Gezegenin Geleceği: 2 Aralık 2019

-
Aa
+
a
a
a

Kanal İstanbul Projesi’nin ÇED raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda TEMA Vakfı temsilcisinin de katılımıyla gerçekleştirilen İDK Toplantısı’nda değerlendirildi.

Fotoğraf: TEMA Vakfı
Gezegenin Geleceği: 2 Aralık 2019
 

Gezegenin Geleceği: 2 Aralık 2019

podcast servisi: iTunes / RSS

Kanal İstanbul Projesi’nin ÇED raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda TEMA Vakfı temsilcisinin de katılımıyla gerçekleştirilen İDK Toplantısı’nda değerlendirildi. Projenin İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde oluşturacağı risklerin toplumla paylaşılması gerektiğine dikkat çeken TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Kanal İstanbul’un sadece bir deniz yolu ulaşımı projesi olarak değerlendirilmemesi gerekir. Çünkü projenin şehrin tüm karasal ve denizel yaşam alanlarını, yer altı suyu sistemini ve ulaşım sistemini tamamen değiştirmesi söz konusu. Bu nedenle Kanal İstanbul Projesi’nin üst ölçekli mekânsal planlama ve stratejik çevresel değerlendirme çalışmalarının mutlaka yapılması gerekmekte. Projenin bu süreçler dışında tutularak sadece ÇED süreci ile hayata geçirilmesi, gelecekte karşılaşılması muhtemel risklerin ve yaşanacak olumsuz sonuçların toplumla ve projeden doğrudan etkilenecek olan kesimlerle paylaşılmaması anlamına gelmekte” dedi. Kanal İstanbul Projesi’nin gerçekleşmesi halinde, büyük bölümü Avrupa Yakası’nda yer alan tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılması riski bulunuyor. ÇED raporunda, proje alanının %52,16’sının tarım arazisi olduğu belirtiliyor. Ancak tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergâhtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayarak kanal çevresinde oluşacak yapılaşmalar nedeniyle çok daha vahim boyutlara ulaşabilir. Kanal İstanbul Projesi ile 8 milyon nüfuslu, 97.600 hektarlık bir ada oluşturuluyor ve bu alanda nüfusun daha da artması söz konusu. Böylesine yoğun nüfuslu ve deprem bölgesinde olan bir alanda yapılması planlanan kanalın olası bir depremde yanal ve düşey hareketlere karşı nasıl bir tepki vereceği ÇED raporunda öngörülmüyor. Ayrıca ÇED raporunda olası bir depremde adada yaşayacak nüfusun nasıl tahliye edileceği konusuna da değinilmiyor. Projenin ÇED raporuna göre İstanbul’un temel su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı kullanım dışı kalmakta. Ayrıca, Silivri, Çatalca ve Büyükçekmece ilçelerinin altında yoğunlaşmış yer altı suyu havzaları, iklim değişikliği kaynaklı kuraklık karşısında hayati öneme sahip tatlı su rezervleri ve önemli miktarda tarım arazisini sulayabilecek potansiyele sahip. Deniz suyundan yer altı sularına bir sızıntı olması durumunda tüm Avrupa Yakası’ndaki yer altı sularında geri dönüşü olmayacak şekilde tuzlanma riski bulunuyor. 

 

WWF termik santrallerin filtresiz çalışması konusuna ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklamada ‘’Kömürle çalışan termik santrallere 2,5 yıl daha havayı kirletme izni veren yasal düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilerek yürürlüğe girdi. Üçü hariç özel şirketler tarafından çalıştırılan ve toplam sayısı 15 olan termik santrallerde, 2013 yılından bu yana gerekli düzenlemeler yapılmadığı için, insan ve çevre sağlığı son derece olumsuz etkilenmekte. Başta Kahramanmaraş ve Manisa olmak üzere bu tesislerin faaliyet gösterdikleri illerde kanser nedeni ile yaşamlarını yitirenlerin sayısı artmakta. Filtresiz olarak çalışan bu tesisler hem teknolojik kısıtlamalar hem de karlılık oranlarının zayıf olması nedeniyle her gün işletilmemekte, bazıları ise yılda sadece 65-70 gün civarında çalışmakta. Filtre takmak için durdurulmalarının Türkiye’de bir elektrik sıkıntısı yaratması mümkün değil; kaldı ki bu tesislerin hepsinin aynı anda durdurulması gerekmiyor. 2009’dan beri kurulu güç ve üretim arasındaki makas giderek açılmakta. TEİAŞ’ın verilerine göre, 2017 yılında en yüksek talep olan dönemde bile 80.343,3 MW değerindeki kurulu gücün yalnızca 47.660 MW’ı yani % 59,3’ü kullanıldı. İhtiyaçtan fazla santral kurulduğu için talepten çok daha yüksek bir arz bulunuyor. Dolayısıyla zaten sürekli çalışmayan santrallerin çevre ve hava kirliliğini engellemeye yönelik yatırımlarının ertelenmeden, derhal yapılması çevre ve halk sağlığı açısından mutlak bir zorunluluk” dedi.

 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “2020 yılına kadar seragazı emisyonunu yüzde 20 oranında azaltma taahhüdümüzü, İklim ve Enerji İçin Başkanlar Sözleşmesi ile 2030 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltacak şekilde yeniledik" dedi. Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin İzmir'de düzenlediği 11. Küresel Isınma Kurultayı’nda konuşan Soyer,  “ESHOT’un Buca’daki atölye binalarında, bu otobüslerin elektrik ihtiyacını karşılamak için güneş enerjisi santrali kurduk. ‘İzmir’i Demir Ağlarla Örüyoruz’ dememizin en temel nedeni de bu. Sağlıklı, güvenilir ve daha temiz bir ulaşım sistemini İzmir’de hâkim kılıyoruz" dedi. Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak ise “İklim değişikliği din, dil, ırk, ekonomik durum farkı gözetmeksizin herkesi vuruyor. Biz iklim değişikliğini durdurmazsak o bizi durduracak" diye konuştu

 

Formula 1, 2030 itibarıyla net sıfır karbon salımını öngören sürdürülebilirlik programını açıkladı. Yeni inisiyatif, Formula 1’in sürdürülebilir bir spor haline gelmesi için bir dizi karbon azaltıcı proje ile hemen başlatılacak. Formula 1’in, içten yanmalı motorlardan kaynaklanan karbon salımlarını azaltacak ve ortadan kaldıracak teknolojiler sunan küresel bir platformu var.