Dünya Hali Kayıt Arşivi

-
Aa
+
a
a
a
Programın kayıtlarını buradan dinleyebileceğiniz gibi, podcast kanalına üye olarak farklı podcast uygulamaları aracılığıyla mobil cihazlarınızdan da dinleyebilir, yeni bölümler yayınlandıkça haberdar olabilirsiniz: iTunes / RSS

Podcast kanalları ve üyeliği hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Yaşanan Acı Paylaşılır Üretilen Acı Sıkar

14 Şubat 2001 Sevgililer Günü’nde programcılar Sevgililer Günü’nün ülkemizde daha önce neden olmadığını, günümüzün tüketilen ilişkilerinin neye evrildiğini ve bunun bedellerini konuşuyorlar. Söyleşi, “Felek nedir?” sorusu üzerinden gölge kavramına, bireylerin kendi gölgeleriyle tanışıklıkları olup olmadığına ve Engin Geçtan’ın veciz sözüyle, “kendileri sandıkları kendileriyle, kendileri olmadığına inandıkları gölgelerinin bütünlüğünü yaşayamamaları”na geliyor. Geçtan, gölgemize ne kadar az bakarsak onun o kadar yoğunlaşıp güçleneceği ve tehdit olacağını hatırlatıyor bize.

Yaşanan Acı Paylaşılır Üretilen Acı Sıkar
 

Yaşanan Acı Paylaşılır Üretilen Acı Sıkar

14 Şubat 2001
Tedavi Eden İlişkidir

7 Şubat 2001 günü Dünya Hali’nde ilişkiler üzerine konuşuluyor. Kişilerin zedelenme korkuları nedeniyle ilişkilerde kendilerini kendilerine saklamaları ve günü yaşayamayan ya da ilişkisizlikler içinde kalan insanın ölüm korkusunu sık yaşaması ele alınıyor. Başkasıyla olan ilişkide kendimizin farkına varmak, zihnimizi tanımak olgusu tartışılırken, Engin Geçtan, “varolamamanın pırıltısı” kavramını açıyor ve söz giderek milenyum başındaki Türkiye’nin görünümüne, şarkiyatçılığa ve Osmanlılık meselesine geliyor.

Tedavi Eden İlişkidir
 

Tedavi Eden İlişkidir

07 Şubat 2001
“İnsan Bir Şeyi Çok İsterse O Şey Olur, Ama Ismarlamamak Kaydıyla”

2001 yılı Ocak ayının son günü psikiyatri uzmanı Cem Hızlan’ın konuk olduğu Dünya Hali’nde asıl işler, uğraşlar, meslekler yanında yapılan diğer “işler”; bunlar sırasında zamanın nasıl algılandığı, hobi olarak yazmak, sanat faaliyetleri ve “bahçede tekne inşaa etmek” üzerine sohbet ediliyor. Bu yapılanların keyfi, ayrılan zaman, dışarıdan bunun nasıl göründüğü ile ilerleyen konuşma eşzamanlılık ve zamanın ölçülebilirliğinin yanı sıra “kelebek etkisi” diye bilinen klişenin terapideki yeri ile bir başka klişe olan “varolmanın dayanılmaz hafifliği”nin ölçülebilirliğinin kaldırarak hafiflemek olup olmadığı tartışmaları ile sürüyor. 

“İnsan Bir Şeyi Çok İsterse O Şey Olur, Ama Ismarlamamak Kaydıyla”
 

“İnsan Bir Şeyi Çok İsterse O Şey Olur, Ama Ismarlamamak Kaydıyla”

31 Ocak 2001
“Yaşam Bir Rastlantılar Dizisidir”

Tarih 24 Ocak 2001, bu kez yazar Buket Uzuner Dünya Hali’nde konuşuyor ama, “Ben konuşmasını yazmak kadar iyi beceremediğim için yazıyorum,” da diyor. Denizaltı kaptanı ya da astronot olmak isterken yazar olan ama aynı zamanda kendini gezgin olarak tanımlayan Uzuner’in gezi maceralarıyla başlayan söyleşi, yaşamın özünü oluşturan ayrılıp birleşmeler, tekrar ayrılıp tekrar birleşmelerde ayrılığa katlanamama olgusu ile beraberlikteki ölüm korkusuna, derken Hindistan’a ve oradan da Doğu Akdenizliliğe geliyor. Timuçin Oral’ın Buket Uzuner’den alıntıladığı, “Hiçbir şey tesadüf değildir, hiçbir şey tesadüfen olmamıştır ve olmayacaktır. Evrende varoluşumuz ve varlığımızın özellikleriyle kendi kaderimizi hazırlarız,” alıntısını Engin Geçtan Rig Veda’dan1 örneklediği “senkronisite” kavramı ile tartışıyor.

“Yaşam Bir Rastlantılar Dizisidir”
 

“Yaşam Bir Rastlantılar Dizisidir”

24 Ocak 2001
“Pozitif Elektrik Aldım” da Ne Demek? Fizik Laboratuvarında mıyız?

Programcılar 17 Ocak 2001’deki bölümde Tolga Dizmen’in, “Radyoda program yapmak sizler için ne demek?” sorusunu yanıtlarken oradan duyguların ifadesine, toplum içindeki tavrımızı arketipler üzerinden tartışıyorlar. Delilik, dahilik, pervasızlık ve otorite karşısında özerk olamamanın getirdikleri konuşulup nihayet “kötü bir alışkanlık olarak düşünce” ile sonlanıyor.

“Pozitif Elektrik Aldım” da Ne Demek? Fizik Laboratuvarında mıyız?
 

“Pozitif Elektrik Aldım” da Ne Demek? Fizik Laboratuvarında mıyız?

17 Ocak 2001
İnsanı İyileştirmenin Sınırı Var mı?

10 Ocak 2001 tarihli programa Dünya Hali dinleyicilerinden Onur Dokudan konuk oluyor. “Psikiyatri insanı iyileştirir mi, yoksa ortama daha iyi uyum sağlamasını mı sağlar?” sorusunun yanıtlarıyla ilerleyen söyleşi insanı anlamanın bir sınırı olup olmadığıyla sürüyor. Psikoterapinin kişinin yaratıcılığa etkisi, anlam atfetme ve post-mortem çabamız, Jung ve Hesse’nin arkadaşlığına dair Serano’nun yazdıkları sözü bir Çin atasözüne getiriyor: “Eğer bir insan odasında tek başına otururken doğru şeyler düşünüyorsa, binlerce kilometre öteden işitilebilir.”

İnsanı İyileştirmenin Sınırı Var mı?
 

İnsanı İyileştirmenin Sınırı Var mı?

10 Ocak 2001
Her Şeyin Her Şeyle Alakası Vardır!

3 Ocak 2001’de Dünya Hali’nin de dinleyicilerinden Açık Radyo programcısı Osman Tümay’ın konuk olduğu programda, kendini seyretmek, farkında olmadan, “omurilik”ten yapıverdiklerimiz, geleceğe egemen olma çabamız bugünü yaşamamıza engel olur mu sorularının cevapları tartışılıyor. Kişi “kendi zamanını yaşarken” başkalarıyla birlikteyse uyum sağlanabilir mi sorusuna Geçtan, Otto Rank’tan alıntıyla yanıt veriyor: “Sevmek, öteki insanın seçimini de sevebilmektir.” Söyleşi terapist-danışan ilişkisinden, beklentilerimizden ve nasıl algılandığımız üzerinden devam ediyor.

Her Şeyin Her Şeyle Alakası Vardır!
 

Her Şeyin Her Şeyle Alakası Vardır!

03 Ocak 2001
Birey Olamadan Yalnız Kaldık Bu Şehirde

20 Aralık 2000’de Dünya Hali dinleyicilerinden Ayşe Güvenir’in konuk olduğu programda eski ve yeni öğrencilerin tarzları, ilişki adı altında yaşanan “ilişkisizlik”, “geyik yapmak”, “ayrılamamak”, “selamı karşıdan beklemek” ve “nostalji yapmak” konu ediliyor. Yaygınlaşan cep telefonlarının toplumda kullanımı ve getirdikleri konuşuluyor.

Birey Olamadan Yalnız Kaldık Bu Şehirde
 

Birey Olamadan Yalnız Kaldık Bu Şehirde

20 Aralık 2000
Tarihî Olay ve Romanlar Bağlamında Seyretmek ve Seyredilmek Üzerine

13 Aralık 2000 tarihli programda tarihî romanların magazin merakıyla ilişkisi, insanın doğadan kopmasının getirdiği köksüzlük ve kültürsüzlük; günümüz kültürünün içeriksiz konuşmaları, incinmeye verdiğimiz kızgınlık tepkisi ile insanları yücelterek ya da değersizleştirerek kendimizi nasıl yansıttığımız konuşuluyor. Engin Geçtan, tarihî özellikler taşıyan kurmaca romanından hareketle lineer olmayan tarih ve bizzat tanık olduğu 6-7 Eylül Olayları’ndan söz ediyor.

Tarihî Olay ve Romanlar Bağlamında Seyretmek ve Seyredilmek Üzerine
 

Tarihî Olay ve Romanlar Bağlamında Seyretmek ve Seyredilmek Üzerine

13 Aralık 2000
Bir Fotoğrafın Çağrıştırdıklarıyla Çocukluk, Çocuksuluk, Tümgüçlülük

6 Aralık 2000 tarihli programda günün konuğu haberci Coşkun Aral. Aral’ın Sözün Bittiği Yer1 albümünden bir fotoğraftan yola çıkarak savaş, savaşta çocuk olmak, çocuksuluk ve çocuksu tümgüçlülüğün yetişkin yaşamdaki izdüşümleri konuşuluyor. Reha Çamuroğlu’nun İsmail romanınında sözü geçen, “Fark edilmeyeceksin ama varolacaksın,” cümlesi ile iz bırakmak, gezmek ve arayış tartışmaları yapılıyor. 

Bir Fotoğrafın Çağrıştırdıklarıyla Çocukluk, Çocuksuluk, Tümgüçlülük
 

Bir Fotoğrafın Çağrıştırdıklarıyla Çocukluk, Çocuksuluk, Tümgüçlülük

06 Aralık 2000