Time dergisi “2019 yılın insanı”nı seçti: Greta Thunberg ve gençliğin gücü

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Her şey o kadar hızlı gelişti ki. Daha bir yıl önce sessiz ve hemen hiç arkadaşı olmayan 15 yaşında, tek başına bir genç kız, mavi eşofmanlarını giyip dünyaya meydan okumak üzere sokakta grev yapmaya başladı. 14 ay sonra milyonların yükselen küresel isyanının sembolü olmuştu.

(Time dergisinde Charlotte Alter, Suyin Haynes ve Justin Worland tarafından kaleme alınan bu yazı Semra Somersan tarafından Açık Radyo için çevrilmiştir.)

Greta Thunberg kendisini Atlantik Okyanusu'nun bir kıyısından ötekine götürecek yelkenli teknenin kabininde sessizce oturuyor. İçerdeki duvarda bir ineğin kafatası asılmış, solmuş bir dünya küresi, bir çocuğun sarı yağmurluğu. Dışarıda fırtına: Yağmur botu adeta taşlıyor, buz güverteyi kaplamış, ufak tefek kızı, babasını ve birkaç misafiri ABD'deki Virginia eyaleti kıyılarından Portekiz’e götürecek tekneyi deniz sert darbelerle vuruyor. Bir an için Greta Thunberg adeta kasırganın gözü; çalkalanan kaosun ortasında bir azim noktası. Burada kısık bir sesle konuşuyor. Orada dışarıda ise bütün doğa, ince sesinin gücünü sanki arttırarak onunla birlikte haykırıyor.

Süveterinin kolunu çekiştirirken Greta, “Sanki yarın olmayacak gibi devam edemeyiz” diyor, “Çünkü yarın var. Bizim bütün söylediğimiz de bu”.

Kaderlerimizin belirleneceği bu günlerde genç kızın söylediği basit bir gerçek aslında. Yelkenli La Vagabonde, yolcuları Lisbon limanına getirecek, oradan da Greta, Birleşmiş Milletler’in ev sahibi olduğu bu yılki İklim Zirvesi'nin yapıldığı Madrid'e geçecek. Kabul edilen süre bitimine uygun olarak, Paris Antlaşması'nın, iklim değişikliğine karşı yeni planlarını ortaya koymadan önceki son zirve olacak bu. Sera gazı salımlarını azaltacak ciddi dönüştürücü eyleme karar veremezlerse, Endüstri Devrimi'nden bu yana dünya ısısı 1,5 derece santigrat daha yükselmiş olacak- ki bilimcilere göre bu durum, 2030 yılına kadar 350 milyon insanı daha açlığa, 120 milyon insanı da aşırı yoksulluğa sürükleyecek. Isının yükseldiği her bir derecenin kesiri bile bu sorunları daha da kötüleştirecek. Korku tellallığı değil bu, sadece bilim. Onlarca yıldır eylemciler ve araştırmacılar dünya liderlerini, iklim tehdidini ciddiye almaları için zorluyor. Gel gör ki bu yıl, kimsenin aklının ucundan bile geçmeyecek bir genç kız bütün dünyanın dikkatini çekmeyi becerdi.

Thunberg okulunu asarak küresel hareketi başlattı. 2018 Ağustos ayından başlayarak, günlerini İsveç Parlamentosu'nun önünde kamp yaparak geçirdi: Önünde duran beyaz pankartın üstünde siyah harflerle “İklim nedeniyle okul grevi” yazıyordu. O günden bu yana geçen 16 ayda Thunberg, Birleşmiş Milletler de dünya devlet başkanlarına seslendi, Papa ile buluştu, Amerikan başkanı ile dalaştı ve 4 milyon insanı, 20 Eylül 2019 günü küresel iklim grevine katılmak üzere yüreklendirdi- ki bu insanlık tarihindeki en büyük iklim mitingi idi. Çok çeşitli fotoğraf ve imgeleri duvarlarda, panolarda, Cadılar Bayramı1 kostümlerinde paylaşıldı; ismi bisiklet paylaşımlarından karafatmalara kadar akla gelen her yerde kullanıldı. Amerikalı feminist yazar Margaret Atwood onu, Jeanne d'Arc'a2 (Jan Dark) benzetecekti. Collins, İngilizce Lügatı'nın sözcük yazarları ise kullanımının yüzlerce kere arttığını görerek “iklim grevi”ni yılın sözcüğü yapacaktı.

İklim eyleminin politikası, olgunun kendisi kadar girift ve köklü, Thunberg'in de sihirli bir çözümü yok. Ne var ki bu bağlamdaki tutum ve tavırlarda küresel çapta bir değişim yaratarak milyonlarca kararsız insanı ve gece yarıları açığa çıkan orta sınıf endişesini dünya çapında bir harekete dönüştürerek acil değişim talep ettirmeyi başardı. Bu çerçevede bir şeyler yapmak isteyenlere açık eylem çağrısında bulunurken, ilgilenmeyenleri de yerden yere vurarak kınadı. Belediye başkanları ve valilerden başkanlara, daha önce bu bağlamda elleri ayakları birbirine dolanan çeşitli liderleri taahhütte bulunmaya zorladı: Britanyalı çevreci grup Yokoluş İsyanı ile birlikte sokak gösterilerine katıldıktan ve parlamentosuna konuştuktan sonra, Birleşik Krallık bir kanun yürürlüğe koyarak ülkenin karbon ayak izinin sıfırlanmasına karar verdi. Yıllardır yerli halklardan genç aktivistlerinin yapmaya çalıştığı gibi tüm dünyanın dikkatini çevre adaletsizliklerine çekerek herkesin ilgisini bu noktaya odakladı. Lübnan'dan Liberya'ya yüzlerce genç “Greta”, okul kırarak onun sayesinde arkadaşlarını iklim grevlerine yönlendirdi.

Birkaç yıl önce iklim için yaptıklarından dolayı Nobel Barış Ödülü’nü kazanan eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, Time dergisine şöyle diyordu: “Bu an gerçekten farklı: Tarih boyunca ahlaki açıdan önemli pek çok eylem, ancak, gençler işin içine girip bunu amaç edindikten sonra ilgi çekti.”

Thunberg 16 yaşında ama 12 görünüyor. Açık kumral rengi saçlarını genellikle ortadan ayırıp iki örgü yapıyor. Asperger sendromu var; karşılaşıp görüştüğü çoğu insanla aynı duygusal enlem ve boylamda olamıyor. Kalabalıklardan hoşlanmıyor, ıvır zıvır konuşamıyor, kendini doğrudan, karmaşık olmayan cümlelerle ifade ediyor. Pohpohlanmaktan, dikkatinin dağıtılmasından hoşlanmıyor. Birileri ünlü mü değil mi, umurunda değil; ne de kendisinin giderek artan şöhreti ile ilgileniyor. Ama gel gör ki bunlar, tam da onun küresel bir fenomen olmasına neden olan özellikleri. Birileri gerginliği düşürmek için gülümsediğinde, Thunberg sararıp soluyor. Başkaları ümit diliyle konuşmaya başladığında Thunberg, bilimin yadsınamaz gerçeklerini dile getiriyor: Okyanusların seviyesi yükselecek. Kentleri seller- sular götürecek. Milyonlarca insan acı çekecek.

Ocak ayında İsviçre'nin Davos kasabasında toplanan dünya liderleri ile büyük şirket yöneticilerine “Panik olmanızı istiyorum” diyordu, “Benim her günkü korkumu aynen hissetmenizi istiyorum. Ondan sonra da korkunuzla uyumlu harekete geçmenizi talep ediyorum.”

Thunberg herhangi bir siyasi partinin başkanı veya belli bir amaçla oluşturulmuş bir grubun lideri değil. İklim krizi bağlamında alarm zilini çalan ne ilk ne de en yetkin kişi. Ne bir bilimci ne de bir siyasetçi. Geleneksel olarak insanları etkileme araçlarına ve alanlarına erişimi yok: Bir milyarder veya bir prenses veya ün salmış popüler bir yıldız, hatta bir yetişkin bile değil. Sıradan bir genç kız, ama her tür iktidara, doğru olanı söyleme cesaretini gösterdiği için kendi kuşağının ikonu haline geldi. Karşısındakinin içine işleyen bir öfke ile son derece soyut bir tehlikeyi açıklığa kavuşturarak, tüm gezegenin karşı karşıya olduğu en vahim olguyu dile getiren en ikna edici ses konumuna geldi.

Buna giden yolda, kuşaklar savaşında standart bir taşıyıcı, silahlarla savaştan demokratik katılıma dünya çapında hemen her şeyde genç aktivistlerin öncüsü oldu. Onun iklim grevi, bütün gençlik hareketlerinin en büyük ve en uluslararası olanı, ama bu tek de değil; ABD'de gençler bireysel silahlarla şiddetten, ilerici adaylara destek vermek; Hong Kong'daki öğrenciler demokratik temsiliyet için çalışmak ve Güney Amerika'dan Avrupa'ya küresel ekonomiyi yeniden oluşturmak için didiniyor. Thunberg, birbirinde ayrı ve farklı bu protestoların hiçbirine ait değil, ama ısrarı, dünya çapında gençliğin öfkesini temsil ediyor. Uluslararası Af Örgütü'nün aralık ayında yaptığı bir araştırmaya göre 22 ülkeden genç insan iklim değişimini tüm dünyanın karşı karşıya olduğu en önemli sorun olarak tanımladı. Şu an dünyayı yönetenlerin yarın orda olmayacaklarını, işlevsiz hükümetleri, kırık dökük ekonomileri ve giderek yaşanılmaz hale gelen bir gezegeni kendilerinin devralacaklarının, yetişkinlerin, onları yarı-yolda bıraktığının farkında olan gençlerin bir anımsatıcısı o.

“O, kaderlerine terk edildikleri noktada seçme yaşına bile gelmemiş olacak gençlerin ıstırabını, çaresizliğini, kızgınlığını- ve bir noktada- umudunu da sembolize ediyor” diyor ABD'de Yeşil Yeni Düzen'i destekleyen bir gençlik grubu, Gündoğumu Hareketi'nin (Sunrise Movement3) kurucularından 26 yaşındaki Varshini Prakash.

Thunberg'in dönemi tam da acil bilimsel gerçeğin küresel siyasal belirsizlik ile çakıştığı ana rast geldi. Her yıl atmosfere daha fazla karbon pompalıyoruz, yerküre artık geri dönülemeyecek noktaya çok yaklaşıyor; yaşam asla eskisi olmayacak, sonsuza kadar değişecek. Bilimsel olarak bir başarısızlığa daha katlanamayız; bugünler siyaseten, daha fazla gecikmeden çok geniş kapsamlı değişim yaratmak için son şansımız.

Bu yıl iklim açısından çok belirleyici olacak: Avrupa Birliği iklim değişimi ile mücadele etmeyen ülkelerden yapacağı ithalata vergi koyacak; küresel enerji sektörü finansal bir hesaplaşma ile yüz yüze kalacak. Çin önümüzdeki beş yıl için kalkınma planlarını hazırlayacak ve Amerikan seçimleri de Batı dünyası liderinin iklim değişimi bilimini göz ardı etmeye devam edebilecek mi sorusuna yanıt getirecek.

“Gençler her hafta iklim değişimine karşı çeşitli mesajlarla sokağa çıkıyorsa ve siz de bir liderseniz çekimser kalmanız imkânsız” diyordu Time dergisine konuşan Fransa Başkanı Emmanuel Macron: “Beni değiştirmeye onlar yardım etti.” Önderler baskıya cevap veriyor, baskıyı yaratan hareketler, hareketleri inşa eden ise fikrini değiştiren binlerce insan. Ve bazen insanın fikrini değiştirmesi, dünyaya bir çocuğun gözünden bakması ile gerçekleşiyor.

***

Thunberg'in boyu 152 santim civarında, soğuk hava için giydiği kendine biraz büyük gelen siyah yağmurluğu ile daha da küçük görünüyor. Kasım ayı sonu Atlantik Okyanusu'nu geçmek için iyi bir zaman değil: deniz kaba dalgalı, rüzgâr son derece şiddetli ve küçük bot, bir tarafı akan bir katamaran- haftalarca onu döven ve uğuldayan yedi metre boyundaki dalgalarla savaştı. Önce Thunberg'i deniz tuttu. Derken koca bir dalga botu aşarak güvertedeki iskemleyi aldı götürdü, ipleri aniden kopardı. Bir başka sefer Thunberg gök gürültüsünden uyanırken tayfalar yıldırımın bayrak direğine çarpmasından korktu. Ama Thunberg sessizliğini korudu ve istifini bozmadı. Uzun öğleden sonralarını kendi kabininde, sesli kitapları dinleyerek veya yol arkadaşlarına Yatzy4 öğreterek geçirdi. Denizin daha sakin olduğu günlerde ise güverteye çıkıp uzun sürelerle uçsuz bucaksız ve renksiz okyanusu seyretti. Okyanusta yüzeyin altında bir yerlerde, milyonlarca ton plastik dönüp duruyordu. Kuzeyde, binlerce kilometre uzakta ise denizin buzulları erimekteydi.

Thunberg dünyanın sorunlarına bir yetişkin gibi yaklaşıyor, ama hala bir çocuk. Eşofman ve Velcro jimnastik ayakkabıları giymeyi tercih ediyor ve 14 yaşındaki kız kardeşininkine eş bir bilezik takıyor. Atları seviyor, Stockholm’de, evindeki Moses ve Roxy isimli iki köpeğini çok özlemiş. Annesi Malena Ernman İsveç Operası'nın baş solisti. Babası Svante Thunberg ise Svante Arrhenius ile uzaktan akraba. Arrhenius Nobel ödüllü bir kimyager ve atmosferdeki karbondioksitin dünya yüzeyindeki ısıyı nasıl yükselttiği konusunda çalışmış.

Thunberg'in ilkokul hocası iklim bilimi ortaya çıktıktan neredeyse çeyrek yüzyıl sonra, etkilerini gösteren bir videoyu sınıfındaki öğrencilerle paylaşmış: açlıktan ölme aşamasındaki kutup ayıları, aşırı hava koşulları, su baskınları, seller. Öğretmen bunların hepsinin iklim değişimi nedeniyle olduğunu anlatmış. Ardından bütün sınıf somurtmaya başlamış; bir süre sonra diğer arkadaşları eski hayatlarına devam ederken Thunberg bunu becerememiş. Çok yalnız hissetmeye başlamış ve daha 11 yaşında iken müthiş bir depresyona girmiş. Aylarca susmuş ve konuşamamış ve o kadar az yiyormuş ki sonunda hastaneye götürülmesi gerekmiş, çünkü böylesi uzun süren bir dönem tüm büyüme sürecini aksatabilir, hatta bozabilirmiş. Anne-babası sırayla işten izin alıp ona bakmışlar; babası o dönemi “bitmez tükenmez bir hüzün” olarak tanımlıyor. Thunberg ise aklının tamamen karıştığını hatırlıyor. “Nasıl olabilir de böyle yaşamsal bir tehdit var iken hayata devam edebiliriz? Nasıl olur da onu en önemli sorun haline getirmeyiz” diye sorup durmuş. Ama bazen de inkâr sürecine girip “Böyle bir şey olamaz, çünkü olsaydı siyasetçiler mutlaka bu konuda bir şeyler yapardı” diye düşünmüş.

Önceleri babası her şeyin düzeleceğini söyleyerek onu avutmaya çalışmış, ama iklim krizi konusunda daha fazla okudukça, kendi sözlerinin boş olduğunu anlamış: Lisbon'a geldiklerinde, bir boş anında Svante, Time dergisine şöyle konuşmuş: “Onun haklı, kendimin ise haksız olduğunu, tüm hayatım boyunca yanılmış olduğumu kavradım”. Aile, kızlarını avutmak için evdeki adetlerini değiştirmeye başlamış; karbon salımlarını azaltmak için güneş panelleri kurmuşlar, et yemeyi tamamen bırakmışlar, kendi sebzelerini yetiştirmeye başlamış ve nihayet seyahatlerinde uçmaktan tamamen vazgeçmişler ki bu, Avrupa çapında operalarda solistlik yapan anne için büyük bir fedakarlık olmuş. “Biz bütün bunları aslında iklim için yapmadık, çünkü başta iklim umurumuzda değildi. Kızımız için. Onu hayata döndürmek ve mutlu olmasını sağlamak için yaptık.” Ve nihayet Greta yavaş yavaş yemek yemeye başlamış.

Asperger teşhisi, Thunberg'in iklim krizini öğrendikten sonra niye bu kadar güçlü tepki gösterdiğini kısmen açıklıyor. Çünkü sıradan insanlar gibi öğrendiklerini, gezegenin tehlikede olduğu bilgisini bir kenara koyup hayata devam edemiyormuş “Ben dünyayı siyah-beyaz olarak görüyorum ve taviz vermekten hiç hoşlanmıyorum”, okul grevi yaptığı sıralarda kendisini Time dergisine böyle anlatıyordu: “Eğer başkaları gibi olsaydım, hayatıma eskisi gibi devam eder, krizi görmezden gelebilirdim.” Bir açıdan teşhise müteşekkir: “Çünkü” diyor, “başka türlü olsaydım saatlerce oturup ilgilendiğim şeyleri okuyamazdım”. Thunberg'in odaklanması ve konuşma şekli yaşının çok üstünde bir olgunluk ifade ediyor. Okulda sınıf arkadaşlarının yanından geçerken, sanki onlardan bir değilmiş gibi şöyle demiş: “Çocuklar bugün epey gürültücü.”

2018 Mayıs ayında Thunberg'in iklim değişimi hakkında yazdığı deneme bir İsveç gazetesinde yayımlanınca bir avuç iklim aktivisti onu aramış. O da aktivistlere, ABD'nin Parkland Florida'sındaki bireysel silahlar nedeniyle okul grevi yapan Marjory Stoneman Douglas Lisesi öğrencilerini örnek vermiş. İsveçli eylemciler öneriyi benimsememiş, ama fikir Thunberg'in kafasında kalmış. Sonra ana-babasına, okulu kırıp grev yaparak İsveç Hükümeti'nin Paris Antlaşması'nın amaçlarına uyması için baskı yapacağını söylemiş ve okul kırma eylemini 2018 Eylül ayındaki İsveç seçimlerine kadar devam ettireceğini bildirmiş.

Ana-baba önce çok ders kaçıracağı için bundan pek hoşnut olmamış; hocalar ise başka bir protesto yolu bulmasını önermiş. Ama inadı inat, Thunberg, vazgeçmeyeceğini bildirmiş.

Bir el ilanı hazırlamış: üstünde canlı türlerin yokoluş hızları ve karbon bütçesine dair çeşitli bilgiler koymuş, sonra ilanı kendi karakterine uygun esprilerle donatmış- derken, inadı, interneti virüs gibi sarmış. Üstündeki bilgilere ek, pankartta şunlar da yazıyormuş: “İsmim Greta. Dokuzuncu sınıftayım ve iklim felaketi için okulu kırıyorum. Siz yetişkinler benim geleceğim ile zerre kadar ilgilenmediğiniz için, ben de ilgilenmeyeceğim.”

20 Ağustos 2018 günü Thunberg, üzerinde mavi kapüşonlu bir sweatshirt, elinde, evde hazırladığı okul grevi pankartı, İsveç Parlamentosu'nun önüne gelmiş. Hiçbir kurumsal desteği, tek bir resmî dayanağı, ne de yanında kimse varmış. Bunca yalnız olmasına rağmen hiçbir şey yapmamaktansa belli bir anlayışı temsil etmek ona iyi gelmiş. “Başta depresyonumu tetikleyen iklim kriziydi,” diyor, “Ama depresyondan çıkaran da o oldu. Çünkü durumu düzeltmek için bir şeyler yapabilecektim. Artık depresyona girmek için zamanım yok.” Babası ise durumu şöyle özetliyor: “Okul grevine başladıktan sonra sanki yeniden hayata döndü.”

İklim grevinin ilk gününde Thunberg tek başınaydı. Yere çökmüş vaziyette, taşıdığı sırt çantasından daha büyük görünmüyordu. Alışılmadık kadar serin bir ağustos günüydü. Grevini sosyal medyadan ilan etti, birkaç gazeteci onunla konuşmaya geldi, ama günün büyük kısmını yalnız başına geçirdi. Yanında getirdiği fasulyeli makarnayı yedi ve saat 3 civarı, okulun paydos ettiği saatte babası geldi onu aldı, birlikte bisikletle ev döndüler.

İkinci gün bir yabancı ona katıldı. “Bu büyük bir adımdı” diyor, “Birden ikiye. Artık grev yapan sadece ben değildim, şimdi biz grev yapıyorduk.” Bir iki gün sonra birkaç kişi daha onlara eklendi. Derken Greenpeace'ten bir eylemci ona vegan bir Tay yemeği getirdi (Pad Thai5). Greta bu yemeği ilk defa tadacaktı. Derken bir bakmışlar, mevcut durumu kabul etmeyen bir grup oluşmuş ve iki kişi derken sayıları sekize çıkmış, sonra 40'a sonra da yüzlerce kişiye. Ve derken sayıları binleri bulmuş.

Eylül 2019'a gelindiğinde, iklim grevine katılan sayısı öyle artmış ki, Thunberg, İsveç, Paris Antlaşması ile uyumlu kararlar alana kadar her cuma greve devam edeceğini açıklamış. Ve işte Gelecek için Cumalar (Fridays for Future) hareketi de böyle doğmuş. 2018'in sonunda Avrupa'da on binlerce genç harekete geçmedikleri için liderlerini protesto edip cuma günleri okulu asmış. Ocak ayında Belçika'da 35 bin öğrenci Thunberg'i izleyip protestoya başlamış. Ve sonunda mesaj yerine ulaşmış. Belçikalı çevre bakanı grevcilere hakaret ettiğinde de halk öyle bir feryat etmiş ki bakan istifa etmek zorunda kalmış.

2019 Eylül ayında iklim grevleri kuzey Avrupa'nın ötesine yayılmıştı. Haberlere göre sadece New York şehrinde 250 bin kişi Belediye Sarayı'nın yanındaki Battery Park'ta yürüyüşe geçti. İngiltere'de, Londra'daki Westminster Abbey6 yakınında, Big Ben'in7 gölgesinde 100 bin genç toplanmış. Almanya'da toplam 1,4 milyon insan sokaklara dökülmüş, binlerce kişi Berlin'de Brandenburg Kapısı’na8 üşüşmüş, ve ülke çapında diğer kent ve kasabalarda da yaklaşık 600 bin kişi aynı amaçla sokağa çıkmış. Antarktika'dan Yeni Gine'ye, Kabil'den Johannesburg'a yaklaşık 4 milyon insanın protesto için sokaklara çıktığı tahmin edildi. Taşıdıkları pankartlar da bir hikâye anlatıyordu. Londra'da “Dünya Genç Leonardo di Caprio'dan daha sıcak.” Türkiye'de: “Her felaket filmi, bir bilimcinin göz ardı edilmesiyle başlar.” New York'ta: “Dinozorlar da yok olmadan önce sonsuza kadar yaşayacaklarını sanıyordu.” Yüzlerce insan Thunberg’in resimleri olan pankartlar veya onun sözlerinin olduğu afişleri taşıyordu. “Dünyayı tekrar Greta9 yapın” ise yollardakilerin hep birden attığı bir meydan okuyuştu.

Ahlaki berraklığı dünyadaki başka gençleri de yüreklendirdi. Aralık ayında okyanus yolculuğundan dönüşte sadece Thunberg'i görebilmek için saatlerce Lizbon'da bekleyen 16 yaşındaki Rita Amorim, “Ben de onun gibi olmak istiyorum” diyordu.

Hindistan'da, Udaipur da ise 17 yaşındaki Vidit Baya kendi iklim grevini mart ayında sadece altı kişi ile başlatabilmişti; eylüle gelindiğinde yanında 80 kişi daha vardı. Brezilya'nın Brazil kentinde 19 yaşındaki Artemisa Xakriaba, Amazon Ormanları yanarken yerli kadınlarla beraber yürüdü, ardından da New York şehrindeki Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'ne geldi. Çin'de, Guilin şehrinde ise 16 yaşındaki Howey Ou belediye önünde çekilmiş fotoğrafını internete koyarak, tek başına iklim protestosu yaptı; ardından polis karakoluna götürülerek kendisine yaptığı işin kanunsuz olduğu söylendi. Moskova'da 25 yaşındaki Arşak Makiçyan iklim için tek kişilik grev gözcülüğü başlatarak, sokaklarda protestonun son derece sıkı denetlendiği bir ülkede tutuklanmayı göze aldı. Haridwar, Hindistan'da 11 yaşındaki Ridhima Pandley, Thunberg dahil, 15 arkadaşı ile bir araya gelerek Türkiye, Fransa, Almanya, Brezilya ve Arjantin'i Birleşmiş Milletler'e şikâyet ederek “Bir ulusun iklim krizi ile ilgilenmemesinin çocuk haklarının ihlali olduğunu” yazdı.

Aslen Meksika'daki Otomi cemaatinden (oralı ilk uluslardan biri), şimdi ise New York şehrinde yaşayan 17 yaşındaki Xiye Bastida, 600 arkadaşını yanına alarak iklim için kısa süreli Manhattan'daki okulunu terk etti. Uganda Kampala da ise 22 yaşındaki Hilda Nakabuye ailesinin aşırı yağmurlar ve aşırı kuraklıklar sonrası toprağa ektiklerinin çıkmamasının iklim değişiminden kaynaklandığını fark ederek Gelecek için Cumalar da kendi tarzında bir yeni bölüm açtı: “İklimin değiştiğini öğrenmeden önce yarattığı değişimleri kendi hayatımda görmeye başlamıştım” diyordu.

Çocukların aktivizmi ana-babaları da bir şeyler yapmaları için yüreklendirdi. Sao Paulo'dan Isabella Prata “Gelecek için Anne Babalar” grubuna katılarak çocuk aktivistleri desteklemeye başladı. Thunberg'e göre “bunlar hepsi bu kuşağın bir imgesi.”

Her şey o kadar hızlı gelişti ki. Daha bir yıl önce sessiz ve hemen hiç arkadaşı olmayan 15 yaşında, tek başına bir genç kız, mavi eşofmanlarını giyip dünyaya meydan okumak üzere sokakta grev yapmaya başladı. 14 ay sonra milyonların yükselen küresel isyanının sembolü olmuştu.

***

3 Aralık günü La Vagabonde Portekiz'in en büyük havalimanında uçuş güzergahının altındaki rıhtıma yanaştı. Thunberg ve babası güverteden, onları bu soğuk ama güneşli havada karşılamaya, “Avrupa'ya tekrar hoş geldiniz” demeye gelmiş yüzlerce insana el sallıyordu. Başlarının üstünden vızıldayan uçaklar, istese aynı yolculuğu ne kadar daha kısa zamanda ve rahatını feda etmeksizin yapabileceğini hatırlatıyordu: Buradan günde, kabaca 124 bin uçak, atmosfere milyonlarca ton sera gazı salarak uçuyordu. “Ben herkesin, benim yaptığımın aynısını yaparak seyahat etmesini istediğim için bunu yapmıyorum” diyordu yolculuktan hafif sersemlemiş Thunberg, gazetecilerle yürüyüp konuşurken şöyle devam etti: “Benim böyle yapmamın nedeni bugün artık sürdürülebilir bir şekilde hayata devam etmenin imkânsız olduğu ve mutlaka değiştirmek gerektiği mesajını vermek.”

Bir dizi televizyon kamerası ve muhabirin önünde konuşmasını şöyle sürdürüyordu: “İnsanlar, kızgın çocukların etkisini azımsıyor. Biz kızgın ve kösteklenmiş durumdayız, bunun çok iyi bir sebebi var. Eğer bizim kızgınlığımızın sona ermesini istiyorlarsa, belki yapmaları gereken bizi kızdırmaktan vazgeçmek.” Konuşmasını bitirdiği noktada kalabalık onu neşeyle alkışladı.

Konuşmaları genellikle insanın içine işliyor. Geçen aralık ayında Polonya'da yapılan BM İklim Değişimi Konferansı'ndaki ilk önemli konuşmasında, “Çocuklarınızı her şeyden çok sevdiğinizi söylüyorsunuz. Ama herkesin gözleri önünde onların geleceğini çalıyorsunuz” diyordu. Daha sözlerini bitirmeden cümleleri internette virüs gibi yayıldı. Geçen yıl boyunca, çoğu da tepe yöneticilere, devlet başkanlarına, düşünce liderlerine ve sinema yıldızlarına olmak üzere, düzinelerce benzer uyarı yaptı. Her seferinde gayet sakin ama güçlü bir üslupla konuşarak çok genç olanlara son derece bariz ve somut görünen adaletsizliği ifade ediyor; yetişkinler ise olağanüstü kriz karşısında harekete geçmeyerek, en iyi koşullarda budala, en kötü koşullarda ise yoz duruma düşüyor. Korkularını paylaşanlar için Thunberg'in pervasız dürüstlüğü insanı rahatlatıyor. Paylaşmayanlar ise onu tehdit olarak görüyor. Thunberg ümit dilini kullanmayı reddediyor: en keskin silahı da insanı utandırmak.

Geçen eylül ayında BM Genel Kurulu'nda devlet başkanlarına konuşurken de lafını esirgemedi. “Kitlesel yokoluşun başındayız ve sizler sadece para ile sonsuz ekonomik büyüme gibi bir peri masalından söz ediyorsunuz” dedi ve ekledi: “Ne cesaretle.”

Eski İrlanda Başkanı, Paris iklim görüşmeleri öncesi BM iklim elçisi Mary Robinson, iklim değişiminin, küçük ada devletleri ve yerli halkları yok edeceğinden yıllarca söz etmişti. Ama mesajı sağır kulaklara gitti. Time dergisine şöyle diyordu: “İnsanlar 'Ya evet haklısın. Ama sorumlusu ben değilim' diye hemen yapıştırırdı. Şimdi çocukların 'Geleceğimiz yok edildi' demesi çok çok daha etkili. Çocuklar böyle bir şey söylediğinde, yetişkinler kendilerini epey kötü hissediyor.”

İklim değişimine karşı sesini yükselten Thunberg'i küçümseyenler de az değil. Yerli halkların aktivistleri ve dünyanın çeşitli yerlerinden, rengarenk eylemci, aynı sorunlarla onlarca yıldır çalışmışken niye Avrupalı beyaz bir kızın kutlandığını soruyor. Thunberg, kendisi de üzerinde yoğunlaşan medyatik ilgiden rahatsız; diğer eylemcileri, özellikle de yerli eylemcileri ön plana çıkarmak için elinden geleni yapıyor. Kitlesel yürüyüşten az önce Madrid'deki basın toplantısında, gazetecilerden rica etti, “Soruları sadece bana değil, benimle bu sahneyi paylaşan diğer Gelecek için Cumalar aktivistlerine de yöneltin”. Bazen konuşmayı, kendisi ile beraber duran daha geniş gruba yönlendirmek için, diğerlerine de soruyor: “Sen ne düşünüyorsun?”

Bazı geleneksel çevreci gruplar dersleri asan bir genç kızın radikal başarısının, kendilerinin, çok da gösterişli olmayan ama önemli konuların yasalaşmasını sağlayan eylemlerini gölgelediğini ifade ederek şikayetçi oldu. Tufts Üniversitesi'nin Fletcher Okulu'nda kıdemli bir iklim lideri Dekan Rachel Kyte, “Onlar da ibrenin oynadığını görmek istiyor” diyor ve ekliyor: “Ama fark yaratan olarak kendilerinin takdir edilmesini bekliyorlar.” Buna karşılık hiçbir çevreci grup onun hakkında kayda geçecek olumsuz bir şey söylemiyor.

Bazı karşıtları ona şahsen saldırdı. İnternet ortamındaki troller, görünüşüyle ve konuşmasıyla alay etti. Roma'da biri kuklasını yaparak bir köprünün yakınına astı: Kuklanın üstünde “Greta sizin tanrınızdır” yazıyordu. Kanada'nın petrol sondaj bölgesi Alberta eyaletinde, polis, babasını ve onu, arkalarından “Burası petrol memleketi” diye bağırıp çağıran adamlardan korumak için önlem aldı. Kanada'nın aşırı sağcı Kanadalı Halkın Partisi başkanı Maxime Bernier, bir tweet atarak “Belli ki akli dengesi biraz bozuk” dedi. (Ama sonra eleştirisini geri çekerek “O sadece bir rehine” diyecekti.) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Thunberg'i tamamen göz ardı ederek, “Onunla ilgili bu heyecanı paylaşmıyorum” fikrini ileri sürecekti. Başkan Donald Trump ise Twitter'dan onunla alay ederek “Belli ki parlak ve harika geleceği olan mutlu bir genç kız” mesajını iletti. Brezilya'da yerli halkların öldürülmesi hakkında tweet yolladığında da ülkenin Başkanı Jair Bolsonaro onun için “piç kurusu” olarak tercüme edilebilecek hakaretamiz bir deyim kullandı. Thunberg bütün bu eleştirileri sorun etmeden kendi Twitter biyografisine ekledi.

Bu her zaman pek de kolay olmuyor. Hiç kimse, kaldı ki bir genç kız, internette görünüş ve davranışları yüzünden alay edilen biri olmak istemez. Ama bu, Thunberg'in gündelik gerçeği. Geçen bahar Hamburg'a giderken, tren yolculuğunda Time 'a şöyle konuşuyordu: “Yapacağım her şeyi çok dikkatli düşünmem gerekiyor. Ne söyleyeceğimi, ne giyeceğimi, hatta ne yiyeceğimi bile, her şeyi! Söylediğim her şey başka insanlara ulaşacak, bunun için iki adım sonrasını önceden düşünmem gerekiyor” Babasının yanına oturup kendisi hakkındaki nefret söylemini pas geçerken- ki bunlardan biri İsveçli bir spor giyim şirketinin başında bulunuyor- onun Asperger sendromu ile alay ediyordu- omuzlarını silkti. O kadar çok sayıda kişi ona ve ailesine ölüm tehditleri yolladı ki artık seyahat ettiğinde polis korumasında. Ama çoğu zaman bu tür saldırıların, iklim grevcilerinin tam da doğru noktaya basmış olmalarından kaynaklandığını düşünüyor ve “Bu aslında iyiye işaret” diyor, “Çünkü, bu demek ki, biz bir fark yaratıyoruz, yani doğru yoldayız, onlar da dolayısıyla bizi tehdit olarak görüyor.”

***

“Greta etkisi” denebilecek olguyu sayılara dökmek pek de kolay değil, çünkü çoğu söz verme ve amaçlar şeklinde ortaya çıkıyor. Ama iklim görüşmeleri o kadar uzun zamandır durağan bir noktadaki verilen sözleri ilerleme olarak algılamak gerekir. ABD de Demokratlar, başka sorunları ön plana çıkarırken küresel ısınma sözcüğüne yapmacık bir ilgi gösterdi, Cumhuriyetçiler ise bilimi hepten inkâr etti. Çin ve Hindistan gibi orta sınıfları halen oluşma sürecindeki ülkeler ise, şimdi fosil yakıt kullanımına izin verilmesini istiyor, çünkü zengin ülkeler böyle öne geçti.

Nasıl bakarsanız bakın, bu tartışmaların hemen hepsi acil bir soruna geçici çözümler. Küresel ısınmayı 1,5 derece santigrat ile sınırlamak, seçilmişlerin hem acil hem de dramatik tedbirler almasını gerektirecek. Gelişmiş dünyada fosil yakıtları hızla iptal etmek benzin ve ısınma ücretlerini aşırı yükseltecek, milyonlarca insanın çalıştığı endüstrilerin işini aksatacak. Küresel güneyde karbon salımını azaltmak, ülkelerin ekonomilerini nasıl inşa edeceğinin temel unsurları üzerinde yeniden düşünmeyi gerektirecek. Gelecek on yıl içinde karbon salımlarını ortalama yüzde 7,6 azaltmak gerekecek- öyle bir iş ki her ne kadar bilimsel olarak mümkünse de devrim niteliğinde değişim demek.

Ama ibre yerinden oynamaya başladı. Fortune 500’de adı geçen şirketler emisyonlarını azaltmak için ciddi baskı görse de, sürdürebilirliğin iyi reklam olduğunu fark etti. Haziran ayında KLM havayolları “Sorumlu Uçuş” kampanyasını başlatarak müşterilerini gerekli olmayan uçuşlarından vazgeçirmeye çalıştı. Fransız Haber Ajansı AFP'ye göre, temmuz ayında dünyadaki hemen tüm petrol üretimini kontrol eden kartel, OPEC'in başındaki kişi iklim grevcilerini kendi endüstrisi için “en büyük tehdit” olarak tanımladı. Eylül ayında Facebook, Amazon ve diğer büyük şirketlerde çalışanlar iklim grevleri esnasında iş bıraktılar. Kasım ayında Emirates Havayollarının başkanı BBC'ye, iklim grevcilerinin, “üzerimize düşeni yeterince yapmıyoruz”un farkına varmasını sağladığını söyledi. Kasım'da Dünya Ekonomik Forumu kurucusu ve başkanı Klaus Schwab bir manifesto yayımlayarak küresel iş önderlerine, başka şeylerin yanı sıra, çevre ve maddi evren bağlamında gelecek kuşaklar için kapitalizmin daha sorumlu bir şeklini benimsemeleri uyarısında bulundu.

Dev Telekom şirketi Verizon'un başkanı Hans Vestberg, iklim nedeniyle şirketlerin her bir köşeden sıkıştırıldığını söylüyor. “Bütün hissedarlar seslerini yükselterek bunu dile getiriyor. Çalışanlarımız bu konuda bizden çok daha hassas, müşterilerimiz bunu çok çok daha sık dile getiriyor ve toplum da beklentileri karşılamamızı bekliyor.”

Hükümetler de sözler veriyor. Geçen yıl 60’ı aşkın ülke 2050'ye kadar karbon ayak izlerini sileceğini bildirdi. Almanya, Hollanda, Danimarka, Avusturya ve İsveç'teki seçmenler, çoğu genç, şimdi onlar için en önemli konunun iklim değişimi olduğunu söylüyor. Mayıs ayında Almanya, Avusturya ve Hollanda'da ve başka yerlerden yeşil partiler Avrupa Parlamentosu'nda geçmişten daha fazla koltuk kazandı. Bu başarılar Avrupa Komisyonu Başkanı'nın Avrupa için Yeşil Düzen vaat etmesini sağladı. ABD'de kısa bir süre önce Washington Post gazetesinin yaptığı anket, şimdi Amerikalıların dörtte üçünün iklim değişimini “kriz” ve temel bir sorun olarak algıladığını gösterdi. Öyle ki yakın zaman kadar iklim bilimini inkâr veya göz ardı eden Cumhuriyetçi kanun yapıcılar bile konu ile ilgilenmeye başladı. Kongre'de, Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçi Parti'nin azınlık lideri Kevin McCarthy, kendi partisinin iklim konusundaki tavırlarını değiştirmekte “biraz daha endişeli olması gerektiğini” söyledi.

Bireysel düzeyde sıradan insanlar Thunberg'in örneğini izliyor. Halen İsveç'te uçağa binmek karbon emisyonlarının savurgan kullanımı olarak nitelendiriliyor ve bu, yeni bir sözcük, uçuş utancı (flygskam) deyimi ile ifade ediliyor. İsveç'in havalimanlarını yöneten Swedavia'ya göre ocak ile nisan ayları arasında ülke içi uçuşlarda yüzde 8’lik bir düşüş gerçekleşirken, geçen iki yılda Interrail tren bileti10 satışları üçe katlanmış. 19 bin kişi 2020’de uçağa binmeyeceklerini taahhüt eden belgeyi imzalamış ve Alman demiryolları işletmecisi Deutsche Bahn, 2019 yılının ilk altı ayında uzun yolda tren ile seyahat edenlerin sayısının rekor kırdığını söyledi. İsviçre ve Avusturya demiryolları işletmecileri de gece trenlerini kullananların sayısının arttığını belirtti.

Greta etkisi büyüyor belki, ama Thunberg bundan etkilenmiyor. “Tek bir kişinin uçmaktan vazgeçmesi pek bir şey fark etmez” diyor, “Bakmamız gereken şey emisyon eğrileri- ve o da hala yükseliyor. Tabii ki bir şeyler oluyor, ama temelde hiçbir şey olmuyor”

***

Geçen baharda, küresel ikon haline gelmeden önce Thunberg'in kendine özgü bir sükuneti ve özel bir yaşamı vardı. Şimdi ise nereye giderse gitsin tam bir karmaşa ve kargaşa yaşıyor. Lizbon'dan dönerken gece treninde düzinelerce kamera merceğinden kaçmak için mutfakta saklanıyor, kendi kompartımanına kaçabildiğinde, bir kaç dakikalık sükunet anında güncesine yazıyor. Ertesi sabah tren Madrid'e geldiğinde yine onu bekleyen düzinelerle televizyon kamerası ve gazeteci istasyonu doldurmuş durumda. Trenden inmeden önce kalabalık ile yüz yüzeyken sesini yükseltip bütün bu karmaşadan nasıl çıkabileceğini soruyor. Birleşmiş Milletler iklim zirvesine girdikten sonra bile başına üşümüş bir dolu insan var. Fotografçılar, yüzleri yeşile boyalı, “Gre-TA, Gre-TA” diye bağıran bir grup kalabalık genç grubundan sıyrılmaya çalışırken, başka gençler de “Ne istiyoruz? İklim adaleti! Ne zaman İstiyoruz? Hemen şimdi!” diye bağırıyor.

Gürültü-patırtıdan bir iki metre uzakta, resmî konferans alanlarında bir konuşmacı, yetişkinler grubu ile konuşurken sessizce gülüyor. Arkasındaki ekranda bir Power Point sunumu: “İklim aktivizmi için genç insanları nasıl yüreklendirebiliriz?”

Thunberg'in İsveç Parlamentosu önündeki tek kişilik grevi tüm dünyada- çok farklı yerlerde, çok farklı etkilerle ama hepsi, toplumsal ortamın ateşlediği ve değişen ekonomik baskıların ittirdiği genç kitlelerin protesto ve patlamaları ile aynı zamana denk geldi. Beijing'in Hong Kong'da giderek daralttığı kıskaçtan endişe eden gençlerin haziran ayında başlattıkları demokrasi yanlısı hareket sürüyor. Irak ve Lübnan'ı yolsuzluklara, yabancıların ülke işlerine karışmasına ve hükümetlerin sekter yönetimine karşı silip süpüren gösterilerde başı gençler çekiyor. İklim Zirvesi'nin Şili'den Madrid'e kaydırılmasının nedeni de ekonomik eşitsizlik nedeniyle lise öğrencilerinin başlattığı büyük protestolardı. ABD'de ise genç örgütçüler göçmen politikalarından sağlık yönetimine kadar Trump yönetiminin tümüne itiraz ederek yine yeni dalga genç kanun yapıcıların seçilmesine önayak oldu.

Tüm bunların ortak noktası ise temel adaletsizlik karşısında duyulan müthiş öfke: genç insanlar öyle bir dünya devir alıyor ki, onu yönetmiş, yaşlanan yetişkinlerin işine yaradığı kadar bile kendileri için işlevsel olmayacağının çok farkındalar. İngiltere'nin Galler Bölgesi'nden Madrid'deki BM İklim Zirvesi'ne iklim politikalarında köklü değişiklikler yapılması için gelen 17 yaşındaki Beth Irving, “İçinde yaşadığımız sistemlere meydan okuduğumuzun farkında olmak o kadar önemli ki” diyor. Thunberg'in bu iklim-dışı gençlik hareketlerinin hiç birisi ile bir ilişkisi yok, ama küresel çapta gençlerin büyük haksızlığa karşı bu kızgın uyanışı, onun hızlı yükselişi ile aynı ana geliyor.

Varoluşsal iklim krizi herkesin hayatını tehlikeye atıyor, ama ne kadar gençseniz, risk o kadar daha fazla. İklim değişimi ile başa çıkmanın boyutu- ekonomik, toplumsal ve siyasi alanlardaki sistemsel dönüşüm- dünyayı yeniden biçimlendirmeye zaten meraklı ilerici gençleri hareketlendiriyor. Şili'deki Uluslararası Af Örgütü'nden delegasyonun bir parçası olarak iklim zirvesine gelen 22 yaşındaki Karin Watson, dünya çapında çalkantılı, iç içe geçmiş ve gençleri başını çektiği bir “toplumsal patlama”dan söz ediyor. Kendisinin daha yüksek ücretler ve kadın hakları için yaptığı savunuculuğu iklimden ayıramıyor. “Bu toplumsal kriz, aynı zamanda ekolojik bir krizdir- ikisi birbiri ile bağlantılı” diyor. Birbiri ile kesişiyor, iç içe geçiyor: “En kolay incinecek cemaatler, aynı zamanda iklim değişimine karşı en korunmasız olanlar.”

ABD'de silah ve şiddet karşıtı Yaşam için Yürüyüş'ün ilk örgütleyicilerinden 19 yaşındaki Jaclyn Corin, karşı karşıya oldukları büyük zorlukları şöyle özetledi: “Bunların çözümünü gelecek kuşaklara bırakamayız. Yetişkinler bunlarla uğraşmadı, şimdi onların rehavetini devralmak yerine bizim bu sorunları çözmemiz gerek”.

Birbiri ile benzeşmeyen bu hareketler nihayet bazı kazanımlar sağlamaya başladı. Hong Kong’da, Beijing'in otoriter yönetimine karşı, bazıları şiddet yüklü, aylarca süren protestolardan sonra demokrasi yanlısı partiler kasım ayındaki yerel seçimlerde önemli başarılar elde etti. Birleşik Krallık'ta genç seçmenlerin en kararlı seçmen grupları olduğu ve siyasi mücadelenin sadece sınıfsal değil, aynı zamanda yaş ile de belirlendiğini görüyoruz. Bir ankete göre Britanyalı seçmenlerin yarıdan fazlası, gelecek seçimlerde kime oy vereceklerini iklim krizinin belirleyeceğini söylüyor; gençlerin ise dörtte üçü böyle düşünüyor. İsviçre'de geçen ekim ayında yapılan seçimde iki çevreci parti şimdiye kadar yapılan seçimlerde aldıkları en iyi neticeyi elde etti ve bunun için desteğin en büyük kısmı seçime ilk defa katılan gençlerden geldi. ABD'de Gündoğumu Hareketi'nin eylemcileri 2020 başkan seçimlerinde iklim değişimini en temel kampanya konusu yaptırtmayı başardı. Eylül ayında Demokratların en tepedeki 10 adayı, ilk defa belediye sarayında bu bağlamda yapılan ve televizyonda izleyici sayısının yüksek olduğu saatlerde yayımlanan bir tartışmaya katıldı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Time dergisine, “Genç insanlar dünya çapında kamuoyu etkilemekte müthiş başarılı” diyordu, “Hükümetler onları izleyecek.”

6 Aralık'ta iklim için eylem yapmak üzere 10 binlerce kişi Madrid'e sel gibi aktı, trenler, otobüsler boşaldı ve dalgalar halinde kentin merkezine geldi. Kafaların üzerindeki rüzgâr kızgın mesajlar estiriyordu- “Eğlenceli krizler ve Mutlu bir Yeni Korku”, “Sen Yaşlıklıktan Öleceksin, Ben ise İklim Değişiminden”- sloganların ve davulların patırtısı sokaklarda gök gürültüsü gibi gürlüyordu. İspanya'nın Gelecek için Cumalar örgütünden yerel kadınlar ve genç kızların bir örgütü, Thunberg'i yakındaki basın toplantısından yavaşça yürüyüşe doğru götürürken kollarını birbirlerine bağlayarak insan zırhı oluşturdular. Fırtınanın göbeğindeki sakin nokta yine Thunberg; önce sinmiş, sonra yükselen kakafonik ve kızgın ama garip bir şekilde mutlu kalabalıklar onu sürüklüyor ve kaldırıyor.

Gösterilerin merkezine gelmeleri neredeyse bir saat sürdü. Thunberg nihayet sahneye yanaşınca Velcro jimnastik ayakkabıları ile yukarı tırmanıp mikrofonu eline aldı ve konuşmaya başladı. Davullar susuyor ve binlerce kişi onu duyabilmek hafifçe öne eğildi. “Değişim, eylem talep eden halklardan gelecek” diyor, “bu da biziz”. Durduğu yerden, tüm çevresini görmesi mümkün. Manzara, dünyanın her ulusundan gelen gençlerin oluşturduğu uçsuz bucaksız bir deniz- güçleri kabarıyor ve her an tekrar yükselmeye hazır, tepeden inmeye başlıyor.-

(Muhabirler: Kopenhag'dan Ciara Nugent; Paris'ten Dan Stewart ve Vivienne Walt)

 

DİPNOTLAR

1 Halloween: Türkiye'de daha çok “Cadılar Bayramı” olarak biliniyor. Anglo-Sakson dünyasında, özellikle ABD'de, önce pagan, sonra Hıristiyan kökleri de gelişen ve şimdi de seküler kutlama halini almış bir bayram . Maskeler ve eğlencelerin yer aldığı ve ekim sonu kutlanan bayramda çocuklar “ürkütücü” kostümler giyerek, mahallelerinde kapı kapı dolaşıp şeker ve hediye toplar. Balkabakları oyularak fenerler yapılır ama aynı zamanda evlerde özellikle balkabağından turtalar yapılır. Geçmişte belki bir tür hasat mevsimi kutlaması idi.

2 Jeanne d'Arc: (1412-1431) Fransa'nın ulusal kahramanlarından. Sesler duyduğunu söyleyerek İngilizlere karşı savaşılması, Britanya ordusunun ülkesinden kovulması gerektiğini söylüyordu. Sonradan cadı olduğu iddia edilerek hapse atıldı ve yakılarak öldürülmesine karar verildi.

3 Sunrise Movement (Gündoğumu Hareketi): ABD'de 2017 yılı sonunda kurulan ve gençlerden oluşan hareketin amacı 2018 ara seçiminde iklim krizi konusunda duyarlılık yaratmak ve ABD Kongre'sinin bu bağlamda harekete geçmesini sağlamaktı..

4 Yatzy: İskandinav ülkelerinde çok popüler olup zar ile oynanan bir oyun. İngilizlerin “zarlı pokerine” benzediği belirtiliyor.

5 Pad Thai: Tayland mutfağının önemli bir yemeği. İnce pirinç makarnası ve bir tür et-balık-tofu veya tavuk ve çeşitli sebzeler ekleyerek yapılıyor. Üstüne kırmızı biber, miket limonu (yeşil limon) dilimleri ve fıstık rendesi ekiliyor.

6 Westminster Abbey: Londra'da, Westminster Sarayı'nın hemen batısında, Gotik tarzda inşa edilmiş kilise. Hem dini açıdan önemli, hem de ta 1066 yılından beri İngiliz kral ve kraliçeleri burada taç giyiyor ve gömülüyor.

7 Big Ben: Londra'da Westminster Sarayı'nın kuzeyindeki çalar saatin zili için kullanılan takma ad.

8 Brandenburg Kapısı: Berlin kentinin simgesi sayılıyor. Soğuk Savaş döneminde Doğu ile Batı Berlin'i ayıran kapının, halen barış ve birliğin sembolü olduğu belirtiliyor. 18. yy.da Prusya Kralı Frederick Wilhelm II emriyle inşa edilmiş (1788-1791) ama tarih içinde çeşitli kereler değişim geçirmiş. Kuzeyinde, bir blok ötede Berlin Parlamentosu'nun bulunduğu ve Adolf Hitler'İn 1933te gizlice yaktırdığı Reichstag binası var.

9 “Make the world Greta again”- Tam çevirisi: Dünyayı tekrar büyük yapın. Greta'ya benzer bir şekilde yazılan büyük “great” sözcüğü ile bir kelime oyunu yapılıyor.

10 Interrail ticket: Avrupa Demiryolları işletmeleri tarafından uygulanan ve ucuz ulaşım olanağı sağlamayı amaçlayan bir bilet uygulaması