Emek ve Adalet Platformu'nun Ekoloji Atölyesi'ne katılan Ömer Madra: "Dünya havale geçiriyor"

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Emek ve Adalet Platformu'nun düzenlediği Ekoloji Atölyesi'nin ilk iki haftasında Açık Radyo Yayın Yönetmeni Ömer Madra, iklim krizinin güncel durumu ve dünyadaki bazı güncel etkileri üzerine konuştu. 

Fotoğraf: Flickr

(Ömer Madra'nın konuşmalarından hazırlanan bu yazının orijinali Emek ve Adalet Platformu'nun internet sitesinde yayımlanmıştır.)

Oxford Dictionaries her sene yılın kelimesini seçmekte. Bu yarışmada yılın ruh halini, değer sistemini ve gündemlerini en iyi yansıtan yansıtan ve kalıcılaşma potansiyeli de olan kelime seçiliyor. 2018 yılının kelimesi 'youthquake' olarak belirlenmişti. Bu yıl 'climate emergency'kelimesi seçildi. Bu kelime grubu, iklim değişimini azaltmak veya durdurmak ve geri dönülmez çevresel zararlarla sonuçlanmasından kaçınmak için acil eylem gerektiren durum anlamına geliyor. 2019 eylülüne gelindiğinde önceki yıla göre bu kelimenin kullanımının 100 kat arttığı gözlemlenmiş. Durumumuzu bundan daha iyi açıklayamayız heralde. Konuşmadıkça çözüm bulamayacağımıza göre artık konuşmaya başlamamız en azından bir adım.

16 yaşındaki İsveç’li İklim Aktivisti Greta Thunberg’in başlattığı grev bir sene sonra dünyanın tüm kıtalarından 7,6 milyona yakın insanın katılımıyla 21. yüzyılın en büyük grevlerinden birine dönüştü.

Peki neden bunca insan son çareyi sokakta buldu, birlik oldu?

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 6.000’in üzerinde bilimsel çalışmayı inceleyerek hazırladığı 1,5ºC Küresel Isınma Özel Raporu 2018 yılında açıklandı ve hükümetler tarafından onaylandı. Raporda şu bulgular öne çıkmakta:

* İnsanlar, dünyanın, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,0ºC ısınmasına sebep oldu. Küresel ısınma şimdiden, kuraklık ve seller gibi aşırı hava olayları, deniz seviyesinde yükselme ve Arktik denizinin erimesi olarak etkilerini göstermeye başladı.

* Atmosferin 1,5 ile 2°C daha ısınması geri dönülmez bir yok oluşa neden olabilir. Sera gazı emisyonları mevcut şekilde devam ederse küresel ısınma 2030 ile 2052 yılları arasında Paris Anlaşması’nda zikredilen 1,5ºC sınırını geçecek. Küresel ısınmayı 1,5ºC ile sınırlandırmak, ekolojik sistemler ve yaşam alanları üzerindeki birçok kalıcı etkinin önlenebilmesi anlamına geliyor. Ancak şu anda Paris Anlaşması kapsamında verilen taahhütler, küresel ısınmayı 1,5°C’de sınırlandırmaya yetmiyor. Bugünkü sera gazı salınımı hızıyla bu değerleri tutturmak yüzde 120 imkansız. Anlaşmanın karar ve yürütme mekanizması olan ve her yıl toplanan Conference of Parties (COP) toplantılarının 2019 yılında 2-13 Aralık arasında Madrid’de gerçekleşecek olan 25. oturumunda devletlerin taahhütlerini yenilemesi ve radikal kararlar alması bu nedenle gerekli.

* Bu sınırı geçmemek için küresel emisyonları 2030 yılında 2010 yılına göre yüzde 45 azaltmak ve 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşmak gerekiyor. Bu yüzden, tarım, enerji, sanayi, bina, ulaşım ve şehirlerde “hızlı ve geniş kapsamlı” dönüşümler gerekiyor. Raporun orijinaline buradan, bulgularının İklim Haber sitesi tarafından özetlenmiş haline buradan ulaşabilirsiniz.

Paris Anlaşması nedir peki? Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)’nin 1992’de üye devletlerce kabul edilmesiyle kurulan BM İklim Değişikliği Sekreterliği’nin her yıl düzenlediği Conference of Parties zirvelerinin, 2015 yılında Paris’te gerçekleşen toplantısında, 194 ülke artı Avrupa Birliği temsilcileri tarafından kabul edilen iklim anlaşmasıdır. 2016’da yürürlüğe girmiştir. Tarihin en büyük katılımlı bu ortak metni 2100’e kadar sanayi öncesi dönemden bu yana olan sıcaklık artışını 2 ila 1.5ºC arasında sınırlandırmayı hedefliyordu. 2019 Eylül ayında New York’ta devam eden Birleşmiş Milletler (BM) zirvesi sırasında Rusya’dan da anlaşmaya onay geldi. Bununla birlikte Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan tek G20 ülkesi olarak kaldı. ABD ise sonradan çekildi. Dünya çapındaki 197 ülke arasında ise anlaşmayı onaylamayan 10 ülke Türkiye, Angola, Eritre, İran, Irak, Kırgizistan, Lübnan, Libya, Güney Sudan ve Yemen’dir.

Birleşmiş Milletler tarafından 2015 Ekim ayında yayınlanan ve 1995-2015 arasını inceleyen “İklim Bağlantılı Doğal Afetlerin İnsani Maliyeti” isimli rapora göre, 20 yılda kaydedilen küresel düzeyde toplam 6,457 doğal afetin yüzde 90’ı sel, fırtına, sıcak hava dalgası, kuraklık ve diğer aşırı iklim hareketlerinden kaynaklanıyor. Ayrıca 1995 yılından bu tarihe kadar aşırı iklim hareketleri kaynaklı afetler nedeniyle 606 bin kişi hayatını kaybederken 4,1 milyar insan ise bu afetlerden etkilendi.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 25 Kasım 2019’da 2018 yılına ilişkin yayınladığı rapora göre sera gazı yoğunluğunun azalması şöyle dursun yavaşlamadığı tespit ediliyor ve acil önlem çağrısında bulunuluyor.

Birleşmiş Milletler 26 Kasım 2019’da sera gazı emisyonlarının kritik eşiğin altında kalması gereken değerleri ile mevcut değerleri arasındaki açığı inceleyen Emission Gap raporunu açıkladı. Bugün ülkelerin açıkladıkları taahhütler ile küresel ısınmanın yavaşlamak şöyle dursun yüzyılın sonuna kadar 3,2 (kötümser senaryo 3,9ºC) artmış olacağı öngörülüyor.

The Nature bilim dergisinin 27 Kasım 2019’da yayınladığı makaleye göre iklim krizinde tepe noktasındayız (tipping point) ve bu noktayı aşarsak hızla yere çakılışı engelleyemeyeceğiz. Yok oluş için 1°C ısınma yeterli. İklim krizinin patlama noktaları şöyle gözlemleniyor. 1. Grönland yok oluyor 2. Kuzey Buz Denizi kayboluyor 3. Asya’da özellikle kutuplara yakın bölgelerde binlerce yıllık donmuş toprak tabakaları (permafrost) çözülünce karbondioksitten 80 kat daha etkili metan gazı açığa çıkıp atmosfere salınıyor.  4.Sibirya’daki ve Alaska’daki tayga ormanlarında yangınlar artıyor. 5. Amazon ormanlarında ve Angola’da kuraklık artıyor ve bu yeryüzünün en büyük nefes ve terleme mekanizmasını çökertiyor. Amazon aynı zamanda dünyadaki en büyük ilaç hammadde deposu. 6. Doğu Antarktika erimesi hızlandı ve artık Batı Antarktika da eriyor. 7. Avustralya’da mercan kayalıkları yok oluyor (Konuyla ilgili belgesel için tıklayınız).

The Lancet Countdown, iklim değişikliğinin değişen sağlık profilini izlemeye ve Paris Anlaşması kapsamında dünya çapında hükümetler tarafından yapılan taahhütlerin yerine getirilmesini bağımsız olarak değerlendirmeye adanmış, çok disiplinli bir akademik işbirliği. The Lancet Countdown’un 13 Kasım 2019’da yayınlanan raporuna göre sağlık hizmetlerinde iklim değişikliğine adaptasyon harcamaları, 2017–17 yıllarında 2017-18 yıllarında yüzde 11.2 oranında artmıştır.

The Forum of International Respiratory Societies’ Environmental Committee tarafından hazırlanan ve Chest Tıp Dergisinde yayınlanan araştırmaya göre hava kirliliğinin beyin, akciğer, kalp, iç organlar, immun sistem ve üreme organları üzerinde geri dönülmez zararları olduğu; anomalili doğan çocuklar, düşük, demans, astım, lösemi, diyabet, zeka geriliği, lenf, akciğer ve cilt kanseri gibi daha sayısız hastalığı ciddi ölçüde artırdığı ve daha önce tanımlanmamış hastalıkları ürettiği tespit edildi.

Harvard Üniversitesi İklim, Sağlık ve Küresel Çevre Merkezi’nin araştırmalarına göre ise UV ışınları nedeniyle alerjiler, kalp ve deri hastalıkları, yeni doğan komplikasyonları ve nörolojik rahatsızlıkların arttığı tespit edildi.

50 yıldan fazladır yaban hayatını korumak ile ilgili çalışmalar yapan İngiltere’deki The Wildlife Trust kuruluşunun hazırladığı rapora göre doğanın yok olması ve pestisitlerin yoğun kullanımı nedeniyle 1970’den bu yana bütün böceklerin yarısının kaybedilmiş olabileceği tahmin ediliyor. Raporda, bilinen 1 milyon böcek türünün yüzde 40’ının neslinin tükenmekte olduğu, geçtiğimiz yüzyılda 23 arı ve yaban arısı türünün neslinin tükendiği, böcek ilacı başvuru sayısının son 25 yılda yaklaşık iki katına çıktığı ve insanlığın 17 katı büyüklüğünde olan böceklerin dengesinin bozulması nedeniyle hastalık taşıyan böceklerin arttığı belirtiliyor.

23 binden fazla bilim insanının parçası olduğu Dünya Bilim İnsanları İttifakı İklim Krizi ile ilgili bir bildiri yayınlayarak çağrıda bulundu ve 11.000 i aşkın üye imzacı oldu.

Orman ekosistemi ne yazık ki sadece ağaç dikmekle yaratılabilen bir şey değil. Amazon yağmur ormanları dünyanın kalbi. Yeryüzünün en büyük karbon yutağı, gezegenin kliması, dünyanın en büyük ilaç hammaddesi deposu, kendi yağmurunu yaratan ve bu yolla canlı çeşitliliğinin en fazla olduğu (360 milyar ağaç var, en az 16 bin tür var) yer. Ancak her yıl dakikada 2 futbol sahası hızıyla yok ediliyor. Orada 10 bin yıldır yaşayan ve acai bitkisi gibi insanlığa faydalı bir çok yüksek besin değerli bitkinin tarımını yapan yerliler yaşıyor. Yerliler bölgeye sömürgecilerin gelişiyle salgın hastalık ve kıyım yüzünden yüzde 90 oranında azaldıkları için bugün 80 bin kadar kalmışlar. Brezilyalı arazi sahipleri genelde sığır ve hayvancılık için monokültür üretim amacıyla ormanları kesiyor. Son 10 yılda yüzde 50’si yok edildi bu ormanların. Ancak Amazon yıkımının bunlardan da önemli sebebi Brezilya’daki arazi spekülasyonu. Zenginler paralı askerler ile yerlileri öldürtüp, araziyi yakıp satmaya çalışıyorlar. Bu yolla arsanın değeri 10 kat artıyor. Sağcı yönetimin başındaki Brezilya Devlet Başkanı Bonsonaro ise bu durumu yerlilere ait bir kültür meselesi olarak yorumluyor ve onların tarım yapmak için ormanları yaktığını ve bunun da halkın  ihtiyacı devam ettikçe durmayacağını iddia ediyor.

Peki tüm bu bulguların giderek bir çığlık halini alarak medyada yer bulabilmesi politikayı nasıl etkiliyor? Eylül 2019’da New York’taki son iklim zirvesinde neler yaşandı?

* Aralarında İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’in de bulunduğu 15 çocuk beş ülke hakkında iklim değişikliğiyle mücadele konusunda yeterli adımları atmadıkları gerekçesiyle UNICEF’e şikayet etti. Uluslararası hukuk şirketi Hausfeld tarafından hazırlanan ve Earthjustice adlı yardım kuruluşu tarafından desteklenen dilekçede yaşları 8 ile 17 arasında değişen farklı milletlerden 15 çocuğun imzası bulunuyor. BM Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’e iletilen şikayet dilekçesinde Türkiye’nin yanı sıra Fransa, Almanya, Brezilya ve Arjantin yer alıyor.

* Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev ülkesinin 2015 Paris Anlaşması’nın kabulüne ilişkin hükümetin sunduğu önergeyi imzaladığını duyurdu. Ancak Medvedev Moskova’nın Nisan 2016’da imzaladığı anlaşmanın yasal bir sebepten dolayı onaylanmayacağını ancak var olan yasal ilkeler doğrultusunda anlaşmayı adapte edeceğini belirtti.

* Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, büyük uluslararası bağışçıların yağmur ormanlarının korunması için ek 500 milyon dolarlık bir yardımda bulunacağını belirtti

* Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında gelişmekte olan küçük ada devletleri ve az gelişmiş ülkelere 100 milyon dolarlık destek vereceğini açıkladı ve ülkesinde yapılacak 2022 FIFA Dünya Kupası’na işaretle “çevre dostu” bir şampiyona düzenleyeceklerini ifade etti.

* BM İklim Zirvesi’nde konuşan Almanya Başbakanı Angela Merkel ülkesinin iklim değişikliğiyle mücadele için ayırdığı harcama fonunu ikiye katlayacağını duyurdu. Almanya’nın iklim değişikliği konusunda hem uluslararası hem de ulusal düzeyde sorumluluk taşıdığını vurgulayan Merkel, uluslararası alanda 2014’e göre iklimin korunması için ayrılacak paranın 2 milyardan 4 milyar euroya yükselteceklerini, özellikle 1,5 milyar avroyu Yeşil İklim Fonu’na yatıracaklarını kaydetti.

* BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Afrika ve Asya’nın hızla büyüyen şehirlerinde devasa şehir ormanları kurulmasına yönelik planını zirvede açıkladı. Buna göre Hong Kong’un yüzölçümünün dört katı büyüklüğünde ormanlık alanın yaratılması planlanıyor. Bu alan yaklaşık yarım milyon hektarlık bir alana denk geliyor. FAO ayrıca iyi yönetilmesi halinde planın hava sıcaklığını %8 kadar düşürebileceğini ve hava kalitesinin arttırılması için öngörülen maliyetin yüzde 40 azaltılabileceğini kaydetti. Plana göre ilk etapta Afrika ve Asya’daki 30 ülkedeki 90 şehir yeşil alan oluşturulması için desteklenecek.

* Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, katı bir karbon yanlısı politika uygulayan Avustralya Başbakanı Scott Morrison ve iklim değişikliğini inkar ederek Paris İklim Anlaşması’ndan çekilen ABD Başkanı Trump ise bu iklim zirvesine katılmadı.

Peki, bunlar yeterli mi? Geleceğimizin resminin ne kadarını yansıtıyor? Kimler sorumlu? Yok oluşu durdurmak için nasıl mücadeleler veriliyor? Bir sonraki yazıda…