Yankı Yazgan

-
Aa
+
a
a
a
05 Mart 2008
Bugünkü araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara bakılırsa, Neanderthaller ile Homo sapiensler, yani bizim atalarımız olan insansıları ayırt eden en önemli özellik, Homo sapienslerin planlama ve strateji geliştirebilme becerilerine sahip olmasıdır.
21 Şubat 2008
Uzlaşma için temel bir koşulu hatırlamak lazım: samimi bir uzlaşma arzusu. Günümüz siyasi iklimine egemen olan, kendinden olmayanı yok etme ya da bireysel özgürlük söylemini kendi hegemonyasının aracı kılma anlayışları bu samimiyete sahip mi?
24 Ocak 2008
İlkemiz şu: Tehlikeyi bizzat görmedikçe, gerçekleşmedikçe hedefe yönelik davranışları gös-ter-mi-yo-ruz. "Küresel ısınma kutuplarda, bize dokunmaz. Üstelik küreyi biz ısıtmadık, o zaman soğutmasını da başkası yapsın" diye düşünmek de fena fikir değil.
11 Ekim 2007
Yadırgadığımız ya da hoşumuza gitmeyen her duruma bir ruhsal bozukluk ya da nöropsikiyatrik tanı yakıştırmak, o durumu açıklayıcı olmuyor, o tanıyı alanlara haksızlık, istenmeyen davranışı gösterenlere ise mazeret oluyor.
18 Temmuz 2007
Çocukların ve ailelerinin psikolojik gelişiminin desteklenmesi için siyaset düzeyinde yapılabilecek çok şey olduğu aşikâr. Peki, siyasi partilerin çocukların psikolojik ve sosyal gelişimine verdikleri önem nedir?
14 Ekim 2004
Ergenlik bir tren istasyonu gibi görülebilir; ya geçmişten geleceğe uzanılan bir istasyon, ya da bir çölün ortasında, ne geliş ne dönüş bağlantısı olan, bir tren istasyonu.
13 Ağustos 2004
Bireyin nasıl kendisi olduğu, hayatın sayısız sırrından biri. Hem her birimizin kişisel sırrı, hem de ortak sırrımız.
23 Temmuz 2004
Figen Atalay Yankı Yazgan'a çocuklarımızı yetiştirirken hepimizin merak ettiği birkaç soruyu sordu. Aslında sadece anne baların değil, bir zamanlar çocuk olan her yetişkinin kafasını meşgul eden meseleler bunlar.
28 Haziran 2004
Ruhsal travma beyinde hücre yıkımına yol açan ve tahrip edici etki gösteren sorunlar olarak tanımlandığında, antidepresif bir etkinin de bu hücre yıkımını azaltması beklenir.
11 Haziran 2004
Aşık ve hastalığı. Freud'a yakıştırılan bir söz var: "Aşk geçici bir cinnettir." Geçiciliği ne kadar teselli verir bilemem, hastalık tanımına uyduran bir yanı da, istem dışı gelmesi ve istem dışı gitmesidir. Kontrol edilemezliği, uslanmazlığı ile "deli gönül" tedavi kabul etmez.
19 Ocak 2004
Ne olurdu? Kim bilir ne olabilirdi? James Dean genç değil de, yaşlanıp kamburu çıkarak, saçı başı dökülüp göbek saldıktan sonra ölseydi n'olurdu, demek gibi bir şey. Efendim, patron olur muydu? Patron olmayı sanki Mahir ve benzer durumdaki kişilerin en olmayacakları şeymiş gibi görmeyi anlayamadım.
11 Ocak 2004
Tedavi hayat kalitesini yükseltmeyi hedeflediğinde, tedavi olmaktan çıkar mı? Bireylerin hayatlarında yapmak istedikleri değişiklikleri (diğer yolların yanısıra) tıbbi yollardan yapmanın etikliği ya da mesleğin özüne uygunluğu tartışıldıkça, bir yandan bu sorunun cevabını tartıştığımızı düşünüyorum.
05 Ocak 2004
Parkinson hastalığı ile kişilik yapısı arasındaki ilişkileri değişik değerlendiren görüşler var. Ama bunların hepsinin "gördükleri" aynı... Yapı Kredi Konferans Salonunda 19 Ocak'ta yapılacak toplantıda "Uyanışlar" adlı eserini tartışacağım Oliver Sacks hakkında yıllar önce yazdığım bir yazı.
09 Aralık 2003
"Baba, bak, yavru karıncayı öldürdüm," diyerek kızım yanıma geldi. Üç ile dört arasında bir yaştaydı. "Ama, babası çok üzülür şimdi," gibisinden klasik bir cevap verdim, şaşkınlıkla. "Merak etme, üzülmesin diye onu da öldürdüm..." Yankı Yazgan'ın çocuklu hayat üzerine yeni kitabından.
28 Ekim 2003
Çocukluk günlerinin hatırlanması, verilerin ön planda olduğu bir değerlendirme sürecinin bir parçası ise, bu hatırlananlara güvenebilir miyiz? Yaşananlardan iz bırakanlar, zihninizin nasıl işlediğiyle yakından ilişkilidir... İz bırakan dayak, annelik, çocuğun farkındalığı üzerine.
22 Ekim 2003
Bir ilacın bugünkü istenmeyen ya da hedeflenmeyen etkisi, yarınki arzulanan etkisi olabilir. En kritik örneklerden birisi, Freud'un kokainle denemeleri. Psikotrop ilaçların ortaya çıkış tarihçesi böylesi tesadüflerle dolu. Peki, yeni tesadüfler bekleyebilir miyiz?
15 Ekim 2003
Freud çok iyi bir modelci, ama bilimsel değil. Düşünerek düşünce üretmek, buna her zaman karşı olmamız gerek. Bilimsel modelde, test edilebilen bir düşünce ortaya atmak, sonrasında testin sonuçlarına göre yeni bir önerme geliştirmek alışılmış sırasıdır. Freud'da böyle bir kaygı yok...
30 Eylül 2003
1897'de psikanalitik keşiflerine başlandığında, bir terapi yöntemi bulmak gibi bir yüce amaç ifade etmiyor; Sadece, Descartes'tan o (ve bu) yana süren 'akıl eşittir ruh eşittir bilinç' önermesinin alternatiflerini arıyordu... Yankı Yazgan, Sigmund Freud üzerine.
12 Ağustos 2003
Plaseboyu plasebo diye, yani teknik olarak işe yaramaz olduğunu bile bile alanlar bile etkilerinden memnun kalabiliyorlar. Plasebo etkisi sahici bir etkidir. Yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışan herkeste gözlenebilir...
25 Temmuz 2003
Kapının önünde beni bekleyen kızım, "çimenlikten geçirsene beni..." dediğinde, amigdala'sının lateral çekirdeğinin (hani, şu korkuların tescil memuru olan), işi elden (bazal çekirdek'e) bırakmaya niyetli olmadığı anlaşıldı. Bir günlük kuzenli oyun terapisinin ardından, başa döndük.
26 Mayıs 2003
Yavru sıçanın yemeden içmeden kesilmesine, köşedeki alkol biberonunda kendini teskin etmesine ya da bir kenarda kös kös oturmasına sebep olan durumun bir tür depresyon olabileceğini düşünebilirsiniz. Peki, bir antidepresan kullanmak bu süreci tersine döndürebilir mi?
06 Nisan 2003
Obsesyon, kompülsiyon nedir, çocuklarda belirtileri neler, ileride ne gibi etkileri olabilir? Hangi olaylar tetikleyebilir? Tedavisi var mıdır? Anne-babalar ne yapabilir? Yankı Yazgan'dan obsesif-kompülsif bozukluk (OKB) hakkında temel bilgiler...
27 Mart 2003
İletişimin akışı içinde nasıl öğrendiğimizi bile hatırlayamadığımız beceriler ortalama iki-iki buçuk yaşlarındayken hayatımızın bir parçası olurlar. Otizm (ve ilgili problemler) bu iletişim becerilerinin bir türlü kazanılmadığı bir durumdur... Tanı öncesi ve sonrası üzerine bazı temel bilgiler.
20 Mart 2003
TV görüntüleri, haberlerde, evde, sokakta savaşla ilgili konuşulanlar... olup biteni anlamlandırmakta en çok güçlük çeken çocukları etkiliyor. Peki, çocuklarımızı savaşın olumsuz ruhsal etkilerinden korumak için gündelik hayat içerisinde neler yapabiliriz?
18 Mart 2003
Sabırsızlık, sonunu bekleyememe, tam anlamadan hareket etme gibi davranış özelliklerinin yaş büyüdükçe kaybolması gerekir; sözel becerilerin gelişimi bu ilerlemenin altyapısını oluşturur. Sürekli görsel işleyen bir beyin, sözel becerileri geliştirmekte zorlanabilir...
07 Şubat 2003
Çeşitli nedenlerle giderek daha sık başvurulan psikofarmakolojik tedaviler hakkındaki tartışma, özellikle ebeveynleri tedirgin ediyor.
29 Ocak 2003
Çocuk Prozac'ının piyasaya sürülmesiyle birlikte yeniden gündeme gelen tartışmada Yankı Yazgan, ilaç kullanımının artışını diğer yöntemlerin yeterince etkili ve yaygın olamamasına ve nörobiyolojik bulguların artmasına bağlıyor.
21 Ocak 2003
Burnunuza gelen koku çok bildik... Rüzgârın ağaçlarda çıkardığı ses, çayın rengi hatta kaşık bile çok tanıdık. Garsonun yüzüne dikkatlice bakıyorsunuz. Selamlamak geliyor içinizden. İyi ki selamlamıyorsunuz. Bugün buraya ilk defa mı geldiniz sahiden?
13 Ocak 2003
Kendimizi yeterli görmüyorsak, "bir şeyler eksik" hissine kapılıyorsak, eksikliği tamamlamanın yolu, allanıp pullanmaktan, markalanmaktan geçer. Üstümdeki marka beni otomatik olarak terfi ettirir; sadece başkalarının gözünde değil; kendi gözümde de...
07 Ocak 2003
Savaşın ruhsal travmasının etkisi binbir kanaldan yayılacak; savaşanlara, kaçanlara, göçenlere, seyredenlere... Bu kitlesellikte bir travmayla daha birkaç yıl önce Kocaeli depreminde karşılaştık. Ama savaşın travmasıyla başa çıkmak daha da zor olacak.