Gazeteci tutuklayan hâkimliğin kararından: Delil kalitesini tartışmaya gerek yok

-
Aa
+
a
a
a

Gazeteci Ferhat Çelik’i tutuklayan İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği’ne göre, “şüphelinin ‘ifşa kasdı’nı, delillerin kalitesi”ni soruşturma aşamasında tartışmaya gerek yok.

(Gökçer Tahincioğlu'nun bu yazısı T24'ün internet sitesinden alınmıştır.)

Libya’da şehit düşen bir MİT mensubu ve ailesinin bilgilerini ifşa ettikleri iddiasıyla tutuklanan altı gazeteci ile ilgili tartışmalar sürüyor. Tutuklamaya hükmeden sulh ceza hâkimliklerin kararları da tartışmaları boyutlandırdı. En ilginç kararlardan biri, tutuklanan Yeni Yaşam Gazetesi Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik hakkında verildi. “İfşa” suçundan tutuklamaya hükmeden hâkimlik, “sulh ceza hâkimliklerinin ifşa kastını ve delil kalitesini araştırmasına gerek olmadığı, bunların kovuşturma aşamasında tartışılabileceği” görüşünü kararına kaydetti.

Geçtiğimiz 8 gün içeinde tam 8 gazeteci tutuklandı. Tutuklama kararlarının 6’sı, “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’na muhalefet” suçundan verildi. Tutuklamalar Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve muhabir Hülya Kılınç ile başladı. Hemen ardından, savcılığa davet edilen ve davete hemen karşılık veren Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, “kaçma şüphesi” gerekçe gösterilerek tutuklandı. Aynı gün Odatv web sitesine “idari tedbi” kapsamıyla erişim engeli getirildi. “İdari tedbir” kapsamındaki erişim engelinin ardından, Ankara 4. Ve 8. Sulh Ceza hâkimlikleri hem odatv.com adresi, hem de odatv.com.tr ve odatv.net adresleri için erişim engeli kararı verdiler.

6 Mart Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ve Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ile Yeniçağ Gazetesi Yazarı Murat Ağırel ifadeye çağrıldı ve üç isim de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ancak savcılığın itiraz etmesi sonucunda bu üç gazeteci 8 Mart Pazar günü tutuklandı.

Kanundaki kritik kavram: İfşa

Altı gazetecinin tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT Kanunu’nun 27. Maddesinin ilgili bölümü şu hükmü içeriyor:

“Millî İstihbarat Teşkilatının görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgeleri, yetkisiz olarak alan, temin eden, çalan, sahte olarak üreten, bunlar üzerinde sahtecilik yapan ve bunları yok eden kişiye dört yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. MİT mensupları ve ailelerinin kimliklerini, makam, görev ve faaliyetlerini herhangi bir yolla ifşa edenler ile MİT mensuplarının kimliklerini sahte olarak düzenleyen veya değiştiren ya da bu sahte belgeleri kullananlara üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir...”

“İfşa” kelimesinin anlamı, Türk Dil Kurumu’na göre, “Gizli bir şeyi açığa çıkartmak, yaymak.”

Kanun metniyle birlikte okunduğunda, MİT mensuplarının ve ailelerinin kimliklerinin ifşa edilmesi, bütünüyle açığa çıkartılması ve yayılması söz konusuysa suç oluşturuyor. Bu maddenin düzenlenme amacı, devlet adına istihbarat faaliyetinde bulunanların ve ailelerinin korunması.

‘İfşa kastını, delil kalitesini tartışmaya gerek yok’

Bu durumda, “MİT Kanunu’na muhalefet” suçundan soruşturulan bir ismin tutuklanması talep ediliyorsa, ilgili hâkimin öncelikle “ifşa” kastına ve suç sayılan eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakması gerekiyor. Ancak tam bu noktada, bu suçtan tutuklanan gazetecilerden Yeni Yaşam Gazetesi Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik’in tutuklama kararında dikkat çekici bir kayıt var. Tutuklama kararını veren İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği, kararında, aynen şu ifadeleri kullanıyor:

“Atılı suç yönünden ifşa kastının özel ya da genel kast yoğunluğu veya tahliye veya kusur cezai sorumluluğuna ilişkin değerlendirmenin kovuşturma aşamasında yapılabileceği, şüpheli hakkındaki atılı suçun bu halde soruşturma aşamasında olduğu, ifşa kastının olup olmadığının kovuşturma aşamasında değerlendirilebileceği, soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimliklerinin delillerin kalitesini tartışmasına gerek duyulmadığı, amacın CMK’nın 100. maddesinde belirtilen kuvvetli şüphenin somut delil ve olgulara dayandığının tespiti olduğu…”

Bu bakış açısına göre, herhangi bir suçtan, kuvvetli suç şüphesi iddiasıyla bir gazetecinin hâkim önüne çıkartıldığı anda, ilgili kanunu ve yapılan haberi yan yana koymak tutuklamak için yeterli olabilecek. Daha önceden “ifşa” yasağının ihlal edilip edilmediği, zaten açığa çıkmış bir bilginin yayınlanıp yayınlanmadığının bir önemi yok.

Meclis’te konuşuldu

Oysa ilk günden bu yana MİT mensubunun isminin, istihbarat görevi eşliğinde gazeteciler değil, İyi Parti Milletvekili Prof. Ümit Özdağ tarafından TBMM’de açıklandığı biliniyor. Özdağ’ın açıklamasından sonra cenazeye katılan kişilerden birinin sosyal medya hesabından görüntü ve bilgileri paylaştığı da. Gazeteciler ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Libya’daki şehitlerle ilgili açıklamasından sonra konuya ilgi gösteriyor ve açığa çıkmış bilgileri, açığa çıkmış görüntülerle yayınlıyor.

“İfşa” kastının olup olmadığı bu noktada önemli… Ya da MİT görevlilerinin kimliğinin güvenliklerini açığa düşürebilecek şekilde ifşa edilip edilmediği… Ancak kararı veren hâkimlik, bunu araştırmaya gerek olmadığı kanaatinde.

Bütün ihtimaller kararda

Tutuklama kararlarına ilişkin tartışmalar Çelik’e ilişkin olanla sınırlı değil. Tartışılan kararlardan biri de Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel’le ilgili. Ağırel hakkındaki kamuoyuna yansıyan tutuklama kararında, tutuklama talebiyle hâkimliğe sevk edilen şüphelilerle ilgili olabilecek bütün ihtimaller sayılmış durumda.

Kamuoyuna yansıyan, sosyal medyada paylaşılanmetinde Ağırel’le ilgili olarak şu hükümlerin tamamı sıralanıyor:

“Soruşturmanın tutuksuz yürütülmesi, adli kontrol altına alınması, yurt dışına çıkışının yasaklanması, en yakın kolluk birimine belirtilen sürelerde gitmesi, konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol uygulanması, İstanbul ilini terk etmemek suretiyle adli kontrol uygulanması, tutuklanması…”

Bir tutuklama kararında tüm bu hükümlerin hepsinin birden bulunma ihtimalinin olmaması, önceden karar metninin “bütün seçenekler” dikkate alınarak hazırlandığını ancak karardan sonra verilen hüküm dışındaki seçeneklerin de metinde unutulduğunu gösteriyor. Ancak imzalı ve nihai metinde sadece tutuklama kararının olduğu belirtiliyor. Kamuoyuna yansıyan diğer metnin ise, önceden kâtiplikte şablon olarak hazırlanan ve yanlışlıkla dağıtılan metin olduğu anlaşılıyor. Nitekim, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, farklı karar metinleri bulunduğu iddiasını yalanladı, "sahte belgeyi üretenler ve yayanlar hakkında soruşturma açılacağını" açıkladı.

Amaç istihbarat ve istihbaratçının güvenliği

Kişi kimliklerinin açıklanmasıyla MİT Kanunu’na muhalefet, Terörle Mücadele Kanunu’na muhalefet düzenlemelerindeki temel amaç, istihbarat faaliyetinde bulunanları ve terörle mücadelede görev alanları korumak, güvenliklerini sağlamak, istihbarat hizmetlerinin görülmesinde zaafı önlemek.

Geçmişte de işkence vb. suçlarla ilgili soruşturmaya konu olan kolluk güçlerinin kimliklerinin yazılması nedeniyle çok sayıda gazeteci yargılandı, fakat tutuklama yaptırımı uygulanmadı. Ancak dönemin ruhu ve kanundaki amacın varlığı tartışılmadan önce tutuklayarak cezalandırma yöntemi bu olayda da uygulandı. Tutuklanan gazetecilerin “ifşa kasdı” ile hareket edip etmedikleri, delillerin kalitesi, yargılama aşamasında tartışılacak. Benzer birçok olayda yaşandığı gibi gazeteciler yargılanırken aklanırsa, cezaevinde kaldıkları süre Türkiye’de yargının ve adaletin durumunu bir kez daha tartışma konusu yapacak.