eder hale geldi. 

 

Şubat Ayı itibariyle Kyoto Protokolü, nihayet yürürlüğe girdi. Bu sürpriz gelişmeyle birlikte Bush protestoları yeni bir temaya daha kavuşmuş oldu. Türkiye protokole taraf olup olmayacağını değerlendirme kararı verdi. İngiltere şimdiye kadar gerçekleştirilen en büyük ilklim değişimi konferansına ev sahipliği yaptı. Konferansta buzulların hareketinin 6 kat arttığı tespiti de yer aldı. 2050 yılına kadar 150 milyon kişinin iklim mültecisi durumuna düşeceği ise bu değişikliğin insana olan etkisiydi.

 

Inuit Mucktar Akumalik (Fotoğraf: Reuters)

Rusya, Kanada, Grönland ve Alaska'da yaşayan İnuitler, gaz emisyonu oranları sebebiyle, Kuzey'de yaşam haklarının ellerinden alındığı gerekçe göstererek ABD'yi dava etmeye karar verdiklerini açıkladı. İlk iklim mültecileri öngörüsü, yerini hemen bulmuş gibi görünüyordu.

Yaşadığımız dünyanın meali ise Unicef'in raporunda özetlenmişti. Yeryüzündeki 12 çocuktan biri köle, asker ya da seks işçisi

olmaya zorlanıyordu. Bunun matematiksel sonucu 200 milyon çocuktu.

 

Türkiye içinse Şubat Ayı'nın görece özgün bir programı vardı. İzmir'de Barbaros Çocuk Köyü'nde 23 kişi, yurtta kalan çocuklara cinsel taciz ve tecavüz suçlamasıyla cezaevine kondu. Olay yıl boyu devam edecek çocuk istismarı haberlerinin ilkiydi. Büyük öfkeye yol açtı. Mardin Kızıltepe'de kamyon şoförü olan babasıyla birlikte "polislerle girdiği çatışma sonucu" öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ın davası, birçok anlaşılmaz noktayı içererek, görülmeye başladı. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, davaya ilişkin açıklamasında dedi. İncelemeler genelde son bulmuyor, bulunan sonlar ise son hissi vermiyordu.

 

Ayın ortalarında KKTC'de gerçekleşen erken genel seçimler Mehmet Ali Talat iktidarını değiştirmedi. Talat, KKTC Cumhurbaşkanı oldu.Türkiye'deyse Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu AKP'den ve bakanlıktan istifa ettiğini açıkladı. Mumcu'nun başka bir hareketin, ANAP'ın başına geçeceği o günlerde konuşulmaya başlanmıştı. Aynı günlerde Zülfü Livaneli'nin CHP'den istifa ettiği haberi bültenlere düştü.

 

 

Mart

 

"18 ay içerisinde ölü sayısı rahatlıkla 200.000'i geçmiş olabilir, ancak bence her ay için 10.000 ölü saymak mantıklı bir yöntem olur."  (Jan Egeland, BM Acil Yardım Fonu başkanı. Sudan'ın Darfur bölgesinde kaç kişinin milliyetçi Janjaweed militanlarınca öldürüldüğünü tahmin etmeye çalışıyor; BBC, 15 Mart 2005)  

 

Ayın ilk günü Irak, Hille'deki intihar saldırısında 125 insanın daha iş kuyruğunda öldüğü haberi geldi. Hariri suikastının ardından, havaya kalkan toz ve dumana Lübnan'da başlayan protesto gösterilerinin de eklenmesi sonucu Suriye'nin Lübnan'dan çekilmesi büyük bir hızla başladı. Irak'ta seçimlerin ardından 6 hafta geçmiş olmasına rağmen hükûmet kurulamamış olması, intihar saldırılarıyla birlikte umutsuzluğu had sahfaya çıkarıyordu. İç gündemde bu olayların yansıması Türkmenlerin, Türkiye açısından geçen yıla oranla denklemdeki ağırlığının azalması ve Kürt realitesinin ağırlığını hissettirmesi şeklinde olmuştu.

 

ABD 2004 İnsan Hakları Raporu'na karşılık, Çin'in ABD insan hakları sicili raporu hazırlaması, işin vardığı trajikomik durumu özetleyen bir simge gibiydi. O günlerde Amerikan kamuoyu, savaş karşıtlarının ve ölen asker ailelerinin sesini duymaya başladı. Afganistan'da ABD askerlerinin işkencesine maruz kalmış olan insanlar adına bir grup işkence mağduru Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'i dava etti.

 

ABD'nin Irak işgali, işlerin her geçen gün daha çetrefilli hale gelmesine sebep oluyordu. Rehinelikten kurtulup ülkesine dönmekte olan İtalyan gazeteci Giuliana Sgrena'nın yaralanmasına, onun yanındaki İtalyan ajanın ölümüne sebep olan ABD güçleri, bunun bir yanlıştıktan kaynaklandığını söylediler, ama küresel bir tepkiyle daha karşılaşmaktan kurtulamadılar. Irak'ta her şey anlamını

Mart 2003, Bağdat (Fotoğraf: Dan Chung, Guardian)

yitirmişti. ABD başkan yardımcısı Paul Wolfowitz'in Dünya Bankası başkanı olması ile birlikte ABD'nin küresel siyaset mekanizmalarına katacağı "şaka gibi" isimler furyası da başlamış oldu.      

 

Türkiye'de sahte gündemin, gerçek vaka karşısında donakaldığı anlardan biri de, muhtemelen, sahte rakı sebebiyle ölen 23 kişinin durumuydu. Babadan oğula geçen kaçak içki çeteleri çökertildi, rakı şişelerinin tasarımı değiştirildi, akıllı kapaklar üretildi, yeni şehir hikâyeleri türedi. Özgün ve değişik bir çözüm üretimiyle sonuçlanan bir diğer sorun, 51 gün kurumun işçilerince sürdürülen SEKA Kapatılamaz eylemiydi. Nihayetinde olay, SEKA'nın kapatılıp, işçilerinin belediye kadrosuna alınmasıyla sonuçlandı. Sendika, işçilerin lehine sonuçlanan görüşmelerden memnun olduklarını açıkladı.

 

Kronik ifade özgürlüğü eksikliği tam bu günlerde tekrar gündeme oturdu. İstanbul 8 Mart Kadınlar Günü gösterisine yoğun katılım gösteren polis, "sorunu" cop ve gaz marifetiyle çözerken, medyaya yansıyan görüntüler yurtta ve dünyada uzun zaman akıllardan çıkmadı. Olay sebebiyle görevden alınan çevik şube müdürü, yıl sonunda terfi etti. Yazar Fikret Başkaya'nın devlet ve ordunun manevî şahsiyetine zarar vermediğiyse mahkeme kararıyla bugünlerde tespit edildi. Aynı gün Dünya Kadın Yürüyüşü, İstanbullulara nazire yaparcasına Brezilya'dan başladı. Irak'ın işgâli tasarısının TBMM'de kabul görmeyişinin ikinci yılı coşkuyla kutlandı. 

 

Ay sonunda Avrupa Komisyonu Türkiye'de işkence olduğunu, ancak işkencenin sistematik olmadığını açıklayarak, yeni bir dönemin açıldığını müjdeledi. Avrupa Birliği meselesi tekrar gündeme oturuyordu. Mart Ayı'nda, Avrupa Birliği'ne yeni üye olan 16 devlet Türkiye tarafından da onaylandı.Kıbrıs sorunu tekrar ve etkisini arttırarak iç politikada yerini aldı. Sorun, protokolün "Rum Kesimi'ni tanımak anlamına gelmeyeceği" çekincesi konulup imzalanarak atlatıldı, Avrupa Birliği engelli koşusu yıl boyu devam etti. Daha sonra Orhan Pamuk Olayı olarak tanımlanacak olaylar zinciri, Isparta/Sütçüler Kaymakamı'nın, Pamuk'un kitaplarının toplatılıp imha edilmesi emrini vermesiyle bir şaka gibi başladı, yıl içinde ciddiye bindi.

 

Kamuoyunda ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddeleriyle tartışılan yeni Türk Ceza Yasası'nın uygulamaya konulması Haziran'a ertelendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Musa Kart ve Penguen Dergisi'ne "hayvansı tasvirleri" sebebiyle tazminat davası açtı. Mustafa Sarıgül CHP'den istifa etti. 2004 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin %9.9 büyüdüğü ve kişi başına düşen gelirin 4,172 dolara yükseldiği haberi, cepteki paranın tekrar tekrar sayılmasına yol açtı.

Mersin'de çocukların Nevruz gösterileri

sırasında bayrak yaktıkları iddiası da gerek oluş gerek ele alınış şekliyle envaî çeşit komplo teorisi kurulmasına yol açtı. Nasıl vuku bulduğu pek anlaşılamasa da asker-hükûmet gerginliği de artık hissedilir olmaya başlamıştı.

 

"Kurulacak Filistin devletinin taşlarını üst üste koymak üzere" İngiltere'de buluşan AB devletleri Filistin'e 250 milyon dolarlık yardım yapma kararı aldılar. Bu arada Tel Aviv'de 5 kişinin öldüğü bir patlama sonrası İsrail, ateşkesin bozulduğunu açıkladı. Mahmud Abbas'ın ricasıyla araya giren Hüsnü Mübarek tarafları bir süreliğine ateşkese ikna etti.

 

Latin Amerika'da büyük ivme kazanan sol hareketlerden biri de Uruguay'da iktidara geliyor, Geniş Sol Koalisyon adayı Tabare Vazquez'in devlet başkanı seçilmesiyle, Brezilya, Venezuela ve Arjantin'e Uruguay da katılıyordu. Mart Ayı sonlarında Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez ABD'yi petrol ihracatını kesmekle tehdit etti. Bolivya'da neoliberal politikaları savunan devlet başkanı Carlos Mesa, protestolar sayesinde oturduğu koltuktan yine protestolar sebebiyle indi. Latin Amerika'da, tüm tartışmaları eşliğinde, yeni bir politik dalga ortaya çıkıyordu.

 

Avrupa'da ise Birlik siyaseti kuvvet kaybetmeye başlamış, Fransa'nın AB Anayasası'nı referanduma götüreceğini açıklamasının ardından uzun zamandır korkulan olmuştu. Türkiye'de AB haberleri, sürecin Türkiye'ye etkileri dışında medyada fazla yer bulmadı. Ilımlı Çeçen lider Aslan Mashadov'un 10 milyon dolarlık ödül sayesinde öldürüldüğü haberi Rusya'da başarı olarak algılanmış olsa da Mashadov'un yerine geçen sertlik yanlısı Abdüllahim Sadulayev Rasya'yla sonuna kadar savaşacaklarını açıkladı. Birleşmiş Milletler, Sudan'ın Darfur bölgesinde 1 yıl içinde 120 bin kişinin, katliamlardan kurtulup, açlıktan öldüğünü açıkladı. Dünya Örgütü, ayın sonunda, tüm dünyada ırkçılığın artmakta olduğu uyarısını da yapacaktı.             

 

 

Nisan

 

"Kanada Veterinerler Birliği, fokların %98'inin insanî bir şekilde sopalanarak öldürüldüğüne karar verdi." (Roger Simon, Av Koordinatörü; BBC, 4 Nisan 2005)

 

Mart Ayı'nda yaygınlaşmaya başlayan kitle sporu linç, bu sefer Trabzon'da ortaya çıktı. F Tipi cezaevlerini protesto eden TAYAD'lılar yüzünden ve kullandıkları pankarttaki kırmızı fonun PKK bayrağı sanılması sebebiyle huzur bozuldu. Devlet, "taraflar" arasındaki anlaşmazlığı gidermeyi uygun buldu. Adapazarı'nda linç girişimini protesto etmek isteyenlere de linç girişiminde bulunuldu, sarmal devam etti. Basın Konseyi, Yeni Ceza Kanunu'nun ifade özgürlüğünü kısıtlayacak olan maddelerini belirleyip, rapor halinde Başbakanlığa sundu. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu da benzer bir içeriğe sahip uyarı mektubunu Başbakanlığa iletti. Yasada, talep edilen maddeler hariç, değişikliğe gidildi.

 

Hükûmet, 6 aylık eğitimin ardından, 10 bin adayın daha polis kuvvetlerine katılacağını açıkladı. SEKA'da "çözüm" sağlanmış, ancak işçilerinin kaderi değişmemişti. Belediye'de geçici kadroda oldukları gerekçesiyle protestolarına devam ettiler. ABD başkanı George Bush'un 24 Nisan'da Ermeni anma törenlerinde "soykırım" sözcüğünü kullanmamış olması Türkiye'de bu yıl da haberdi. Hükûmet AB kriterlerinden sapma olmadığını söyledi.

 

Papa II. Jean Paul uzun bir hastalık dönemi sonrası öldü. Kendisine tarihte eşi benzeri görülmemiş ihtişamda bir cenaze töreni düzenlendi. Yerine Papa seçilen XVI Benedictus'un, henüz Kardinal Joseph Ratzinger'ken edindiği eşcinsellik ve doğum kontrolü karşıtı Ortodoks görüşleri ve askerî Nazi geçmişi tartışıldı. Değişim kaçınılmaz olarak devam ediyordu. Kırgızistan'da, halk gösterileri sonucu "geçen ay devrilen" Askar Akayev istifa etti.

 

Dünyanın en büyük buzul dağı beklenildiği üzere Antarktika'ya çarptı. Kıtadan 9 km karelik bir parçayı kopardı. Aynı günlerde, Science dergisi, Güney Kutbu'nun son 5 yılda beklenmeyen bir hızla erimeye başladığını, buz kütlelerinin yılda 50 metre gerilediğini ortaya koyan bir makale yayınladı.

 

Küresel iklim yıkımı, bilimkurgu konusu olmaktan çıkmıştı. Değişim devam ediyordu. Ekvador Devlet Başkanı Lucio Gutierrez de protestolarla devrilenler arasına bu ay katıldı. Gutierrez'in Brezilya'ya kaçtığı iddia edildi ve hakkında yakalama emri çıkarıldı. Japonya, Osaka'da gerçekleşen tren kazasında 101 kişi öldü, 440 kişi de yaralandı.

 

Nisan Ayı'nda, Irak'ta nihayet anlaşma sağlanabildi. Celal Talabani Irak devlet başkanı seçildi. Talabani işlerin yoluna girdiği, Sünnilerin de sürece dahil olacağı mesajını verdi. Ortadoğu'nun "büyük değişimi" de yolunda görünüyordu. Suriye, ay sonunda 29 yıldır işgali altında tuttuğu Lübnan'daki askerî varlığını sona erdirdiğini açıkladı. Tony Blair, Irak'ın işgali için özür dilemeyeceğini söyledi. Ayın bir diğer ilki, özür kelimesinin yüksek yerlerde de telaffuz edilmeye başlamasıydı. Bu arada Avrupa Birliği ziyaretlerinin ABD'nin imajı üzerinde etkili olmadığı, ya da imajın zaten etkili olmadığı anlaşıldı.

 

Avrupa Birliği'nin Çin'le silah anlaşması yapması üzerine ABD, AB'ni ambargo uygulamakla tehdit etti. Eh, işin içine para girdi mi bazı şeyler daha yavaş değişiyordu. Ayın bir diğer silah teknolojisi haberi Irak'tan geldi. Amerikan askerlerinin Irak'ta napalm kullandığı ilk kez resmî raporlarla ortaya kondu. Silah işleri şakaya gelmiyordu. İsrail'in nükleer silahları olduğunu "sızdırmaktan" 18 yıl hapis yatan Mordehay Vanunu'nun konuşma yasağı 1 yıl daha uzatıldı. 

 

 

Mayıs  

 

"Düşünce ve ifade özgürlüğü, herkesin alkışlayacağı sözler söylemek anlamına gelmez." (Bülent Arınç, TBMM Başkanı. Boğaziçi Üniversitesi ve Ermeni konferansına katılacakların ihanetle suçlanmaması gerektiğini söylüyor; Radikal, 27 Mayıs 2005)

 

Fotoğraf: Reuters